• geçenlerde harzem'in "şu hayattaki en büyük zenginlik sağlam bir psikolojidir" demesiyle aklıma düşen kavram. nihayet düşündüklerimi toparlayıp kafamdaki güç tanımına son halini verdim.

    küçükken babamı çok güçlü görürdüm, anneminse pek güçlü olduğunu düşünmezdim. babam çok zengin, başarılı bir iş adamıydı, annemse ilkokul mezunu bir ev kadını. 2000'li yılların başında babam kendi suçu olmayan sebeplerden ötürü iflas etti. ondan sonra yaşananlar ise benim kafamdaki "güç" tanımını kökünden değiştirdi.

    babam "ben bu hallere nasıl düşerim" moduna geçip kendisini yüz üstü bırakanları, yediği kazıkları, eski şaşaalı günlerini düşünerek depresyon, felç, kalp krizi gibi aklınıza gelebilecek her sağlık sıkıntısını yaşarken; o güne kadar çalışmamış, zenginlik içinde yaşamaya alışmış ve eğitimsiz annemin içinden bir buffy the vampire slayer çıktı. ne felaket yaşansa taktı kazığı belanın göğsüne, kaldığı yerden devam etti hayatına. gırtlağa kadar borç içinde, iki tane okumak isteyen kız çocuğu ve her an ölebilecek felçli bir kocası varken nasıl o kadar sağlam kalabildi hala aklım almaz. takımı maçın ilk yarısında dehşet fark yemiş, ikinci yarıya başlamadan önce soyunma odasındaki oyuncuları gaza getirici konuşmalar yapan bir koç gibi sürekli bize de güç verdi; "birlik olursak toparlanırız, her şey geçer hayatta, yaşadığın anın tadını çıkar" minvalinde konuştu durdu. koca kadın oldum -yaş 33- hala ne zaman bitik hissetsem annemi ararım. bir yolunu bulup verir bana gazı, sahaya geri yollar.

    sonuç olarak babam ölmedi, annem girdi bir işe çalıştı, kız kardeşle ben istediğimiz okulları kazandık, hem çalıştık hem okuduk, borçlar da ödendi bitti. kolay oldu diyemem ama, sonuçta her şey annemin dediği gibi oldu yani.

    düşünüyorum, o sırada annem de dağılsaydı babam gibi, 15-16 yaşındaki istenc'le 11-12 yaşındaki kız kardeşinin nasıl hayatları olurdu? ya baş edemezdik bu kadar kayıp ve yıkımla, ya da çok zor baş ederdik. her türlü çok büyük duygusal yaralarla çıkardık o dönemden. öte yandan, belki babam da annem gibi güçlü kalabilseydi çok daha az sorumlulukla ve kolay atlatırdık o dönemi.

    insanın gerçek gücü psikolojisinin sağlamlığında. annem deneyimsiz, eğitimsiz haliyle sapasağlam kaldı, bize de çok iyi bir rol model oldu. babam hala "hey gidi günler" modunda, geçmişte yaşıyor.

    para gider, sağlık gider, insanlar gider. psikoloji güçlüyse hepsi atlatılır, her şeyin yerine bir ikamesi konur, konamadığında bile mutlu olunabilir. artık benim güç denince anladığım bu: sağlam bir psikoloji.

    aynı mantıkla bence, kişinin kendine yapabileceği en büyük yatırım da psikolojisini sağlamlaştırmak üzerine olanlar. sağlam psikoloji sağlam vücuttan ve çevreden temel alıyor, ayrı düşünmek çok mümkün değil. vücudu koruyup kollayan, geliştiren, mutlu eden her şey aslında doğrudan psikolojiyi güçlendiriyor. düzenli uyku/spor/beslenme/seks, problemli insanlardan uzaklaşma, sevilmeyen işleri/uğraşları çok uzatmandan terk etme, kendi kurallarını koyup asla dışına çıkmama, en boktan geçen günde bile kendini rahatlatacak bir yöntem bulma,**** problem yaşadığı konuları çözme gayreti içinde olma, gerekirse uzman ya da aile/arkadaş yardımı alma ve şu an aklıma gelmeyen benzer nitelikte birçok şey mümkün olduğunca rutinin parçası haline getirilmeli, ertelenmemeli, es geçilmemeli. hayatın insanı ne zaman nereden vuracağı belli olmuyor. mesela annem senelerce kendine çok iyi bakmış, sağlıklı beslenmiş, spor yapmışken babamın midesine aşırı düşkünlüğü ve genel olarak bedenini çok hoyratça kullanmış olması, o dönemki psikolojilerini de çok etkiledi. ilk büyük darbede babamın bedeni iflas etti ve onca ameliyat, yan etkileri ve etkileşimleri muğlak ilaçlar da -doğal olarak- zaten allak bullak olmuş psikolojisini iyice alt üst etti.

    kendime not: bir şeklinde bu güne kadar yarı bilinçsiz şekilde psikolojime yaptığım yatırımları, bundan sonra daha bilinçli bir şekilde -artırarak- sürdüreceğim. hatta bu da yeni yıl kararım olsun. ahanda buraya yazdım. hadi bakalım.
  • seneler önce house m.d.'de geçen bir replik benim için noktayı koymuştur:

    "everything in the world is about sex except sex. sex is about power."

    dünyadaki her şey seksle ilgilidir. seks hariç. seks, güçle ilgilidir.

    sözün sahibi de, yanılmıyorsam, oscar wilde
  • insanı ayakta tutmaya yarayan en bi süper unsur. kendi kararını kendin verebilme olarak bazen karşımıza çıkar bazen de "hayır" diebilme şeklinde. özü korumak için gerekli yegane elemandır. bazen iyimserlik sonucu varılan noktadır bazende birni patklarken ortaya çıkan fiziksel yeterlilik. mental güç se birni yönetebildiğin noktada ortaya çıkar. liderlik özelliğine sahip insanlarda karizmayla birlikte baş rol oynar. güç bazende hiçbirşey yapmamak, kendini tutmak, olaylara bulaşmamak, sessiz kalmak şeklinde de olabilir. güçlü insanlar saygı duyduranlardır, korkulanlar değil.
  • merhametsiz güç kişiyi zalim yapar.

    çocuk sorar babasına, "güç nedir?"
    babası bakar ve der ki; "karıncayı ezebilir misin?"
    çocuk cevap verir; "evet."
    baba sorar;"peki öldürür müsün?"
    çocuk tereddüt eder ve ; 'bazen' der.
    baba devam eder;" peki fili ezebilir misin?"
    çocuk biraz alaycı; "nasıl ezeyim baba, olur mu hiç?" der.
    baba;'işte karıncayı öldürdüğün için file gücün yetmez'.
    çocuk şaşırır. 'nasıl yani?' der.

    'karıncayı ezebilecek gücün varken ezip öldürdüğün için, fille savaşacak gücün olmaz. ancak karıncayı ezebilecek gücün varken merhamet edip öldürmediğinde fille savaşacak gücün olabilir.'
  • aslında dışardan güçlü insan görünenler sadece rol yapmaktadırlar. inanmayınız onlara. onlar aktördürler. şartlar bir değişmeye görsün, bir de bakarsınız ki, dünkü aslan, kuyruğunu kıstırmış kalmış.

    kural şudur:

    kim ki, allah karşısında büyüklük taslar, o zillete düşürülür, değeri olmaz.

    kim ki, allah karşısında acizliğini, kusurunu bilir, ona izzet verilir. allah onu iki cihanda aziz ve değerli kılar.

    kim ki, alnını secdeye koyar ve allah'a iltica eder, bütün iplerin, her şeyin kumandasının allah'ta olduğunu bilir, işte o güçlüdür. ancak gücü asaleten değil, vekaletendir.

    yoksa düşünün bir insan sürekli, "acaba hırsız mı gelecek, soysuz mu musallat olacak, sapık mı dadanacak" türünden kaygılarla içten içe kendini yiyip bitirebilir. insanlar iç alemlerindeki bu tür kaygılar yüzünden uyuşma ihtiyacı duyarlar; içkiye, uyuşturucuya meylederler.

    veya kendini zayıf hissedenler, güçlü rolü yapan insanlara bende olurlar, kapıkulu olurlar; sırf kendilerini güvende hissetmek için. ama işin komik tarafı, o güçlü rolü yapanlar da aslında etrafına insanları toplayarak kendilerini güçlü kılmaya çalışmaktadırlar. biri aktif, diğeri pasif aciz.

    "hırsız, soysuz kendi kendine gelemez, onun ipleri ancak hakkın elindedir. hak da ancak hırsız kulunu, layık olana musallat eder. ben, en baştan allah'a karşı kusurumu itiraf edeyim ve ona sığınayım da, bana merhametiyle muamele etsin, kötü kullarını üstüme salmasın"

    şeklinde düşünen ve mülkün, varlığın, olayların tamamını hakka nispet eden kimse, kendini nasıl bir dünya kurgusu içine sokmaktadır? düşünün...

    bu kimse yalnızca rabbini hoşnut etmeye çalşır. o noktada tatmin elde edince artık muazzam bir huzura, emniyete kavuşur. diğerleri binbir endişe, kaygı, korku içinde titreye titreye yaşarken, o başı dimdik gezer.

    "unutmayın ki, allah'a dost ve yakın olanların korkmaları için bir sebep yoktur. onlar acı ve üzüntü de çekmeyecekler. "(yunus 62)
  • cüzi varlığımla sahip olduğum güç belli.

    bir insanın ne kadar gücü olabilir ki? eti budu belli bir varlıktır insan.

    milyarder de olsan, yüksek makam ve mevki sahibi de olsan her yönden limitlisin.

    ama bir de hakkın araç olarak kullandığı insan var. ancak onun için varlığından kurtulmak gerekiyor. işte o noktada insandan tezahür edecek gücün, kudretin limiti olmaz. ancak o güç, "mutlak olana" aittir; cüzi olan şahsa ait değildir. gerçi şahsa ait güç dahi yoktur aslında; sadece güç zannı vardır; bağımsız benlik zannı altında...

    keramet veya mucize denilen olgu işte budur.

    bir kimse dilinin ucuyla değil de, hakikatiyle beraber bir kez "lâ havle ve lâ guvvete illâ billah- tüm görünümler altında iş gören o'dur" dese, "mutlak olanın" kudreti onda açığa çıkmaya başlar. o güç dağları bile titretir. olmaz olanı oldurur. tüm dünya düşman olup üzerine gelse o kişinin, hakiki bir "la havle" hepsine diz çöktürür.

    kendi varlık zannımız ve ona bağlı güç sahibi olma zannı, bir tek hakiki "la havle" söyletmiyor bize...

    yedi yaşında bir çocuğu
    tapınağa verdiler
    gitmeden önce
    annesi ona dedi ki...
    istiyorsan gerçekten
    güçlü olmak,
    hayatta kalmak için
    gücüne güvenme,
    gücüne dayanma...

    ey musa nedir o elindeki?
    asamdır, ona dayanırım...
    at o elindeki asayı...
    attı musa elinden hemen
    bir de ne görsün?
    meğerse yılanmış o asa...
  • çok kilit bir noktada yaşadığımız hayat için. o yüzden bir tanımı hakediyor bu kavram.
    onun hakkında ilk bildiğim şeylerden biri kullanılmak istemesidir. hangi manada olursa olsun güç: işi yapmak, sınanmak ister. bunu ilk etapta sahibine güven, karşındakine de korku vererek yapar. ortam koşulları el verdiğinde ise rakip görebildiği herşeyi yokederek kullanılır. güçte, güçlüde iyi niyet/kötü niyet tabiri bu yüzden tam objektif değilir. bazen insan gücü yetmediği şeyler için vicdani değildi, yapmamalıydım diye baskılar kendi kendini.

    kastettiğimiz şey bir kadının aradığı güç ise fiziksel gücü, popülariteyi, kariyeri, zekayı simgeler. tabi tüm bu özelliklerin ortak kuru olan şey paradır ve neredeyse hepsinin yerine geçebilir. bunu sezdirmeden yapar, çünkü diğer herşeye usulca ulaştırır dileyeni. güç gereksinimi de kadında içgüdüseldir, hiddetlenilecek birşey değildir.

    çoğu zaman psikolojiktir güç ve sınanıp bittiği tecrübe edilinceye dek ismi dahi yeter. şahsında yahut çevresinde hep güç arar insanoğlu. çünkü egosunu beslemesi için gereklidir. ve hep el değiştirir, denge kurar güç. uzun vadede yahut kısa vadede. bazen kimi oyuncuları siler sahneden, ama yerini yenileri alır çünkü güç kavramı hep yerindedir ve genel olarak bulunduğu kişiyi haklı çıkarır bir şekilde.
  • iblis tanrı'nın ona verdiği mühlet, güç ve yetkiye güvenir.

    kulluğunu gerçekleştimiş insan ise tanrı'nın ona asla vermediği ve vermeyeceği mühlet, güç ve yetkiye güvenir.
  • bazen o kadar çok artıyor ki bende ki benim olamayacak kadar kuvvetli olduğu için biliyorum ki akıştır. formun hareketi için gereken akışın devinim hızıdır güç. sincaptaki güç ile bendeki güç veya tohumdaki güç ayırtsızdır. şeylik sebebiyle hepimizde güç vardır ve zorunludur. zorunlu olduğu için her şey zorunlu olduğu miktarını alır. zorunlu formun zorunlu form olması için gereken zorunlu hareketin zorunlu devinim hızına güç deriz.

    süper bir akış geçiyor formdan veya form süper bir akıştan geçiyor ve form hala tam kalıyor, parçalanmıyor. kendinde başka olurken kendi kalma yani tam olma haline güç diyoruz veya kendinde başka olurken kendi kalma yani tam olmayı sağlayan akışa güç diyoruz. ki bence haklıyız. süper bir şey bu, güç demek yetmez. süper güç demeliyiz buna.

    irademdir, bundan gayri güce güç denmesin, süper güç densin. hürmet hiç olmadı sözde belli edilsin.
  • insanların davranışlarını etkileme , kontrol edebilme yetisi.
hesabın var mı? giriş yap