• esas planim "isa carmiha goturulurken cabuk olun diye bagiran yahudi" diye bir baslik acmakti lakin 50 karakter sinirina takildik. hikayeye gore su anda dunyamizda yasi 2004+ olan bir yahudi arkadas yasamaktadir. oyle ki, hz isa gerilmek icin carmiha dogru tasinirken kalabalik icinden bir vatandas "cabuk olun! biraz daha hizli!" diye hoykurmustur. bunun uzerine de isa, "ben gidiyorum, ama ben donene kadar sen burada kalacaksin" diye buyurmustur. bu hikayeyi aktaran sahsin muradi soyledir: bazi "kahraman"lar erip, arsa, semaya yukselirler bazilari da olumsuzluk gibi bir cezaya carptirirlar.

    bir de tam isa carmiha gerilirken oten horoz'un hikayesi var onu da baska bir sefere insallah-u teala.

    bu hikayeyi anlatan ilk sahsin ismi werner zirus imis.
    bendenizin okudugu kaynagin ismi ise the hero with a thousand faces yazari joseph campbell
  • ana brittanica'da lanetli yahudi olarak geçer.

    gustave dorenin kendisini gösteren bir eseri için,

    http://www.jrbooksonline.com/wandering_jew_40p.jpg
  • çarmıha gerilmek üzere götürülen isa'yla alay ettiği için onun tekrar dirilişine kadar lanetlenip başıboş dolaşmaya mahkum edilen kişi. bazen bir tüccar ya da ayakkabıcı olduğu da söylenir. ayrıca ahasuerus ismi ile de geçer. demi moore'un oynadığı the seventh sign isimli filmde de father lucci karakteri olarak gözükür.
  • georges moustaki'nin de, le métèque'de

    "avec ma gueule de métèque,
    de juif errant, de pâtre grec
    et mes cheveux aux quatre vents"

    diyerek bahsettiği adam.
  • o.henry'nin bununla ilgili "huzursuzlar kapısı" diye bir öyküsü vardır. gezgin yahudi'nin adı michob ader'dir. mahalledeki kunduracı mike o'bader ise, "çünkü zavallı isa'nın eşikte idnlenmesine izin vermedim" diye hüngür hüngür ağlamaktadır.
  • şöyle demiştir;

    ''biz aslında ikizler gibiyiz. yüzlerimiz ellerimiz dizlerimiz aynı olmasa da benzeyişimiz yürüdüğümüzde açığa çıkar. herkes kendi yüzünü kendisi çizer, avcunu değil. kader mi? o sadece bir körün bir kağıdın üzerine kendini çizdiğini zannetmesidir. ben yürüdükçe azaldım. zannediyordum ki lanetlenmişim. aslında belleğim lanetlenmiş sadece. kalıbım kırıldı bir testi gibi ve yere saçıldı. parçalarımı toplayamadan dağıldım ve gördüm. açıklıyorum; beni lanetleyen birisi değildi. elmayı ben de yedim. aslında doğup yaşaması gerekenler erken öldüğünde, büyük varlığın planları ters gittiğinde ben devreye girerim. onların yapamadıklarını ben yaparım. onları bir vazoyu kıracaklarsa ve kıramamışlarsa yokluklarından, gidip o vazoyu ben kırarım. ben ve arkadaşlarım. onları önceleri tanımıyordum. yüzbinlerce yıl diye ölçüyorsunuz siz, ben ölçme ihtiyacı bile duymuyorum artık. kim olduğumu anlayanlar söylenip durdular, uydurdular kendilerine göre, kendi inançlarına göre ve daha da kötüsü kendi işlerine göre. onları kucakladım ve öldürdüm ama onların anlattıkları beni bir şeye dönüştürdü, bir lanetlenmişe. onlar da benim yaptığımı yapsalardı, ilk anda kendilerini lanetlenmiş sayarlardı. hollandalı onları öldürmekten zevk almıyor artık. ahasureus ve carthaphilis ise kaçıyorlar insanlardan. yine de onların arasında yaşamaktan kaçamazlar. çünkü kırılacak vazolar, yerine konulacak putlar var. onları koyacak olanlar da bizleriz.

    elmanın tadını tattığınızda gözleriniz yok olur. kalbiniz atmayı bırakır ve huzura dalar. aslında bedenlerin içindeki küçücük bir çekmecede gizlenmiş bir vasiyetname gibi durur son sözlerim. bunlar son sözlerim değil. tekrarlıyorum; beni kimse lanetlemedi. adem ve havva o elmayı bizimle beraber yediler ve bizimle beraber yürüdüler. oğulları ise bunun mirasçısı sayıldı. son güne dek yürümeye de devam edecekler bizler gibi. sonunda ise tüm yapılamayanlar yapılmış olacak. belki söylenmedik söz kalmadı. yok edilmedik şey bırakmadı insanlık ama hala yapılacak şeyler var. yapması gerekenler bunları yapamasa da bizler orada olacağız. ''
  • avrupa'da 13. yy'da ortaya çıkmış abrahamik efsane.

    isa çarmıha gerilmek üzere yürütülürken, taşıdığı çarmıh yüzünden yorulur ve dinlenmek için durur. bu sırada yahudi bir ayakkabıcı ona vurur ve azarlayarak daha hızlı olmasını söyler. bunun üzerine isa sert bir yüz ifadesiyle ona bakar ve "ben durup dinleneceğim ama sen son güne kadar yürüyeceksin" der (bu cümlede isa'nın "durup dinlenme" tabiri ile kast edilenin, ölüm vasıtasıyla ulaşılan nihai dinlenme olduğunu varsayabiliriz. bu durumda yahudi bu dinlenmeden mahrum bırakılmak suretiyle cezalandırılmış oluyor). böylece yahudi, isa'nın dünyaya tekrar döneceği güne kadar ölümsüzlükle ve karşı konulamaz bir tebdil-i mekan dürtüsüyle lanetlenir. durmaksızın dünyayı adımlayan bu adam, her yüz yılda bir 30 yaşına dönmektedir.

    gerçi ilginçtir, isa'nın buradaki tavrı, alışılagelmiş bağışlayıcı ve sevgi dolu, insanların günahları için acı çeken isa karakteri ile ve hristiyanlığın "sana tokat atana öbür yanağını çevir" şeklindeki pasifist felsefesiyle çelişmektedir.

    yüzyıllar boyunca çeşitli kıtalarda gezgin yahudi'yi gördüğünü, durdurmaya çalıştığını, hatta tanışıp konuştuğunu iddia edenler olmuş.

    gezgin yahudi aslında, yüzyıllar boyunca kitleler halinde göç etmek zorunda kalmış ve adeta daimi bir sürgüne mahkum olmuş yahudi halkların bir kişileştirmesi, bir antisemitizm sembolizması.

    toplulukların yaşadığı süreçlerin zaman içinde kolektif bilincimizde nasıl kişileştirildiği ve nasıl mitleştiğine dair etkileyici bir örnek.

    samuel hirszenberg'in, efsanenin dehşet verici hissiyatını başarıyla yansıttığı 1899 tarihli tablosu:

    görsel
  • almanca kaynaklarda "der ewige jude" diye gecer. ucan hollandali efsanesi ile benzerligine dikkat cekilmistir. parsifal operasindaki kundry karakteri de gene bir tur gezgin yahudidir.
  • le juif errant olarak da geçer fransızca kaynaklarda
  • (bkz: diaspora)
    (bkz: nomadism)
hesabın var mı? giriş yap