• sık sık yaptığım etkinliktir. üstelik günümüzde bunun için ayrıca bir makine ya da herhangi bir teknolojiye de ihtiyaç yoktur.

    istediği yıla güne gitmenin, o gün neler olup bitmiş öğrenebilmenin, o gün yaşayan insanların duygu ve düşüncelerini anlamanın çok güzel bir yolu var. o da şimdilerde çok rahatlıkla bulabileceğiniz ve neredeyse geçmiş her gün için satılan ve her yerde rahatlıkla bulunabileceğiniz eski gazeteler, kimisi için belki takvimler. bunlardan bir koleksiyon yapmak hiç zor değil.

    google’da yapacağınız küçük bir araştırmayla gezinti yapmak istediğiniz zamanın gazetelerinin orijinalini neredeyse her gün için çok rahat bulabiliyorsunuz. fiyatları da pahalı değil, 20 ila 40tl civarlarında. bu fiyatlara yüksek kondisyonda orijinal gazeteleri bulabiliyorsunuz. bunları tabii ki web ortamında da rahatlıkla bulabilirsiniz ancak maalesef ki aynı şey olmuyor. arkasına tarih atılmış eski bir fotoğrafı elinize alıp bakmakla aynı fotoğrafa dijitalden bakmanın arasında dağlar var. bu ikisinin aynı duyguları yaşatmadığını herkes biliyor zaten.

    bu gazeteleri elinize alıp okumak için ilk açtığınızda aslında çok kısa bir zaman diliminde dilimizin geçmişe göre ne kadar yozlaştığını ve evrildiğini anlayarak başlıyorsunuz. bazen kendim de anlamadığım gibi birçok şey özellikle z- kuşağının belki de okuduğunda dörtte birini anlayamayacağı kadar ağır.

    mesela geçenlerde elime rastgele seçtiğim 20 nisan 1980 pazar gününe ait hürriyet gazetesi geldi. manşeti simsiyah saçları ve 30’lu gencecik yaşlarındaki ajda pekkan süslüyor. ajda pekkan’nın petrol adıyla bilinen pet’r oil adlı şarkısıyla eurovision şarkı yarışmasına katılıp 15. olduğunu ilk o gazeteyle öğrenmiştim. o gazeteyi ilk gördüğüm güne kadar da ajda pekkan’ın eurovision şarkı yarışmasına katıldığını bilmezdim. o şarkı için fas’ın türkiye’ye 12 puan vermiş olması fas devletine karşı içimde bir sempati başlatmıştır. o gün italyanlar 8 puan, avusturyalılar 3 puan vermiş. başka da veren yok.

    ecevit’in demirel’e “sen hitlersin” demesi, o günlerde de bugün ki gibi devletin para için imar ve vergi aflarıyla arsızı hırsızı, devlet malına çöken gecekonducuları aklaması, neredeyse son yarım asırda aslında ülkedeki zihniyette hiçbir değişiklik olmadığını gösteriyor size. gelecekten çok da ümit beklemenin anlamsızlığını anlayıp bugünlerde ülkeyi terk etmek isteyenlere istemeyerek hak veriyorsunuz.

    bir başka 90’lar gazetesini okuyunca lise yıllarımın başlarında daha çocuk yaşlarda öğrencisi olduğum liseden otobüs aktarması yapacakken yaşadıklarım aklıma geliyor. sıhhıye’deki ankara adliyesi önünde sendika eylemi yapan memurlar ile polisin arasında kalıp yediğim copların yerlerini hissediyorum ister istemez. orada ağzı burnu kan içinde kalmış genç bir öğretmen abla ile el ele tutuşup kaçtığımız ve birbirimize yardım edip hiç tanışmadan ayrıldığımız o gün! kim bilir ne yapıyordur şimdi. bir daha da görüşemedik.

    geçmişe gitmek için illaki bir makine gerekmez, gitmesini bilene.. bazen bir gazete, bir mekan, bir şarkı, bir müze gezisi, bir obje, bazen sadece bir an bile sizi anında bu güzel yolculuğa çıkarabilir.. çıkmasını bilip tadını çıkarabilene.

    ayrıca bu gazetelerin bir başka özelliği daha var ki çok güzel doğum günü hediyesi olabiliyor. belki de günün birinde arkanızda sevdiklerinize bırakacağınız bir güzel bir miras. bir sevdiğinize doğduğu gün basılmış gazeteyi vermek onların çok güzel ve farklı duygular yaşamasına şahit olmanızı sağlıyor. daha bu ne, bana bunu mu layık gördün? diyenini görmedim. arkamdan saymış olan varsa da bilmiyorum. *

    not: bu gazeteleri almak ve okumak isteyen arkadaşlar varsa google’da, örneğin “10.05.1990” gazetesi gibi bir arama değil de “10 mayıs 1990” gibi bir arama yaparsa sonuca çok daha kolay ulaşabilir. böylece istediğiniz tarihin gazetesini çok kolay bulup alabilirsiniz.
  • her dinlediğimde "çok erken be" dedirten şarkı bu...

    herkes yaşıyor mu acaba aynı halet i ruhiyeyi?
    müziğin sadeliğinde kendi beyninin kıvrımlarını aralayıp, geçmişini döküp dolduruyor, anlamlandırıyor mu şarkıyı?

    bana yazılmış diye düşünmemi sağlayan şarkılardan değil bu, belli ki apayrı bi hikayesi var. zorladığı duygu daha çok kendi şarkını yaratma güdüsüne yakın..

    ---

    18 yaşını özler insan normaldir. ama bunu yapacağı yaş 21 olmamalı sanırım..

    çok erken be..
  • bir adam ile kadının yasak aşkının arasına okyanusların, savaşın girmesini; uzun zaman sonra tekrar bir araya geldiklerinde ise zamanın ikisini de değiştirdiğini ve de geçmişin sürekli aralarına girmesini anlatan stefan zweig öyküsü.

    --- spoiler ---
    ıssız eski parkta karlar içinde,
    arıyor geçmişini iki gölge
    --- spoiler ---
  • her dinlediğimde içimi daha da bir kanatan şarkıdır bu...şebnem ferahın her albümündeki 5.şarkı mutlaka bana hitap ederdi;bunda şebnem daha da ileri giderek hissettiklerimi benim yerime dökmüş kelimelere,cümlelere..."bugün kendimi tonlarca yük taşıyan gemilerin denizi gibi hissediyorum;
    kaldırma kuvvetim var ama şehrin atıkları içime akıyor..." nasıl yazdın bunları şebnem ya?
    şarkıya eşlik ederken,kendimi de sorgulama fırsatım oldu tabi..bir sorunun da cevabını buldum:kaybolduğum zamanı...geçmişle yüzleşmemi sağlayıp,ağlamama yardımcı olduğun ve böylece rahatlattığın için teşekkürler şebnem...

    (bkz: bunu yazan insan olamaz)
  • nedense her turlu ayrıntısını merak ettigim, cok duru ve samimi bir sebnem ferah guzelligi...
  • şebnem ferah bu şarkının sözlerini düşünürken tam 17 sayfa yazı yazmış.. sound olarak 80ler rüzgarı estiren, kullanılan benzetmelerle beni benden alan güzide bir şebo şarkısı..
  • şebnem ferah parçası. sözleri:

    bugün kendimi kuru yapraklarla kaplı
    çıkmaz bir sokağa benzetiyorum
    sadece o sokakta yaşayanlar üzerimden
    gelip geçiyor

    bugün kendimi odalarından çoğu boş
    bazen dolan bir otel gibi hissediyorum
    içimden ne hayatlar ne hikayeler ne aşklar
    geçip gidiyor

    ben böyle değildim ne zaman kayboldum
    rüzgarla dans ederdim ne zaman savruldum
    bir ses duydum geçmiş zamandan
    bir ses duydum küçük bir kızdan

    bir bilet istiyorum
    sadece gidiş olsun
    çocukluğun saflığına
    gidip orda yaşamam gerek

    bilet istiyorum
    tek kişilik olsun
    yarına çıkabilmem için
    heyecanı hatırlamam gerek

    bugün kendimi parktaki bir bank gibi
    sessiz ve sabit hissediyorum
    geceleri üzerimde şehrin ışıkları
    yatıp uyuyor

    bugün kendimi tonlarca yük taşıyan
    gemilerin denizi gibi hissediyorum
    kaldırma kuvvetim var ama şehrin atıkları
    içime akıyor

    ben böyle değildim ne zaman kayboldum
    rüzgarla dans ederdim ne zaman savruldum
    bir ses duydum geçmiş zamandan
    bir ses duydum küçük bir kızdan

    bir bilet istiyorum
    sadece gidiş olsun
    çocukluğun saflığına
    gidip orda yaşamam gerek

    bilet istiyorum
    tek kişilik olsun
    yarına çıkabilmem için
    heyecanı hatırlamam gerek
  • stefan zweig'in bir solukta okunacak öykülerinden.

    --- spoiler ---

    ama duygularının değişmediğini düşünse de içindeki ihtirasli gerginlik artık yavaş yavaş çözülüyordu. sadece anılarla yaşamak insanın doğasına aykırıydı; nasıl bitkiler ve bütün canlılar renklerinin solmaması ve çanak yapraklarının kuruyup dökülmemesi için toprağın besleyici gücüne ve gökyüzünden süzülüp gelen canlı ışığa ihtiyaç duyuyorsa,aynı şekilde sözde gizli düşlerin bile belli ölçüde tensel gıdaya, duyguya ve canlı desteğe ihityacı vardı ; aksi halde kanları çekilir, ışıma güçleri zayıflardı .
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    insanlara ne kadar tutkuyla aşık olsanız bile, araya yıllar süren bir mesafe girerse, uzun süre birbirinizden ayrı kalırsanız; duygular anlamını yitiriyor.

    her ne kadar birbirinizi sevseniz de, eskiye dönmek isteseniz de; insan her gün değişen bir canlı olduğu için, bir zamanlar çok iyi tanıdığınız o kişi, yıllar sonra konuştuğunuzda bir başkası olarak görünebilir size.

    aşk fedakarlık ister. ludwig istediği lüks hayata kavuştu fakat çoğu insanın ömrü boyunca karşılaşmadığı ve parayla satın alınamayacak en kıymetli şeylerden birini farkında olmadan kaybetti; gerçek aşkı...
    --- spoiler ---
  • büyüdükçe daha da anlamlaşan şarkı...gözyaşlarıyla doğru orantıda artıyo hem de...
hesabın var mı? giriş yap