• aşağıdaki bibliyografiyi lukacs'ın çeşitli yazıları çevrilerek derlenip 2004'te marksist imgelem adıyla yayımlanmış kitaptan aktardım. üzerinden 11 yıl geçmiş, güncellenmesi gerekiyordur muhtemelen ama işe yarasın diye şu hâliyle de dursun burada.

    türkçe'de lukacs'ın eserleri ve lukacs üzerine çalışmalar
    (hazırlayan: ateş uslu)

    kitaplar

    * lukacs, georg, avrupa gerçekçiliği, çev. mehmet h. doğan, payel yayınları, istanbul, 1977.
    * lukacs, georg, çağdaş gerçekçiliğin anlamı, çev. cevat çapan, payel yayınevi, istanbul, 1986.
    * lukacs, georg, estetik i, çev. ahmet cemal, payelyayınları, istanbul, 1999.
    * lukacs, georg, estetik ii, çev. ahmet cemal, payel yayınları, istanbul, 1992.
    * lukacs, georg, estetik iii, çev. ahmet cemal, payel yayınları, istanbul, 1988.
    * lukacs, georg, roman kuramı, çev. cem soydemir, metis yayınları, istanbul, 2003.
    * lukacs, györgy, birey ve toplum, çev. veysel atayman, günebakan yayınları, istanbul 1978.
    * lukacs, györgy, lenin'in düşüncesi, çev. ragıp zarakolu, belge yayınları, istanbul.
    * lukacs, györgy, tarih ve sınıf bilinci, çev. yılmaz öner, belge yayınları, istanbul, 1998, 1998.

    lukacs'ın makaleleri, lukacs'la yapılan röportajlar

    * lukacs, georg, "denemenin doğası ve biçimi üzerine", çev. nurdan gürbilek, defter (1), ekim-kasım 1987, 105-123.
    * lukacs, georg, "güzelliğin mantık ve metafizikteki idesi", güldeste 2(24), aralık 1983, 18-19.
    * lukacs, georg, "kapitalizmin çöküş döneminde yazın erlerinin durumu", çev. yakup şahan, yeni düşün (34, 35, 36, 37), 1987, 38-40, 67-71, 69-72, 73-78.
    * lukacs, georg, "kurtarıcı", çev. kundeyt şurdum, yeni dergi 4(47), ağustos 1968, 95-100.
    * lukacs, georg, "margarette tragedyası", çev. şerif hulusi, türk tiyatrosu 12(50), mart 1956, 23-44.
    * lukacs, georg, "örgüt sorunu metodolojisine doğru [i]", çev. sevim köksal, sosyalist politika (1), mayıs 1994, 103-117.
    * lukacs, georg, "örgüt sorunu metodolojisine doğru [ii], çev. sevim köksal, sosyalist politika (2), eylül 1994, 106-124.
    * lukacs, györgy, "85. doğum yıldönümünde lukacs ile bir konuşma", çev. a. g., yeni edebiyat (7), mayıs 1970, 14-16.
    * lukacs, györgy, "balzac ve gerçekçilik", çev. şerif hulusi, soyut (47), haziran 1972, 39-45.
    * lukacs, györgy, "bilimsel siyaset üzerine belirlemeler", wolfgang abendroth ile söyleşi, çev. afşar timuçin, felsefe dergisi (s), ekim-aralık 1978, 12-25.
    * lukacs, györgy, "birey ve toplum", leo kofler ile söyleşi, çev. afşar timuçin, felsefe dergisi (4), temmuz-eylül 1978, 16-59.
    * lukacs, györgy, "dostoyevski", çev. ismail izgü, yeni dergi 7(74), kasım 1970, 330-343.
    * lukacs, györgy, "epik ve tiyatro: epik ve tiyatro arasındaki ayrımın temelinde yatan hayat olguları", çev. taciser ulaş - bülent aksoy, yeni dergi 7(75), aralık 1970, 398-414.
    * lukacs, györgy, "genel değerlendirme [marx üzerine]". wolfgang abendroth ve hans heinz holtz ile söyleşi, çev. afşar timuçin, felsefe dergisi (8, 9), 1979, 82-87, 35-40.
    * lukacs, györgy, "kapalı uygarlıklar", çev. afşar timuçin - mehmet sert, felsefe dergisi (2), ocak-mart 1978, 3-15.
    * lukacs, györgy, "marks ve engels'in estetik yazıları", çev. bedrettin cömert - zeki özcan, forum 21(353), 15 aralık 1968, 17-19.
    * lukacs, györgy, "puşkin", çev. kundeyt şurdum, yeni dergi 6( 68), mayıs 1970, 339-344.
    * lukacs, györgy, "romanda koşullanma ve tarihseldüşünsel anlam", çev tahsin saraç, türk dili 23(234), mart 1971, 555-561.
    * lukacs, györgy, "varlık ve bilinç", hans heinz holtz ile söyleşi, ·çev. afşar timuçin, felsefe dergisi (3), nisan-haziran 1978, 33-66.

    lukacs üzerine kitap ve yazılar

    * cemal, ahmet, "georg lukacs ve ·beş evresi", hürriyet gösteri (57), ağustos 1985, 4-5.
    * çulhaoglu, metin, "lukacs, gramsci ve althusser", binyıl eşiğinde marksizm ve türkiye solu içinde, ygs yayınları, istanbul, 2002.
    * deutscher, "lsaac, deutscher, lukacs ve mann'ı eleştiriyor", çev hilmi yavuz, yeni edebiyat (3), ocak 1970, 5-6.
    * goldmann, lucien, "genç lukacs'ın estetiği", çev. mehmet sert, yarın (9), mayıs 1982, 20-22.
    * goldmann, lucien, "györgy lukacs'ın ilk yazılarına giriş", çev. afşar timuçin - mehmet sert, felsefe dergisi (2), ocak-mart 1978, 16-51.
    * heller, agnes, "lukacs'ın estetiği", çev. nejat firuz, yeni dergi 8(95), ağustos 1972, 87-90.
    * lequenne, michel, "lukacs ve sosyalist gerçekçilik", çev. erhan bener, çağdaş türk dili 4(38), nisan 1991, 60-64.
    * lunn, eugene, marksizm ve modernizm: lukacs, brecht, benjamin ve adorno üzerine bir tarihsel inceleme, çev. y. alogan, alan yayınları, istanbul, 1995.
    * lichtheim, george, george lukacs, çev. zeki algün, ilya yayınları, izmir, 2001.
    * menemencioglu, nermin, "soljenitsin ve lukacs", yeni edebiyat (2), ağustos 1971, 8-9.
    * oktay, ahmet, "türkçe'de lukacs ve düşüncesinin etkisi", defter (10), haziran-ekim 1989, 20-39.
    * oskay, ünsal, "'kahraman" ve 'tragedya' açısından lukacs, brecht ve benjamin", yazko çeviri 3(18), mart- nisan 1984, 93-101.
    * öngören, veysel, "gerçekçiliğin ışığında lukacs, edebiyatta tip sorunu ve aydın", bilim ve sanat (26), şubat 1983, 34-37.
    * raddatz, fritz j., georg lukacs, çev. ender ateşman, alan yayıncılık, istanbul, 1984.
    * savran, gülnur, "lukacs'ın felsefi mirası", sınıf bilinci (13), ağustos 1993, 43-76.
    * savran, gülnur, "tarih ve sınıf bilinci", virgül (20), haziran 1999, 2-5.
    * steiner, george, "georg lukacs ve şeytan'la anlaşması", çev. bülent aksoy, türk dili 23(234), mart 1971, 662-674.
    * umran, sedat, "lukacs'ın heidelberg yıllarının estetiği (1916-1918)", güldeste 2(23), kasım 1983, 26-28.
    * yetişken, hülya, "g. lukacs'ta sanatçının yaratıcı etkinliğinde öznellik ve nesnellik sorunu", hacettepe
    üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi 16(1), haziran 1999, 181-187.
  • adorno 'ya göre lukacs'ın katı bir biçimde "yansıma" teorisini savunuyor olması ve gerçekçiliği ampirik realitenin taklit edilmesiyle varılabilecek bir şey sanmaktaki ısrarı onu, modernizmin "imajlarının", bilinçli olmaksızın, nesnel gerçekliğin kılık değiştirmiş görünümleri olduğu sanısına sürüklemekteydi. lukacs estetik teknik öğenin "bağımsız" tarihsel gelişmini kabul etmiyor ve bu olanağın sanatsal üretimdeki rolünü anlayamıyordu. bunları anlayamadığı için de bir yandan kendisinin beğendiği gerçek ustaların (bkz: balzac) yapıtlarındaki gerçekçi olmayan öğeleri göremiyor; bir yandan da modernizmin yaşam deneyiminden aktarılan "imajların" gerçek niteliklerini fark edemiyordu.

    bu tartışmanın temel örneği kafka'dır. lukacs'ın gerçekçi olmadığı için eleştirdiği kafka adorno için proust 'la birlikte edebiyatın en önemli isimlerinden biriydi.
  • gyuri dayi,
    en namuslu komunistlerimizdendir;
    weber'in en sevdigi mesai arkadaslarindanken (bu arada thomas mann ve bilumum alman romantik-rasyonalistleriyle tesrik-i mesaisi de vardir, hatta mann'in sihirli dag romaninin bas karakteri kendisinden esinle yaratilmistir) hic tereddutsuz komunizmin calkantili ama sonsuz okyanusuna yelken acmistir.
    budapeste'nin en zengin yahudi bankerlerinden birinin ogludur. ilk aski intihar etmistir, bu lukacs'i depresyona suruklemis, bundan cikisi once sanat, sonra da devrimcilik vasitasiyla olmustur.
    almancasi sanirim en az macarcasi kadar iyidir, zaten bir iki kitabini dogrudan almanca yazmistir.
    sekiz degil, dokuz kisiyi kursuna dizdirmistir; bundan da hic pismanlik duymamistir. soyle ki, macaristan'da komunistlerin iktidara gelmesi turkiye'de mustafa kemal'in kurdurdugu, ya da en azindan destekledigi komunist parti macerasiyla ayni mecrada seyreder, ikisi de bir nevi kurtulus savasidir.
    kendisi ayni zamanda en iyi kapitalizm altinda yasayacagima en kotu sosyalizmde yasamayi tercih ederim demistir. basina gelen butun belalara karsin, ozellikle 1956 pseudo-devrimi sirasinda, macaristan'dan kacmayi dusunmemistir.
    gene kendisine gore en buyuk hatasi, cunku surgundeyken macaristan komunist partisi genel sekreterligi gorevini yurutuyordu, yazdigi parlamenter siyasi taktikleri reddeden manifesto olmustur. lenin ve komuntern lukacs'in siyasi kariyerine bu zamansiz(kendi gorusune gore) siyasi bildiri yuzunden en agir darbeyi vurmus, zamanin komunist lugatinca moskova'da kominterne edilmis, partideki tum siyasi gorevlerinden uzaklastirilmistir.
    ama kendisi herseye ragmen macar sovyetinin kultur komiseri olarak hep sayilmis, sevilmis, ikinci dunya savasindan sonra da el ustunde tutularak memlekete cagrilmistir.
    sonra olanlar ayri bir hikaye tabii,

    bir de soyismi turkcemizde alfabenin dorduncu harfi olan "c" -hani altinda cizik olan- ile biter. yani lukas degil, lukac -cizikli c ile.
  • frankfurt okulunun yolunu acan dusunurlerden biridir. marksizmin yanlis anlasildigini ve amaci marx'i aciklamak olarak ortaya koyan, kuram ve eylem birligini savunan, rosa luxembourg hayrani daha sonralari hegelyan koklerinden kurtulup daha leninist bir felsefese benimseyen, ontoloji adli eserini tamamlayamadan olen siyaset bilmci, dusunur, edebiyat kuramcisi...
  • estetik denince ilk akla gelenlerden.

    sanat ve estetik hep bir arada anıldığından olsa gerek, geçenlerde ofiste birisi sanatçıların çoğunun bildiği bir estetisyenden bahsedince kendisini hatırladım. değilmiş. yüz gerdirme ve göğüs kaldırma operasyonları yapan bir doktordan bahsediyorlarmış. sanat ve estetik o bağlamda anılmıyor sanırım ülkemizde henüz.
  • genellikle marksist filizof diye lanse edilmesine ragmen her seyden once marksist edebiyat elestirisi alaninda en onde gelen isimdir.
    macar elestirmen lukacs, ozellikle roman ustune calismalari ile meshurdur. zira modern anlamda ilk onemli roman elestirisi sayilan roman kurami adli eser lukacs'a aittir. bunun yaninda lukacs dilimize cagdas gercekciligin anlami adiyla cevrilen eserinde ozellikle yenilikci akim ile (kafka, joyce vb) klasik akimi (thomas mann) karsilastirir. hatta romancilari ikiye ayirir: franz kafkacilar ve thomas manncilar olarak.
    netice itibariyle lukacs herseyden one alaninin en iyisi olan bir edebiyat elestirmenidir. bu elestirisini elbette politik dusunceleriyle paralel yapacaktir. zira kendinizi kategorize ediyorsaniz, elestiriniz de politik dusuncelerinizin paralelinde olacaktir. yadirganmamali ya da yanlis yorumlanmamali bu durum.
  • batı marksizmi geleneği içerisinde önemli bir yere sahip olan düşünür ve siyasetçi. bu bağlamda kısaca lukacs'ın felsefi, sosyolojik ve politik görüşlerini ele almak anlamlı olabilir.

    1917’den sonra estetik, edebiyat, felsefe, politika ve sosyoloji üzerine çalışmalar yapmış olan lukacs’ın ı. dünya savaşı’ndan önce alman yorumlayıcı geleneğine yönelirken savaş sonrasında polanyi’nin de içinde bulunduğu bir grupla birlikte macar komünist partisi’nde yer alarak ııı. enternasyonal tarafından sapkın ilan edilmesine rağmen heidegger, sartre ve marcuse gibi düşünürleri etkileyen önemli bir düşünsel açılım geliştirdiği görülmektedir.

    lukasc’ın aslen engels’in katkılarıyla birlikte ıı. enternasyonal’e egemen olan evrimci bir pozitivizm anlayışını marksizmden uzaklaştırmaya çalıştığı ifade edilebilir. bu hedefe bağlı olarak lukasc, hegelyan bir bakış açısına binaen totallik ve diyalektik ilişkisini gündeme getirerek ıı. enternasyonal marksizminin bilinci pasifleştiren mekanik düşünsel doğrultusunu sarsmıştır demek mümkündür. totallik ve diyalektik kavramının temelde işaret ettiği durum, bütünün parçalardan önce geldiği ve parçaların da bütünle ilişkisi çerçevesinde yorumlanması gerektiği konusuyla ilgilidir. dolayısıyla ona göre, toplumun total bir süreç olarak görülmesi durumunun doğrudan işçi sınıfının tarihi anlamlı kılacak bir hareketi olduğunun kavranması anlamına geldiği açıktır. bir başka ifadeyle, proletarya tarihin hem öznesi hem de nesnesidir.

    lukasc için proletaryanın kendine ilişkin bilgisi, bütüne dair olan bilgisiyle çakışır. bu bağlamda lukasc, marksizmin başka düşüncelerden daha ileri tarzda olan bir ideoloji olduğu yönünde bir görüş geliştirmiştir. böylelikle de marksizm, sistematik bir bilgi kaynağı değil öznel bir devrimci praksis konumuna gelmektedir. aynı toplumsal gerçekliği paylaşmalarına rağmen burjuvazi, kapitalizmi dolayımsız, ampirik ve değişmenin karmaşa olduğu bir yapıda kavrarken proletarya dolaylı, tarihsel ve değişmenin bilgisini haiz bütünlüklü bir anlamla ele alarak ayrıcalıklı bir konum edinir. yani yanlış bilinç içinde olsa dahi proletarya, kapitalizmin şeyleştirici etkisinden geçmesine bağlı olarak hakikat özleminin öznesi olabilmiştir.

    lukasc’a göre, iş gücünün bir şey haline gelmesinden dolayı proletaryanın özne-nesne ilişkisinin çakışması anlamında bilme edimine sahip olması zorunludur. bu nedenle eşanlı olarak proletaryanın devrimci pratiği ve topluma dair bilgisi kapitalizmin devrimci dönüşümü ve yani sosyalizme yönelme durumu ve bilinci ile özdeş olmaktadır. anlaşılacağı üzere bu noktada lukasc, şeyleştiği için bütünün diyalektik bilgisine, pratiğine ve tarihi tahayyülüne vakıf olabilecek olan proletaryanın yanlış bilinç kavramına hapsedilmesini eleştirmiştir. zira, o, ıı. enternasyonal’in bütünlüklü bir biçimde marx’ın metinlerine erişemeyerek -mesela kutsal aile- yabancılaşma ve şeyleşme kavramına aşina olamadığı için bu kavramların insanın total bilincine damga vurarak kapitalist kültüre egemen olduğunu kavrayamadığını vurgulamıştır.

    pekiyi, şeyleşme kapitalist kültüre tamamen egemen olmuşsa proletarya nasıl hakikat özlemi duyabilecektir? lukasc’ın değinilen bu soruya yanıtı tam bir nesne haline geldiği için proletaryanın kendi öz bilincine dönerek kapitalist fetişizmi total olarak kavrayan bir konuma gelmesi konusuyla ilişkilidir. yine de tarihsel olarak bakılırsa işçi sınıfının tam bir şeyleşme sürecine maruz kalmadığı ve bizatihi diyalektiğin kendi zıddını da içinde barındırdığı ifade edilebilir. dolayısıyla lukasc’ın parça-bütün ilişkisini simetrik bir hale getirerek aşırı totalliğe bağlı olan tarihsici bir toplumsal şeyleşme analizi yaptığı için eleştirildiği söylenebilir. yani onun toplumsal yapı ile ideoloji arasında tarihsiz bir bağ olduğunu vurgulaması sorunludur.

    bu noktada lukasc, psikolojik bilinç ile aşılanmış sınıf bilincini ayırarak bu ikinci durumu tarihselliğe uygun ve rasyonel bir olasılık kuramı çerçevesinde gelişen potansiyel bilinç kavramıyla açıklamaktadır. gündelik yaşamın dilinden oldukça farklı olan aşılanmış sınıf bilinci, entelektüellerin ayrıcalıklı konumuna gönderme yapmaktadır. bu bağlamda lukasc, tarihsel süreci total bir biçimde anlayarak bunu proletaryaya aktarma işlevi biçtiği entelektüellerin konuma odaklandığı için idealist bir kurama savrulmaktadır. çünkü bu kuram, hegelyan bir çerçeveden kalkarak tarihin hilesi bilinmeden olguların boş ve anlamsız olacağını vurgulamaktadır. dolayısıyla lukasc’a göre, entelektüellerin şeyleşmiş işçi sınıfına aşılamakla görevli olduğu sosyalist erek kanıtlanamasa da tarihin hakikat’i olarak kabul edilmelidir.
  • kendisine göre gerçekçi yazar nesneleri, olayları, durumları sadece betimleyen, görünüşü en ince ayrıntıya kadar sıralayan yazar değildir. böyle yapan yazara doğalcı yazar denileceğini, gerçekçi yazarın ise betimlemeyen değil öyküleyen yazar olduğunu söyler. öykülemeden ve haliyle gerçekçilikten kastı ise insanın dönüştürücü eylemlerinin(praksisin) önplana çıkartılmasıdır.
    kendisinin açtığı marksist eleştiri geleneği lucienne goldmann tarafından daha da geliştirilmiştir. bu gelenek terry eagleton tarafından sürdürülmektedir.
    ayrıca lukacs romanı burjuvazinin bir ürünü olarak gördüğünden, burjuvazinin yıkılışıyla romanında yok olacağını söylemiştir.
  • yeni kantcilar, weber derken marx'a doğru yol almış macar filozof ve eylem adami. georg lukacs da derler.
  • batı marksizminin ayırıcı niteliğinin batılı felsefeci akademisyenlerin marx'ın eserleri üzerine düşünürken marx öncesi kaynaklara yönelmesi ve odağı siyaset ve ekonomiden felsefeye kaydırması olduğunu söyleyen perry anderson'a göre, bu nitelikteki ilk büyük yorum "tarih ve sınıf bilinci"nde hegel'i inceleyen lukacs'tan gelmiştir:

    "ikinci enternasyonal’de hiç kimse hegel üzerinde uzun uzadıya durmamıştı: ikinci enternasyonal’in ileri gelen düşünürleri hegel’i, kural olarak, marx’ın feuerbach kadar önemi olmayan, uzak, ama artık onunla hiçbir benzerlik göstermeyen bir habercisi olarak görüyorlardı. marx öncesi düşünce tarihinde en büyük rolü ilk kez hegel’e veren lukacs bu değerlendirmeyi tam tersine çevirdi. daha sonra gelen düşünürler ister kabul etsinler, ister etmesinler, hegel’in bu yeniden değerlendirilişi bütün bir batı marksizmi geleneğinin geleceği üzerinde derin, kalıcı bir etki bırakacaktı." (batı marksizmi üzerine düşünceler, s.101-102)
hesabın var mı? giriş yap