• ne anlatmak istediğini demin tuvaletteyken anladığım film.
    28 yaşındayım. ve filmi en son 20 yaşında izlemiş olabilirim.
    çocukluğumdan beri hep aynı güne geri döndüğü için eğlenceli filan geldiğinden defalarca izlemişimdir.
    meğer film sevmiyorsan, sevilmiyorsan ne perşembenin ne salının günlerin adının da kendinin de bir anlamı yok
    aşk yoksa zaten dünya hep aynı günün içinde boş boş dönüyor demek istiyormuş.
    geç mi kaldım acaba anlamaya. acaba hep geç mi kalıyorum ben. insanın işerken aklına ne tuhaf şeyler geliyor.
    mesanemimi aldırsam acaba. hayatın anlamını kavrayamadan tuvaletlerde çürüyüp gideceğim ya rabbim.
  • filmle ilgili birkaç trivia;

    * bill murray çekimler boyunca groundhog tarafından 2 kere ısırılmış.

    * filmin ana fikri gay science'dan alınmadır.

    * bir sahnede bill muray kendini bir çan kulesinden atıp intihar etmektedir, bu bina aslında woodstock illinois'da yer lan bir opera binasıdır ve yerel bir efsaneye göre zamanında genç bir kız kendini bu kuleden atıp intihar etmiş daha sonra da hayaleti opera binasına musallat olmuştur.

    * bil murray ve harold ramis punxsutawney'de kutlanan groundhog day için onursal büyük maraşal ünvanı almışlardır.

    * film, punxsutawney'de değil woodstock illinois'da çekilmiştir.

    * bill murray'nin piyano hocasının evinde çaldığı parça sergei rachmaninov'dan rhapsody on a theme by paginini adlı parçadıe ve gerçekten bill murray tarafından icra edilmiştir. (tabi ufak bi kısmı sadece)

    * yönetmen harold ramis, rol için tom hanksi düşünmüş fakat sonradan onun rol için fazla kibar olduğuna karar vermiş.

    * harold ramis'in söylediğine göre, aslında phil aynı günü tam 10 bin yıl yaşayacakmış ama daha sonradan 10 yıl olmasına karar vermişler.

    * rita rolü için tori amos düşünülmüş ama rol andy macdowella gitmiş.

    * phil ritaya hayatını anlatırken, vuruldum,bıçaklandım,zehirlendim, boğuldum vesaire diyor, bunlar gerçekte rasputin başına gelen şeylermiş.

    * eski senaryolardan birinde, phil'in başına bu olayın gelmesinin sebebi eski bir sevgilisinin intikam almak için kendisine büyü yapması olarak geçiyormuş.

    * philin alarmlı saati alıp yere fırlattığı sahnede, saat gereği kadar hasar görmeyince, film ekibi saati bir çekiçle parçalamış ama müzik çalmaya devam etmiş.

    * her sabah saat 6da sinir bozucu bir şekilde çalıp phili uyandıran şarkı sonny ve cherden i got you babe

    bir de bunu izleyenler bunu da izledi (bkz: 12 01)
  • bill murray ın yaslı adamin olümünü kabul edemeyip günlerce onu hayatta tutmaya calıstıgı sahnede beni kalbimden vuran ve özellikle yasli adam corbasının dibini kasikla icmekte zorlanırken bill murray in "sonları biraz zor olur" diyerek 2. tabak dolu corbayı verdigi sahnede adamın aldıgı yüz ifadesi filmin geri kalanını boslukta izlememe neden olmustur.
  • groundhog day her sene mutlaka izlediğim filmlerden biridir ve her izleyişimde de ilk defa izliyormuş izlenimi yaratır bende.

    hikaye şöyle başlar:
    bir bilim kurgu yazarı olan richard lupoff, 1973 yılında 12:01 adlı bir kısa hikaye yazar. hikayenin konusu aynı saati defalarca yaşama üzerinedir. evrenin yaratılış anını mikro düzeyde tekrar canlandırmak isteyen bir grup bilim adamı, bu deneye başladığı sırada bir zaman sıçraması gerçekleşir. bu sıçrama sonucu olayla ilgisi olmayan bir adam, sürekli aynı saati yaşamaya başlar. adam kendini bir caddede ve saat 12.01’de işe giderken bulur. saat tam 13.00’e geldiğinde ise her şey başa döner. adamı tekrar caddenin başında ve saati de 12:01 iken görürüz. bu döngü sonsuza kadar devam eder.

    bu kısa hikaye, 1990 yılında 12* ismiyle bir kısa film olarak karşımıza çıkar. kısa film, en iyi kısa film oscar adaylığı kazanır.

    harold ramis, 1993 yılında groundhog day adlı bir film yapar. bill murray’nin canlandırdığı phil karakteri de benzer şekilde sürekli aynı günü yaşar.

    groundhog day, her sene izlediğim ve her izleyişimde adeta ilk defa izliyor hissi yaşadığım bir filmdir.

    --- spoiler ---

    filmde dikkatimi çeken şey, harold ramis’in insan ilişkileri adına söyleyecek sözü olmasıdır. misal phil, rita’yı etkilemek için elinden geleni yapar ve aynı günde yaşadığı onlarca yıl boyunca rita hakkındaki tüm ayrıntıları öğrenir. bu sayede rita’yla mükemmel randevuyu en ince ayrıntısına kadar ayarlar. randevuda, rita’nın en sevdiği şiiri okur, ona en sevdiği içkiyi ısmarlar hatta birlikte ortak bir hayali paylaşırlar. phil adeta, rita’yı etkilemek için bambaşka bir insana dönüşür.

    teoride rita’nın phil’e defalarca aşık olması gerekirken bir şeyler ters gider ve rita her gecenin sonunda phil’i tokatlar.

    phil tüm bu çabaların ona rita’yı getirmeyeceğini anladığında bu duruma son verir ve gününü tamamen kendi yapmak istediklerine ayırır. piyano dersleri alır, buzdan heykel yapmayı öğrenir, ağaçtan düşen bir çocuğu her gün kurtarır.

    o gün ne yapmak istiyorsa onu yapar, birisini etkilemek için değil, sadece kendi istediği için yapar.

    işte o günün gecesinde tuhaf bir şey olur ve rita, phil’den hoşlanmaya başlar. phil, rita’yı etkilemek için ya da onun sevgisini kazanmak için en ufak bir şey yapmamıştır. sadece kendi gibi davranmış, en çok yapmak istediği şeylere odaklanmış ve kendini diğer insanlara adamıştır. bu da ilişkiler adına çok önemli bir ayrıntıyı içinde barındırır.

    yani rita, phil’i; phil olduğu için, phil olarak sever. onu etkilemek için dönüştüğü kişi olarak değil.
    phil, 8 yıl 8 ay ve 16 gün boyunca sürekli aynı günü yaşarken ne yaparsa yapsın yine aynı sabaha kalkar. defalarca intihar etse de durum değişmez.

    phil, farklı bir sabaha uyanmadan önceki günü insanlara yardım ederek geçirir. ağaçtan düşen çocuğu yakalar, tekeri patlayan yaşlı teyzelere yardım eder, boğazına bir şey kaçmış adamın hayatını kurtarır, o gün ölecek olan yaşlı bir adamın son gecesinde onu yalnız bırakmaz.

    phil, iyiliğe adanmış bir gecenin sabahı ancak farklı bir güne uyanabilir.

    yani phil, insanların hayatlarına dokunmadığı sürece aynı günü yaşar. phil’in gününü farklı kılan, dokunduğu hayatlardır.

    --- spoiler ---

    yazının güncellenmiş halini aşağıdaki linkte bulabilirsiniz:

    http://www.cevapisareti.com/…dundur-bugun-de-bugun/
  • bill murray ve andie mc dowell'in basrollerini oynadigi, aksi, pessimist bir hava durumu sunucusu olan bill murray'in groundhog day diye adlandirilan ve cikan kunduzun guya bahar geliyo mu gelmiyo mu mujdeledigi bir festivale zorla katilmasi ve bundan sonra her gun ayni gunu yasamaya baslamasiyla gelisen komik olaylari anlatan film..oldukca hos ve ince espriler vardi ve nedense herkesin nefret etmesine, baymasina ragmen acayip sevmistim bu filmi..
  • burada daha önce de belirtildiği gibi, nietzsche nin bengi dönüş denilen ve aslında etik bir soru olarak da okunabilecek meydan okumasına bir cevap olarak da izlenebilecek bir film.

    sürekli ve sonsuza kadar aynı tercihlerde bulunacağımız ve aynı şeyleri yapacağımız bir hayat kendini tekrar etseydi, nasıl yaşardınız?

    filmin yanıtı, aristocu etiğe paralel bir yanıttır. yani erdemli yaşardık ve kendi potansiyellerimizi gerçekleştirmeye uğraşırdık. araçsal-amaçsal aklın buyruğunda olmazdık.

    bu bize mümkün olan en fazla hazzı verdiği ya da çok daha mutlu ettiği için değil. erdemli yaşam politik hayvanlar olan insanlar için kendi içinde bir ödül olduğu için.

    neticede phil, en nihayetindeki yaşama biçiminde bir amaçsallık barındırmaz, ne tekrar eden döngüden çıkma amacındadır ne de rita yı tavlayıp yatağa atmak.

    amaçsal kapitalist başarı etiği bir kenara itilmiş, kendi kendine yeten, ve kendini haklı kılan erdemli bir yaşam belirmiştir.
  • müthiş bir senaryo. bu film için söylenebilecek tek şey varsa budur. insana bir anlığına öyle yaşamanın nasıl birşey olacağı hissini veriyor. hayal dünyanızda kayboluyorsunuz. karakter farklı şeyleri yapmaya başladıkça harika bir haz veriyor film. çünkü senaryo öyle elverişli ki karaktere birşey olmayacağı bilindiğinden rahatlık mevcut. izleyici sıkılmıyor böylece ve bir sonra ki adım merak konusu oluyor. alabildiğine sınırsız bir hayal gücü ile inşa edilen bir yapım çıkıyor karşınıza. ben izlerken büyük zevk aldım. yılda 1-2 kez izlerim bu filmi.

    bu filmi izlemek için belki de biraz geç kaldım. ama geç olsun, güç olmasın. beklentimi aşağıda tutup izlediğim filmlerden biriydi. kim bilir bu kadar beğenmemin sırrı da buradadır belki de.. ayrıca ders veren de bir yapım. aslında ben bu filmi hergün yaşıyorum. yüzler aynı, mekanlar aynı, yaptığım eylemler aynı.. farklı hiçbir şey yok. monotonluğun gazabına bırakmışız kendimizi çünkü. farklılığı yaratan birileri yok. sadece ne olacağını bilmiyoruz, nelerle karşılaşacağımızı.. böyle olsaydı belki de hayatlarımızdan zevk almanın bir yolu olurdu. en azından hazırlıklı olurduk yaşayacaklarımıza, ama nerde.
  • bikmadan usanmadan tekrar izlenebilecek bir film. su repliklerle seyirciyi yerlere yatirmaktadir:

    phil: something is different.
    rita: good or bad?
    phil: anything different is good!
  • muhtesem bir film.
    cok komik, cok zekice.
    insanin dusunce evrimini anlatiyor kendince. ogrenmenin, geri kalan her seyin ustunde oldugunu; bir insani gercekten sevebilmek ve sevilmek icin, once sizin kendinizi sevmeniz, sevebilmeniz gerektigini anlatiyor. sirf bunun icin bile izlemeye deger, tekrar tekrar.
    her gune i got you babe diye baslamak bir yana, kendini sevmek ile ilgili bir film bu aslinda. kendisine tahammul edemeyen biri gercekten hayata ve sevdiklerine ne verebilir ki. bill murray'in muhtesem oyunculugu kendisini tanri sanmaktan baslayip insan olmaya giden bir muhabirin oykusunu anlatiyor. hem de inanilmaz bir sekilde..
  • öyle bi içine çeker ki

    spoiler!

    ilk başta gün döngüye girdiğinde phil'e üzülürsünüz..
    sonra phil sorumsuzca yaşamanın zevkini çıkarmaya başladığında gerçekten bunun ne süper maceralara olanak tanıdığını farkedip imrenirsiniz..
    fakat zevkler en nihayetinde hiç zevk vermemeye başladığında bunun aslında tam bi cehennem olduğunu düşünürsünüz..
    ama sonra phil hep okumak istediği bütün kitapları bir bir okumaya başlar, piyano dersleri alır, ispanyolca dersleri alır, daha çok dersler alır... işte o vakit ben de şöyle uzuuun bi "mola" yakalayabilsem diye iç çekersiniz

    ve o arada phil gittikçe derya olur, bilge olur, erenlere karışır. bilinç gelişimi tavan yapar. ve bu ulu bilince ulaştıkça aslında ruhunun aç olduğunu fark eder. sürekli etrafındakilere yardım etmeye başlar. fakat bundan sıkılmak bilmez hedonist dönemindeki zevklerden sıkıldığı gibi. aksine sürekli daha çok yardım etmeye çalışır etrafındakilere...

    arada "ya tanrı da sürekli hep aynı şeyleri yaşadığı için her şeyden haberdarsa" gibi aforizamalar savrulur

    ilginç yanı da film orta malı bir 90lar bill murray komedisi izlenimi vererek başlayıp giderek capra'esk bir şahesere dönüşür
hesabın var mı? giriş yap