• tarih 17 mayıs 2000. penaltılar atılıyor, evde tv başında maç izleyen cemaat çıldırmak üzere, ben cimbomlu olmadığım için biraz daha sakinim, milleti de sakinleştirmeye çalışıyorum, ama artık ben de son demlerdeyim, gittim gideceğim..levent özçelik, dördüncü penaltıcıyı anons ediyor:

    - popescu geliyor..

    ilk penaltıyı, hem ergün'ün buz gibi soğukkanlılığı, hem de ilk olduğu için ölçülü bir heyecanla, ikinci penaltıyı "ulan bu kazma kaçırır şimdi, yok muydu başka adam.." çığlıkları arasında gözlerini kapatarak, üçüncüyü "lan bu herif de çok güveniyor kendine, bi salaklık yapmasın.." diyerek diken üstünde, tırnaklarını kemirerek izleyen ev halkı, popescu lafını duyunca birden duruluyor, kimisi daha penaltı atılmadan kutlamalara başlıyor, kimisi de, sanki adam bir formalite penaltısı atacakmış gibi rahat, bir an önce penaltının atılmasını beklemeye koyuluyor. eminim, o anda, sadece bizim cemaat değil, stadyumda ya da tvde maçı izleyen herkes, bu arada arsenal'li futbolcular ve kaleci de, topa doğru gelen adamı görünce aynı şeyi düşünmüşlerdi: "buraya kadar, bu iş bitti." nitekim popescu penaltı noktasına geliyor ve tıpkı futbolu gibi, gösterişe kaçmayan ama garantili, sonuç alıcı bir vuruş yapıyor, kaleci köşeyi tahmin ediyor ama nafile. iş bitiyor.

    eğer futbol tanrısı diye bir şey varsa, bu maçtaki olayları, özellikle hagi'nin saçma sapan bir şekilde kendini attırmasını ve son penaltı onurunun popescu'ya bahşedilmesini, futbol tanrısının bu, oynadığı mevki itibarıyla asla büyük bir yıldız muamelesi görmemiş -mevkisinde dünyanın en iyilerinden olsa da-, hep geri planda kalmış ama bundan asla şikayet etmemiş futbol emekçisine görkemli bir jesti olarak almamak için bir neden yok.

    popescu, oynadığı takıma değer katan nadir futbolculardandı. bir takımda bu tür futbolcuların varlığı, hem diğer oyunculara hem de taraftara güven aşılar. herkes bilir ki, en müşkül durumda, en kötü günde bile çıkıp duruma el koyacak, takımı toparlayacak, oynanan oyunu futbola benzetecek, yüreklere su serpecek birisi vardır. o yüzden zor bulunur adamlardır. galatasaray'dan giderken kendisine en ufak bir veda töreni yapılmaması, en bir aristokrat, en bir kadirşinas takımımızın halini gösteren iyi bir örnektir. bugün, cimbom'u geçelim bir kalem, en iyi takım olan fener'in hala bir popescu'su yok, eğer bir mucize olur ve fener uefa finaline çıkar, iş de penaltılara kalırsa, o son penaltıda millete o güveni verecek bir popescu yok, hatta bir ergün dahi yok, belki appiah.

    küçük maçlarda coşup büyük maçlarda kaybolan adamlardan değildi, büyük küçük demeden her maçta kalitesini sahaya koyan, kendi futbol çapının asla aşağısına düşmeyen bir topçuydu popescu; gerektiğinde "orada olmayan adam"ların aksine her daim "orada olan adam".
  • vakti zamanında dubai'de iken fenerbahçeli bır taraftardan hayatında aldığı en güzel övgü ve iltifatı almış. kendisi, dubai'de bır restaurantta yaşadığı o olayı söyle anlatıyor: "restoranda arkamda birilerinin türkce konuştuğunu duydum ve o kişiyle göz göze gelip gülümsedim. aksam yemekte masamda bır sampanya vardı. garson sampanyanin parasinin ödendiğini söyledi. ben de kabul etmeyip ödemek istedim; fakat o anda turk olan o kisi, bana seslendi ve ' ben fenerbahçe taraftariyim ve galatasaray'ı sevmem; ama turk futboluna yaptığınız katkıdan dolayı teşekkür ediyor ve sen seviyorum. bu şişeyi de ülkeme yaptığınız hizmetler icin kabul edin' dedi."

    kaynak: ht spor
  • oynadığı takımlarda yeni gelen yabancı oyuncuların uyum sorunu yaşamaması için, oda arkadaşı olarak atanması gibi ilginç bir özelliği vardı.

    nedeni de şuydu :

    ingilizce, fransızca, ispanyolca, katalanca, italyanca, türkçe, romence, flamanca, (doğal olarak hollandaca) biliyordu.

    galatasaray'a geldiğinde türkçe'yi de çok kısa zamanda çözdü. ilk öğrendiği kelimeler diğer yabancı futbolcularda da olduğu gibi orospu ve çocuğuydu.

    çok dil bilmesinden ötürü de, özellikle galatasaray'ın uefa kupasını aldığı sezon, kaptan bülent sadece türkçe, onu da tükürük saçarak konuşabildiği için, yabancı hakemle iletişime popescu geçiyordu.

    böyle de bir işe yarıyordu, çok dil bilmesi. eee, diplomat gibi adam.
  • galatasaray'dan yollanmasının sebebi, sanılanın aksine iş göremez duruma gelmesi değil, parasızlıktı.

    o zamanlar lucescu'nun ilk sezonunda 9 ay boyunca kimseye para ödenmemişti. bu yüzden de, belli bir tutarın üzerinde para alan futbolcular çağırılarak, aldıkları paralardan indirim yapmaları, indirim yapmazlarsa da kendilerine kulüp bulmaları istenmişti.

    o dönemde hatırlatmak gerekir ki, galatasaray deplasmana gitmekte bile zorluk çekiyordu. lucescu "takımları inceleyecek kasetleri sağlayamıyoruz" diyordu. hatta lucescu ilk senesinde hiç para almadan takımda çalışmıştı.

    tuhaf olan son 4 senenin şampiyonu ve son uefa kupasının sahibi bunları yaşarken, son 4 yılda hiçbir şeyin sahibi olmuş fenerbahçe 9'ar milyon dolar ücretle revivo ve rapaiç, 5 milyon ücretle mirkoviç transfer etmişti.

    hatta o fenerbahçe, kadrosunda vazgeçilmez olmayan lazetiç'in bonservisine israil'den 8 milyon dolar teklif edildiğinde, "bizim paraya ihtiyacımız yok" diyebileceği bir bütçeye sahipti.

    galatasaray sonraki sezon popescu'nun yerine emre aşık'ı değerlendirmiş, lecce'ye giden popescu da ismine hürmeten stoperde 10 numara giymişti.

    popescu'nun aldığı ücret : 1.5 milyon dolar
    galatasaray'ca teklif edilen : 750.000'di.
  • efenim, kendisi 22 ekim 2009 galatasaray dinamo bükreş maçında galatasaray'ı tutacağını açıklayarak vatandaşlarını oldukça kızdırmış. ayrıca demiş ki; “dinamo’da da oynadım ama galatasaray ile karşılaştırılamaz bile. en zor günleri ise dinamo’da yaşadım. bu yüzden beni ilgilendirmiyorlar”.

    şahsen söylediklerine ziyadesi ile mutlu oldum ama ne bileyim bizim basına da güvenim var desem yalan. gene de sağol 10'un kayınçosu, sevdiğimiz insan popescu... o son penaltı ile bizim için unutulmazsın.
  • steaua bucuresti'nin ceza almamasında gayet net payı olan adamdır. zira kendisi disiplin kurulu komitesinde üye olan biridir. ve daha önce uefa tarafından ceza almasına rağmen bu kurula seçilmiş kişidir. savunduğunuz kişilerin kim olduğunu araştırıp konuşun ki sonra pişman olmayın.
  • türk telekom arena'yı elinde plaketle selamlayan şahıs. kendisine verilen plaketin üzerinde kocaman bir türk telekom logosu var. plaketi alırken etrafını türk telekom t-shirtleri olan çocuklar sardı. böylece basın mensuplarına güzel reklam verdik.

    bir plaketi sponsorsuz veremiyorsanız vermeyin amına koyim.
  • 2000 yılındaki final maçında;
    koyu fenerbahçeli babası ile kavgalı olup konuşmayan, hasta beşiktaşlı bedenime sevinç çığlığı attırıp kucaklaştırarak barış elçisi olmuş eski futbol yıldızı.
  • 1986 yılında craiova formasıyla ali sami yen 1991 yılında da psv forması ile inönü stadyumuna çıkmıştır.
  • galatasaray'a gelmeden birkaç ay evvel, üst üste iki kez iki ayrı milli maçta makedonya ve liechtenstein'a karşı hat-trick yapmışlığı vardır. ki o grup elemelerinde attığı 8 golle bir savunma oyuncusu için acayip bir rakama imza atmıştır.
    dahası; hem la liga, hem premier league, hem serie a, hem de bundesliga'da gol atmış nadir oyunculardandır.
hesabın var mı? giriş yap