• herkesi öldürürsen yazamazsın tabi amın oğlu
  • başladığı işi bitirmeyen keyif düşkünü bir şişman. aşk olsun be adam.

    eyvallah anlıyorum seni.

    bu yaşına geldin, zengin oldun, ünlü oldun, ne istiyorsan yapabiliyorsun, yarattığın dünyayı istediğin prodüksiyonlarla canlandırabiliyorsun bile.

    hal böyle iken oturup kendini disipline sokup sayfalarca kitap yazmak, koskoca bir evrenin dört bir yanına dağılmış katakterlerin hikayelerini toparlamak, bunları bağlayıp anlamlı bir sona ulaştırmak ciddi bir uğraş ve geriye kalan hayatından fedakarlık gerektiriyor. halbuki sen daha eserini tamamlamadan amacına ulaşmış, övgüsünü almış, başarıya ulaşmış bir yazarsın. neden bu fedakarlığı yapasın ki? dürüst olayım ben olsam yapmam.

    yine de sen otur yaz be şişko. bizi o boktan d&d'nin türk dizileri tadında finaline mahkum ettin ya, ince ince işlediğin o muhtemeşem karakterlerin iki boyutlu kartonlara çevrilmesine izin verdin ya... bize borçlusun şişko. iki elimiz yakanda. eski tanrılar, yedi tanrı, boğulmuş tanrı, ışık tanrısı, çok yüzlü tanrı; hepsi ayrı ayrı hesap sorar senden. yazık be adam.

    diziyi izleyen varsa niye bu kadar kızdığımızı karakterlerin nerede kaldığını söyleyelim.
    jon snow bıçaklandı, belki öldü kaldı geri gelmeyecek. (dağ'ın öldürdüğü düşünülen aegon targaryen'ın hayatta olduğu ve ölmediği ortaya çıktı. yani jon-targaryen daha kitapta kesinleşmedi. muhtemelen targaryen çıksa bile aegon olmaz adı.)
    tyrion daha dany ile buluşmadı. dany'i ejderjhası aldı uçurdu götürdü. daha dothrak denizinde.
    cercei dincilerin elinden yeni kurtuldu. tahtta tommen var. lan hepsini geç stannis hayatta be. stannis'in bile hikayesi bitmedi.

    böyle yarım kalmışlık olur mu?

    edit: şişkodan umudu kesenler britanya'nın heptarchy dönemini inceleyebilir. zaten bütün westeros o dönemi anlatıyor. yine yedi krallık var, duvar var, duvarın kuzeyinde yabanıllar olarak iskoç krallığı var. hatta netflix'te yeni bir film var. 'yedi kral ölmeli' diye. aa game of thrones spinn off'u mu acaba dersiniz. ayrıca (bkz: the last kingdom) yani o tadı almak için bu şişkoya muhtaç değiliz aslında.
  • arkadaş şu mekandaki cehaleti görmekten artık midem bulanıyor yemin ediyorum. dalyarak liseliler gelmiş modern fantezi edebiyatının en büyük 2. yazarına, tolkien konusunda ders veriyorlar. stephen hawking'e, "sen nasıl olur da einstein'ı eleştirirsin" demek gibi bir şey. sizi bir 8-10 gömlek aşar gençler bu konuda yorum yapmak, o yüzden bir soluklanın bakalım.

    george martin, çok büyük bir tolkien hayranı olduğunu hemen hemen her konuşmasında söyler. zaten bu kadarını bile bilmiyorsanız, çok büyük ihtimal george martin'in tek satırını bile okumadığınız demektir. hatta ben tolkien'i de okumadığınıza da eminim. çünkü bu iki yazarı da okumuş olsaydınız, martin'in tolkien'e olan hayranlığını ve onun bir taklitçisi olmamak için ne kadar büyük çaba sarfettiğini görürdünüz.

    martin, tolkien sonrası modern fantezi romanı yazarlarının %99'unun tolkien'i taklit etmekten öteye gidemediğini söyler ki, bu konuda yerden göğe kadar haklıdır. tolkien'in çok fazla taklit edilmesinin sebebi, çoğunlukla kolay yoldan para kazanma
    çabalarıdır da, asıl mesele tolkien'i aşabilecek eser üretmenin hemen hemen imkansız olmasıdır. bana göre, tolkien'in yarattığı türü, modern çağa taşıma başarısı gösteren yazar martin'dir ve bunu yapabilmesinin altında tolkien'i çok iyi anlaması yatar.

    george martin'in, gandalf'ın geri gelmesini eleştirmesi, aslında kendi eserlerinin tolkien'den farklı olmasını sağlayacak olan felsefenin ipuçlarını verir. martin, gandalf'ın karakterinde hiç bir değişiklik olmayışını eleştirir çünkü martin için önemli olan karakterlerin iç dünyasıdır. tolkien ise, tam tersi, karakterlerin iç dünyası ile ilgilenmez ve daha çok iyi/kötü gibi konseptlere daha geniş çerçeveden bakmak ister.

    tolkien'in dünyasında kötülüğün kaynağı ilahidir ve orta dünya üzerindeki bütün kötü karakterler melkor ve dolayısıyla sauron'un iradesi yüzünden kötü yola düşerler. eğer bir karakterde değişiklik oluyorsa, bunun sebebi her zaman için ilahi kötülüktür (bkz: boromir, denethor, grima, feanor)

    martin ise, iyi/kötü kavramlarını grinin farklı tonları olarak görür ve iyiliğin ve kötülüğün kaynağını karakterlerinin kalbine koyar. ona göre, iyi veya kötü karakter yoktur ve yaşadıkları olaylar insanların karakterlerini şekillendirir. martin'in dünyasında travma yaşayan bir karakterin, iç dünyasında ödediği bir bedel mutlaka olur. eğer bu travma ölüm gibi akıl almaz derece yıkıcıysa, karakterin ödemesi gereken bedel de o kadar yüksek olmalıdır.

    bu felsefelerin birine doğru, diğerine yanlış demek mümkün değildir çünkü vermeye çalıştığınız mesajın ne olduğuna bağlı olarak her iki yöntemin de güçlü/güçsüz yanları vardır. martin'in, tolkien'i eleştirdiği yer, onun, tolkien'in gölgesinden çıkıp modern fantezi edebiyatında yeni bir dönemi başlattığı yerdir aslında. son 10 yılda çıkmış herhangi bir fantezi kitabını alın okuyun bakalım. tolkienvari, ilahi değer yargılarıyla donatılmış iyi/kötü mücadelesi mi göreceksiniz, yoksa daha kompleks iç dünyaları olan karakterlerle donatılmış gerçekçi romanlar mı?

    tolkien, türün kurucusu ve tanrısı olarak her zaman bambaşka bir yere sahip olacak, ancak, tolkien'in attığı temelin üzerine ince işçilik yapmayı başarmış martin de fantezi edebiyatı için en az onun kadar değerlidir. martin'in, söylediği 3 sözü götünden anlayıp buraya cehalet kusmadan önce bir besmele çekin derim.
  • tolkien'e laf çarpmamış abartmayın lan, adam gandalf'ın geri dönüşünü beğenmemiş, ak gandalf'ı gri gandalf kadar sevemedim demiş.

    bir okur olarak fikrini beyan etmiş. ne alakası var kendisini tolkien'e denk tutmasıyla. keko keko yorum yapmayınız sevgili lotr korucuları.
  • kendisine yüzüklerin efendisi serisini yazdırmış olsalar, biner sayfadan en az 10 kitap yazardı. gandalf daha ilk kitabın sonunda mefta olurdu. arwen 2. kitapta tecavüze uğrar, frodonun bir kolu kopar, aragorn, legolas ve gimli de kitabın sonunu göremeden tahtalı köyü boylardı. 100 tane de yeni karakter eklenirdi tabi, o ayrı.
  • tam adi george r. r. martin olan asmis bir dark fantasy yazari. en unlu eseri a song of ice and fire isimli fantazi dizisi. inanilmaz umutsuz, gercekci, brutal ve kanli bir stili var karakterlerine hic ama hic acimiyor bu acidan bazi yazarlarin ondan ders almasi gerek (bkz: robert jordan).
  • eli kalemli soğukkanlı bir katil. bana herşey çok güzel olacak'taki cem yılmaz'ın babasını hatırlatıyor.

    - seni sildim defterden.
    - niye baba?
    - sildiiiim. canım istedi sildim, defter benim değil mi?

    biri bu amcaya engel olmazsa westeros'ta adam kalmıcak.
  • ölecek diye üç buçuk attığım kişilerden biri. bu adam seriyi bitirmeden göçüp giderse sıçtık. gidemez. iyi bak lan kendine. sakalına sıçtığım. herkesi de tek tek öldürüyorsun zaten manyak. sen ölemezsin. o seri bitecek ulan!
  • bir röportajında şöyle bir soru geldi kendisine(aklımda kaldığı kadarıyla yazıyorum):
    "asiof evreninde şu an anlattığınız zaman diliminin orta çağa denk geldiğini var sayarsak günümüze gelindiğinde nasıl bir ortam olurdu. günümüz teknolojisine ulaşabilirler miydi sizce?"

    amcam artık nasıl alıştıysa,"bu günlere gelebilecekleri ne malum? belki bir gök taşı çarpıp dünyayı yok edecek" dedi lan. pis katil.
  • (bkz: funda r. r.)
hesabın var mı? giriş yap