• ah, hangi erkek bu cümleleri kurmak için neler vermezdi acaba?

    --- spoiler ---

    sanem hanım. sanem. evlen benimle sanem. kadınım ol benim. yasadıgım tüm acıları, yaptıgım bütün kötülükleri, pismanlıklarımı, hatalarımı akla. basına çiçekten taçlar yapayım, sana siirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. bazı aksamlar dvd’de film seyredelim seninle. birlikte hüzünlenelim, birlikte gülelim. sanat galerileri gezelim. sen benden daha çok anla modern sanatı. gördügümüz eserlerin ne anlama geldigini açıkla bana, ben basımı sallayayım. ah ben ne aptalmısım! nasıl olup da varlıgından kuskuya düsmüsüm? oysa hayat denen bu yaranın seni bulmak dısında ne anlamı olabilirdi ki? bak simdi her sey ne kadar açık görünüyor oysa. ilk görüste aska inanırsın, degil mi sanem? evet, çok dogru. ben de baska türlüsüne inanmam zaten. biliyor musun sanem, ben seni hep severim. her gün daha çok severim. bak mesela pencerenin önüne bir kus konar ben seni severim, bir tren yolculugunda pencereden dısarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait oldugunu bir türlü çıkaramadıgım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kus sıçar ben yine seni severim… anlıyor musun beni? sonra ben bazen biraz fazla kıskanç olabilirim. diyelim yazlık bir yere gitmisizdir de, bir aksam sen çok hos bir tunik giymissindir, oradaki bütün erkekler bayılır sana, hemen asık olur. ben mesela tunik nedir onu bile bilmeden kıskançlıktan çatlayabilirim böyle bir durumda. ama belli etmem. ama sen yine de sezersin. öyle bir laf edersin ki ben, benden baska hiç kimseye bakmayacagını anlarım. o kadar da incesindir. bir de bir iyilik rica edecegim senden. gözlerine o elem ifadesini yükleyen alçagın adını söyle bana. söyle ki, ona hemen düello sahitlerimi göndereyim. silah seçimini o yapsın. evet. utanarak kabul ediyorum ki, bunu bir yerde okudum. ama ne fark eder? bütün siirler, romanlar senin için yazılmadı mı zaten? sarkılar senin için söylenmedi mi? masumların kanı senin için akmadı mı? ruhum hep seni aradı benim sanem. hep seni arar. milyonlarca yıl geçsin, sistemler çöksün, günesler patlasın benim ruhum seni arar. ve biliyor musun sanem, bulur da. simdi buldugu gibi bulur. seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum.”

    --- spoiler ---
  • diğer bir leziz alper canıgüz romanı (henüz bitirmedim)
    babanız sizi döver miydi sorusuna, hayır biz çok modern bir aileydik babam beni dövmez rencide ederdi, herkesin içinde aşağılardı, kısmetse ben de çocuklarımı böyle modern yetiştireceğim..diyor ya; işte bu tavrına ve tarzına hasta oluyorum kendisinin.
  • tatlı rüyalar çok zekice, oğullar ve rencide ruhlar çok ilginç fakat gizliajans cidden olağanüstü.
    gizliajans, yetkinliğiyle ortalama okur beklentilerini aştığı; yenilikçiliğiyle de edebi kalıpların üstüne çıktığı için sanırım doğru değerlendirilemedi.
    müthiş sürprizler? var.
    harika bir anlatım? var.
    aşırı dozda komedi? var.
    akılda kalıcı karakterler? var. [musa, şaban, müberra, şeytan bey...]
    türk edebiyatında hiç değinilmemiş mevzular [dünyalı - uzaylı aşkı mesela] var.
    çılgınca fikirlere eşlik eden bir inandırıcılık? o da var.
    çerçeveletilip duvara asılacak, günlük hayatta kullanıldığında hayatın akışını değiştirecek cümleler? var, var.
    o halde?
  • kitabı okumaya başlayıp ana karakterin musa olduğunu anladığım an "musa benim ve bu herife ne olursa bana da olacak" gibi psikopat bir empatiyle okumayı sürdürdüm. hangi aklın ürünüdür bilmem ancak şöyle bir diyalog var ki;

    --- spoiler ---

    - "belki? belki de gerçekten bir intihardır. o zaman kendini ölüme zaten hazırlamış olmalı, değil mi?"
    + başımı iki yana salladım. "inşaat halinde bir bina düşün," dedim. "ve ben de kendimi onun çatısından aşağı atarak intihar etmeye karar vermiş olayım. eğer merdivenlerin parmaklıkları henüz inşaa edilmemişse, inan bana, basamakları apartman boşluğu tarafından değil, duvar tarafından tırmanırım. hiç kimse ölene kadar ölüme hazır değildir"

    --- spoiler ---

    bu söylenen roman boyunca karaktere hakim olan şüphe ve korku duygusunun somut örnekle özetidir.
    hasta yatağında geçen bu birkaç günü daha iyi atlattıracak bir roman daha bilmiyorum.

    (bkz: deliriyorum muntazaman)
  • musa'nın sanem'i gördüğü andan sonra aklından geçenlerin anlatıldığı bölüm, özellikle nefis. gül gül oku, oku oku alper canıgüz'ü sev, sevgili okur.

    ( ve evet, kaan sezyum da var. )
  • kitabı henüz bitirmedim, hatta şu an elimde, lakin alper canıgüz 42. sayfaya denk gelen bir diyalogda kainatın en güzel aşk tanımını yapmış, alıntılamadan duramadım:

    -seni çok üzerim ben.
    -ölümüm elinden olsun.
  • "borges ve kemalettin tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. heyhat, ne kadar da yanılmışım.

    dünyanın şahsıma karşı kurulmuş bir komplo olduğuna dair inancımın en güçlü dönemleriydi. işsizdim, güçsüzdüm, çok fazla içki tüketiyordum ve galiba yapayalnızdım. yine de birileri vardı tabii hâlâ. mesela şaban. o vardı. ilk önce asker arkadaşımdı. aynı bölükte ve aynı yatakhanedeydik ama fazla bir muhabbetimiz olmamıştı; merhaba merhaba, hepsi o. sonra bir gün, yani askerden sonra bir gün, eminönü meydanında kuşlara yem atmaktaydım ki biri omuzumu dürttü. bir de baktım, şaban. ayaküstü bir hal hatır muhabbetinden sonra kendi yolumuza gideriz diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. kendimizi piyer loti’de, bir zamanlar harikulade bir manzara teşkil ettiği iddia edilen bataklığa bakıp çay içerken buluverdik. eee daha daha nasıldı? köyden ayrılmaya karar vermişti. birkaç hafta önce istanbul’a gelmiş, işe başlamıştı. ne işi yapıyordu? serbest çalışıyordu. yani tam olarak ne yapıyordu? alım satım gibi. gibi. bu konuyu daha fazla kurcalamamalıydım herhalde. peki ben nasıldım? iyiydim. ben bir reklam ajansında metin yazarıydım askerden önce, biliyordu değil mi? yok, bilmiyordu. öyleydim işte, askerden önce bir reklam ajansında çalışıyordum ben. ama şimdi bir televizyon programı için metinler yazmaya başlamıştım. o ünlü şovmen vardı ya, ha biliyordu, işte onun programda yaptığı esprileri ben yazıyordum. pek memnun değildim açıkçası. olsundu, ekmek parasıydı. doğru düzgün para kazansaydım bari, o da olmuyordu ki. bak eşek kadar herif, hâlâ annemle yaşıyordum. dert ettiğim şeye baktı, şaban, beşiktaş’ta üç odalı bir ev tutmuştu, ev kocamandı ve kirası da uygun sayılırdı, yarısını ödemeye gücüm yeterse yanına taşınabilirdim. hadi ya, ciddi miydi? ama nasıl olurdu? teşükkür ederimdi ama vallahi dünyada olmazdı. uzatmayaydımdı yahu, neydi yani? o da istanbul’u doğru düzgün tanımıyor, yalnızlık çekiyordu. arkadaşlık ederdik işte birbirimize. dur ben bir düşüneyimdi. sahi telefonu kaçtı? işte bu hoş tesadüften onbeş gün sonra asker arkadaşım şaban’ın ev arkadaşım oluşunun hikayesi böyleydi.

    iyi bir ev arkadaşıydı şaban. fazla konuşmuyordu ama soğuk değildi, düzenli ve titizdi ama benim dağınıklığıma aldırmıyordu, her sabah alaca karanlıkta kalkıp namaz kılacak kadar dindardı ama bir kez bile müslümanlığın güzel erdemlerinden söz ettiğini duymamıştım. hem enteresanlığı bu gibi şeylerle sınırlı değildi. diyelim, eve bir akşam köydeki ailesinin gönderdiğini söylediği koca bir tulum lor peyniri, bir başka akşam suşi getirebiliyordu. ya da yemekte bir şeyler okumak istediğinde, tercihi mesnevî ya da bir seks dergisi olabiliyordu. üstelik her iki materyali de aynı mesafeli ilgiyle inceliyor, her ikisinde de birtakım satırların altını çiziyor ve korkarım bunu şaka olsun diye yapmıyordu. hasılı şaban o güne kadar tanıdığım hiç kimseye benzemiyordu. tek tek bakıldığında az çok normal gibi görünen özellikleri hep bir araya gelince tuhaf bir bütün oluşturuyordu. açıkçası onu nereye yerleştireceğimi pek bilemiyordum ama onunla birlikte kendimi kesinlikle huzurlu hissediyordum. bu, her şeyden önemliydi."
  • dünyanın en güzel türk romanı.
  • hayal kırıklığı filan denmiş.. şimdi, saygı değer sözlükçüler, gizliajans bir alper canıgüz romanıdır. her alper canıgüz romanı kendi içinde tutarlı, başka her şeyle tutarsızdır. onu diğerlerinden ayıran tam da budur. evet kedisi uzaylı, iş yeri kalaylı ve sevgilisi bayağı bir alaylıdır. ama bunlardan sebep kitaba saçma demek saçmalık olur. hepinizi gözlerinizden öper, anlamadığınız her şeyi saçma nitelendirmemenizi cenab-ı hakk'tan niyaz ederim.
  • (bkz: ben de varım)
hesabın var mı? giriş yap