• kesinlikle müthiş bir masal anlatıcı. dünyanın en sıradan hikayesini bile masal gibi anlatıp, insana sinemayı neden sevdiğini hatırlatabilir yetenekteki italyan.
  • güzel film çeken ama olağan üstü film sonları çeken yönetmen.
  • nuovo cinema paradiso, the star maker, malena uclemesini guney italya a$iklarinin kacirmamasi gereken, sicilyali yonetmen. toto gibi pek kucuk ya$ta sinema i$ine girmi$tir, anlar bu i$lerden.
  • filmografi

    1988 cinema paradiso
    1990 everybody's fine (herkesin keyfi yerinde) (stanno tutti bene)
    1991 especially on sunday
    1994 a pure formality
    1995 the star maker
    1998 the legend of 1900
    2000 malena

    tek filmini izledim, muhteşemdi. şimdi diğerlerini arıyorum. yukardakiler bir nevi arananların da listesi.
  • nuovo cinema paradiso ve la leggenda del pianista sull'oceano filmlerinde bebeğini emziren kadın sekansını kullanırken, la migliore offerta filminde ise kendi ayak parmağını emen kadın sekansı vardır. ayrıca filmlerinde aşırı derece de anne vurgusu vardır. sanırım annesine aşırı düşkün bir erkekle karşı karşıyayız.
  • klişe olacak ama hakkında bu kadar az entry girilmesine çok şaşırdığım yönetmen.

    acaba başka bir ismi mi var çok bilinmeyen de oraya mı yazıldı, dedim.

    her şeyden önce malena'nın yönetmeni olur kendisi. monika beluçi için bile buraya yıkmış olmaları lazımdı :)

    neyse. geçen gece külliyatına daldım, sadece malena izlemiştim.

    ve şaşırtmadı; izlediğim diğer filmleri de muazzam çıktı nazarımda.

    çok film izlerim, sevdiğim yönetmenlerin külliyatına da hakimim lakin şuraya gelip italyanca serpiştirilmiş ve film jargonuna yaraşır bir iki laf yazamadım, bu da böyle bi entry olsun.

    kendisi, dram tarafımı besleyen, muazzam yönetmen olur artık.
  • neredeyse her filmiyle bizlere sinemayı neden sevdiğimizi bir kez daha hatırlatan* sicilyalı. malenadan sonra ne yazık ki arayı fazlaca açmıştır. ama ne diyelim ömrümüz oldukça beklemek boynumuzun borcudur. ikinci dünya savaşındaki leningrad kuşatmasını işlediği son filmi leningrad da sabırsızlıkla beklenenler listesinin bir numarısıdır.
  • filmleri için "film içinde film" yakıştırmasını yapmak istediğim yönetmen. ama burada kastettiğim anlatının iç içe geçmiş hikayelerden oluşmasına benzer bir nitelik değil. bundan başka, çok daha sade ve kişisel çağrışım saiklerim ışığında tutarlı bir yakıştırma bu. sinema filmlerinde(özellikle 2000 öncesi yapımlarda) filmin karakterlerinden birinin hikaye çerçevesinde sinema salonuna gidip film izlediği sahneler yer alır kimi zaman. bu sahnelerde izlenen filmlerde sinemaya özgü bir tılsım vardır sanki. "sinemanın büyüsü" denilen şey bu film içerisinde izlenen filmlerde şarkılarıyla, duygusallığıyla, masala kaçan gerçeklemeleriyle fazlasıyla kendine yer bulur. izleyiciler büyünün etkisi altında ağlayarak, gülerek, beklenti içinde gözlerle odaklanarak, biraz şapşal bir surat ifadesiyle izlemektedir bu yetişkin masallarını. görsel örnek. benim için g. tornatore işte tam olarak film karakterlerinin izlediği filmlerin yönetmenidir. sinemanın gerçekçileşerek prestij kazandığı günümüzde, perdenin hayal kurduran tarafında, masal anlatılan bölgesinde kalmayı tercih eden, bir çocuğa sinemayı sevdirme şevkini belki de hala içinde taşıyan bir yönetmendir.
  • zat-ı şahanelerinin bütün filmlerini -bazılarını ikişer kere olmak üzere- izlediğimden beri hakkında bir iki kelam etmek istiyordum ama hazırlayamadım kendimi. du bakali bir deneyelim.

    nuovo cinema paradiso bir nevi kendi otobiyografisi diye düşünüyorum zira kendisi de toto gibi küçüklüğünden beri sinemayla ilgileniyormuş ve diğer filmlerinde de toto'daki gibi bir sıla hasreti hissediliyor.(son filmine adını veren bagheria bizzat doğduğu yer kendisinin.) çok güzel güney italya ve sicilya manzaraları da sunuyor sık sık. çoğu filminde işlediği mutlu sona ulaşamayan aşk temasında da toto'yla benzeşiyor. kendisinin bir türlü unutamadığı -muhtemelen gençliğine ait- bir aşkı var diye düşünüyorum. bu aşıkların birbirine kavuşamadığı aşk temasını öyle bir işliyor ki, l'uomo delle stelle/the starmaker'ın son cümlesiyle her daim bilimum sevgili, arkadaş, ve ailem tarafından duygu yoksunu bir yaratık olarak bilinen ve daha önce hiçbir filmde ağlamamış bendenizi hüngür hüngür ağlatmayı başarmışlığı var. yine diğer filmlerinde de bu filmdeki gibi hüzünlü bir mizah var.(mesela stanno tutti bene ve la leggenda del pianista sull'oceano/ the legend of 1900) aynı şekilde geçmişe özlem hissini de nefis veriyor. stanno tutti bene'de yaşlı amcanın yıllar önce karısıyla balayına çıktıkları otel odasında bir anlığına yatağın üstünde karısının elini tuttuğunu hayal etmesi ve elin yavaş yavaş solarak kaybolması gibi çok güzel bir flashback sahnesi buna örnek olarak.

    filmlerinde seyirciyi duyguya boğmayı amaçlayıp hunharca başarı göstermesinde bütün filmlerinin müziklerini ennio morricone'nin yapmış olmasının etkisi büyük. ayrıca yukarıda bahsettiğim filmlerinden farklı bir tarzda olmakla birlikte una pura formalita'da da nefis bir sinematografi sunuyor. başarılarının devamını diliyorum kendisinin.
hesabın var mı? giriş yap