3 entry daha
  • prof. dr. halil inalcık, bu kitabında da kendi seçtiği 18 farklı konuya ilişkin olarak yanlış bilinen bazı tarihi olayları ve efsaneleri irdeliyor, doğru kaynaklar üzerinden tarihi gerçekleri okuyucuya aktarıyor.

    kitaptan seçtiğim bazı güzel kesitler:

    “çaka’nın danişmend bey’in maiyeti beylerinden çavuldar çaka olduğu tespit edilmiştir. anna komnena’ya göre çaka, anadolu’yu baştan başa savaş yaparak geçmiştir. 1078 yılında türkmenlere karşı savaşan bizanslılar tarafından genç yaşta esir edilip konstantinopolis’e götürülmüş, başka seçkin türk esirler gibi sarayda iyi bir mevkiye yükselmiş, rumcayı mükemmel öğrenmiş, bizans sarayında yeni bir haneden, alexios komnenos(1081) hakim olunca saraydaki ayrıcalıklarını kaybetmiştir. saraydan kaçan çaka anadolu’da türkmenler arasına, belki kendi oruğu çavuldurların yanına dönmüştür.”

    “uc türkleri, bu arada osman gazi, bizans kalelerini uzun süre abluka altında aç ve susuz bırakıp “aman” ile teslim olmaya zorlayarak ele geçimekteydi. osman, 1302 bapheus ve 1303 dimbos zaferlerinden sonra iznik ve bursa etrafında “havale” kuleleri yaparak bu şehirleri abluka altına almıştır.
    osmanlılar fatih zamanında güçlü topçu gücüne erişmeden önce, rumeli’de birçok şehri uzun zaman “havale” kuleleriyle abluka ederek almışlardı. bizzat fatih 1456’da belgrad’ı alamadığı tepeye bir “havale” kulesi yaptı. bugün tepenin adı “avala’dır. teslim koşullarını içeren “ahdname”de can, mal ve din serbestliği yeminle garanti edilirdi.”

    “şeyhler sultan beratıyla bağışlanan toprakları vakfiyet üzere tasarruf ederler (ellerinde tutarlar). vakıf şahsa bağlı zaviyeye aittir. adamlarına ektirir, geliriyle tekke-zaviyenin giderlerini karşılarlar. zaviyeler erken dönemde yerleşmede ve yollarda güvenlik konularında birinci derecede hizmet görmektedir. zaviye etrafında güvenle oturan ve hizmet görenler zamanla çoğalıp köy durumuna gelir. fethedilen bölgelerde osmanlı yerleşmesi, kolonizasyon süreci böyle işler.”

    osmanlı donanması haliç’te (22 nisan)
    “tursun olayı şöyle anlatır (günümüz türkçesine çevrildi): liman (haliç) tarafı “mesdud” olup o taraftan kuşatma olmaması padişah’ın asla hatırından çıkmıyordu, emr etti: “kadırgalar ve büyük kayıklardan bir niçe gemileri kal’a (galata kulesi) ensesinden” boğaz denizinden kurudan çekdirip haliç’e indireler. böylece şehir her tarafından kuşatılır ve savunmaların bir kısmı bu cepheye gelince savunma hattı genişler, askerleri dağılır. tüm operasyon için mühendisler ve denizciler (“cerr-i eşkalde mahir mühendisin ve mellahin”) çağrıldı. davul ve nekkare ve naralarla gemiler haliç’e indirildi. bu operasyon kuşkusuz günlerce bir hazırlıktan sonra uygulamaya konmuştur.”

    “osmanlı kuşatmalarında islam kanununa göre üç kez teslim olma teklifi yapılması zorunluydu. reddedilirse, kahren alınan şehirde asker tarafından halkın esir, mallarının yağma edilmesi şeriatça onaylanmıştır. teslimde ise gayrimüslimlerin canları, malları ve dinlerini serbestçe icra etmeleri yeminle garanti edilirdi (bursa, izmir, iznik böyle alınmıştır.) fetihten sonra fatih, huzuruna getirilen lukas notaras’a sordu: “niye teslim tekliflerini reddettiniz ve şehrin harab olmasına neden oldunuz?” o, “teslime venedikliler karşı geldi”, cevabını verdi.”

    “fatih sultan mehmed, istanbul’u fetihle kalmadı. türk hakan ve islami sultan ünvanlarından sonra kayser-i rum sıfatıyla tuna ile fırat arasında, istanbul ve boğazlar ekseninde eski mutlak merkeziyetçi doğu roma imparatorluğu’nu ihya etti, doğu roma’nın köylü raiyyet statüsünü, vergi kanunlarını raiyyet kanunnamesi ile ve osmanlı-türk devlet nizamını fatih kanunnamesi ile düzenledi, osmanlı imparatorluk düzeni yüzyıllar boyunca bu temel üzerinde ayakta kaldı. osmanlı imparatorluğu’nun her bakımdan gerçek kurucusu istanbul fatihi sultan mehmed’dir.”

    “kullar bir uğurdan dediler ki: “seni istemeziz, öldürdüklerine de rızamız yoktur”. sultan osman bu cevaptan me’yus oldu, pencereyi kapattı. bu sözler, bir osmanlı padişahının kullar karşısında ne duruma düştüğünü gösterir. eski dönemlerde de padişahlık yeniçeri desteğine muhtaçtı, yavuz sultan selim yeniçeri desteğiyle saltanatı elde etmiş, fakat sonra onları hükmü altına almıştır. kanuni süleyman yeniçeri başkaldırınca, istanbul’da 5000 kişilik debbağ işçilerle yeniçeriyi tehdit etmiştir. genç osman’ın bu yalvarışı padişahlığın artık tamamıyla kulların diktası altına düştüğünü göstermektedir. bu durumu haremde kösem sultan’ın yeniçeri ağalarıyla işbirliği döneminde de göreceğiz.”

    “osmanlı hanedanında naiblik kurumu yoktur. fakat ıv.murad’ın çocukluk döneminde (1623-1632) devlet işlerini oğlu adına doğrudan doğruya yürüttüğünü, kendisine veziriazamın arzlarında “devletli” diye hitap edildiğini topkapı sarayı belgeleri kesinlikle ortaya koymaktadır. bu kargaşa döneminde onun fiilen devlet işlerinde son kararları veren bir otorite olduğuna kuşku yoktur. bu nedenle, hukuken olmasa da kösem’in fiilen saltanat naibi olduğu hükmü doğrudur. sakaoğlu’nun hükmüne katılıyoruz: “kösem mahpeyker’i valide sultanlar sıralamasının dışında, osmanlı tarihinin kritik bir evresini yönlendiren büyük valide konumunda görmemizi gerektiriyor.”

    “kadim mezopotamya döneminden iran ve islam imparatorluklarına geçmiş bir adet, yıldızlara bakarak gelecek hakkında haber vermek, yani astroloji, osmanlı sarayında da devam etmiştir. müneccimbaşı her yıl takvim veya ahkam-i sal adıyla geçmiş olaylara ve yıldızlara bakarak gelecek üzerinde bilgi içeren bir risale hazırlardı. padişahlar bu kehanetlere inanır, önem verirdi. gelecek hakkında başmüneccimin haberlerine saray, devlet erkanı, daima büyük ilgi duymuştur. xvıı. yüzyılda cinci hoca gibi müneccimbaşı hüseyin efendi de geleceğe dair kehanetleriyle şöhret yaptı; 20 yıl (1630-1650) sarayda müneccimbaşılıkta kalarak küçük, büyük tüm devlet adamlarını kendine bağladı. hüseyin bu yolla inanılmaz servetler yığdı. “vekil’i kainat” sıfatıyla “esrar-i ilahiye’yi keşfediyor”, sarayın, padişah ve harem’in kararlarını etkiliyordu.”

    “almanya’da “türk korkusu” (türkenfurcht) bir gerçekti; bir osmanlı istilası, yakın bir tehlike olarak hissediliyordu. öyle ki, tehlikeye karşı türk çanı (türkenglocken) ve türk vergisi ihdas olundu. ilk gazetede (new zeitung) 1502’de türklere ait haberler için çıktı. anonim “türcken pluclein” risalesinde yazar şöyle diyordu: “hristiyan dünyası için kudretli sultana boyun eğmek ve haraç ödemek en iyi yoldur, adaletle ve alicenaplıkla bizi idare etmesine güvenebiliriz.”

    ...
    ..
    .
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap