• öncelikle (bkz: haciz kasari olmak)

    hayatta herkesin farklı konularda birikimleri, tecrübeleri vardır. kimsenin haczedilmek konusunda tecrübeli olması gerekmez. bir şekilde başa gelirse o kadar da panik yapmayı gerektirmez.

    haciz eve yada işyerine yada sahip olunan gayrimenküle ödenmemiş borçlardan dolayı gelir. bu borçlar (kredi kartı, vergi cezası, şirket alacağı, tazminat vb.) dolayısı ile gelebilir.

    haciz memuru ile girilen ilk diyalog çok önemlidir. karşı tarafın toy ve ödlek olduğunu anlayan memur iyice üstünüze çıkabilir. buna imkan vermeyiniz. eve yada işyerine gelen bir misafir gibi karşılayınız, çay kahve ikram ediniz, konu hakkında bilgiyi ondan alınız, sanki hicbirsey bilmiyormuşsunuz gibi bir süre konuşunuz. unutmayınız sonuçta sizi ne hapse atabilir , ne sizi alıkoyabilir nede yatağınızı alabilir.

    burda borcun miktarı önem taşıyor.

    ufak borç
    sanıldığı gibi yüksek miktar borç değil ufak miktar borçlar sorun yaratır. evinizi, özel eşyalarınızı karıştırma hakkına sahip olmadığından takı ve mücevherlerinize erişemez. televizyon, bilgisayar, beyaz eşya gibi ikinci el değeri çok düşük eşyaları götürme ihtimali vardır. eğer borcunuz bu mertebelerde ise 500-2000ytl o zaman bu eşyalara elveda deme ihtimaliniz vardır. bu tarz borçların bir tarafınız sıkışınca temin edilebileceğini varsayıyoruz, yada avukat ile taksitlendirme pazarlığı yapabilirsiniz. unutmayan gelenlerin amacı nakit tahsilattır, kimse ikinci el eşyaları nakledip yediemin e teslim edip aylar sonra satmakla uğraşmak istemez. bu tarz borçlarda borcunuzun %10unu orda ödeyerek taksitlendirme yapabilirsiniz.

    büyük borç
    genelde şirket yada şirket sahibine ait vergi borçlarıdır. bankalar yada büyük işletmelerin avukatları tarafından yapılır. amaçları tamamen göz korkutmaktır. evinizdeki eşyalar ile borcu kapatma ihtimalleri olmadığını zaten yola çıkmadan bilirler. bu kişilerle konuşurken acıtasyon yapmak faydalı olur. uzun süre vaktinizi almazlar. evdeki eşyaları not alıp sizi bu eşyalara ait yediemin tahsis edip gitme ihtimalleri vardır. burda eşyalar hakkında detaylı bilgi vermemeye çalışın. 84 ekran sony televizyon yerine "televizyon", toshiba qosmio notebook yerine "ufak bilgisayar" yazdırmak ileride bu eşyaları başka ucuz versiyonları ile değiştirmenizde çok işinize yarayacaktır.

    genel olarak haciz gelmesi ile ilgili bilgi verdikten sonra haciz gelmeden önce neler yapılabileceğine bir göz atalım.

    borç sahibinden boşanma (bkz: sahte boşanma) , avukat yardımı ile borca sürekli itiraz, ülkeden kaçma, evdeki eşyaların borçluya ait olmadığını fatura yolu ile belgeleme.

    ayrıca (bkz: ipotek)

    yukarıdaki bilgiler tamamen hayal ürünüdür, bir gün rüyada görülmüş ve aktarılmıştır.

    borcunuz var yada haciz gelecek diye uykusuz geceler geçirmeye, hayatı kendinize zindan etmeye gerek yoktur. bazen işler rast gitmez, günde 24 saat çalışmanıza rağmen gelir biri düğmeye basar, anayasa fırlatır, evrak hasıraltı eder, paket açar, ortada kalırsınız. önemli olan pes etmemektir.
  • hep duyardım,avukat hacze çıkmış, çocuklar ağlamış yalvarmış, götürmeyin eşyalarımızı falan diye.

    öyle masal gibi dinlerdim bunu. üzülürdüm tabi, ama insan başına gelmeyince pek iyi anlamıyor.

    stajyer avukat olarak bugüne kadar yaptığım hacizlerde, fildişi kulesinden talimat yağdıran patron avukatım ne derse onu yapıyorum. bana kalsa zavallı borçluları telefonla sıkıştırmaktan öteye gitmem.çok canımı sıkarlarsa hacze gittiğimde ''bakın nakliye aşağıda, kaldırırım mallarınızı haa'' diye çok ciddi söylerim.ekstrem bir durum olmazsa daha ötesine gitmem.

    ama bu patron avukatlar, oturdukları yerden ''mallar kaldırılacak, kaldır'' diye emir verince elim mahkum, yaptım. yaptım ama bir sor sözlük nasıl yaptım?

    apartmanın karşılıklı iki dairesindeki komşular, aynı alacaklıya borçlu. iki kapıyı da çaldık icra müdürüyle. birinde yaşlıca bir teyze ve tahminen lise 1-2 çağlarında kız torunu vardı.diğer dairede gençten bir kadın ve biri 3, diğeri 7 yaşlarında iki kız çocuğu.

    durumu izah ettim. ''yok öyle bir borcumuz ,biz şu kadar ödedik, anlaştık biz...''

    patron avukat haşmetmahap hazretlerini aradım,'' böyle böyle diyorlar, doğru mudur? '' diye.

    ''yok öyle birşey, anlaşma falan yok, ödemediler. parayı vermiyorlarsa kaldır.bu kadar net.''dedi.

    paşamız sinirlendi.

    halbuki ne kadar net olay, ben göremiyorum.

    icra memuruna nakliyeyi çağırmasını söyledim. yaşlı teyzenin huysuzluğu, ürkütmeye başladı bizi. ''aldırtmam, götüremezsiniz'' diye engel olmaya başladı. o sırada borçlunun oğlu geldi. o da engel olmaya çabaladı.icra memuru da bunun üzerine polis çağırdı. hem de 3 polisten oluşan bir ekip. durum ciddiydi çünkü.

    borçlulara durumu tekrar tekrar izah ettim. direnmeye devam ettiler. asıl avukat olan patron avukatın numarasını verdim. eskiden yanında çalıştığım avukat, borçlulara numarasını vermemde sakınca görmezdi, kendisi konuşurdu. bu defaki yanında çalıştığım avukatsa, kendisini arayıp ''isterseniz telefonu vereyim, bir de siz konuşun borçluyla'' dediğimde ''olur mu öyle şey, hiç gerek yok, hayır hayır.''diye terslendi, telefonu kapattı yüzüme.
    evet, her avukatın yoğurt yiyişi farklı tabi.

    güç bela polisler bir yandan, nakliyeciler bir yandan, icra memuru bir yandan, ben bir yandan iki dairede karınca msali vızır vızır dönmeye başladık.

    çamaşır makinesi, televizyon, artık nakliyeciler o bağırış çağırış haykırış arasında ne buldularsa aldılar.yaşlı teyze bir yandan ağlayarak bağırmaya devam ediyor. aklım çıktı kalpten falan gidecek diye. gidebilirdi. çok ağladı teyzem. otobüste görsem yer veririm halbuki ben ona, bayramda karşılaşsam elini öperim. ama haciz mahalinde karşılaşmak...

    bilgisayarlarını kaldırdık çocukların. ağladı yavrucaklar. halbuki ne güzel yaz tatili de gelmişti. okul zamanında anne babaları izin vermiyordu oynamalarına. şimdi ne güzel hep oynayacaklardı.

    işlem bitince koşar adım uzaklaştık oradan arkamızda yaşlı teyzenin bedduaları, yavrucakların gözyaşlarıyla.

    halbuki ne kadar netti herşey değil mi?
  • genellikle insan haklarına aykırı olabilecek derecede sonuçlara sahip olan, çirkin eylem. evin mahremiyeti diye bir kavramı yok eder. ev, ev olmaktan çıkar.
    ne yapacağınızı bilemezsiniz. çatı, sizi korumaz, duvarlar sizi sarmaz, pencereler dışarıdan bakan gözleri geçirir içeriye.
    her kapı çalınışında, her araba geçişinde yüreğiniz hoplamaya başlayabilir aynı zamanda..

    borç sizin olmayabilir bile, ama kanunlar o derece çarpıtılabilir ki, 'ilkönce haczedelim sonra itiraz edersiniz' denilebilir. borç, taksitle ödenmekte olabilir bile, maaşa haciz konulmuş olabilir, borçlunun gayrimenkulleri atlanabilir: alacaklı 'bananeyabananeya ben tamamını istiyoruuğğmm, evine haciz gitsin yeaaaaa' derse borçlunun kapısına -ikametgahına değil, olabileceği her yere, misafir olduğu eve bile- dayanabilirler. ya da işyeriyse, namussuz bir haciz memuru, gidip işyerinde iş yapmayı engelleyecek şekilde makinelere el koyabilir. itiraz edersiniz işe yaramaz. içerisinde hayati bilgiler olan bilgisayarınız alınabilir, sabit diskleriniz, kişisel verileriniz. hiç bir şey güvende değildir.

    haciz memurlarının insiyatifi öyle bir şeydir ki: siz tamamen haksızsınızdır, size karşı her türlü yaptırımı uygulayabilirler. bir de biraz hafifletirlerse elini bellerine koyup 'ben sizi tüm mahalleye rezzzziiill ederdim, tüm eşyalarınızı alııırdıımm amaaaa' diye gerine gerine iyilik yaptıklarını iddia edebilirler. hepsi niyete bağlıdır aslında. eğer ki, alacaklı -zaten haksız olduklarında daha bir hevesli olurlar almaya- azılı bir şekilde intikam almak istiyorsa, haciz çok güzel bir silah olabilir.

    kapınız kapalı bile olsa, evde olmasanız bile, elinize hiç bir şekilde ihbarname geçmemiş olsa bile çilingir, polis, memurlar, avukatlar vasıtasıyla, hanenize girilir, tecavüz edilir.
    işin en kötü yanı tecavüzün legal olmasıdır.

    allah kimsenin başına vermesin.
    allah, bana kimseye olan borcumu haciz ile almamı nasip etmesin.
  • elektronik esyalarin hayde hoppa diye elinizden goturulmesidir. calan kapiyi actiginizda karsinizda tanimadiginiz bir adami/kadini gormeniz onlarin evinize girmesine hayir diyememenizdir. kendi basiniza gelse eh diyip gecebileceginiz ama caninizdan cok sevdiklerinizin basina geldiginde onlar gormesin diye baska baska odalarda aglamanizdir. ne parcalar calmis bir synthesizer'in, ne oyunlar oynamis bir bilgisayarin kisacasi ne kadar da cok sey gormus gecirmis cocuklugunuzun goturulusunu izlemenizdir.
  • bir akşam eve gelirsin ve kapıyı açıp odana girdiğinde, zamanında kendi kazandığın parayla aldığın televizyonun artık orada yoktur. gerisi ise boğazın düğümlenmesi, sorgu, sessizlik..

    işte öyle bir şey..
  • haciz yüzünden başıma gelen trajik olayları anlatsam inanamazsınız.

    ne olursa olsun ümidimi hiç yitirmedim, allah tan hiç ümit kesmedim.

    evet, öyle zamanlar oldu ki isyan ettim ama rabbim biliyor, gönülden isyankar olmadım.

    çocuklarım eşim annem babam kardeşim, kısaca tüm ailemle,
    insanlıktan çıkarak yaşadığım onca olumsuzluktan, tamamen aciz ve çaresizlikten sonra,

    güvenimi tek bir zerre olsun yitirmediğim çok büyük allah, yalvarışlarımı yakarışlarımı cevapsız bırakmadı.

    2 gün önce hiç beklemediğim şekilde, birdenbire herşey olumlu yönde düzelmeye başladı.

    ne kadar şükretsem azdır.
    şükürler olsun sana rabbim!

    kimlerin haciz denen pislikle başı dertteyse,
    duacınızım.

    allah tan ümidinizi yitirmeyin,
    sabırla kurtuluşa ereceksiniz, umutmayın ve her zaman hatırlayın.
  • başınıza geldiği günün devamında "başlık" boşluğuna yazıp "getir" yazmanın bile iç acıttığı olgu...
    bir tür kabus...

    "haciz"... getir...
    dur getirme... lütfen dur...
  • kendilerine en içten küfürleri ilettiğim insanlar tarafından yapılır..
    yaptıklarına bakarsak, kendileri aslen haciz değil, taciz memurudur..

    yapılan işe saygım sonsuz ama arkadaşım o tavrın ne senin ya?

    üç kuruşluk dava için gelirler, işinizden alıkoyarlar, taciz ederler.. tebligat, mal beyanı, bütün bu kavramlardan bihaberdirler.. hatta yaptıkları işten o kadar bihaberdirler ki, araştırmadan etmeden çıkar gelirler.. sonra bu televizyon ne, bu ofis ne gibilerinden abuk sabuk sorular sorarlar.. sonra da içerde kim varsa ona patron muamelesi yaparlar..

    tek amaçları onur zedelemektir.. arkalarında aldıkları devletin gücünü suistimal ederler.. benim şu ana kadar denk geldiklerim (ki baya bir denk geldim) hepsi böyleydi.. umarım bu dediğimi yutturacak bir tanesiyle de karşılaşırım bir gün.. söz, o gün onu işten sonra balık yemeye götüreceğim..

    ah adam gibi bir ülkede yaşıyor olsaydık zaten..
  • yeni haciz yasasına göre 'kişinin yaşamını idame ettirmesi için gerekli eşyalara' kimse el süremiyor. misal buzdolabı, çamaşır makinesi, tv, yatak, koltuklar vs. bir de değerli mücevherlerinden aynı statüde olanın yalnızca birine el konulabiliniyor. iki elmas kolyenin birisi kişide kalıyor mesela.
  • babamın çalıştırdığı restaurant sebebiyle çok eski dönemlerde batık olarak gezdiği.bizim de eve haciz gelmesin diyerek evde sessizce oturup kapıyı açmadığımiz ve küçük bir çocukken evde en çok konuşulan kelimelerden bir tanesiydi. duyduğumda hep aklıma o günler gelir nedense.
hesabın var mı? giriş yap