• resimleriyle açıklamaya çalıştığı metafizik evrene ilişkin düşüncelerine hayran olduğum dahiyane sürrealist ressam. kafamdaki deli sorulara da derman olmuştur kendisi. hayattaki deneyimlerimize somut diyebilir miyiz? duygular tezahür edebilir mi? gözlemlenebilir evrenin ötesinde ne var? işte tüm bu sorulara ilişkin de chirico 20.yy'ın başlarında pittura metafisica dediğimiz yani metafizik resim'in ilk örneklerini çizdiğinde, bunlar onun yüzleşmeye çalıştığı sorulardan bazılarıydı diyebiliriz.

    çağdaşlarının çoğu gibi, de chirico da batı toplumunun özellikle 20.yy ile beraber durdurulamaz biçimde dönüştüğünün farkındaydı. farklı olan ne yaptı derseniz değişen dünyanın nesnel olarak tabir edeceğimiz temsillerini resmetmek yerine, o zamanın içinde yaşayanların duygularını ifade etmeye çalışmayı seçmiştir. resimlerinde bu duyguyu gerçekten hissedebiliyorum.

    insanoğlunun en güçlü duygusu bence bilinmeyene olan merakıdır. buna metafizik ya da başka ne derseniz deyin bu bilinmeyene olan ilgi hep canlı kalacaktır. işte de chirico'da insanların bilinmeyenle karşı karşıya kaldıklarında, o mistik, gizemli ve aşırılık duygularıyla nasıl tatmin olduklarına hayran kalmıştır. baktığımızda zaman gerçekten su gibi geçiyor ve tarih, adeta gözü dönmüş bir gelecek tarafından hızla yutuluyor ki, de chirico bu yaşanan kaosta görülemeyeni resimlerinde canlandırmak istemiştir. bunu gerçekten hakkını vererek yapmıştır.

    tabii burada bir sorun var ki görünmeyenin nasıl görselleştireceği meselesidir. de chirico özellikle 19.yy sembolistlerinin çalışmalarından esinlenerek, kendini gerçeğin yükünden kurtarmaya çalışmıştır. sembolizmin ve tekinsizliğin soyutsuzluğunda kendini bulmuştur. 1911'de yaptığı otoportresinin arkasına yazdığı gibi, ''gizem değilse neyi seveceğim?'' bu cümlesinden düşüncelerine direkt bağlanabilirsiniz.

    aslında de chirico'nun yapmak istediği şeyi anlamlandırmak için konuyu biraz daha açmamız gerekiyor. bu adam sembolizmden besleniyor haliyle oradan devam edelim.

    fransızların fin de siecle diye bir tabiri vardır. belirli bir dönemin sonunu ifade etmek için kullanırlar. hani bizden örnek vermek gerekirse 90'ların sonu ile beraber türk müziğinin bence sonu gelmiştir. sürekli bunun nostaljisini yaparız ki çağın sonu dediğimiz zamanda yaşamanın nasıl bir his olduğunu çok az kişi bilir. öyle herkese anlatamazsın.

    bugün dünya o kadar kalabalıklaştı ki ve her şey o kadar hızlı değişiyor ki dünyanın bir yerinde her gün bir devrin sonu geliyor zaten. muhtemelen, insan uygarlığının ortak bir fin de siecle yaşadığı son zaman 19.yy'ın sonuydu diyebiliriz. sanayide, teknolojide, savaşta, gıda üretiminde, tıpta, ulaşımda, iletişimde, bilimde, eğitimde ve kültürde eşi görülmemiş gelişmelerin aynı anda gerçekleştiği bir dönemdi de ondan.

    aynı anda o kadar çok radikal değişiklik meydana geliyordu ki, insanlığı kendi algısından kopardı. gelecek, geçmişi eskimiş gibi gösterdi ve bu da insanların kendilerini, birbirlerini ve fiziksel dünyayı görme biçimini temelden değiştirdi. bakın bu hafife alınacak bir durum da değil. bu olgular bizleri acımasızlaştırdı ve günümüzün sosyal sorunlarının da temellerini atmıştır.

    işte bu küresel fin de siecle'a kadar geçen on yıllar boyunca , çoğu insanın genel ruh hali tahmin edersiniz ki iyi değildi. insanlar karamsar ve korkmuşlardı. bu aşırı duygular, sembolist sanat olarak bilinen kültürel bir hareket şeklinde tezahür etti. özellikle sembolist resimler tam da bu anlattığımız karamsar ve aşırı bakış açılarını temsil eder.

    peki de chirico, o gizemli resimleriyle neyi aktarmaya çalışıyordu? sorusu sorulabilir. izole edilmiş heykeller, resmin bir kısmını gizleyen karanlık perdeler, arkaları dönük figürler, gölge ve ışık arasındaki keskin farklar. bunlar, geçmişten gelen mistik sırlarla, kalıntılar ve gizemlerle dolu bir dünyanın görüntüleridir.

    bilinmeyen endişelerle dolu özel anların görüntüleridir. işte bu resimleri zengin bir şekilde semboliktir. bir şeyleri açıklığa kavuşturmaya çalışmak yerine, gerçekleri bir şekilde soyutlayarak, bizlere vereceği mesajı bulanıklaştırır. bunu çok samimi söylüyorum, resimlerine baktığınız zaman resmin içeriği içinde bulunduğunuz ruh haliniz dışında kesinlikle yorumlanamazdır. mantık çalışmaz anlayacağınız.

    özetle de chirico resimleriyle geçmişi geleceğe yem etmez. her zaman geçmişten parçalar bulursunuz. yıllar geçtikçe, görüntülerinin anlamlarını daha da karıştıran ve onların karamsarlık ve melankoli duygularını artıran ek soyut semboller ekler. her zaman uzakta olan, geçerken her zaman küçük dumanlar çıkartan bir trenin görüntüsünü ekler ki sanki o anda oradasınızdır ve o trenin geçiş anı bulunduğunuz andır. sonra, manzaraya tek başına bakan kuleler vardır resimlerinde, bu görüntüler rüyalar gibi esrarengizdir. sanki bir yerlerden tanıdık gelir size ama bir o kadar da yabancıdır.
  • tristan tzara ve ahmet hamdi tanpınar ile de chirico'nun resimleri arasında bağlantı kuran çok beğendiğim bir yazı:

    "zaman, de chirico’nun resimlerinde nesneler arasındaki ilişkiyi kurmak bir kenara resimleri düşle dolduran bir işlev de edinir."

    nesneler rüya gördüğünde: giorgio de chirico
  • yves tanguy, chrico'nun bir tablosunu gördüğünde çok etkilendiğini ve o güne kadar eline resim fırçası almamış olmasına rağmen resme başlamaya karar verdiğini anlatır. resimlerinin isimleri onun melankolik durumunu ve yalnızlığını açığa vurur: bir şairin öğleden sonra melankolisi, güzel bir öğleden sonra melankolisi, bir sokağın gizemi ve melankolisi gibi. etkilediği ressamlar arasında salvador dali, rene magritte de vardır. chirico, 1925'te fiziköteci hebdomeros adlı bir roman yayımladı. özyaşamöyküsünü yazarak alaycı bir dille eski arkadaşlarını eleştirdi.
  • "salvador dali'nin kendine örnek aldigi sanatci" olma özelligi vardir. yunan asilli olmasina ragmen italyan sürrealizminin öncüsüdür.
  • 1888'de yunanistan'da doğan italyan asıllı sanatçı, sanat eğitimine atina'da başlamış, floransa'da devam etmiş, daha sonra kendini nietzsche ve schopenhauer'in felsefi dünyasına derinlemesine kaptırdığı münih güzel sanatlar akademisi'ne katılmıştır.
    mystery and melancholy of a street, 1914

    salvador dali, rené magritte ve max ernst gibi daha sonraki sürrealistleri güçlü bir şekilde etkileyen "scuola metafisica sanat hareketi"ni kurmuş, metafizik sanatı sadece ressamlara değil, müzisyenlere ve yazarlara da ilham vermiştir.
    the uncertainty of the poet, 1913

    scuola metafisica, sanatçının seyahatleri sırasında gözlemlediği çevredeki metafizik güzelliğe olan hayranlığından kaynaklanan bir kavram olan metafizik sanatla ilgiliydi. giorgio de chirico'nun gerçeküstü fikirleri, son derece keskin kontrastlar ve kafa karıştırıcı başlıklarla geniş bir mistik resim koleksiyonunun yaratılmasına yol açtı.
    the nostalgia of the infinite, 1913

    sanatçı, birinci dünya savaşı'nın ardından, geleneksel resim stillerine olan hayranlığıyla bir dizi neo-barok eser yaratsa da asla metafizik resimlerinin yerini tutmadı.
    the song of love, 1914
  • filozofun zaferi adlı çalışması ile modernizmin zaman ve mekan temalarını belirtik biçimde ele almıştır.
  • orada olmak istenen resimler yapan kişi. kişisel manada en yalın tanım bu olabilir sanırım.

    yaş aldıkça çocukluk ve gençlik gözlemleri, hisleri unutuluyor, bazı nostalji, eskiye özlem denilen şeyler insanları çeşitli şekillerde bu hisleri hatırlaması ile alakalı. mesela bir renk, müzik, koku beyinde eskiden kalan bir hatırayı uyandırıyor, o hisleri geri veriyor. de chirico resimlerinin bende uyandırdığı his bu. bitmek bilmeyen uzun yaz günleri tam tepede parlayan güneşte aşırı parlak sokaklar, binalar. basitliğine rağmen renk seçimi özellikle sarı ve beyaz içine çekiyor, hatalı perspektifler rahatsız etmiyor. öyle top sakallı, fularlı eleştirmenlere gerek yok, sizde uyardığı bir his varsa bir zeytin çekirdeği resmi bile sanat eseri sayılabilir.

    orada olmak istenen derken ayrıca şöyle bir oyun/deneyim buldum;

    https://gigoiastudios.itch.io/surrealista

    de chirico resimlerinde gezmek isteyenler için mükemmel bir deneyim. bu oldukça basit ama fikir güzel. bunun gibi ama yüksek çözünürlüklü ve tamamı 3d olarak yapılmış hieronymus bosch, caspar david friedrich, william turner tablolarında dolaşmak çok güzel olabilirdi...
  • fabio benzi küratörlüğünde pera'da eserleri sergilenecek olan müthiş ressam.
    magritte'e olan hayranlığımı ve bakışımı neredeyse kökten değiştiren ve ardın ardında olma özelliğini derinden hisseden ve hissettiren sanatçı/filozof.

    not: ilgilenenler için bugün saat 18.30'da pera'da serginin küratörü fabio benzi ile söyleşi var.
  • yaratı sürecinin, sanatçı için olağanüstü olduğuna inanan yunan asıllı italyan ressam. çalışmalarında birbirinden yabancıl ögeleri bir arada kullanıp düşsel kompozisyonlar yaratarak ebedi bir sanat eserinin, insanın tüm sınırlarından arınmış olması gerektiğini düşünür. kendisine göre sanat geleneksel düşüncelerden, popüler simgelerden kurtulmuş olması gerekir. bazen hiçbir konusu olmayan ve mantığa sığmayan bir görüntü veya nesne dahi, gündelik yaşamda duyularımızla algıladığımız veya aldatıcı olabilecek imgeleri, aklın ve bilincin baskıcı boyunduruğundan kurtarabilir ve izleyiciyi alışılagelmişin ötesinde bir görsellikle sarsabilir.

    sanatçının roma’nın tam merkezinde yer alan palazzetto dei borgognoni'de bir evi ve atölyesi bulunuyor. mekan, dışarıdan hiçbir şekilde görünmüyor ve sanatçının ölümünden sonra eşinin kurduğu vakıf aracılığıyla müzeye dönüştürülmüş. randevu ile gidilen müzede signora federica polenta karşılıyor ve turu bizzat kendisi düzenliyor.

    edit: imla
  • metafizik resim akımının öncüsü.
hesabın var mı? giriş yap