• tez yazma aşamasındayken, kendisi hakkında buraya 3-5 cümle yazmak istediğim bir insan.

    arkadaşlar; şimdi hani bazı büyük insanlar vardır. çok büyük insanlardır, ama niye büyük olduklarını gerçekten işin içine girmeden anlayamazsınız.

    örnek vereyim.

    mesela aziz sancar neden bu kadar büyüktür? neden nobel aldı? bilime katkısı nedir? biyo-kimya ile ilgilenmiyorsanız bilmemeniz normal.

    semih saygıner bilardo'da dünya şampiyonu oldu diye mi ünlü sadece? bilardo'da hep dünya şampiyonları çıkıyor. bu adam neler kattı bilardoya da bu kadar ünlü oldu? kaçımız biliyor?

    muhammed ali dışında şampiyon boksör mü çıkmadı da senelerdir muhammed ali'yi konuşuyoruz?

    ya da einstein? hadi genel görelilik ya da e=mc2 falan duydunuz ama, mesela einstein nobel fizik ödülünü bunlardan ötürü almadı. fotoelektrik etkisi'nden aldı. kaçımız ne olduğunu biliyor bu fotoelektrik etkinin?

    ya da gandhi niye bu kadar ünlü? mandela neyi başardı? socrates, platon ve aristo'nun fikirleri binlerce yıldır neden tartışılıyor? marx nasıl peşine milyonları takabildi?

    yüzlerce isim sayabiliriz ve bu isimlerin neler yaptıklarını aşağı yukarı biliriz. ama bu "aşağı yukarı" dışında neler yaptıklarını, neden kendi alanlarındaki insanlar arasından bu kadar ayrıldıklarını pek iyi bilmeyiz.

    halil inalcık'ı da "büyük bir tarihçi" olarak çoğumuz biliyoruz. ama neden bu kadar büyük? diğer tarihçilerden kendisini ayıran ne?

    hah ben şimdi kendi gördüğüm kadarı ile halil hoca'nın niye böyle büyük olduğunu söyleyeyim.

    1 yıldır lisansüstü seviyede tarih çalışması ile meşgulum. nereye elimi atsam, nerede bir bilgi kırıntısı bulsam, nerede "neymiş ya bu" desem, altından halil inalcık çıkıyor.

    kafama bir mesele takılıyor, bunu nereden bulurum diye kurcalıyorum, hocanın 1962'de yazdığı bir makalede buluyorum sonucu. oha be. ondan önce de kimse açıp bakmamış nedir bu diye.

    hocanın lakabını biliyorsunuzdur; "tarihçilerin kutbu" diye. gerçekten öyle arkadaşlar. zira; tarih alanında bir çalışma yapacaksanız, iki ihtimaliniz var.

    1- hocanın çalışmalarından ve görüşlerinden faydalanacaksınız
    2- hocanın çalışmalarından ve görüşlerinden faydalananların çalışma ve görüşlerinden faydalanacaksınız.

    mesela bazen bir makale görüyorum. hocanın adı bile yok. sonra merak edip makaleyi yazan profesöre bakıyorum, halil inalcık'ın doktora öğrencisiymiş gençliğinde.

    herhangi bir çalışmada bile konu ile biraz alakalı gayet bilindik hususları dillendiriyorsunuz, ancak bu "gayet bilindik" hususlar bile bundan 100 sene önce hiç çalışılmamış, hiç arşive girilip incelenmemiş konular. "gayet bilindik" hale ise halil inalcık getirmiş. adam onlar "gayet bilindik" olsun diye yüzlerce ayrı kaynak taramış.

    gerçekten çok merak ediyorum, hiç doğmamış olsa, tarihçi olmasa, ya da hasbelkader gençliğinde ölse falan, yemin ediyorum tarihçiliğimiz şu an felaket durumda olurdu.

    mesela komşu memleketlerde bu denli büyük tarihçiler var mı merak ediyorum. yunanistan'ın, gürcistan'ın, bulgaristan'ın falan halil inalcık denginde bir tarihçileri var mı?

    halil inalcık denginde tarihçisi olmayan ülkelerin tarihlerini kim yazıyor, kim araştırıyor, kim inceliyor?

    gerçekten bize kattığı değeri paraya çevireceksek, milyarlarca ama milyarlarca dolar eder. milli bilincimize kattığı şeylerin listesini çıkartsak, ansiklopedi hazırlamamız gerekli.

    halil inalcık konuyu araştırana kadar "bilmediğimiz" o kadar çok tarihimiz varmış ki, saysam "oha bunu hoca yazana kadar bilmiyor muyduk" dersiniz. bilmiyorduk abi bilmiyorduk. bu adam yazdı onları.

    halil inalcık, gerçekten tarihçilerin kutbu olduğu kadar; çağdaş türk tarihçiliği'nin de kutbudur.

    hayal bile edemeyeceğimiz kadar şanslıyız memleketimizde böyle bir insan yaşadığı için.

    edit: "hocanın önemini yüksek lisansta mı farkettin?" diyenlere cevabım; lisans eğitimim tarih değil. yüksek lisans eğitimim tarih.

    debe editi: yaşasın atatürk ilke ve devrimleri.
  • bir yukarıdaki maddede halil inalcık'ın rockfeller bursuyla abd'de okuduğu yazılı. inalcık cumhuriyet dönemi eğitim sisteminin katıksız bir ürünüdür. eğitim hayatına dtcf'de başlamış ve 1972'de emekli olana dek uzmanlığının tüm aşamalarını aynı kurum içinde tamamlamıştır. emekli olup abd'ye gittiğinde zaten emeritus profesördür. abd'ye gitmesinin sebebi, yıllar içinde yaptığı yayınlar dolayısıyla oradaki meslektaşlarının dikkatini çekmesi ve o zamana dek bağımsız bir disiplin olarak kabul edilmeyen osmanlı tarihini chicago üniversitesi'nde öğretmeye başlaması için aldığı davet sayesindedir. evet uluslararası bağlantısı vardır, ama bu bağlantıyı şu ya da bu bursla, tanış yardımıyla, bir kurum ya da cemaat desteğiyle değil kendi emekleriyle kurmuştur.
    kendisi 'hatasız olmak' gibi bir iddia taşımazdı, olmamaya elbette özen gösterirdi; eserlerini gözden geçirerek tekrar yayınlamakta bir sakınca görmezdi. 2007'den sonra, yani 90 yaşından sonra yayınladığı bir düzineyi aşkın eserinin bir kısmında eski görüşlerini revize etmiş (sözgelimi 1973'te basılan osmanlı klasik çağı'ndaki kimi görüşlerini devlet-i 'aliyye'nin ilk cildindekilerle karşılaştırınız), bir kısmında da aynı konudaki görüşünün nasıl değiştiğini göstermesi için aynı konuda farklı tarihlerde yayınladığı makalelerini derleyerek okuyucunun takdirine sunmuştur.
  • inalcık'ın neden olağanüstü kabul edildiğini merak edenler için, ne yaptığı, nasıl yaptığı, hangi koşullar altında yaptığı, hangi koşulların doğmasını sağladığı başlıkları altında bazı özet bilgiler sıralamak belki açıklayıcı olur. buracığın kapsamı ve sınırlarıyla ileride yazılacak bir eleştirel biyografisini denk tutmanın hocaya da, o biyografiyi kaleme alacaklara da haksızlık olacağını unutmamak gerek.

    1916 doğumlu inalcık, genç cumhuriyetin genç üniversitesindeki dtcf'nin ilk öğrencilerindendir. osmanlı tarihinin özel bir itibara sahip olmasa da ömer lütfi barkan başta işinin ehli beşeri bilimcilerin sessiz sakin çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde osmanlı tarihine merak sarmıştır. ilk uzmanlık çalışmaları da, o dönemin ruhuyla gayet uyumlu bir konu olan osmanlı modernleşmesi üzerinedir.

    inalcık bir önceki kuşağın ustalarından öğrendiği arşivi sistematik kullanma ve çalışmalarını belli sorunların cevaplarını aramaya odaklama konularında onları aşarak, çağının uluslararası standartlarını kendi asgarisi haline getirmiştir. bunun yanında ilk el tarih kaynaklarının (sözgelimi aşıkpaşazade) düz okumak ve nakletmek yolundaki alışkanlığı yine çağının beşeri bilimler metodolojisiyle kırmış, dönemin tüm kaynaklarını karşılaştırmalı okuyarak ve eleştirel süzgeçlerden geçirerek değerlendirme yaklaşımlarını bunların üzerine eklemiştir.

    bu usulle kaleme aldığı eserlerle sunduğu tebliğler, çağdaşı olan batılı meslektaşlarının dikkatini çekmiş ve takdirini kazanmıştır. üretim kalitesi ve metodolojik standartlarıyla uluslararası akademik camiadan talep gören bir tarihçi olmuş, 1970'lerin başında toplumsal karmaşa ortamında verimsiz ve atıl kalmaktansa öğrencisi olarak girdiği kurumdan emekli olarak meslektaşı william h. mcneill'in teşviki ve teklifiyle chicago üniversitesi'nde işe başlaması önce ona, daha sonra da osmanlı tarihçiliğine yeni kapılar açmıştır.

    akademik olarak üretmeye gayet uygun bir ortam sunan chicago'da daha önce başladığı ilk ingilizce kitabını tamamlayıp yayınladıktan sonra, bir yandan yeni eserler kaleme alırken, bir yandan da abd başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yakın geleceğin önde gelen osmanlı tarihçileri ve osmanlı tarihi bölümlerinin kurucuları olacak doktora öğrencilerini yetiştirmeye koyuldu. abd'den başlamak üzere dünya akademilerinde daha önce başlı başına bir tarih dalı olarak kabul edilmeyen osmanlı araştırmaları, onun bu emekleri sayesinde on yıla varmadan hak ettiği kabulü görmeye başladı.

    nasıl bir yaklaşım ve metodolojiyle yazdığını az yukarıda yazdığım eserleri, sadece batı ülkelerinde değil, osmanlı egemenliği altında geçirdikleri dönemleri hiç de hayırla anmayan doğu avrupa, balkan ve arap ülkelerinde de osmanlı tarihinin benzer yaklaşımlarla çalışılabilmesinin önünü açtı.

    verdiği eserlerin büyük bölümü çağının osmanlı araştırmalarının nirengi taşları kabul edildi. görüşlerine katılan ya da katılmayan âlimlerin ona referans vermeden ve onun yaklaşımlarını tartışmadan bir konuyu çalışması -bu hem bir kalite göstergesi, hem bir norm olarak kabul edildiği için- mümkün değildi ve daha bir süre de böyle olmaya devam edecek . zira kimi alanlarda ilk sözü söyleyen kişi oydu. sözgelimi osmanlı iktisadi yapısının, fetih ekonomisi devrinin kapanmasından sonra geçirdiği değişimi anlattığı askeri ve mali dönüşüm konulu makale daha önce gerileme/çöküş/yozlaşma/kötü sultanlar/kadınlar saltanatı gibi beylik ve olsa olsa sebeplere değil sonuçlara işaret eden klişelerle açıklanmaya çalışılan bir dönemi somut iktisadi, toplumsal, askeri ve kültürel verilerle ele alarak bu değişimi dünya tarihine dair bağlantıları da hesaba katarak, dünya tarihçiliği içindeki yerine oturtan ilk eserdir. henüz bu makalenin üzerine onun söylediklerini ciddi bir tartışmaya açacak bir çalışma da yapılmış değildir.

    inalcık aslen siyasi, iktisadi ve askeri araştırmalarda yoğunlaşmasına rağmen, arşivlerle kaynakların bu kadar cömert olmadığı kültür, sanat ve edebiyat alanlarında da araştırmalarıyla çığır açmıştır. şairlerle yönetici sınıf arasındaki ilişkileri, ders kitaplarındaki içi boş klişelerden kurtararak, bu klişelerin ne kadarının anlamlı ne kadarının anlamsız olduğunu ortaya döken çalışmaları, özellikle muhafazakâr kesimin tepkisini çekse de, henüz bu kesimden tarihçiler bu çalışmaları görmezden gelmekten başka bir şey yapamamakta, onun yazdıklarına dişe dokunur bir eleştiri getirememektedir. saray kültüründe işret âlemleri, içki ve uyuşturucu/uyarıcı kullanımı kültürüne dair yazdıkları uzman olmayanların bile merakını çekecek niteliktedir.

    ayrıca şahsi olarak edebiyata ve müziğe olan düşkünlüğü, dahası aruz vezniyle ve 20. yüzyıl türkçesiyle şiirler yazması da bu konudaki merakının derinliğinin bir başka göstergesi olsa gerek.

    dil konusunda da özgeçmişinde mütevazı bilgiler yer alsa da, iyi hâkim olduğu birkaç dil dışında, araştırma düzeyinde pek çok doğu avrupa ve doğu dili bildiğini, eserlerinde kullandığı kaynakların yayınlandığı dillere göz atarak görmek mümkündür. bu kaynakları kendi taradığını tahmin etmek için, bu kaynakları osmanlı tarihçisi gözüyle okuyarak değerlendirdiğini hatırlamak yeter. bundan dolayı da, bu kaynakları başka bir araştırmadan ya da ikincil kaynaktan almasının imkânsızlığı aşikârdır.

    son olarak 90 yaşından sonra bir kısmı kendi görüşlerini revize eden, bir kısmı da yılların yayın birikimini olgunluk döneminin bakışıyla elden geçirerek tematik olarak derlediği bir düzineden fazla yeni yayın yapmış olması da herhalde sıradan bir durum olmasa gerek.

    elbette bu konuda ekşi sözlük'te bir maddede yazabildiklerim, aslında bu konuda yazılabileceklerin küçük bir parçası. ancak inalcık'ın olağanüstülüğü deyince ilk aklıma gelenler kabaca böyle...
  • kendisinin ihtiyarlığına denk gelmiş gençler arasında bu halil inalcık neden bu kadar çok övülüyor gibi sözler duyuyorum.

    halil inalcık'ın türk tarihçiliği üstündeki hizmeti kelimelerle anlatılamaz. inalcık batıyı türk kronikleriyle tanıştıran kişidir.

    müthiş bir hikayedir...

    inalcık'ın batı akademyasında yaptığı etki yojimbo'dan pek de farklı değildir. cumhuriyetin eğitim kurumlarında yetişmiş bir yeniçeri kasabaya gelir. kasabanın namlı silahşörleri kendisiyle alay etmeye kalkışınca seyirci inalcık'ın yatağanlarını çektiğini görür. bir sonraki sahnede düşmanları cansız yerde yatarken inalcık elinde ucundan kan damlayan yatağanlarıyla* dimdik ayakta durmaktadır. olan biteni ancak böyle tanımlayabilirim.

    inalcık, columbia iniversitesi'nde çalışmaya başlayana kadar batıdaki türk tarihçileri neredeyse tamamen batılı kronikler üstünden çalışıyorlardı. inalcık'ın koltuğunun altına türk kroniklerini alıp gitmesi batılı türk tarihçiliği için bir milat oldu. o ana kadar batılı tarihçiler türk kaynaklarını lüzumsuz övgü ifadeleriyle dolu subjektif metinler olarak yaftalamışlardı. ve açıkçası gardlarını düşürmüşlerdi. kimse inalcık'ın yapacağı şeye hazırlıklı değilmiş anlaşılan. en babalar öyle saçma şeyler yazabiliyordu ki aklınız şaşar. mesela babinger'in fatih'in lukas notaras'ı oğlunun hamam oğlanı diye kullanılmasına izin vermedi diye öldürttüğünü falan yazıyordu.

    bu haliyle inalcik aslinda ataturk'un projesidir. ataturk her alanda boyle genclerin yetisip turkiye'yi dunya uluslari arasinda layik oldugu yere tasiyacagini ummustu.

    inalcık batılı kaynakları türk kaynaklarıyla karşılaştırmalı çalışmaya başlayınca ortaya çözülecek bunun gibi pek çok sorun çıktı. o andan itibaren inalcık koltuğunun altındaki türk kronikleriyle en babalarla meydan okuyup tüm meydan okumaları kabul eden ve her seferinde müsabakadan nakavtla ayrılan kendi alanının muhammed ali'si gibi bir konuma yükseldi. bugünkü şöhretinin kökeni odur.

    inalcık son derece polemikçi biridir. sadece batılı tarihçilerle değil kendi hocalarıyla da polemiklere girmiştir. bu polemiklerin izlerini mustafa akdağ'ın, enver ziya karal'ın, ömer lütfi barkan'ın eserlerinde görebilirsiniz. hiçbiri inalcık'ı övmez.* bu tavrı yaşamının sonuna kadar sürdürdü aslında. anımsayın ömrünün son döneminde bile osmanlı devletinin kuruluş tarihini değiştirmeye uğraşıyordu ama daha öncekilerin başına gelenleri bildikleri için kimsenin inalcık'ın karşısına çıkacak cesareti kalmamıştı.*

    ps. ben bir inalcık müridi falan değilim. aslında kendisinin siyaset odaklı tarihçiliğine karşıyım. akdağ-avcıoğlu-ülgener tarzı sosyo-ekonomik tarihçiliğe daha yakınım.
  • 5 sene önce, 100 yaşından hemen önce yitirdiğimiz, bu toprakların gördüğü en büyük tarihçilerin başında gelen, osmanlı imparatorluğu denildiğinde ise dünyada ilk sırada gelen hocaların hocası, asırlık çınar. dünyanın en saygın 2000 bilim adamından biri seçilmekle birlikte sayısız ödül ve fahri doktorası bulunmakta. hakkında tekrar tekrar tanım yapıp adını anmakta bir sakınca göremiyorum bu güzel insanın...

    benim en ilgimi çeken yanlarından biri, ömrünü tamamen tarih bilimine adayıp, hayatındaki her şeyden ve herkesten feragat ederek dur durak bilmeyen çalışma azmi (öyle ki hastanedeki son günlerinde, ölüm döşeğinde de durmamış). bakınız çok çalışkan insan görüyoruz ve duyuyoruz fakat sanırım böylesi gerçekten de çok çok zor bulunur. böylesine bir yaşam amacına bağlanıp tutkuyla, azimle beynini her gün meşgul tutan insanlar da çok yaşıyor gerçekten. yine de öğrencilerinden ilber ortaylı'nın da söylediği üzere insan hafızası ve yaratıcılığı 70'inden sonra artık ölmeye başlıyor, insanın biraz invizaya çekilmesi gerekiyor; ancak halil inalcık bu konuda çok başka...

    öyle ki,

    “72 kitabım var, çoğunu 80 yaşından sonra yazdım. hala hoca olarak faalim; yedi doktora öğrencim var. geçen sene bazı yeni makalelerim çıktı. bir şeye aşık oldunuz mu her şeyi unutursunuz işte…”

    demişti son röportajlarından birinde.

    hatta 77 yaşından sonra da tam 23 yıl sürecek yepyeni bir sayfa açıyor ankara'da. chicago üniversitesi'nden de emekli olup, türkiye'ye dönüyor ve ihsan doğramacı'nın çağrısı ve desteğiyle bilkent üniversitesi tarih bölümü'nü kurup çok sayıda doktora öğrencisi yetiştirip seminerler veriyor... ve de vefatında geriye büyük bir kütüphane olan "halil inalcık collection"u, ve de "halil inalcık centre for ottoman studies"' adlı araştırma merkezini bırakıyor...

    inalcık'ın diğer bir özel yanı ise, asla bir kaynaktan yetinmeyen ve gerektiğinde osmanlının doğduğu, yayıldığı ve de fethettiği balkan köylerine kadar giderek ufak bir kanıt arayan, kimsenin sorgulamadığını sorgulayan inanılmaz detaycılık ve titizlik...

    öyle ki, yazılarında da tüm bu detayları ve çürüttüğü tezleri de tek tek açıklar, osmanlı türkçesi orjinal metinlere de kitaplarında yer verir. kısacası yurtiçi, yurtdışı, kıyı, köşe farketmeksizin tüm kritik arşivleri derleyip türkçe'ye çevirmiş ve akademik anlamda kimsesiz kalan osmanlı tarihine sahip çıkarak ülkesine ve dünyaya en objektif şekilde tanıtmış.

    "bana osmanlı arşivlerini verin, size bir kültür imparatorluğu kurayım."

    demiş bir sözünde.

    objektif demişken, bu da halil inalcık'ın en önemli özelliklerinden birisi olmakla birlikte dünya çapındaki saygınlığında da önemli bir rol oynamış...

    ''bir tarihçi, gönlünden geçeni değil, olmuş ve olanı tarafsız tespite çalışmak zorundadır.''

    diyor hoca.

    onlarca kitabı mevcut, ben henüz az bir kısmını okuyabildim, ilgilenenlere güzel alıntılar içeren linkler bırakıyorum. adına çekilen çok güzel de bir belgesel var, herkese tavsiye ederim. tarihle en ilgisiz olanların bile kendine çok güzel paylar çıkarabileceğini düşünüyorum. ayrıca kendisinin çektiği ve editörlük, danışmanlık yaptığı da hayli belgesel mevcut. hayatını anlatan belgesel linkini aşağıya bırakıyorum.

    (bkz: osmanlı ve avrupa/@budamikullaniliyo)
    (bkz: osmanlı'da devlet hukuk ve adalet/@budamikullaniliyo)
    (bkz: osmanlı tarihinde efsaneler ve gerçekler/@budamikullaniliyo)
    (bkz: devlet-i aliyye/@budamikullaniliyo)
    devlet-i aliyye 2.cilt
    devlet-i aliyye 3.cilt
    devlet-i aliyye 4. cilt

    "halil inalcık yüzyıllık çınar" belgeseli:
    https://www.youtube.com/watch?v=119wqi-ze3i

    ...
    ..
    .
  • tarihçilerin kutbu olarak bilinir,yaşayan en büyük türk tarihçisidir kendisi.
    atatürk’ün antiemperyalist mücadelesinin bütün dünyayı nasıl derinden etkilediğini şöyle ifade etmiştir;

    “mustafa kemal’in emperyalistlere karşı zaferi batı’yı sarsıyordu. avrupa’nın sömürge halinde getirdiği hindistan ve çin bu kahramanın mücadelesini günü gününe izliyorlardı. harpten yeni çıkmış ingiliz halkı, yunan’ın yardımına gitmek için asker olmayı kabul etmedi. (1922). yunan yalnız kaldı. ingiliz hükümeti, büyük savaşta olduğu gibi hintlilerden, hintli müslümanlardan bir ordu yapıp mustafa kemal’e karşı yunanlıların yardımına gelmek istedi. fakat hintli nehru ve gandi, o zaman mustafa kemal’in anadolu’daki savaşını heyecanla izliyorlar, bağımsızlıkları için bir savaş öncesi gibi algılıyorlardı. ingiltere’ye asker vermemek için ‘non cooperation’ hareketini başlattılar. eğer gandi ve nehru bu hareketi başlatmasalardı ingiltere yunan’ın yanına gelecekti, o zaman işler çok daha başka olabilirdi. mustafa kemal, kendi vizyonuyla asya’yı fethetmişti. hindistan’ı bağımsızlığa götüren gandi’nin kahramanı mustafa kemal’di. çin o tarihte kapitülasyonlarla batı’nın bir sömürgesi haline geldi. çin kapitülasyonları batı’nın yüzüne atma cesaretini ancak türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra başardı. o günlerin gazetelerini okursanız göreceksiniz, avrupa’nın bir kölesi haline getirilen ülkeler, endonezya, çin, hindistan, orta asya mustafa kemal’den cesaret aldılar. afganistan’da amanuallah han, iran’da şah rıza pehlevi gazi mustafa kemal’i örnek aldılar…”
  • inalcık'ın pek çok eseri aslında karşılaştırmalı imparatorluk çalışmalarıdır. ele aldığı konular kısaca, osmanlı, bizans, venedik, macar, memlük, safevi, rus, mughal, habsburg, fransız, hollanda, ispanya ve ingiliz tarihidir. yazdığı kitapların seçkilerine bakarsanız osmanlı çalışmalarının yanında bu imparatorluklara ait eserlerden de bir hayli faydalandığını görürsünüz. bunun yanında, inalcık dünya tarihi çalışmalarından da etkilenmiştir. yazdığı eserlerde william h. mcneill etkisi yoğundur. kendisi osmanlı'ya değinirken avrupa toplumsal ve ekonomik tarihçiliğinden ve annales okulundan faydalanır. osmanlı'da toprak mülkiyeti, vergi sistemi veya feodalizm konularına eğilirken bu yapıları batı avrupa ile karşılaştırır. osmanlı donanmasını venedik, portekiz ve ispanya donanmaları ile birlikte yazar. yeniçerileri safevi, memlük ve avrupa devletlerinin orduları ile karşılaştırır. bundan ötürü, inalcık osmanlı tarihi yazdığı zaman, aslında yaptığı şey pek çok imparatorluğun tarihini dünya tarihi içinde karşılaştırmaktadır. bu yüzden onu sadece osmanlı hakkında kitap yazmış bir tarihçi olarak adlandırmak hata olur. yaptığı şey osmanlı'yı dünya tarihi içinde okumaktır.
  • ilber ortaylı'nın programında gördük efsanevi professor inalcık'ı. ilber ortaylı gibi adam yanında el pençe divan duruyordu. bir nevi master yoda.
  • yetiştirdiği doktora öğrencilerinden biri* tv'ye çıkıp en tehlikeli kesim okumuş kesim dedikten sonra kahrından ölmediyse bir 50 sene daha yaşar üstad.
  • hoca, son röportajında türkiye'den siktir olup gitmek isteyenlere; sana bana seslenmiş

    tek başına bir kütüphane dolusu bilgiyi insanlığa miras bırakan devlet arşivi gibi bir tarihçiydi, büyük bir değerimizdi. maalesef bizi fesli delilere bıraktı gitti :/
hesabın var mı? giriş yap