• mubadeleyle sirf musluman olduklari icin topraklarini terk etmeye zorlanan insanlarin, yuzyili askin zamandir turkiyede yasayan, topraklarini hic gormemis bir torunu da olsa giritliyim demeye hakki olan insandir giritli. pek kimselerin duymak istemedigi bir gercegi paylasalim once, giritlilerin buyuk bolumunun atalari adanin yerli halkindandir. ne osmanlinin meshur iskan politikasi uygulanabilmistir bu guzel adada, ne de padisah ordusunu adaya birakivermistir. resmi tarihin konya, karaman safsatalarini bi kenara birakalim. misyonerlik amaciyla adaya kendi istek ve imkanlariyla gelen kucuk bir gruba tum girit musluman ahalisini dahil etmek fazla zorlama oluyor. katolik venediklilerin zulmunden bikan ve istanbuldaki patriklerinin de telkinleriyle osmanliyi pek de dusmanca karsilamayan yerli ortodoks hakli osmanli idaresine ariza cikartmamistir baslarda. osmanli hakimiyetinin ilk yuzyilinda da adada buyuk bir refah artisi yasanmistir. butun bu iyimser ortamda da yerel halk arasinda islamiyetin kabulu cesit cesit nedenlerle topluluklar halinde yasanmistir. bunlarla ilgili meraklilarina akademik dille yazilmis, belgelerle desteklenmis "fethinden kaybina girit" isimli kitabi tavsiye edebilirim.

    aslinda adada aileler icinde her ailenin kokeni soz yoluyla aktarilmistir yeni kusaklara ama mubadele sonrasi buyukler bu konularla ilgili pek konusmamayi tercih etmislerdir ki anlasilir bir durumdur, hem adada yasanan zulumler, adadan surgun edilmenin verdigi aci ve de anadoluda cok da hos karsilanmamak neden olmustur bu suskunluga. evet sandiginiz kadar kolay olmamistir goc edenler icin buralara yerlesmek. dili farkli, adetleri, tavirlari, giyim kusamlari farkli bu insanlar sacma sapan onyargilarla, hakaretlerle karsilanmistir anadolunun guzel insanlari tarafindan. devletin bu insanlari turklestirmek adina uyguladiklari da her zaman dostca olmamistir. vatandas turkce konus diyerek bir cok birinci kusak giritli misafir edilmistir (!) devletin karakollarinda.

    simdi butun bunlarin ustune "ben turk degilim giritliyim" diyorum kardesim ama bu turklugu begenmedigimden degil aslimi inkar edecek kadar alcalamiycagim icindir. giritliyim dedigim icin tepki alacaksam cevabimi da veririm, tipki lisede tarih ogretmenime ya da taksicinin birine verdigim cevap gibi. tepkinin mahiyetine gore de cevaplar gittigi yere kadar gider.
  • bir çok kişi türkleri fetih'ten sonra gönderdik, giden türkler mübadelede geri geldiler gözüyle bakar giritlilere. oysa ki giritliler
    din esasına göre ikiye ayrılıp ortodokslarına yunanlı, müslümanlarına türk adı takılarak ikiye bölünmüş tek bir halktı. müslümanları arasında mısırlı ailelerin, özellikle fellahlar çoğunluktadır. ek olarak osmanlı döneminde girit'in yerlilerinden de müslümanlığı seçenler epey fazladır. sanılanın aksine müslüman türkler büyük ölçüde giritin yerlileriyle karışarak asimile olmuştur. bu az sayıdaki grubun büyük çoğunluğu bektaşi, pek azı da mevlevi'dir. giritlilerin müslümanları da ortodoksları da kritiça denen kendi başına bir dil sayılabilicek antik bir rumca konuşurlardı, bugün tüm yunanistan da konuşulan elenika'dan tamamen farklıdır. konuşurlardı diyorum, bugün halen bu dili konuşanların sayısı pek azdır. örneğin ben sadece bir kişi tanıyorum. bu dilde yazılmış mektuplar genelde arap harfleriyle yazıldıklarından tercümeleri neredeyse imkansız denecek kadar zordur. bu gelenekte osmanlılardan ve dahi venediklilerden çok önce adayı istila eden arap ordularından gelir. kritiçanın kendi alfabesi olmadığından o dönemden beri arap harfleriyle yazılır.

    girit'te kalan ortodokslar ağır bir yunanlılaştırma operasyonu ile kendilerini giritli yapan bir çok özelliklerini,
    başta da dillerinin orjinal yapısını kaybetmişlerdir. buna karşı zaman zaman örgütlenmeye çalışmışlardır. (bkz: girit halk kurtuluş ordusu)
    türkiye'ye getirilenler ise türk olmak zorunda kalmışlardır. bir çok giritli geldiklerinde türkçeyi ya doğru düzgün konuşamamakta ya da hiç
    bilmemekteydi. aynı şekilde anadolu'daki ortodoks türkler ve ya başka etnik kökenlerden gelen ortodoks hristiyanlar da
    yunanlısınız siz diye yunanistan'a yollanmışlar gittiklerinde yunanca öğrenmek zorunda kalmışlardır. gönderilenlerden rum olanlar
    bile aslında hiç alakaları olmayan, atalarının bile tarihte hiçbir zaman görmedikleri bir ülkeye gitmişlerdir. sonuçta anadolu rum'u ile milliyetçi düşüncenin peydahladığı yunanlı arasında da ciddi fark vardır. mübadele buna benzer uygulamalarla insanları dinlerine göre milletlere bölen bir saçmalıktır. çok garip, anlaşılması güç, acı sonuçlar doğuran faşist bir uygulamadır. giritlilere de giritli olma hakkı tanımamıştır.

    birine nerelisin diye sorduğunuzda size giritliyim diyorsa, bunun anlamı giritli türküm, giritli yunanlıyım değil sadece giritliyim
    demektir. girit hiçbir zaman bir anakara'nın boyunduruğuna tam anlamıyla girmemiş bir ülkedir ve giritlilerin
    de onun hatırasını unutmaları hiçbir zaman mümkün değildir.
  • hala çocuklarına giritçe öğreten giritliler varmı bilmiyorum ama eski kuşaktan gelenler her lafın arasına iki üç giritçe kelime sıkıştırmaya bayılırlar. örneğin çocukluğumda ebeveynleriymle alışverişe çıkıp her gördüğümü istediğimde yüzlerce kez "alıcam ben sana şimdi bi ıskatulaçi" cevabıyla karşılaşmışımdır. ıskata malumunuz giritçede "bok" demek.tahmin ettiğim kadarıyla ıskatulaçi de "bokçuk" gibi bir şey. bir de "kakomira" vardı. o da zavallı demek sanırım.
  • "bahçene giritli gireceğine keçi girsin daha iyi" derler. zira yerdeki çimen hariç her halttan yemek yapar bu insanlar.
  • girit adasında yaşamış ve halen yaşayan farklı kökenlerden gelen ya da bunların bir karışımından oluşmuş adanın yerli halkına verilen isim. bir ada insanının genetik olarak saflık göstermesi hele de akdenizin ortasında ticaret yollarının üzerindeki bir adada neredeyse imkansızdır ve buralarda genetik karışım ön plandadır. nasıl ki hz adem geni efsanesini kanıtlamak için dünyanın genetik olarak en zengin yerinin yemendeki sokotra adası olduğu ve buradan yola çıkılabileceği kanıtlandıysa girit de bu çeşit bir yerdir. her ne kadar eski girit medeniyetleri ve ayrılıkçı bir giritlilik kimliği var gibi görünse de insanların duymak istemedikleri şey şudur ki adanın yerli halkı bildiğimiz bu gün var olan kimlikleri ile helenlerdir ama giritlilik bunun içinde ayrı bir parantezdir zaman zaman ana karaya karşı tavır almaya kadar gitmiştir ancak yine de ordodoks helen kimliğinin üstünde değildir.

    bundan 3000 ya da daha fazla zaman önce adada başka bir medeniyetin yaşaması başka bir alfabe kullanıyor olması ada sakinlerini helenlikten çıkarmaz. nasıl ki anadoluda şu anda hititler yaşamıyorsa sümerler tarih olduysa bunun anlamı onların kimlikleri degil ama kültürel kalıntıları izleri vardır. evet giritten göçen müslüman halkın büyük bir çoğunluğu (okula gidenler ve devlet görevinde bulunan belki küçük bir azınlık dışında) geldiklerinde türkçe dahi bilmiyorlardı. sanılanın aksine gelenlerin büyük bir çoğunluğu mübadele ile değil kendi imkanları ile mübadeleden cok önce adayı terkedenlerdi. mübadil olanların orada kalan genelde resmo, hanya gibi buyuk sehirlere (girit için büyük) sıkışmış geçmişteki nufusun yanında bir avuç insandı. giritte hep rumlara karşı müslüman ve de türk kimliiğini benimsemişlerdi ancak herşeyden önce müslümanlardı. türklük ırka dayalı olmasa bile osmanlı tebası müslüman olmakla alakalı olduğundan ve etnisite de yaşanılan çevreye ve özellikle de komşulara göre belirlenen bir kimlik siyaseti oldugundan bu insanlar farklı bir anlamda da olsa türktü. giritte türktü türkiyede ise giritli. artık yaşanılan çevre değişmişti ve bir gemi içinde neredeyse istiflenerek getirilen, anda dillerini bilmedikleri bir yere yığılan, günlerce karantinalarda (izmir-karantina) bekletilen ve bu şok karşısında bir araya gelerek kendilerini korumak isteyen insanlar dusunun artık ruma karşı savundukları müslüman-türk kimligi yerini giritlilige bırakmıstı. ayrıca işin vahim tarafı bu insanlar, sokaklarda kolsuz bacaksız gazilerin olduğu neredeyse her aileden bir şehit çıkan etkisi atlatılamamış bir savaşın düşman tarafının dilini konuşuyorlardı. bu şartlar altında anadoluda türk kimliği deyim yerindeyse biraz abesle iştikal edecekti ancak müslümanlık yine de geçer akçeydi ve bu farklılığı ancak ona sarılarak tolere edebilirlerdi.

    devir dinlerin devriydi ve osmanlı belgelerinde sayımlar genelde din esasına göre yapılırdı. bir yerde kaç rum kaç ermeni ve kaç musluman vardır bunun hesabı ırklara dayanmayan bir hesaptır. rumlar ortodoks helenleri, ermeniler ise ermeni kilisesine ya da kiliselerine bağlı halkı tanımlar ancak müslümanlar içinde buna benzer bir ayrım (aleviler harıcınde o da meshep temelli) yapılmazdı. milliyet kelimesi bile arapça milla dan gelen ve dini birliği tanımlamada kullanılan bir kelime idi biz ona daha sonra dini içerikten kurtarmak için ulusçuluk dedik. bugun atina kültürünü olusturan ve yunanistanda onemli bir cogunluga sahip olan arnavutlar daha dogru anlatımıyla arnavut kokenli yunanlılar yine bu rum tanımının icine girerler ve bugun bizim gozumuzde rumdurlar (atina kökenli olmasa da arnavut olduğundan: örnek lefter)

    yine duymak istemediğimiz ilginc bir ayrıntı vereyim bugun yunanistandan göçen muslumanların oniki ada türkleri de dahil selanıklilerin bir kısmı, makedonyadan göçen insanların ve romanya , kuzey yunanistandan gelenlerin yine bir kısmı, (hepsi değil) (batı trakya turkleri mubadeleye tabı tutulmamıstır bu guruba dahil değillerdir); bu saydıklarımın türk ırkından geldiğine dair bir kesin kanıt yoktur, bulundukları yerde türkçe konuşmuyorlardı ve belki de dini bir türklük kimlikleri vardı ya da sadece müslümandılar. ancak bu insanların göç hareketi daha yavaş kademeli geri çekilme tarzında ve uyumlu bir sekilde oldugundan nufus icine var olan dinsel kimlikleri yardımıyla hemen kaynasmıslar ve bugun beyaz türkler dedigimiz sayıları 5 milyona yaklaşan (tahmini bir rakam) zümrenin önemli bir kısmını olusturmuslardır. aynı şekilde oniki ada türkleri de buyuk cogunlukla giritlilerdir ancak yasadıkları yerde halen türk ya da musluman kimliği ile yaşamaktadırlar insanların her fırsatta tek suçlu olarak gördüğü devlet siyaseti ve tarih yazımına, propogandasına hiç bir zaman dahil olmamışlardır, osmanlıdan sonra önce italya sonra da yunanistan hakimiyetinde yaşamışlardır. okulda turkçe egıtım almayanları hariç pek iyi turkçe konusamazlar ancak yine de onları oniki ada türkleri diye isimlendiriyoruz.

    giritlili müslümanların özellikle dayanışma içine girmesi ana dillerini terk etmekte zorlanmalarının nedenı bu zamansız ve ani zorunlu göç hareketidir. düşünün, bir adadan tamamen diline bile yabancı olduğunuz bir cografyaya ve iklime mutfaktaki yemegini bırakarak (abartı yok bu konuda lavanta lavanta adlı kitabı öneririm yemeğini mutfakta bırakanları anlatmıs) apar topar gelmek. buna karşılık mübadil olmayan girit savaşı sonrası adayı terk eden (1800 lerin sonundan itibaren) halk daha kademeli entegre oldugundan diger gırıtlilerin aksine dağınık bir yerlesim ve daha hızlı bir entegrasyon göstermistir. kısacası iki türlü giritli var diyebilirim mübadiller ve mübadeleden çok once kendi imkanları ile gelenler. birinci gurup kendilerini daha cok giritli diye tanımlarken ikinci gurup giritli musluman turk tanımlarının hepsını esıt derecede benımseyebilir.

    asimilasyon hikayesine gelince bence oldukça mantıksızdır zira bir ümmetten ulus devlet yaratma sorunu vardı ve o dönem cumhuriyetinin elinde ulus olmak için bir hayli karmasık bir yapı bulunuyordu. sadece giritliler değil bir cok göçmen türkçe bilmiyordu ancak bunlardan daha yeni savastıgımız düşmanın dilini konusanlar biraz göze batıyordu. ulusun olmadıgı yerde birligi din sagyalacagı ıcın dini degıl ikinci plana itmek din devletini guclendırmek gerekır ki su anda insanların elinde bulunan bir avuc ozgurlüğü o zamanlar o karakollarda gecirilen bırkac gune kimse değişmek istemez sanırım. bu bir gecıs süreci idi ve başka sihirli bir formul yoktu bin yıllık bir duzeni ya devam ettırecek halife olan padisahın ya da ailesinin kulu kölesi olunacak ya da bir millet olunacaktı. ana dil gerekliydi ve bu gerçekleştirildi. devrim çok mu başarılı oldu? tartışılır evet bazen insan hakları da çiğnendi. ama inanıyorum ki devrim hiç olmasaydı şu anda elimizde tuttugumuz ama begenmedığımız seyler bile bize hayal olacaktı. demagoji mi ? ajitasyon mu ? varsa insanların sihirli bir formulu üzülürüz neden uygulanmadı diye ama su anda elimizdeki en geçerli veri bu. kısacası ülkede insanlara turkce ogretecek kaynak yokken herkese ayrı ayrı ana dil ogretmek bunu ulkenın her yerıne yaymak devletimiz muthis liberal vur patlasın cal oynasın havasında bir yapıda olsa da eldeki sınırlı imkanlar ve genç ama yoksul turkiye cumhuriyeti göz önüne alındığında pek de mumkun degildi. fransa bunu yaptı, o emperyalist büyük devlet dünyayı sömüren teknolojide o zaman için bizim çok ilerimizde olan, ama fransızcayı öğretmek için yaptı ve yerel diller yok oldu. bırakın yerel dilleri yaşatmayı türkiye insanına türkçe okuma yazmayı yeni yeni tam olarak öğretebiliyor. dili öğretmek onu yaymak aile buyuklerinin işidir eğer devlet onların da dili ogretmesıne mani olursa bu asimilasyondur. bulgaristanda yapılmıştır ev ev denetlenmiştir, sovyetlerde yapılmıştır bakın bugun kazaklar kazakçayı yeni yeni öğreniyor azerilerin yazarları edebiyatcıları müzisyenleri stalin kasabının kıyımından geçmiş. her halukarda giritliler ucuncu dorduncu nesil aradan 100 sene geçince turkce konusacaktı ama rumca konusulmuyorsa bu buyuklerimizin ayıbı devletin degıl bunu da devletten beklemek biz asimile olduk demek anlamsız. 1920 lerin devleti sandıgınızın aksine değil asimilasyon yapacak kendi dilini ogretecek kadar imkana bile sahip değildi.

    bir diğer safsata da giritli muslumanların çoğunun bektaşı olduğudur evet bektaşiler vardır ama azdır bir avuç bektaşiye butun girit mal edilemez. ömer ve osman ismi bal gibi de kullanılır ben böyle bir yasak olduğunu duymadım ailemde var hatta bende çocuklarıma bu yönde evlendiğimde eşimden bir talep olursa bu isimleri verebilirim.

    giritliler et yerler vejateryen değillerdir. her ot yemeğinin içine özellikle de kuzu eti koyarlar ayrıca kemik iliği ve dil çorbaları da meşhurdur (veya ben öyle sanıyorum). ayrıca balık ve deniz mahsülleri otla birlikte girit mutfağının temel besinidir ara sıra salyangoz bile yenir hemde bildiğimiz müslüman mahallesinde. giritli muslumanların ve rumların mutfağı biraz farkldıır haliyle domuz eti muslumanlar tarafından yenmez ve şarap çok daha az tüketilir (rumlara nazaran ama rumlara göre herkes daha az şarap içer orası ayrı).

    giritliler anaerkil aile yapısında değildirler. demokratik bir aile yapısı vardır kadınların söz hakkı vardır ama babaya saygı ve babaya hürmet ön plandadır aile reisi kesinlikle babadır ama annenin sözü geleneksel bir anadolu ailesine göre bir hayli fazla geçer.giritlilere nazaran misal doğu karadenizli kadınlar daha baskındır ailede daha çok sözleri geçer özellikle de trabzon kadınları. kadını bastırmak onu ezmek güçsüz erkeklerin işidir. misal bir örnek afrikada savaşçılıkları ile ünlü tuareg kabileleri bildiğimiz tam anlamıyla anaerkil aile yapısına sahiptirler. kadının fikrine değer vermek medeniyet göstergesi ise ki bence öyle giritli erkekler medenidirler ancak asla kılıbık değillerdir.

    giritliler genelde giritlilerle evlenir düşüncesi de yalnıştır ki ailemde iki taraflı giritli olan bir ben varım tanıdıklarımın çoğu da giritli ile evlenmedi. giritliler birbirini fazla beğenmez o yüzden giritli olarak değil ama fikirleri ya da dini inançları (özellikle eski nesiller) bazında organize olurlar. karadenizliler gibi meshur orgutlenme yeteneklerı yoktur hatta bu konuda olara göre oldukça yeteneksizdirler. ortalama bir trabzon ya da rize köy derneği bütün giritliler derneklerinin alayından fazla para toplar organize olur iş yapar oyun oynatır bağış toplar. ancak belirtmek isterim ki antalya ve mersin cıvarında birlikte yasayan giritlilerle bir temasım olmadı onların ozellikle de mubadele şokunun da etkisi ile daha birbirlerine bağlı yaşadıkları soylenıyor bu konuda yorum yapamıyorum ancak bu da bir nevi (züğürt tesellisi olarak) medeniyet göstergesi sayılabilir insanların hemşerilik esaslarını değil de manevi ya da fikri esasları benimsemesi. bu anlamda giritliler ne kadar medeni ya da hemşerici inanın bilemiyorum ancak benim yaşadığım yerlerdeki giritliler pek de o kadar birliktelik yanlısı değiller.

    giritli müslümanlar rum kelimesini birlikte anmak pek yerinde olmaz. ataları rumlardan zulüm görmüştür ve deyim yerindeyse paçayı zor kurtarmışlardır. aslında belki de yüzyıllar önce akraba olan insanlar birbirlerine düşman oldu ama bir şekilde oldu ve bunun önüne geçilemedi. mübadele olmasaydı da zaten adada kalan bir avuç insan şu anda büyük bir ihtimalle giritte olmayacaktı. yine aynı şekilde giritten gelen bir çok müslüman oradan ailelerinin kovulmasından dolayı içlerinde besledikleri öfkeyi anadoluda rumlarla sonuna kadar savaşarak ve daha da fazlasını yaparak çıkarmışlardır. meşhur sökeli (giritli) cafer de bunlardan bir tanesidir milli mücadeleye katılmış söke yöresinin milli kahramanlarındandır. rum daha once anlattıgım gibi dini bir tanımdır, doğu roma tebası olmayı ifade eder ve doğu romanın eski tebaları ortodoks hristiyanlardır. bu tanımı giritlilere karşı kullanmak çok sert bir tepkiyle karşılaşmanıza sebebiyet verir hatta yarı rum tabiri sık sık giritli çocukların kavga dövüşe girmelerine neden olur. bosnaklara sırp demek nasıl kötü ise giritlilere de rum denmez. etnisite sanıldıgı gibi ırka dayalı tek boyutlu bir kavram değildir dinamik ve cok boyutludur şekillenir ve değişebilir. ayrıca yenipazar ve civarındaki boşnakların halen türk kimliğini nasıl benımsedıgını gidin gozlerınızle gorun. tarıhsel anlamı sudur bosnadan uzakta musluman bir toprakta yasamayan, sırpların ülkesinde yasayan bosnakların kimliklerinin bosnak-turk olmasıdır hala maclarda sırplara karsı turk bayragı acarlar. yine kosova türklüğünün içinde büyük bir arnavut etkisi vardır. (oradaki türklerin hepsi arnavuttur anlamında değil) giritliler rum olsalardı şu anda giritte yaşıyor olurlardı. ayrıca aynı şekilde, ana dili turkce olan, rumca bilmeyen, karamanlılar rumdur cunku ortodoksturlar ve osmanlı belgelerınde rum olarak geçerler giritliler ise giritte türk-musluman genelde sadece müslüman, turkiyede giritlidir.

    andrew mango nun turkler adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim batılıların avrupa topraklarında yaşayan butun osmanlı ahalisine nasıl türk dedıgı ve turk ulusunun bu insanlar tarafından meydana getırıldıgını anlatır.bu tanım daha sonra ulus devlet oluşturmak isteyenlerın ekmeğine yağ sürmüştür ve işin aslı bizim karnımız da uzun süre o ekmekten doymuştur.neden bu detaylara giriyorum? aslında giritlilerin durumunun özel ve onlara özgü bir şey olmadığını anlatmak için. ister inanın ister sacma bulun ama benim şahsi fikrim türkiyede kimliğin ve kimlik siyasetinin kendine ozgu bir yapı ıcerdıgıdır nasıl azerilik orta asya ile cok guclu ve kesin baglar (hiç içermiyor anlamında değil) içermiyorsa, biraz şiilik biraz dil üzerine kuruluysa, türkiyedeki göçmenlerin de önemli bir kısmında boyledır. alt-üst kimlik burun kıvırsakta tek kelime ile reddedilecek bır sey degıl ancak cok dillendirmenin bir anlamı ve yararı yok. tarih dinamik bir kavram ve daha 1000 sene önce germence- latince karısımı bir dil konusan almanlarla yakın akraba frank kavimleri bugun ayrı bir millet. 400 yıl once sen bu dili konusuyordun hadi bakalım şimdi sen busun demek hem türklestirme hemde baska milletler lehile yapılsada mantıksızdır. bugun var olan bir cok millet 100 yıl sonra asimile olabilir belki giritliler de bu durumda olacaklar ama suç varsa kendilerindedir devlette degil. annenin yapamadıgını devletten beklemek biraz zor zira en temel devlet ailedir (evet durkheim'den alıntılar). girit türkleri tanımı devlet propogandasından ibaret degildir daha cumhuriyet var olmadan osmanlı türk kelimesini küfürle eş değer bir anlamda kullanırken, bu tanım batılılar tarafından yapılıyordu ve adada türkleri ve rumları gösteren bir çok belge-harita var. (türklüğün osmanlıdaki anlamı için bernard lewis modern türkiyenin doğuşu kitabının giriş bölümünü öneririm).

    onaylıyorum bu bilimsel bir gerçek, osmanlı orda ne şenlendirme yaptı ne de ordusunu oracıkta bıraktı. sadece ordusunun bazı ileri gelenlerine toprak verdi ve bir nevi adada çok küçük bir osmanlı burjuvazisi yarattı. birkaçyüz toprak ağasına bütün girit müslüman nufusu (100.000 e yakın olduğu düşünülen) mal edilemez bu doğru. ben çok buyuk bir ihtimalle o sonradan gelen bir avuç giritliden biriyim. bunu kendi soyumu(sadece baba tarafımı) arastırırken buldum. bu duruma cok mu sevındım hayır aslında kökenimin giritten olmasını umardım hatta daha çok isterdim. bu yüzden adada belki de aynı soyadından akraba bile bulabilirdim kendime diye ümitlendim bunu aradım işin garibi buldum da. soyadımın çok orijinal ve hiç giritliye benzememesi beni suphelendırdı. dedemin babası 1920-30 arası daha onceden soy ağacını çıkarmış açtım baktım ve buldum. daha sonra osmanlı kayıtları ile uyustugunu gordum. giritteki mezar kayıtlarından internetten baktım ve soy ağacı hiç yanılmıyor ikisi birbirini tutuyor. aile o kadar buyuk ki belki bugun yüzlerce hatta daha fazla üyesi var agacın dalları hic tanımadıgımız kaydı tutulmayan yerlere gıdıyor. sonuç mu ? karamandan filan gelmiyoruz, işin ilginç yanı bu karaman hikayesi anne tarafımdan dedemden duyduğumuz (1915 doğumlu) ona da dedeleri tarafından giritte anlatılan bir hikaye. buradan çıkan sonuç birçok insanın buralardan geldiğini dusunerek giritte yaşamış olması yani buna yürekten inanmış olmaları, devlet propogandasının çok öncesinde türklüğün önemsenmediği osmanlının döneminde var olan bir gerçekten bahsediyorum. bu bilimsel olarak hiç bir zaman kanıtlanmadı ama bir mit olarak hep varoldu. kısacası bilimsel araştırmalar etnik kimliği belirlemez kimlik öze dair var olan hissedilendir, kimlik ya da daha dar bir tanım dahi olsa etnisite, tam anlamıyla objektif bir kavram değildir. bir araştırma ile dün var olan kimlik bugün kaybolmaz, bu araştırmaların ortaya koyduğu genetik bağlardır. araştırmalar bazen çok önemlidir bazen de propoganda aracıdır ama her şekilde yaşadığımız dünyayı daha iyi kavrayabilmek için yapılması gerekir.

    kendime dönecek olursam, hiç kimsenin tahmin edemeyecegı alakasız, çok ama çok daha uzak bir yerden hemde adaya ilk gelenlerden 1640 larda fetih tam bitmeden önce benim genetik bağlarım olan bu insanlar resmoya ilk gelenlerden (resmonun fethi 1648). demekki bu konuda da bir peşin hukum verilmemeli. 500 sene önce yaşanılmış, sonradan araştırarak oradan geldiğimizi bulduğum bir yerle bağlılık hissetmiyorum bu belki de benim kimliğim içinde hiç önemli bir yer almıyor. sonuç olarak ben yine de giritliyim ama sadece de giritli değil biraz daha fazlası, giritliliği bir ırk ya da din kalıbına sokmuyorum ne de türklüğü. insanlar nerelisin dedıgınde hep resmoluyum derim izmir dediğim çok nadirdir o da resmoyu anlayamayacak kadar cahil olanlara. hem müslüman hem türk hem giritli yada zaman zaman içlerinden sadece bir tanesi olabilirim. ama isteyen olmayabilir de bugunkü jenerasyonlar kimliklerini baska yerlerde gorebilirler köklerini arayabilirler bu dogaldır. dedelerimize gelince herseyden once muslumandırlar ve bizim ulus devlet felsefemizin uzagındadırlar. ikinci jenerasyon ekmeğini aradı ve yer turmaya baktı biz ise artık buranın insanıyız hemde bildigimiz ülkenın kurucu unsurlarından artık yerlestık ve duygusal bir şekilde köklerimizi arıyoruz.

    dürüstçe söyliyim bende aslımı inkar edemem o kadar alçalmadım ama hiç bir zamanda aslımı kanımda ya da genetık baglarımda aramam. benim aslım beni doyuran, fikirlerimi temsil eden ya da edebilecek olan, beni koruyan, benim dedelerimin onların babalarının (en fazla birkaç nesil kadar yakınımda olan insanların) yasadıgı ugruna gerektiğinde savastıgı bana anlatılanların sebeplerini ve sonuçlarını belirleyen yerdedır. yüzlerini gormedıgım 500 sene onceki insanlardan (japonyadan da ugandadan da gelseler) kendime bir pay çıkarmam ama duyduklarımı ve öğrendiklerimi kendi kimliğim içine katabilirim. benım aslımın oldugu yerde belkı torunlarımın aslı olmayacaktır belki turkiye degısecek ve onlar baska yerlere vatanım dıyecekler onların torunlarının asılları orada olacak yıllar gectıkce oranın insanı olacaklar bunu kimse bilemez. kısacası ırk üzerinden kimlik belirlemek bence saçma bu özümü inkar etmek ise bundan da rahatsız olmuyorum.

    yalnız belirtmeliyim ki kendi durumumu tanımlarken sadece ve sadece giritli kelimesini kullanamam. her ne kadar osmanlıcılık ve osmanlıyı diriltme gibi fikirler bana anlamsız gelsede bugün burada olmam ailemin yaşadıkları geçmişim ve beni ben yapan tarih osmanlı ile ilintili. osmanlı olmasaydı ben çok farklı bir insan olacaktım iyi ya da kötü anlamında değil ama farklı. her şeyden önce kendime öz ya da kimlik belirlerken osmanlıyı es geçemem, beni ve benimle aynı kaderi paylaşanları ve o kimlikten dolayı bugün burada olanları tanımlamak sadece giritli demek kadar basit değil ve bu yüzden özüm dediğim şeyi nereden itibaren alacağım bana kalmış bu benim kimliğim ise bunun içinde adadaki türk-rum ayrımının hangi temele hangi nedene dayanırsa dayansın, önemli bir yeri var. özünüz sizi siz yapan şey ise ben kendi etnik varlığımı (genetik değil) bu noktada görüyorum ama bu tamamen benim düşüncem.

    bu yazıda kısaca kendimi anlattım benim gibi dusunenlerin var oldugunu ve benim gibi dusunmeyenlerinde olduğunu pek tabi biliyorum. yalan yalnış saçma sapan ya da faşist diyebilirsiniz ancak giritliler biraz da böyledir en çok birbirleri ile anlaşamazlar ve birbirlerini beğenmezler.
  • ot pişirme konusunda kendisini aşmış insanlardır. bu nedenle özellikle ege bölgesinde pazarlarda turpotundan börülceye, arapsaçından ısırgana ne ararsan bulunabilirken, istanbul pazarcıları arapsaçı sorduğunuzda "hö, o ne" tepkisi vermektedirler.

    (bkz: girit mutfağı)
  • londra swan pub bahçesinde karsilasti iki giritli. ikisi de birbirinin giritli olduğunu bilmeden. oturacak yer bulamayan sagına soluna bakinirken digeri yanımız boş oturabilirsiniz der ingilizce. masada ne varsa buyur eder, biraları şerefe kaldırır iki giritli ve sevgililileri. tam gevur memlekette bu ne samimiyet diye düşünürken turk olan akıl edip sorar :

    - where are you from?
    - crete

    öyle desene be hemşerim

    - me too anam babam me too. kan çekti bize de bekleriz mutlaka
  • zeytinyağını adeta içen, otla harikalar yaratan, kadınlara verdikleri değer sebebiyle anakara türkleri tarafından sıklıkla kılıbıklıkla suçlanan bu nedenle kendilerine kız verilmesi tavsiye edilen ama aynı sebeple kendilerinden aman ha kız almayın denen , güzel içen güzel dağıtan, çoğu renkli gözlü, dünyanın en uzun yaşayan topluluklarından biri olan, çoğu mübadeleden önce 1908'de adanın elden çıkması ile izmir başta olmak üzere egey göç eden insanların ortak adı.
  • yavaş yavaş yok aslında tam giritli bahçe zamanı gelen kabak çiceği dolması ve radikası için kelimelerin kifayetsiz kaldığı mekan.
    http://www.giritlirestoran.com/mekan_bahce.asp
  • bu günlerde pek de fazla kalmadı çünkü son nesil artık ege nufusunun içinde iyice kaynaştı bir nevi genetik soframıza tuz biber oldu. ben varım evet hem anne hem baba benden baskaları da vardır eminim genelleme yapmadım. ailemden ve büyüklerimden gördüğüm ve giritlilerle ilgili övünerek bahsedeceği en önemli şey ise kalplerindeki çoşkudur. eğlenmesini de yas tutmasını da çok iyi bilmeleridir vefalı olmalarıdır buna karşın geçmişte çok cefa çekmiş olmalarıdır. 80 lik ihtiyar ninelerin rakı içebildiği sonrada size sövebildiği, sırf ölen kocasının yası için hayatının sonuna kadar da siyah giyinebildiği ender kültürlerdendir. giritli olmak güzeldir yemeğin iyisini ve sağlıklısını yemektir.

    mübadele ile gelenlere zamanıyla çok kıyak yerler verildiğinden ve çalışkan olan bu insanar tarafından topraklar güzel işlendiğinden dolayı giritliler genelde varlıklı , hali vakti yerinde ve iyi eğitimli insanlardır. bir kısmı iç anadoluya yerleştirilmiş ama buradaki muhafazakar yapıda fazla yasayamayacaklarını anlayıp topraklarını kaybetmek pahasına ege'ye göç etmiştir. sanılanın aksine ana erkil değil babanın sözünün geçtiği bir aile yapısına sahiptirler. ancak giritli kadınları sözünü sakınmayan hakimiyete meyilli ve inatçıdırlar , bu da giritliden kız alınmaz damat alınır sözünü beraberinde getirmiştir. ailelerde genelde demokratik bir yapı vardır ve eğitime çok önem verilir okumayan ya da okumak istemeyene de ender rastlanılır. giritlilerle ilgili diğer bir efsane de sadece ot yemeleridir. evet ot girit mutfağında çok önemli bir yer tutar ama kuzu eti olmadan öksüz kalır. girit mutfağında et de balık da vardır ancak ot ile beraber harmanlanır. ot yemeyen giritli fotograf cekmeyen japona benzer.

    sonuç olarak zor şartlarda türkiye'ye gelmiş olsalar da bu şanslarını iyi kullanmışlar ve bu güne kadar vatanlarına sevgi ve baglılıklarını hiç eksik etmemişlerdir. bugün ya da yarın, belki de her giritlinin aklındadır , bir gün gidip görmek atalarının memleketini...........
hesabın var mı? giriş yap