• antalyada kendisini gorunce duygulandim.
    boynumun borcudur diye dusunerek bir cift birseyler yazayim dedim.
    simdiki besiktaslilarin aklinda canlandirabilmesi icin soyle bir mizansen kuralim. samet aybabanin 2 sene ikinci sonra 3 sene sampiyon oldugunu dusunun...
    her transfer sezonunda rakiplerin yarisindan az bir butceyle bunu yaptigini.. transfer sezonlarinda rakipler simdiki kadar olmasa da yine de kalburustu oyuncular alirken besiktasin ingiltere ikinci ligi, guney afrika cumhuriyeti gibi yerlerden ya cok genc ya cok yasli adamlar getirdigini ama bu adamlarin canavar gibi oynadiini dusunun....ornegin kahramanmaras spordan getirilen genc bir golcunun super ligi salladigini.
    kameralarin her sorusuna disiplin, caliskanlik ve prensipler paradan yetenekten onemlidir diye cevap verdigini dusunun....futbolcularin gol attiktan sonra birbirinin elini siktigi bir takim dusunun. bunu abartmiyorum yasanmistir.
    belki de en onemlisi bunun bir gun, bir ay, bir yil degil yedi yil boyunca devam ettigini gozunuzde canlandirin........bir de o zamanlar ergenlik doneminde oldugunuzu kisiliginizin oturdugu zamanlarda karsinizda bu tur bir ornek oldugunu...
  • bugun memleketimizde ingilizlere biraz beyefendi gözüyle bakabiliyosak bunda milne'in cok büyük bir etkisi vardır.

    özüyle sözüyle efendi bir insandı, bi gün olsun referee dedigini ben duymamı$ımdır. bugun metin-ali-feyyaz diye bir$eyden bahsediyorsak bu efendi ingilizin katkısı cok büyüktü. gerci milne metin'in sırça bıyıklarına takıktı bazen yedek bırakıyodu ama sonraları kanka oldular iyice.
    bir tane adidas e$ofman üstü vardı 3 cizgili, salı pazarında o dönem 1500 türk lirasından satılırdı. bir de soguk havalar icin kalın puf adidas montu vardı. zaten güdük biri oldugu icin o mont icinde kaybolup tırların üstündeki michelen adam gibi oluyodu.

    bir de bu efendi adamın transferlerden komisyon aldıgı dillendirildi hep, ulan zaten adama 3 kilo cekirdek parası veriliyodu. neyin komisyonu demedi kimse, hatta wilson'un kore'de süleyman seba ile omuz omuza sava$tıgı, ondan dolayı seba'nın sempatik baktıgı söylendi.
    insaniyetli biriydi 7 sene kadar kaldı ülkemizde takır takır türkce bilmesine ragmen kamuran yavuz'un evine ekmek götürebilmesi icin hic konu$madı.

    sonraları be$ikta$'taki vefasızlık onuda yaktı feyyaz fenerbahce'ye, metin vanspor'a ali'de kayserispor'a gitti. gordon'uda sopayla kovaladılar. onurlu adamdı gordon gözya$larını sırca ka$larının arkasına sakladı, sogukkanlılıgını korudu ve gitti.

    sonraları hem bursaspor hem trabzonspor'a geldi, ingiliz sistemi laz cocuguna uymadı tabi, zaten oda gönülsüzdü. be$ikta$'taki gordon'u kimse unutmadı bugun sevgiyle anarım. ''kadro cok güclüydü abi ondan bölee oldu'' diyenler gordon'un türkiye'de ilk iki senesinde o kadroyu yarattıgından maalesef bi haberlerdi.
  • çocukluğumda büyük bir adam gibi gördüğüm teknik direktör.

    çok büyük değil çok çok büyükmüş.
  • genç beşiktaşlılara hizmetimdir:

    gordon'un futbolculuğunun çoğu efsanevi bill shankly devrinde liverpool'da geçmiştir. liverpool daha ikinci ligdeyken bu takımın sağ kanadına gelmiş ve tekrar birinci lige çıkmasında büyük rol oynamıştır. 1964'teki şampiyonluğun da baş aktörlerindendir.

    ingiltere'deki teknik direktörlük kariyerinde hep ikinci lig takımlarını alıp birinci lige taşımıştır; ama teknik direktörlüğünün çoğu beşiktaş'ta geçmiştir. 1987'de beşiktaşımızın başına geçen gordon'un ilk senesi hayli kötüdür: ne türkiye kupası ne de şampiyonluk. ikinci senesinde kupayı almayı başarmıştır ancak yine şampiyon olunamaması sebebiyle evvel seneki çatlak sesler iyice yükselmiştir. burada büyük başkan hepsini susturmuş ve gordon milne'ın arkasında durmuştur. the rest is history.

    benim izlediğim gordon, kenarda oturarak sakin sakin maçını izleyen; 10 attığımız maçtan sonra da, yenildiğimiz maçtan sonra aynı sakin tavırla aynı lafları söyleyen * * *; nasıl bugün barcelona yüzünden herkes 4-3-3 komedi versiyonu oynuyorsa, 80'lerde de sepp piontek danimarka'sı yüzünden herkes 3-5-2 oynarken inatla, sebatla, eleştirilere cevap dahi vermeden 4-4-2 oynatan; kendisine kramponlarını fırlatan metin tekin'i tam bir sene yedek soyunduran *; beşiktaşıma çoook yakışan bir adam olarak hafızamda yer etmiştir.

    bugün olsa kendini beşiktaşlı ilan eden birtakım lümpen tarafından "ama kulübede öyle oturuyor, çok heyecansız, soğuk ingiliz, kaç senedir bir türkçe kelam etmedi" diyerek yollanmış olacağını düşünüyorum. yerine her röportajında türkçe parçalayan, gülücükler dağıtıp kulübede zıp zıp zıplayarak sempati puanları toplayan bir portekizli tercih edilmişti büyük ihtimal.

    efenim, son olarak sizlere futbolcu gordon'un bir resmi ile veda etmek istiyorum. gençken kaşları daha mı azmış ne?
  • adam gibi adamdır. süleyman seba'nın vefatından sonra cenaze için istanbul'a gelecekmiş. kendisinin 77 yaşında olduğunu hatırlatmakta fayda var.
  • dün gece eşime "gordon biletini almıştır" dedim, beni yanıltmamış. tüylerim diken diken oldu. biz yaşayamayacağız böyle dostlukları, vefayı, güzellikleri. bu güzel adamlar sessizce çıkıp gidecekler hayatımızdan. rıza'nın sıfıra inip orta kestiği, metin'in kafa ile topu ağlara gönderip bizi (bkz: fenerbahçe) (bkz: çocukken yapılan abukluklar) yine kedere boğduğu, gordon neden türkçe bilmiyor diye merak edilen güzel günlerin şövalyesi.
  • çocukluğumda bana ve tüm fenerbahçe'lilere tarifi mümkün olmayan travmalar yaşatan ama aklımın erdiği zaman, çalışmayı, disiplini, prensipleri ve eski çocukluğumun beşiktaş'ına saygı ve sempati duymamı sağlayan ingiliz futbol amcası.
    orta sahayı geçemezdik o günlerde.
    çok ağlattı beni bu amca çok.
    o zamanlarda duyduğum zaman tüylerimi diken diken eden tezahürat:
    haydi ferdi, zamanı geldiiiiiiiiii.
    ve ardından bir kafa ve gol

    hala arıyorsunuz:
    süleyman seba yı, gordon milne'yi
    o duruşu.
    mirasyedi zenginler gibisiniz.
    yediniz bitti bak işte
  • türk futboluna hiç bir şey verememekle itham edilen büyük hocadır, hiç bir şey verememek nasıl oluyormuş bir incelemek lazım:

    -o yıllara kadar forvet tanımı zıpır ya da tek vuruş golcüden ibaret olan türk futboluna pivot santrfor tanımını getirmiş, takımın sağ beki ali gültiken'i forvette oynatmış ve o sezonda (87-88) ali 30 civarı gol atmıştır, tanju'lara, rıdvan'lara alışmış futbol dünyası fizik gücüyle oynayan forvet olayını başta benimsememiş ve bir çok spor yazarı sağbek oyuncusunu forvet oynattığı için gordon'a deli demiştir ama sonrasında bir çok hoca gordon'u taklit etmiştir, ali gültiken örneği hasan vezir, hakan şükür gibi oyunculara yol açmıştır

    -o zamana kadar vasat bir orta saha oyuncusu olan gökhan keskin'i modern anlamda bir libero olarak yetiştirmiş ve türk futboluna hediye etmiştir, gökhan keskin modeli defans oyuncusu türk futbolunda bir milattır, onun milli takımda forma giymeye başlamasından sonra çuvalla gol yeme devri bitmiştir

    -takıma tavizsiz disiplini getirmiş, kolej takımı ruhunu da bu şekilde oluşturmuştur, o yıllarda fenerbahçe de galatasaray da pavyoncu futbolcularıyla bilinirken, beşiktaş'lılar medyaya hiç malzeme olmamışlardır, alemcilikte ısrar eden, dansözlerle adı çıkan sinan engin gibiler anında takımdan dışlanmışlardır, kurallara uymayan, antrenmanlarda tembellik yapan metin tekin takımın tek yıldız oyuncusu olmasına rağmen bir sene boyunca yedek kulübesinde bekletilip adam edilmiştir, ayrıca türk futbolunda sigara yasağını getiren ilk hoca gordon'dur, beşiktaş'taki bu ruh ilerleyen yıllarda bir çok takıma yansımıştır

    he modern futbolun dinamikleri, bloklararası bilmemne, kollektif hücum gibi ömer üründül geyikleriyle konuşulduğunda gordon milne türk futboluna hiç bir şey katmamıştır, o yıllarda ingiliz takımlarının cezası nedeniyle ingiliz futbolu gözlerden ve çok bilmiş spor yazarlarının geyiklerinden uzaktı, moda almanların 3-5-2'siydi ve gordon da bu modaya uymadığı için hep gerikafalı görülmüş ama yıllar boyu 3-5-2'cilerin önünde gitmiştir, ayrıca sağlam hoca olarak kim çıkmıştır ki son 10 yılda, o da ayrı mesele? fatih terim, ersun yanal, abdullah avcı'ya üst seviye dersek, bir alt klasmana da aykut kocaman, raşit çetiner, rıza çalımbay, samet aybaba, ziya doğan gibiler girer ki listedeki üç üst seviye hoca arasında kalli, derwall tarafından yetiştirileni yoktur
  • kendisi 7 sene beşiktaş'tan önce 4 sene leicester city'i çalıştırdığı için, desteklediği iki takım'ın şampiyon olması ümidiyle beşiktaş'a başarılar dilemiş eski teknik direktör. hakaret falan yok.
  • bu adam beşiktaş'ı yönetirken altındaki araba tofaş kartal'dı.. tarihe not düşülsün..
hesabın var mı? giriş yap