• resmi değiştiren bir ressamdır. viyana'nın o dönemde entelektüel açıdan çıldırmasının sebep ve sonuçlarındandır. o bakar bakmaz "aa orta çağ resmi lan bu" dediğimiz ve konusunu fazla asil bir şekilde işleyen tablolardaki hiç gerçek insan gibi durmayan, patates soğan gibi kadın ve erkeklerin resimden çıkmasını sağlamış, tabutlarına son çiviyi çakmıştır.

    freud'un "bütün olayımız seks" açıklamasından sonra bunu resme yansıtmaya and içmiş gibidir. viyana'nın sokakları asil ancak evlerinin ve saraylarının içi fuhuş yuvası gibiyken bu ikiyüzlülüğünü insanların yüzüne vurmuştur çıplak kadınlarla. resmi değiştirmiş ve o döneme kadar tabu olan seks unsurunu sanatın içine sokmuştur. kendisinden önce çıplak kadınlar çizilse de bunlar sadece memeleri dışarıda sempatikçe gülümseyen veya ifadesiz kadınlarla sınırlı kalmıştır; ancak klimt bunun içine memelerin yanı sıra kukuları da meydanda olan zevkten erimiş, adeta bayılmış, şuh ifadeli, erkeği baştan çıkarmaya çalışan kadınları sokmuştur.

    judith 1 ve danae tabloları bunu çok güzel şekilde yansıtır. judith, eski ahitte şehrini kuşatan general holofernes'in çadırına gidip onu cazibesiyle baştan çıkaran ve zevk anında da kılıçla kafasını kesen bir kadındır. yani eski femme fatale'lardandır ve tarih boyunca bir çok tabloya konu olmuştur.

    işte caravaggio'nun judith'i.
    her yeri örtülü judith, mezbahada inek keser gibi bir ifadeyle holofernes'in kancık kellesini ödlek bedeninden ayırmaktadır. holofernes yatakta çıplakken, hikaye gereği femme fatale'in allahı olması gereken judith zerre şuhluk taşımamakta, yanındaki kadın mı erkek mi belli olmayan bir ucube ile de seksten iyice uzakaştırılmaktadır.
    klimt'in judith 1'ine baktığımızda ise bir memesi meydanda, diğeriyse daha da seksi olacak bir şekilde örtülü, yarı çıplak, şeffaf bir gecelik giymiş, takılarla süslü şuh bir judith görmekteyiz. kadın vücudunun, estetiğinin ve güzelliğinin bir silaha dönüşmüş halidir. dudakları ve gözleri hafif aralık, bakışları ölümüne şuh, ifadesi de zevkle kendinden geçmiş bir kadının ifadesidir. tabloda judith'in kadınlığını gölgeleyecek hiç bir erkek vücudu yoktur, yalnızca judith'in ellerinin arasında, vamplığıyla kolayca avladığı general holofernes'in kesilmiş kellesini yarım bir biçimde görebiliriz. dişiliğini kullanan judith, çadıra girmiş ve generalin kellesini alarak çıkmıştır.

    danae konusu da aynı şekilde farklı işlenmiştir. danae, bir kralın mı generalin mi ne kızıdır, babası onu bir kaleye kilitler eline erkek eli değmesin diye. bütün olayı onu bunu iğfal etmek olan zeus da bir altın yağmuru şeklini alır, ufacık bir delikten içeri girer ve danae'yi hamile bırakır.

    titian'ın danae'sinde kadın yatakta uzanmış ve kukusu gölgelendirme ile belirsizleştirilmiştir. camdan bakan arap kızı benzeri bir ifadeyle saf saf altın yağmurunu izlemektedir. altın yağmuru şeklindeki zeus da odaya girmektedir ancak yağmur katiyen kadının kukusuna, girmek şöyle dursun, doğru düzgün ulaşmamaktadır bile.
    klimt ise danae'yi de yoldan çıkarmıştır. danae sel gibi gelen yağmura teslim olmuş, zeus'u huzur ama daha çok haz ile karşılamaktadır. yine tablonun büyük çoğunluğunu anne karnındakine benzer duruşuyla danae kaplamaktadır, başka yabancı unsurlara yer yoktur. danae'nin kukusu özel bir çaba ile gizlenmemiş, zeus da danae'nin içine çılgınca girmektedir.

    tabii klimt bir tabu olan kadın vücudunun şuhluğuna saldırdığı için çok eleştirilmiştir, viyana akademisi'yle takışmıştır (bkz: sezesyon). kendine "ayıp ya ayıp, sen hiç aile terbiyesi görmedin mi" diyenlere ise "goldfish" adlı tablosuyla inanılmaz bir cevap vermiştir. diğer adı da "eleştirmenlerime" olan tablosunda, belirsiz bir evrende ama suyun içinde yüzen çıplak kadın vücutları vardır, tabloya bakanların doğrudan gözlerine bakan iki kadın figürünün ağızları yine yarım aralıktır ama bu sefer şuhluktan eser yoktur. kadınlar küçümseyen bakışlara sahiptir. özellikle alttaki kırmızı saçlı olan, eleştirmenlere "göt mü? alın size göt" dercesine götünü açmış, alaycı bir şekilde gülmektedir. tarihteki en muazzam ayarlardan biridir.
  • kendisiyle ilgili soyle bir anim var. iki sene kadar once ikea'daki resimlerinden birini alip odama astim. san'attan da cok anlamam ama maksat duvar bos kalmasin iste. zaten sanattan anlayan adamin ikea'da satilan tablo ile isi olmaz o ayri konu. neyse efendim, olayin gectigi yer de bes yildir yasadigim chicago. malum 30larina yaklasmakta olan bekar erkegim, arada bir eve gelen hatun oluyor. okuz demesinler diye astik uc bes tablo, maksat mal oldugumuzu belli etmeyip entel maskesi ile amerikali kadinlara egzotik gorunmek.

    gunlerden bir gun, resimle ilgilenen kizil sacli, tatli bir kiz evime geldi. dogum gununu kutlamisiz, pasta falan kesmisim, her sey super otantik. hatun yatak odama bir girdi ve girer girmez duvara astigim ciplak kadin resmini gordu. "aaa klimt'i sevdigini bilmiyordum" dedi bana. ben de bir an dusundum, ulan tablonun altinda gustav yaziyor, bu kiz karistirdi heralde dedim. hemen entel maskesini takip ukalalik yapayim da kiz bana hayran olsun diye yapistirdim cevabi: "yok onu gustav yapmis yeaa". agzimi da ayni umut sarikaya karikaturlerindeki gibi cemcuk agiz yaptim. hatun fazla bozuntuya vermeden kibarca duzeltti beni "gustav klimt o" diye. of anam of, nasil yerin dibine girdim. omuzlarim falan ufaldi lan birden. ah be gustav'im, adini soyadini birlikte yazsan o tablolara olmaz miydi? utandirdin bizi yaban ellerde.
  • the kiss için şam duvarlarıyla ilgili şöyle de güzel bir çalışma mevcuttur
  • der küss adlı resminin puzzle ını 2 senedir fırsat yaratıp bitiremediğim ressam,kutuya baktıkça "ulan ben tabloyu yaparken bu kadar zaman geçmedi şerefsiz" dediğini duyar gibi oluyorum bazen,dur küssme diyorum muntazaman.
  • http://flavorwire.com/…gs-recreated-by-real-models/

    bazı ikonik çizimlerinin gerçek modeller ile tekrar canlandırılması. oh diyorum, yes diyorum !
  • danae'de cocuk yastaki* guzel esini model olarak kullanmistir. bu guzel kizcagiz da zaten genc yasta* "asktan" olmustur. asktan olmek de ne demek demeyin, kaynaklarda oyle yaziyor*.
  • bazilari klimt'in tablolarinda suslemecilik oldugunu ve cok da buyuk bir ressam olmadigini iddia etse de bu yengec burclu duyarli ressamin sicacik tablolari muzikte yakalanan ask ve huzur duygularina benzer hosluklar yaratır insanin kafasında...kiss tablosuna bakip da insanin icinin isinmamasi cok buyuk bir olasilik olmasa gerek...
  • http://www.laks.com/deutsch/klimtmuseum.html . bu adresten cok ho$ wallpaper'lar bulunabiliyor .
  • yapıtlarının bir çoğunda gerçek altın kullanmıştır.
    üniversitede kız asistanların birçoğunun odasında vardır.
  • sanat* his işidir. karşındakinde bir duygu uyandırmayı amaçlarsın. bu rahatsızlık verme, irite etme, duygulandırma, mutluluk verme gibi geniş bir skala çizer. benim için gustav klimt pek bir şey ifade etmezdi. hatta egon schiele'nin ilham kaynağı olmasa işlerini inceleyecek kadar bile şans vermezdim, damak tadıma hitap etmiyor çünkü.

    ta ki viyana’da şuan adını hatırlamadığım sanat müzesine gidip the kiss'in orjinali karşısında dikilene kadar.
    birçok dünyaca ünlü tablonun karşısında durdum, hiçbirinde kiss’te hissettiklerimi hissetmemiştim. 2 saatlik uykuyla ve dünkü sarhoşluğumu hala üzerimden atamamışken, üstelik 8 saat ayakta durmanın verdiği yorgunlukla karşımda klimt’in kendisi duruyor olsa umursamazdım. tabloyu görünce öyle olmadı.
    normalde olağanüstü şeyler gördüğümde ağzımdan bir oha çıkar. bunda bir şey diyemedim. devasa boyutlarının karşısında minicik kalmıştım. kafamı ne kadar kaldırsam da tepesini görmek için geri adım atmam gerekiyordu. nefesimi tutarak izledim ilk yarım dakika. öyle bir his sahibi olmuştum ki, bu zamansız ve mekansız tablonun devasa boyutları beni bir anda içeri yuttuğu için en ufak bir nefes alsam oksijenini çalıp karbondioksit salımı yapacaktım. yaşadığım hayat bir anda normal hayat olmaya devam edecekti.

    kaftandaki betimlemeler çılgınca. olağanüstü trajik, inanılmaz dramatik. güzelliği bozulmasın diye kalp atışlarını durdurmak istediğin bir şey.

    bir van gogh’un starry nightı ile bunu karşılaştırmak elmayla armut bile değil, şampuan ile satürn’ü karşılaştırmak gibi alakasız olur. oyüzden bu iki favorimi 1 ve 2 diye sıralayamam. “anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?”sorusu bile daha makbul olabilir. insanlar, böyle şeyler yazdıran - böyle düşüncelere neden olan şeyler yaratıyorlar işte. o vakit nasıl sanatsız bir dünyada yaşayabilirsin? ben kiss’e aşık oldum olalı bu tablonun varolmadığı, google’da görsellerinin bulunmadığı, illustrasyonlarının, röprodüksiyonlarının, cover jeneriklerinin bulunmadığı bir dünyada yaşamak istemiyorum. herhalde çalınsa veya bulunduğu müze yansa üzüntümden kahrolurdum. çünkü aşık olmak tam olarak böyle bir şeydir. aşık olduğun insana nefesini kesmemişse, büyülememişse, hayranlık duymamışsan aşık olmamışsındır zaten. bin kez baksanda bin birinci kez daha bakmak isteyeceksindir. kaybettiğinde de aynı benim verdiğim tepkiyi vereceksindir pek tabii.
    tanrı bizleri kalbinde sevgi bulunmayan, sanatı küçümseyen mahlukatlardan uzakta bir noktada tutsun, amin.
hesabın var mı? giriş yap