• tipik aile babası. dışarıya iyi kendi ailesine kötü. ofisinde çalıştırdığı avukatların haklarını korumak yerine twitter' dan avukat haklarını savunuyor. arkadaşım sen önce ofisinde gece gündüz acımasızca çalıştırdığın elemanlarına bak. elindeki kırbaçı bırak.
  • işten çıkardığı 20 kişiyle bir takım kurabilecek avukattır. bonservissiz, temiz.

    ne olmuştu: corona başlayalı daha 1 ay olmuş, 1 ayda ekonomik sıkıntıya giren “vergi rekortmeni ve dünyayı 3-5 kez turlamış olan” patron, ofisteki 20 kişiyi kapıya koymuştu...
  • dostum mustafa yazısını facebook'ta biri paylaşmış, açtım, önce bu şahsı trol zannettim zira efektli fotoğrafı sanki birinin kafasına başka birinin suratı yapıştırılmış gibi duruyordu. yazıyı okurken trol algım iyice yükseldi:

    "üstelik, o, tüm türkiye’nin biricik evladı, mustafa’sı." - bu adam öldükten sonra oluşan bu kafayı anlayamadım. ne ara türkiye'ye mal oldu mustafa koç? ben ne kaçırdım arada?

    "buna rağmen, bir kapanış yaşayamadım." - yazar burada 'closure' demek istiyor, türkçeye henüz dahil olmamış bir mefhumu bir şekilde ittirmeye çalışıyor.

    "hemen hemen her gün mesajlaşırdık. şimdi onun numarası hatıra olarak duruyor telefonumda." - tebrikler kardeşim aşırı 'well-connected' olmanın yanısıra aynı zamanda kadirşinasmışsın, insanlar ölünce hemen silmiyormuşsun numaralarını.

    "yolda, arçelik genel müdürü hakan bulgurlu ve ümit boyner ile haberleşip durdum." - yazının en iyi bölümlerinden biri. name dropping çılgınlığı. ama hakan bulgurlu'yu laps diye tanımazsınız diye titrini de koyuyorum. şu an kendisi gibi 'sycophant'ların da dahil olduğu o çevrede konuşulanları duyar gibiyim: "ulan sen kimsin de hakan bulgurlu ve ümit boyner o sırada yangın yangın seninle haberleşecek çünkü insan kalmadı dünyada"

    "insanların küba’da iyi yaşlandığından, mutlu yaşlılar gördüğünden bahsetmişti. mutlu yaşlılarla fotoğraflarını göstermişti telefonundan. böyle olmak lazım, sohbeti etmiştik. yazın yapacağımız dalışların planlarını yapıp kış gitsin yaz gelsin yakınmalarına yürümüştük." - bu bölüm de tamamiyle mükemmel. adeta bir "zenginler nasıl konuşur" parodisi. ki meğer gerçekten böyle konuşuyorlarmış. o sırada içilen macallan ve lagavulinlerin adı geçmiyor nasılsa. hoş puro var aşırı añejo küba romu içiliyordur pardon. ben kış diye viski şey etmiştim. mutlu yaşlılar...

    "içerken, mustafa’nın hep benim soğukkanlılığımı övmesi aklıma geldi." / "yine beni yüceltme işine girmiş, “asıl sen hiçbir söyleneni unutmuyorsun”larla bambaşka cepheden kontratağa kalkmış" - bu ikisi aynı 'anma yazısı üzerinden dolaylı olarak kendimi öveyim' kategorisinin başarılı temsilcileri.

    dalışlara dair paragrafla ilgili konuşmak bile istemiyorum.

    ismi arattım, fotoğrafta iki insanın birleşimi gibi olan şahıs meğerse tekmiş, resimleri geldi. ok, gerçek bir insan. ama belki onun tarzıyla dalga geçilen bir yazı yazılmıştır diye düşünüyordum hala. sözlük'e baktım, işte bilkent hukuk'un yıldız hocası, rekabet hukuku, şöyle iyi böyle süper. hala kendisinin bir parodisinin yapıldığına inanıyordum ki bu başlıktaki son birkaç entry'yi okudum, tedx'te bülent eczacıbaşı fotoğrafını saatlerce barkovizyonda sergilediğini öğrenince hah dedim tamam bizim adam bu. gerçek insanmış meğersem.

    mesleğinde ne kadar başarılı-başarısız olduğuna dair yorum yapmam mümkün değil, ama bu yazıdan algıladığım kadarıyla kendisi karakter olarak '80'ler hollywood yuppiesi ile kibar feyzo'da ilyas salman'ın canlandırdığı bilo'nun bir karışımı.

    senelerdir koray çalışkan'a yükleniyorduk 'kifayetsiz muhteris' diye. hocamın ellerinden öpüyorum neler varmış ya, canını yiyim koray'ın, elalemin çok iyi öğretim görevlisi diye bağrına bastıklarına bak hele.
  • vergi rekortmeni olmasına rağmen usulsüz bir şekilde işçilerini “izne ayırmaya” kabul etmezlerse de çıkartmaya yönelik davranışı, hala bu adamın twitter üzerinden yazdıklarına inanarak iyilik timsali ponçik bir ay savaşçısı olduğunu düşünenleri şaşırtmıştır.

    halbuki bu adam özünde sauron kadar iyilik timsali, darth vader kadar ponçik, jabba the hutt kadar ay savaşçısıdır.

    kendisini bilenler bilir, ego açısından, fatih terim ve kim olduğunu bildiğiniz cumhurbaşkanı ile aynı familyadan gelmekle beraber kişilik açısından ise ancak kanal 7’de sabah 6’da denk gelebileceğiniz hint dizilerinde varolabilen 2 boyutlu kötü karakterlere tekabül etmektedir ve hatta daha kötüsüdür. bu adamı 4. sınıf hint dizisinde bile izleseniz “bu ne lan” tepkisiyle dijital platform üyeliğinizi sonlandırmak isteyebilirsiniz.

    mevcut ekonomide bile avukatlarının saati başına ortalama 400 euro/dolar kazandığı bilinirken, bu insanların 4 günlük çalışmalarıyla maaşları kolay kolay çıkartılabilecekken, hiç para kazanmasa tek gideri ofis kirası ve maaş ödemesi olan bu vergi rekortmeni avukatın şu anda bile hiç zorlanmadan 10 sene tüm çalışanlarına maaş verebilecek kapasitesi olduğundan, ilgili davranışını kimse savunmasın. zaten olayın para olmadığı en az maaş gideri olan stajyer ve genç avukatları çıkartmasından bellidir. özünde kurduğu korku imparatorluğunda uzaktan gündelik ofis zorbalıklarını yeterince yapamadığı ve dolayısıyla kodaman patron egosunu tatmin edemediği için bu davranışıyla diğer çalışanlarına gözdağı vermek istemektedir.

    kendisine an itibariyle twitter üzerinde gerçekleştirdiği sıvama eyleminde kolaylıklar, 2 boyutlu karakter gelişiminde başarılar diliyoruz.
  • rekabet hukuku alanında uzman bir avukat. pek çok kişi tarafından gıpta edilecek bir özgeçmiş ve kariyerin sahibi. tamam o kısımları son derece doğru..allah daha çok versin. ama şu nokta var ki,bu işleri çok komik kılıyor gerçekten:

    işveren kafasının bir adım ötesi olan türk işveren kafasını türkiye'de çalışma hayatında bulunan herkes biliyor. iş kanunu'na aykırı vs. de olsa tamam, benim bahsedeceğim esas mesele o da değil, isteyen istediğini istediği gibi çalıştırsın, çalışan kişi o şekilde çalışmaya razı ise.. benim esas anlamadığım, şu tarz beyanatlar:

    " "avukat hakları özel ilgi alanınız mı?" sorusuna şaşıyorum. avukat, hak korur. avukatlık hukukunda geriye gidiş savunma hakkında daralmadır."

    avukat haklarını ve avukatlık hukukunu savunmanın, uzunca yıllardır komik maaşlarla düzenli olarak sabah 9'dan gecenin bilmem kaç körüne kadar adam çalıştıran, çalışanlarını birkaç ayda kolaylıkla istifa ettirebilen, gece 4'lerde 5'lerde uykulardan kaldıran, çalışanlarına bol sürprizli çeşitli muameleleri ile meşhur olmuş işverenlere kalması...belki çok da şaşırmamalıyız: türkiye'nin sermaye karşısında bireylere verdiği ehemmiyetin ironik bir özeti olsa gerek bu durum herhalde. belki de sadece reklam kokan bir harekettir, bilemedim..

    lüzumu üzerine revizyon: şahsen hiç kendiyle çalışmış değilim ve mevzubahis bu hususlar eski yıllara yönelik dillendirilen bahislerdir; güncel durumunu bilemem, belki de artık işverenlik yaptığı yer bir sosyal refah cennetidir...
  • daha önce de belirtilmiş ama eski bir öğrencisi olarak yine söyleyeyim: hocalığı ve avukatlığı çok iyidir ama aynı şeyi patronluğu için söylemek çok zor.

    twitterda savunmuş kendini malum mesele hakkında ancak verdiği cevaplar beklendiği üzere tatmin edici olmaktan çok uzak. zira "ama sgk, muhtasar ve kdv'yi ödemek zorunda kaldık :(" dışında pek kayda değer bir savunma da yapmamış. bunu söyleyen butik bir büronun sahibi olsa anlarım ama 2018'de 25 milyon tl'yi aşkın vergi vermiş olan ve yıllardır vergi rekortmenleri listesinde yer alan bir avukat olunca bunu anlayışla karşılamak pek mümkün olmuyor. artık bu ligde bulunan biri mücbir sebeple ve öngörülemez bir durumla mücadelesi kapsamında 13 çalışanının giderlerine göz dikmek zorunda kalıyorsa (ki eligdeki maaşların ne kadar düşük olduğu da avukatlık piyasasında çok iyi bilinir) burada bir sıkıntı vardır. zira 13 çalışan partner falan olmadıkları sürece (ki olmadıkları da bariz) 25 milyon vergi veren bir avukatın nakit akışını isteseler de bozamazlar. bozuyorlarsa da sorun onlarda değil o nakit akışındadır.

    "herkesi riske atmamak için" bunun yapıldığından bahsedilmiş ama herkes değil de daha çok tatlış karlar riske atılmasın diye yapılmış gibi. üstüne üstlük "çalışmaya başlayalı 6 ay olduğu halde" gibi bir ifadeyle bir kişinin 6 aylık emeği de yok sayılmış. yıllardır vergi rekortmeni olan birinin "gerçek ne olursa olsun vurun abalıya vaziyeti olur" gibi bir savunma yapıyor olması zaten akıl alır gibi değil. zira , yine aynı meseleye değineceğim ama yıllardır vergi rekortmeni olan biri bile abalıysa biz ölmüşüz gömenimiz yok.

    liberaller de savunmaya koşmuş hemen doğal olarak. evet canım elbette yasal tüm haklarını verip göndermesinde hukuki bir sakınca yok. bunu yapmak için koronavirüse de ihtiyacı yoktu zaten herhangi bir zamanda yapılabilir bir şey. işsizlik fonu meselesinde de haklısın. ama burada mesele hukuki değil ahlaki. bir vergi rekortmeninin 13 çalışanının 3 kuruşluk maaşına göz dikmesi, bunu yapmak zorunda kaldıysa da bu duruma düşmüş olması asıl sıkıntı.
  • sizin için yazmayacağım yazıyı. kendim için yazacağım. ihtiyacım var çünkü. evet, kendim için yazıyorum ama gelip bu herkesin görebildiği yerde yayınlıyorum. çünkü herkes bilsin istiyorum, benim çok mühim kankalarım var.

    yukarıdaki paragrafın ilk üç cümlesi ile başlayan bir yazıyı mustafa koç'un vefatı üzerine yazmış ve yayınlamış. kaynak

    gg'nin (gönenç gürkaynak anlamında) kendini satır aralarında öven anlatımı yine üstümüze üstümüze gelmiş. diyor ki, mustafa koç çok yakın ahbabımdı. ümit boyner de kankamdı. hakan bulgurlu keza. ha hakan bulgurlu'yu tanımazsınız belki, kendisi arçelik'in genel müdürüdür eheh.

    bir insan kendisi için yazdığı bir yazıyı neden yayınlar? kendisi için yazıyorsa bahsettiği bir kişiden arçelik'in genel müdürü diye mi bahseder?

    aynısını 2015 tedx'de de yapmıştı: okul yaptırdım, sonra yaşar kemal'le arkadaş olduk, sonra bülent eczacıbaşı ile arkadaş olduk diye anlattı. dev ekranda dakikalarca bülent eczacıbaşı'nın yakın çekim fotoğrafı. bir insan 2.000 kişiye sunum yaparken "ben bülent eczacıbaşı'nın arkadaşıyım" neden der, neden bahsettiği adamın fotoğrafını dakikalarca ekranda tutar?

    her konuşma yaptığı hukuk panelinde de "ben microsoft'un avukatlığını yaparken"i iki laf arasına sıkıştırır.

    "40 yaşın altındaki en iyi 40 hukukçudan biri seçilmişim yine" diye tweet'i var mesela: kaynak

    bir kez iki kez karşılaşsanız bunu anlamıyorsunuz, "vay be" diyorsunuz. ama sıklaşınca rahatsız edici.

    sonuç olarak sürekli kendini övme çabası var. bunu da satır aralarına saklayarak yapmaya çalışıyor, ama göze çok batıyor. bu nedenle itici.

    rica üzerine edit: bu entry'yi gg'nin ofisinde çalışan herhangi biri yazmamıştır ve yazdırmamıştır, tamamen kendi izlenimlerimden ibarettir.
  • şuradaki konuşmada geçen "haziran 1997'de, 20 yaşında, ankara üniversitesi hukuk fakültesi'nden üçüncülükle mezun oldum. 1. ve 2. de fena insan değildi." cümlesiyle beni benden almış avukat.

    egosu dağları aşmış azizim.
  • twitter'ın türkiye avukatı olduğu söyleniyor an itibariyle.

    şöyle bir geçmişine bakayım dedim, ankara hukuklar, harvard law school'lar falan havada uçuşuyor.

    dayı boşver şimdi ankara'ya gideceksin, tib başkanına dert anlatacaksın, yüzlerce şikayet vardır twitter hakkında falan ne gerek var. bas yap bir başvuru pearson hardman'a. harvey var, mike var en önemlisi rachel var. hem bak sadece harvard mezunu alıyorlar uyandırayım.
  • kendisiyle tamamen ilgili değil ama son örnek olduğu için onun başlığına yazıyorum.

    twitter öyle güzel bir çukur ki, gözünde büyüttüğün kim varsa bir gün ne kadar kolpa olduğunu illa ki ortaya çıkarıyor.

    tebrikler. you saved your company.
hesabın var mı? giriş yap