• zeki müren, erol günaydın, ismet ay, cevad ulunay ve daha birçok isimle paylaştığı anılarının yanısıra alkolle olan muhabbetlerini de sansürsüz kaleme aldığı benim akşam sefalarım adlı kitabını en şiddetli ve en dehşetlisinden tavsiye ettiğim gazeteci yazar.
  • bir zamanlarin beyoglu muhabiri, babiali'nin buyuk fenerlisi, can baba'nin "kufur, isci sinifinin agzindaki cicektir" siarina bu kadar cok yakisan, kaybettigimiz ustad.
  • esinden (bkz: inci asena) ayrildiktan sonra, kadikoy yakasina hic gecmemis, harika soylesi yazilarina imza atmis, avrupa'nin ciplaklar kamplarini (is icabi) dolasmis bir deli adam(di). umarim sofrasinda aradigi muhabbet vardir gittigi yerde.
  • 1987 yılındaki olaylı fenerbahçe - samsunspor* maçından sonra ali uras federasyonunun verdiği ağır cezalar ardından yazdığı yazısı ;

    "biz fenerbahçeli'yiz.. bizden çok adam çıkar..

    merhum peder gece rüyama sokuldu usul usul... ölürken olduğundan daha üzgündü kahrolayım... ve dahi kırgın ve küskün... düşleri yönetmek olanaksız...

    -"ne oluyor fenerbahçe'ye? " diye sordu kaşları çatık...
    özlemiştim...
    -"senin fenerbahçelilerin çoğu zaten olduğun taraftalar... kalanlar yaşadıkları halde, sen nasılsan öyleler kanımca... o efsane kişiler, cihat'lar, murat'lar, ahmet'ler, selahattin'ler, kamil'ler, erol'lar, müjdat 'lar, fikret'ler, halit, lefter, suphi, can'lar ve diğerleri, o birbirine forma devreden yenilmez armada... onlar bu dünyada kahırrrr... aldırma, senin fenerbahçe'n değil şimdikiler... iyi ki ölmüşsün... şimdikiler devşirmeler... ama taraftar senin taraftarın... sencileyin bir taraftar... o yüzden oralarda sıkma canını... sen gösterdin, senlen bildik: biz fenerbahçe'liyiz... bizden çok adam çıkar...

    galatasaray, beşiktaş, trabzon, samsun, altay, gençler, ankaragücü ve diğerleri ve hepsi olmazsa fenerbahçe olmaz.. kabulümdür... ama fenerbahçe yoksa saydıklarımın hiçbiri olmaz.. bu lafım doğrudur... fenerbahçe 20 milyon taraftarıyla, değil türkiye'de; dünyada bile başka bir türlü olaydır. fenerbahçe mit'tir. bilmeyenler bilenlere sorar... dışlayın beşiktaş'la galatasaray'ı.. anadolu takımları sahada yokken, fenerbahçe bursa'ydı... fenerbahçe samsun'du... antalya idi, malatya idi, zonguldak'dı, kocaeli, diyarbakır idi... abartmasız fenerbahçe türkiye idi... diğerleri devede kulak idi...(ben de senin !)

    şimdi bana gine küfürler yağacak, telefonla mektupla... bütün sülalem yıkanacak bir güzel... vızzz ! ben her sabah besmeleyle evden çıkarken, "beş misli fazla" demeyi alışkanlık haline getirmişim... ona göre.. "düt demeye dudak gerek"...

    rahmetli şükrü gülesin'in bir lafı vardır, diline pelesenk ettiği: türkiye'de her çocuk fenerbahçeli doğar, sonra takım değiştirir" diye... (türkiye istanbul, ankara, izmir değildir sadece) elinizi yüreciğinize koyun -yüreciğiniz dedim de sayın başkan: gün gelecek... yüreciğiniz dizlerini dövecek- öyle yapıp içinizden cevaplayın. sen samsun'lu kardeş, sen malatya'lı, sen antalya'lı, siz siz hepiniz kardeşler, milli lig kurulmadan neredeydiniz ? kimle aynı yürek, kimle beraberdiniz ? sağolun...

    20 milyondan fazla taraftarı olan, her oynadığı takımı ihya eden, bu takıma gönül koymuş kişilere babalarından miras olarak ne kasa kalmıştır, ne malikane... fenerbahçeliler'in baba mirası fenerbahçelilik'tir... ve fenerbahçeliler gerektiğinde baba mirasını korumayı bilirler... spor yaparken dövüşmek ayıp ötesi... anca ben onbeş yıl polis muhabirliği yaptım, en azından yüz cinayet gördüm... bunların doksanında gerçek katil öldürülendi... belirtmekte yarar vardır. siz ne dersiniz hasbi bey ağa ? evet sporda, sporcularda bazı şeyler ayıp... amma velakin daha çok yakınlarda, çok sayın ali uras, televizyonda fenerbahçe'yi nasıl ameliyat ettiğini beşuş bir çehre ile anlatırken ağzındaki havana puro az kala bıyıklarını yakayazdı... az daha gözlerime gireyazdı... bereket arkam ekrana dönük değildi... odaya üflediği duman hala duruyor...

    sonra bu en büyük ameliyat sahibi zatın bir lafını okuyorum gazetelerde, gülmekten azkala altıma edeyazdım şu terso günlerimde... neymiş efendim: "babıali camiası biraz fazla sarı-lacivertli" imiş üstad için... camialtı camiası da öyle, ne kadar camia varsa da öyle... sahi yeni mi öğrendiniz ? sahayı neden kapattınız ? kulübü de kapatsanıza... nasıl olsa şimdi siz 20 milyon kişiyi cezalandıran en büyük nürnberg değil misiniz ? fenerbahçe altıncı da, onaltıncı da olsa öcü değil mi ? fenerbahçe şimdilerde, sadece ismiyle bile bazılarını prostat eder, gecede dört defa teşaşüre kaldırır... sahi sahayı neden kapattınız ?

    gelecek kuşak fenerbahçeliler, birilerini ne bir "eski basketbolcu", ne bir "eski prof." diye anımsayacaklar... onlar bu olay anlatıldığı zaman kendilerince bilecekler kim olduğunu... şöhretini, ölümsüzlüğünü, zannımca bu fenerbahçe ameliyatı'na borçlu olacak...

    diyorum ki, ben de ölümsüzleşmek için, acep güpegündüz bir saatte gidip yeni cami'nin oralarda bir yere yestehlesem mi ?..

    not: yestehlemek (lugatı aç bak !)"

    nur içinde yat..
  • uefa'nın 9 kasim 1988 galatasaray neuchatel xamax macinın sonucunu iptal etme kararı aldığında sabah gazetesindeki köşesinin başlığını ananın a ı yapan, üsturuplu küfür etmesini bilen güzel bir yazar.
  • istanbul aşığı bir yazar. lakin dili biraz bozuk.
  • birçok insana köşe yazısını sevdirebilecek hoş bir üslubu olan, bilinmedik şeyler anlatan köşe yazarıdır. okurken kendinizi köy kahvesinde soba başında uzak köylerden haber getiren, hikayeler anlatan gezgin amcayı dinler gibi hissederdiniz. eşkıyalar, eski bodrum ve sünger avcıları, mahallesinden döneminden hikayeler, alkolle olan sevdası ve cebelleşmesi, anlatım tarzı, dili, bir enteresan kişiydi.

    vefatına yakın sırf onun yazdığı günlerde takvim gazetesi alıp okurdum. tanışmak kısmet olmadı, bir gün vefat haberi geldi. kitaplarına yazılarına denk gelirseniz okumaktan çekinmeyiniz...
  • yazılarını okudukça, bab-ı ali denen insan öğüten değirmende ön planda olmanın, yazı yeteneğinden başka gereklilikler taşıması gerektiğini düşündürten yazar.

    az sayıdaki kitabını okuyanlar ne kadar kıvrak ve akıcı bir üslubu olduğunu hemen anlar. okunmak üzere ele alınan kitap bitirilmeden bir kenara konulmaz.

    kendilerini o meşhur yokuştan plaza kulelerine taşıyan gazetelerin, daha üst kulelerdeki yöneticileri, alkol batağından sıyrıldıktan sonraki hayatında daha hakettiği köşeleri üstada verebilmiş ve yetenekli kalemini okurlarına daha ön planda bir yerlerde sunabilselerdi vefatına kadar geçecek zaman içinde üçüncü sınıf bulvar gazetelerinde yazmak zorunda kalmaz ve belki de en az "benim akşam sefalarım" tadında daha nice kitaplar kaleme alabilirdi.

    yattığı yer nur olsun. kaleme aldığı birkaç kitap bile; akşamcılık, alkol, keyif, ifrat, eski istanbul falan hakkında meraklısına ağızda hoş kalan tatlar sunuyor.

    yolu sahaflardan geçenlerin bulup cantasına atması gereken kitapların yazarı...
  • beklenmedik bir anda vefat etmistir. sevenlerinin basi sagolsun.
hesabın var mı? giriş yap