• messiah adli eserinin notre-dame*'da calindigini bilseydi ne dusunurdu acaba? peki ya bilet fiyatlarinin 40euro oldugunu ogrenince?

    saygideger papa jean paul ii hazretleri, tanrinin evinin, sadece parasi olanlara gosteriler sunmak icin opera sahnesi gibi kullanilmasi konusunda ne dusunuyorlar?

    peki ya tanri kendileri hakkinda ne dusunuyor?
  • mesiah oratoryosunun ilk icrası sırasında hallelujah chorus bölümünde ingiltere kralı 2. george coşku ve heyecandan ayağa kalkmış, bunu gören tüm londralı dinleyiciler de mecburen ayağa kalkmıştır. bu olaydan sonra oratoryonun hallelujah chorus kısmı çalarken konserlerde ayağa kalkmak gelenek halini almıştır.
  • genelde bach'la kıyaslaması yapılan barok dönem bestecisi. oysaki bach'la kıyaslanması saçmadır. çünkü ikisi aynı yılda ve aynı ülkede doğmalarına rağmen tamamen farklı hayatlar yaşamışlardır. bach almanya dışına yolculuk etmemiş, kiliselerde çalışmış, koyu protestan bir adamdı. ayrıca yaşadığı dönemde bestelerinden çok enstrümancı olarak tanınıyordu ve müziğinde alman kontrpuan geleneğine sıkı sıkı bağlıydı. ayrıca dindar kişiliğinin de müziğinde büyük etkisi vardı. oysa handel almanya'da doğmasına rağmen önce italya'yı kendine yurt edinmiş, daha sonra ingiltere'ye yerleşerek oranın vatandaşı olmuş bir adamdı. ayrıca dinsel konularda oratoryolar bestelemesine rağmen, bach'da buram buram hissedilen tanrı olgusu onun eserlerinde bu kadar belirgin değildir. bach alman geleneğini temsil etmesine rağmen, handel hiçbir ülkenin biçimini temsil etmez. onun müziğinde italyan, ingiliz ve alman stillerinin bir karışımı görülür ve eserleri bach'ınkiler kadar yoğun, karmaşık ve kontrpuana sıkı sıkı bağlı değildir. ayrıca handel'in füglerinde bach'ın füglerinde olduğu gibi biçimsel bir bütünlük de görülmez. handel'in operaları tamamıyla italyan stilinde melodik, süslü ve virtüözite da capo aryalardan oluşan ve koral kısımlar içermeyen eserlerdir. ancak oratoryoları ve diğer koro için bestelediği yapıtlarda alman polifonik geleneğinin ve ingiliz bestecilerin oratoryo stilinin etkisi yoğunlukla hissedilir. handel'in aksine bach, opera ve oratoryo gibi türlere ilgi göstermemiş, handel ise bütün gücünü bu türde eserler bestelemeye harcamıştır.

    iki bestecinin eserlerindeki farklılıklara gelince handel'in eserlerinde iki çok önemli unsur göze çarpar. operalarında ve özellikle oratoryolarında görülen, karakterlerin duygu durumlarının müzikle ifade edilmesiyle ortaya çıkan güçlü dramatik etki; konçerto grossolarında, water music ve fireworks music gibi orkestra eserlerinde görülen melodik ve ihtişamlı müzik . özellikle messiah oratoryosu'ndaki (özellikle hallelujah kısmı) coşkulu görkemle, theodora oratoryosu' ve giulio cesare operasındaki da capo aryalar ve koro için yazılmış müzik yoluyla karakterlerin duygu durumlarının ustalıkla sunulmasıyla oluşan dramatik etki ve rinaldo operasındaki melodik zenginlik ve ihtişamlı müzik handel'in büyüklüğünü kanıtlar. özellikle yetenekli bir dramatist olarak handel bestelediği opera ve oratoryolarla kendi zamanında bile büyük üne ve paraya kavuşmuş, bu ün ölümünden sonra da sürmüştür. oysa bach zamanında fazla anlaşılamamış, besteciliğinden çok enstrümancı kimliği ile bilinmiş ve bu yüzden ölümünden sonra eserleri eski moda olarak görüldüğü için uzun bir süre unutulmuş, gerçek değeri ancak 19. yy.'da eserleri mendelssohn tarafından ortaya çıkarılıp çalınmaya ve incelenmeye başlayınca ortaya çıkmıştır. bach, zamanının müzik türlerine yenilik getirmese de, füg ve kontrpuantal yazım tekniğini en üst seviyeye getirerek koca barok dönemin bitip, klasik dönemin başlamasını sağlamıştır. handel ise oratoryo biçimine kendinden sonra gelen bestecilerin bile aşamayacağı bir olgunluk getirmiş ve henry purcell'den sonra en önemli ingiliz besteci olarak kabul edilip, taç giyme törenleri ve cenaze törenleri için yazdığı eserlerle de geleneksel ingiliz müziğini derinden etkilemiştir. nitekim bugün bile eserleri hala ingiltere'de özel törenlerde icra edilmektedir. kısaca handel ve bach klasik batı müziğinin iki büyük bestecisidir. ancak bach stil olarak daha içe dönük ve geleneksel, handel ise daha dışa dönük ve uluslararası bir çizgide eserler bestelemişlerdir.
  • benim gibi barok müzik severlerin baştacı ettiği bestecilerdendir. klasik müzik, özellikle de barok dönem konusunda aşmış ve tecrübeli suserlar daha iyi ve doyurucu bilgi verebilir ama kendisinin eserleri vivaldi ve bach'ınkilerin ideal bir karışımı gibi gelir bana. eserlerini dinlerken hem vivaldi'deki lirizmi ve coşkuyu, hem de bach'taki tekniği ve yoğunluğu aynı anda bulabiliyorum. üstelik sadece bir alandaki eserlerinde değil, konçertolarında da, operalarında da, diğerlerinde de bu durum geçerli.

    2-3 sene önce boğaziçi üniversitesi albert long hall'deki konserlerden biri tamamen kendisinin eserlerine ayrılmıştı ve ismi de "handel'in ölümsüz zerafeti"ydi. ne güzel bir tanım diye düşünmüştüm. evet, handel'in eserleri zariftir, dinleyenlerin önce kulaklarını sonra ruhunu kamaştırır.
  • tam ismi george frideric handel olan, (almancada georg friedrich handel), soyadi ayni zamanda haendel veya hendel olarak da anilabilen buyuk 18. yuzyil bestecisi..beethoven kendisi hakkinda yasamis en buyuk besteci nitelemesini yapmistir..

    1685-1789 yillari arasinda yasamis olup almanya dogumludur..buna ragmen sanat hayatinin en onemli yillarini once bir tur icin gittigi italya'da (ki burda daha sonra muzikal tarzini cok etkileyecek olan donemin unlu bestecileri scarlatti ve corelli ile tanismistir) ve daha sonra yerlestigi ve vatandasi oldugu ingiltere'de yasamistir..londra'da hayati pek kolay gecmemistir, sık sık depresyon ve sinir krizleri gecridigi soylenir..daha ileriki yillarda katarakt problemi yasamis, bundan kurtulmak icin gecirdigi operasyonlar sonucunda da tamamen kor kalmistir..(ilginc bir nokta olarak kendisini tedavi eden doktor daha sonra bach'i da basarisiz bir sekilde tedavi etmeye calisiyor)..korlugunun muzigindeki etkileri samson adli eserinde soyle belli oluyor:

    "total eclipse! no sun, no moon.
    all dark amidst the blaze of noon.
    oh glorious light! no cheering ray
    to glad my eyes with welcome day."

    sayilamayacak kadar cok sayida ve cesitte (orkestral parcalar, cantatlar, aryalar, koncertolar, oratoryolar, sonatalar, operalar, motetler, solo koncertolar...) ve tarzda (italyan, alman ve ingiliz muzikal tarzlarinda) eser uretmistir..
  • ingilizlerin, ayni haydn'a yaptiklari gibi, adaya yerlesmesi uzerine sahiplendikleri alman besteci. hatta jimi hendrix'in de oturmus oldugu ve hangisi adina muze yapilacagi tartisma konusu olan londra'daki evi, uzun ugraslar ve bir soylentiye gore kraliyet ailesinin, secim yapabilmek icin basvurulan album satis istatistiklerinde sike yaparak (ki hic sanmiyorum) haendel'in ustte gosterilmesini saglamasi sonucunda "the handel house museum" haline getirilmistir. ancak her seye ragmen dunya onu bir alman besteci olarak kabul etmektedir. cunku, o donemde yasayan bir ingilizden beklenmeyecek kadar iyi besteler yapmistir. bu yuzden sonradan da olsa ingilizlesememis oldugu ortadadir.

    bach'in cagdasi...
    o donemlerde bach'in tartismasiz ustunde gorulen, ancak bir kac yuzyil sonra bach'in yavas yavas anlasilmaya baslamasiyla bach'a gore oldukca geri planda kalarak todays popular will be tomorrows loser (ve tabi todays loser will be tomorrows popular) sozunu dogrulayan muzik adami.
  • kimse de demiyor ki bu adam bugün doğdu, bi analım, bir iki türküsünü havalandıralım. ayıboluyo ama.

    alcina operasının şahane aryalarını şuraya sereyim de isteyen istediğini alsın.

    (bkz: tornami a vagheggiar)
    (bkz: mi lusinga il dolce affeto)
    (bkz: ah, mio cor)
    (bkz: verdi prati)
    (bkz: ah! ruggiero crudel)
    (bkz: credete al mio dolore)
    (bkz: stà nell'ırcana pietrosa tana)
    (bkz: mi restano le lagrime)
  • 2 haftadır dinlemekten kendimi alamadığım besteci. özellikle şuna takıldım. öyle hergün dinler oldum.

    şampiyonlar ligi müziği diye dinlediğimiz parçanın aslında "zodak the priest" adlı parçasından esinlenildiğini öğrendiğimde de çok şaşırdım. halbuki ben hep şampiyonlar ligi için özel yapılmış bir parça olarak bilmiştim. cahillik işte.

    bir de yanılmıyorsam, ingilitere'de hala taç giyme törenlerinde g.f. handelin parçaları çalınıyormuş.
  • **** dikkat ****

    yoğun biçimde kişisellik içeren entry

    **** dikkat ****

    piano sonatları, bana gayrettepe metro durağını hatırlatan bestecidir.
    metrobüsten inip, gayrettepe metro istasyonunda trene bindiğimde ve bunu yaklaşık 6 ay boyunca yaptığımda, yaparken de sırt çantamı ayaklarımın arasına alıp, ayakta kitap okurken, handel'in piano sonatlarını dinlediğim için, handel bana gayrettepe metro istasyonunu, oradaki ufak fırını, fırının vitrinindeki sarı, yeşil, pembe renkli hindistan cevizli topları hatırlatır.

    neye niyet, neye kısmet handelciğim :)
  • minuet* in g minör'ü klasik müziğin en damar parçasıdır.

    http://www.youtube.com/watch?v=h4ktphw0zp4
hesabın var mı? giriş yap