• kentlerin kuşbakışı görünümünün dörtgenler şeklinde olması olayıdır. richard sennet the neutral city adlı makalesinde bu sistemden bahsetmiştir.

    the neutral city(tarafsiz şehir)

    bir mısır hiyeroglifinde rastlanılan ve tarihçi joseph rykwert tarafından orijinal şehir işareti olarak tanımlanan hiyeroglifin görünüşüne bakarak bazı anlamalar çıkartılabilir. buna göre çember yani "o", bir duvarı, bir boşluğu bir kent meydanını göstermektedir. bu kapalı alanda bir yaşam sürmektedir. hiyeroglif'te bulunan bir diğer işaret ise "+" işareti olup, sınırlı alanın içindeki yolları belirlemektedir. yolların kesiştiği korumalı alan içindeki yer şehirdir. çevre düzenlenmesinde bilinen belki de en eski obje birbirini dik kesen iki çizgidir. birbirini kesen doğrular yolların basit bir şekilde yapılmasını gösterir. bu yollar çember ile sınırlanmıştır.

    babilliler ve eski mısırlılar'ın kentlerini yaparken birbirini dik kesen yolları kullandıkları görülmektedir. kentlerini birbirini tekrar eden dikdörtgenler şeklinde araziler şeklinde planlamışlardır. tarihte ilk kent plancısı miletli hipodamus olarak bilinir. miletli hipodamus'ta aynı şekilde dikdörtgenler ve kareler kullanarak kenti planlamıştır. bu grid planının medeni yaşamın rasyonalitesini yani akılcılığını yansıtmaktadır.

    romalılarda askeri güçlerin yerleşme planlarına bakılırsa düzenli oldukları görülür. romalılar bu yerleşmelerini castra olarak adlandırmaktadırlar. bu yerleşmeler genellikle kare veya dikdörtgen olmaktadır. bu alanın kenarları önceleri nöbetçiler tarafından korunmaktayken daha sonraları bu yerleşme alanının kenarlarına kale duvarları örülmüştür. ilk yapıldığında castrum, decumanus ve cardo denilen ve iki temel akstan geçen yolar ile 4 parçaya ayrılmaktaydı. bu iki yolun birbirini kestiği yani kesiştiği noktaya alanın kumandanı olan kişinin çadırı yerleştiriliyordu. daha sonra bu meydan kesim noktasının hemen kuzeyine yerleştirilmeye başlandı. eğer yerleşilen kamp gelişme gösterirse, kenar ile merkez arasında yeni akslar oluşuyor. bu yerleşim biçimi romalı askerin kendini evinde hissetmesi, bir düzen içinde olduğunu ve korunduğunu düşünmesi için iyi bir yerleşim biçimiydi.

    yukarıda anlatılan yerleşim biçimlerine grid denilmektedir. ilk yerleşmelerde grid bir ruhani merkez olarak tanımlanmaktadır.. joseph rykwert, "roman city" adlı eserinde, dini liderlerin bir roma kentinin yerinin belirlenmesinde rol aldığını ve kentin evren içinde cosmos içinde bir yerinin olduğunu, sınırlarının decumani nin güneşin yörüngesinde bir yere oturtulduğunu, cardines gökyüzünün aksisini izlediği söylenir.

    batı dünyası kent düzenlemelerinde grid'i çok kullanmıştır. genellikle boş alana yapılan bir düzenlemede veya mevcut bir yerleşme alanının bir felakete uğramasıyla yeniden yapılan düzenlemede grid düzenli bir fiziki düzen yapıldığı görülüyor. örneğin; 1666 yılında londra yangını sonrası robert hook, johny evelyn, cristopher wren oluşturdukları düzenlemede grid biçimini kullanmışlardır. bu durum daha sonraları amerikalılarda da etkisini ve 19. yy. da birçok amerikan kenti grid düzeninde planlanmıştır. böylelikle yeni yapılan bir kentte "instant cities" yani çabuk yapılan şehirler modeliyle oluşturulan bir grid düzeni tercih edilmiştir.

    romalıların ve amerikalıların grid düzenini farklı biçimde yorumladıklarını görülmektedir. romalılar grid ile yeni yarattıkları kentin roma’yı hatırlatmasını sağlamaya çalışmışlardı. roma kampında oturanlar kendilerini koruma altında, güvende hissetmelerini sağlamakta grid i kullanmışlardı. ancak amerikalıların grid düzenlenmesi bundan farklı bir anlayışla geliştirilmiştir. amerikalılar doğal çevrede bulunan karmaşanın ve farklılığın kent içinde bulunmasını istemiyorlardı. grid düzenini doğal çevrenin farklı arazi biçimini farklı karakteristiklerini ihmal ederek veya dışlayarak yeni bir düzenleme getiriyorlar ve insan yerleşmesinin doğal çevrenin karmaşası ve çeşitliliğine bağlı olarak değil insan aklının getirdiği rasyonel düzenlemeye bağlı olarak gelişmesi gerektiğini ve herkesin bu doğa içinde bu düzenlemede eşit hakka sahip olduğunu vurguluyorlardı. bu anlayışa çevrenin nötralizasyonu deniliyor. bu bir protestan tavrıdır. insan kendi bilinci, kendi imkânları ve çalışması ile çevreyi yaratmalıdır. doğanın verdiği üstünlüğü ve çeşitliliği planda kullanmıyorlar.

    romalılarda grid sınırlarla çevriliydi. kent bu sınırların içerisi doldurularak zamanla oluşuyordu. modern grid de ise böyle bir durum yoktur. modern grid sınırsızdır. kent geliştikçe gride yeni bloklar eklenmektedir. manhattan yarımadasının 1811'de grid planı kabul edildiğinde komisyon tarafından kent büyüdükçe genişleyecek bir düzen getirilmişti. doğal yapı üzerindeki çeşitli ve değişik her oluşum da bu plan ile naturalize ediliyordu. basitleştiriliyor ve birbirine eşit kılınıyordu. bu plan ile doğadaki farklılıklar ortadan kaldırılıyordu.

    roma planında documanus(yatay yol aksı) ile cardo(dikey yol aksı)'nun kesim yerinde merkez oluşturmuştur. yine oluşan her komşu ünitede bir merkez oluşturulması için düzenlemeler görülmektedir. her yolun kesim noktası bir merkez işlevi kazandırılıp güçlendirilir.

    amerikalılar planlarında kent merkezi fikrini ortadan kaldırdılar. 1833 chicago planı, 1849 ile 1856 san francisco planı birçok yapı arasında birkaç kamusal alan öngörülmüştür. birbirine benzeyen birçok dikdörtgen bulunmaktaydı. ilk defa philedelphia da koloniyal bir kent planında, william penn ve thomas holme tarafından toplum için merkezi bir alan gerçekleştirildi. fakat sonraları amerikan kentleri göç aldıkça bu merkez oluşumundan vazgeçildi.

    amerikan gridi yolların kesiştiği noktalara daha fazla bir değer vermektedir. bunun örneğini manhattan'da yapılan planda görüyoruz. manhattan'da köşelere geren parsellerin yapılarına daha fazla yükseklik verilir. blok ortalarındaki yapıların yükseklikleri köşedekilere göre daha düşüktür.

    amerikanın güney eyaletlerinde ispanyol kolonileri ve bunların etkisindeki yerleşmelerin planlarında grid daha değişik biçimlerde uygulanmıştır. 1673'de ispanyol kralı philiph'in koyduğu kurallar "law of indies" kentlerin planlamasında merkezin yeri ve önemi belirtiliyor ve planın merkezden itibaren geliştirilmesine önem veriliyordu. kent simetrik bir düzende gelişmelidir.
    los angeles'in 1781 yılında yapılan ilk planında, florida da san agustin’de yapılan planda bu kurala itaat edildiği görülmektedir. ancak daha sonra demir yolunun kente gelmesi, büyük miktarda yeni göçmenlerin konut yatırımı için alan aramaları ispanyol kuralını ortadan kaldırdı. kent merkezi alanları rast gele boşluklar olarak görüldü.

    1791 tarihinde pierre charles l'enfant’ın thomas jeferson'a yeni amerikan kentinin washington'un planlanması için yazdığı mektupta grid planının çok can sıkıcı olduğunu bir başlangıcının bulunmadığını ve güzelliğinin bulunmadığını anlatmaya çalışıyordu. ona göre bir başkent sembolik bir güçtü. gridi bir şekilde organize ederek planlanan alana bir karakter getirilebilir, merkezi otorite de gücünü bu düzenleme ile göstermelidir, demektedir.

    new york kapitalizmin merkezi olduğu için doğal çevre orda bir düşman gibi görüldü. grid 1811 yılında uygulandı ve canal caddesinden başlayarak 155. caddeye kadar gitti. 1870'den sonra ise daha kuzeye doğru gelişmeye başladı. plancılar amerikan yerlilerini insan gibi görmüyor sadece doğal çevrede yaşayanlar olarak kabul ediyorlardı. bu yüzden manhattan üzerindeki küçük köy yerleşmeleri ve çiftlikler düzenlenen grid de hiç dikkate alınmadı hatta ortadan kaldırıldı.

    17. yy kapitalizmi bir özel parsele, bir blok veya caddeye soyut alınan ve satılan bir eşya gibi bakmaktadır. burada tarihi kullanım, topoğrafik koşullar, sosyal ihtiyaçlar hiç göz önüne alınmamaktadır.
    new york'ta 1810'larda boş alan çoktu. nerdeyse her arsa aynı değerdeydi. 1870'lerde ise kentin bir kısmı yapılaşmamıştı. yapılaşmış bölgede doğal değerlerin getirdiği farklılığı hissedenler alım ve satım da bu farklılığın bedelini arıyorlardı. sonuç olarak grid her ne kadar doğal değerleri yok eden bir plan düzeni olsa da, doğal değerlerin parsele belirli bir ilave değer getirmesi kaçınılmazdı. bu durum l'enfant'ın ileri sürdüğü düşüncenin güçlenmesine neden oldu.

    grid'te alan ekonomik yarışma için bir ortam oluşturuyor. bütün alanlar eşit değerdedir. bu eşdeğer alanlar doğal yapıyı bilmezlikten ve görmezlikten başlayan düzenleme ile ortaya çıkarılıyor. grid düzenleme biçimi bir alanın ortada veya kenarda olmasının o alanın değerinde artma veya azalma göstermeyeceğini ortaya koymuştur. bu bir anlamda protestan etiğin alanıdır.

    19. y.y. ın amerikasında grid uygulaması farklı bir biçimde görülmektedir. gök tırmalayanlar gridin düşeydeki gelişimidir. buna "vertical grid" denilmektedir. katlar arsında kullanış bakımından yatayda birbirlerine karşı bir üstünlük durumu yoktur. 20. katta veya 6. katta hangi işlevlerin geliştiği önemli değildir. ve katın diğerine göre yer üstünlüğü yoktur.
    batı dünyasında orta çağ kentlerindeki yüksekliğin tanrı ile özdeşleştirildiğini yüksek yerlerin tanrıya daha yakın olduğuna ilişkin görüş ve uygulamanın bulunduğunu sennett belirtiyor. yalnız bugün batı dünyasında getirilen "yukarı" kavramının, grid ile ileri sürülen mekânın eşitliği ilkesi ile bağdaştırılması gerektiğini söylüyor. yukarının anlamı neutral yani eşitlik olması gerekmektedir.

    bir avrupalı yazarın, tocqueville'nin amerika'yı ziyaretinde gözlemlediklerini ve yazdıklarını anlatan sennett her yerin birbirine benzediğini, yerel ekonominin, iklimin, hatta topografyanın farklı olmasına rağmen bütün kent yapılarının birbirinin aynısı olduğunu söylüyor.

    başka bir yazara göre amerikalılar pasiftir. bu pasif kişiliklerin kendileri için monoton bir alan yarattıklarını belirtiyor. bu şekilde birbirinden farklı olmayan kentlerin yani monoton kentlerin bu alanlarda bir talep yaratmadığını, bir düzenleme ihtiyacı ortaya çıkartmadığını, naturality ile toplumun iddialı olmayan bir düzen yarattığını ileri sürüyor sennett. böyle bir düzende kontrolün ele alınması aslında kontrolün kaybedildiğinin göstergesidir. bir kentte eğer her yerde bar varsa barlar sıradan bir yer haline gelir ve diğerlerine olan üstünlüğünü kaybeder.

    sennett yazısını bitirirken mısır hiyeroglifindeki işaretlere bakarak insanın gerçekte duvarlarla kapatılmış bir alanda yaşadığını söylüyor. çember bir insanın sahip oldukları çerçevesinde yaşadığının bir işaretidir. aynı zamanda yaşadığı duvarlarla çevrili alanda bir otoriteye bağlı olmasını göstermektedir. grid bir geometrinin gücünü ifade eder. bu gridin içindeki dünya şekilsiz kalabilir.

    kaynaklar

    richard sennet, the natural city, campbell,scott, fainstain.s. susan readings in planning theory, blackwell publishers,oxford 1996
    akın eryoldaş, kent planlama kuramları ders notları
  • dijital mazgal *
  • elektriksel gucu bir bolgeye dagitan yuksek gerilim hatlarindan olusmus sistem, arti formula 1 gibi otomobil sporlarinda starttaki cep.
  • ks. gay-related immune deficiency. (bkz: aids)
  • nesnel tasarim ogeli bir editorde canvas icerisinde tanimlanmis belirli araliklarla gozuken ve gorsel nesnelerin yerle$tirilmesi i$inde kolaylik saglayan cizgi-segment ler butunudur. (bkz: snap to grid) genelde gri olur bunlar.
  • wpf/silverlight'da kolon ve satirlardan olu$an yapi.. html'deki table'in kar$iligi.
  • sanırım bu oyunu oldukça iyi bulan ve oynarken çok keyif alan bir tek ben varım. fh 5'den tutun da nfs serilerine kadar(unbound hariç) oynadım ve 2019'da çıkan grid, oynarken en fazla keyif aldığım oyunlardan biridir. mesela sonrasında çıkan grid legends de güzel ama bu oyunu ve içeriğini ayrı seviyorum.

    nefret edilmesinin sebebi oyunun varsayılan kontrollerini hangi gerizekalı ayarlamışsa, a tuşu ile ileri, z tuşu ile geri gidiyor. nokta virgülle de sağa sola gidiyordum qwerty klavye ile.yok ebesinin nikahı, emacs kısayollarıyla sürelim isterseniz. böyle bir mallık olamaz yahu. hayır bu oyunu tüm yarış oyunları dünyasındaki klavye ayarına şirk koşturacak bir mekanik de yok ki lan, ileri geri sağa sola gidersin, geriye sarma mekaniği var onu yaparsın, bi de belki sağına arkana soluna bakarsın. yani w ile ileri, s ile geri, a ve d ile sağ sol yapmamak için hiçbir sebepleri yoktu. sırf burada inanın oyunu açan özellikle genç ve çocuk kitleyi kaybetmişlerdir, küfür kıyamet oyunu kapatmışlardır. ha ben 2 dakikada ayarlayıp hayatıma mis gibi devam ediyorum tabi.

    diğer husus nfs ve benzeri oyunların bağımlısı kitle nitrosuz yapamaz, oyunda bu tarz şeyler yok. simülasyon oyunu da değil tabi, araba kontrolleri arcade cinsinden gayet rahat. haliyle "ben ne oynuyorum" psikolojisine girebilirler. gel gelelim ben arcade cinsinden rahat kontrolleri ve sim gibi oynama gayesini seviyorum. mesele virajları nasıl aldım, hızımı nasıl ayarladım, diğer araçlara çarpıp veya önünü kapatıp nasıl etkiledim... gibi şeyler beni mutlu ediyor.

    iyi olan şeylere örnek vereyim.

    -oyunda gayet yeterli seviyede arabalarda parçalanma olayı var. bunun bir ötesi wreckfest ve türevleri olur zaten. biliyorsunuz ki bunu yeni oyunlarda pek tercih etmiyorlar. arabanız beton gibi gidiyor ya da 2 tahribat normal texture'ü atıyorlar arabaya.

    -grafikleri teknolojik açıdan günümüz ile kıyaslamak absürd olsa da ben estetik açıdan çok iyi buluyorum. hatta sonra çıkan legends versiyonunda bile daha iyi buluyorum grafiklerini. bir oyunda grafiği güzel ve estetik yapan şey sadece render motoru değil ki kardeşim, kullandığın dokulardan seçtiğin materyallere kadar hepsi önemli.

    -oyunun içeriği zaten grid serilerinde en beğendiğim unsur. çok güzel ve çok hızlı içine giriyorsunuz, farklı farklı ülkelerdeki şehirlerde pist olayları çok hoş. farklı oyun modları var, nascar benzeri, gt benzeri hatta f benzeri modlar var. kafanıza göre girip kariyer yapabiliyorsunuz. bu netliği seviyorum, menüden seçiyorum ve hayatıma devam ediyorum. fh serileri gibi, son nfs serileri gibi haritaya bakıp, falanca yarış için neredeyse bomboş yollarda mal gibi sürüp, bi yarışa girmek için uğraşmak beni yoruyor. butona basıyorum, yarışa başlıyorum. bu eski gelenekten ne istiyor yeni oyunlar anlamıyorum. gta ile gelen bu açık dünya saplantısı zehirledi çoğu oyun tarzını.

    oyun güzel bence, bu fikri çok ender duyarsınız ama nedenlerini anlattım. ben grid'in eski serilerini de severdim gerçi.
  • herif enpara'ya takmış. spam yapıyor resmen. aynen krdş. dolandırıcılar suçsuz enpara suçlu. kesin para kaptırdı bu. *
  • dün grid 2019 için ego language editor ile türkçe yama yapılabildiğini gördüm. bugün biraz uğraştım ve oyunu %10 civarı türkçeye çevirdim. çevirebilecek varsa ego language editorü kullanabilir.

    edit: %99luk çeviriyi tamamladım.

    %99 türkçe yama:
    - https://drive.google.com/…xqs7_zuf1gkkuc_taie0zvpl9
    - https://www.dosya.tc/…__99_son_turkce_yama.rar.html

    oyun videolarda izlediğimden daha iyi. optimizasyon güzel. ancak grafikler ultrada olmasına rağmen arada sanki 720p lowda oynuyormuşum gibi texturelar çöpe dönüşüyor. acil güncelleme şart. 2007deki oyun kadar olmasada grid 2 ve grid autosporttan çok çok önde ve yarış sayısı olarak çok üstün bir oyun olmuş.

    yamanın detaylı bilgileri için teknoseyirde ve donanımhaberde açtığım konulara bakabilirsiniz:

    > https://teknoseyir.com/durum/1159104
    > https://forum.donanimhaber.com/…um-cikti--140407467
hesabın var mı? giriş yap