• otomobil koltuğuna oturan ve ayağı işbu pedala yetişecek kadar büyümüş olan insanların cinayet aleti..

    eğitim diyoruz ya hep, cezalar az diyoruz.. klişe oldu artık ya hani..
    bir şey klişe olunca sanki geçerliliğini yitiriyormuş gibi..

    dün gece uğur mumcu - tem bağlantı yolunun karanlık kısmında ilerlerken 20-30 metre ötemde yerde debelenen bir şey yüzünden kırdım direksiyonu aniden, yanından geçerken bir çift parlayan ateş parçası ile kısacık bir an göz göze geldim..

    ---uyarı---
    eğer içinizin almayacağını düşünüyorsanız bundan sonrasını okumayın
    ---uyarı---

    1 saniye..
    2 saniye..
    3 saniye..
    4 saniye..

    frene bastım ve sağa çekip durdum..
    dikiz aynasından yola bakıyorum..

    arkadan gelen belli belirsiz soluk ışıkta yerde kıvranan bir siluet.. 100 metre kadar açmışım arayı.. yaktım dörtlüleri.. bagajdan bir poşet alıp gerisin geri koşmaya başladım karanlık otoyolda.. arkadan gelen 2 araç son anda farkedip şerit değiştirdiler.. onlar uzaklaşıp yol müsait olunca koştum yolun ortasına, kendimi en kötüsüne hazırlayarak yaklaştım.. 2 aylık gibi görünen bir enik.. bacağından tutup çevirdim, korktuğum gibi değil.. vücudu tek parça.. yarık, parçalanma yok.. ama sırt üstü debeleniyor.. kalkamıyor.. burnundan köpük köpük kan çıkararak soluyor.. yerde çok fazla kan yok.. poşeti elime geçirip sağlam gibi görünen bacağından tutarak yolun kenarına aldım.. inlemedi.. beli kırılmamış olabilir o zaman..

    fakat yolun kenarına alınca canlandı.. düşe kalka yine yola gitmeye çalışıyor.. 1-2-3 olacak gibi değil..durmuyor ama karşı taraf bilmemkaç şeritli otoban, karşıya geçiremem onu.. derken bir enik daha geldi koşarak karşı taraftan inleye inleye.. kardeşi muhtemelen.. bu salak da burnundan kan çıkara çıkara yola koşuyor hala.. ne yapacam derken arada kanaleti gördüm.. yaklaşık 25cm derinliğinde ama onu tutmaya yeter.. kanaletin içine koydum.. sonra kanlanmış poşedin tersini sıyırarak arabaya koştum..

    hatun endişeli tabii.. dedim
    "durum böyle böyle ne yapabiliriz..?" gecenin 11inde uğur mumcu'da açık veteriner yok.. apartman gibi bir üstüste konserve kutusu düzeninde yaşıyoruz.. mümkünü yok sokamayız.. bahçemiz yok koyalım..

    kaldık öyle bikaç dakka karanlık yola bakarak.. dörtlüler açık öyle geriye bakıyoruz arabanın dışından..

    sonra halimize, elimizin yetersizliğine lanet okuyup yürüdük kendi yolumuza..

    ...

    yani benim güzel annem bu öyle bir pedaldır ki, bunu kökleyip, makasa girip, sürat denemesi yapıp, sokak aralarında bile cana kast eden kanı bozukların azalarak bitmeyeceğini gösterdi bana.. bunları, bu parazit mantarları kazıya kazıya atmak lazım insanlık aleminden.. kanata kanata, o abandıkları gaz pedalını uygun şekillerde kökleye kökleye..

    ve dönüp bakmamak lazım..
    o vurup sonra tam gaz devam ettikleri hayvana yaptıkları gibi..
  • broadway'lerde acaip sert olan pedal
  • ingilizcesi throttle diye de bilinir.
  • kktc'de benzin olarak adlandırılan araba aksamı.
  • olmak istediğim nesne. (bkz: gaz pedalı olmak)
  • ayakla ayarlamalı, motor-yakıt ayarı basamağı.

    ayıptır söylemesi, 130 beygir 230 tork 20 model full paket otomatik bir otoban faresi var altımda. bundan bir yıl öncesine kadar otomobil nedir bilmezdim. ehliyet alalı daha bir yıl olmadı. başkasının arabasında yolcuyken hızlı gidince herkes gibi rahatsız olurdum. bu makinayla otobana çıkıp gazı köklediğimde içimde volkanlar kaynamaya başlıyor. yağmurlu yolda 160 km/saat e sabitleyip 2 saat frene basmadan sürünce kalbim davul gibi şişti, nasıl konsatre oluyorsam artık defalarca nefessiz kaldığımı farkedip soluklanmak için camı indirdim. nefes alıp vermeyi unutuyordum hız sabitleme olduğu için gaz pedalına hiç dokunmadım zaten vites atma derdi de yok sadece direksiyonu ve sol şeridi delen selektörü kontrol ediyordum. 210'u gördüğümde tehlike saçtığımı farkedip bulduğum ilk dinlenme tesisine çekip ne yapıyorsun lan dedim kendime, fakat aşırı zevk almıştım hız yapmaktan bana yetişmek için kendini parçalayan arabaları geride bıraktıkça boşalıyordum sanki. böyle saçma bir şey olamaz hız öyle bir şey ki overdose olana kadar vazgeçmek istemiyorum. sonra makinayla tuaf bir ilişki kurduğumu farkettim yani ben sadece makinanın gücünü ayarlıyordum kontrolün bende olması bu kadar zevk veriyorsa şerit takibi açsaydım aynı tadı vermeyecekti galiba. o hızlarda şerit takibe güvenilmez zaten ama zevk aldığım şey hız yapmak mıydı yoksa güçlü bir şeyi kontrol etmek miydi ayırt edemiyorum. ejderhayı dinlenme tesisine çektiğimde kendimi çok havalı bir trafik canavarı gibi hissediyordum, hatta bikinili racer kızların kafamda şampanya patlatmasını istiyordum. hızdan ceza yemişsemde her kuruşuna değer diye içimden geçirirken bundan sonra limitleri zorlamamaya karar verdim.
  • takılıp da anırabilen şey, altınızdakinin at değil de araba olduğunu farkederetmez, sakince eğilip kendinize doğru çeker ve en yakın durakta motor kapağını kaldırıp ayarlarsınız.
  • kullanimina ili$kin pratik metotlar icin;
    (bkz: my favorite game)
  • ingilizcesi (bkz: accelerator) olan pedal.
  • araç otomatik değilse sadece bir defa basmak yeterli olan, vites değiştirirken ayak üzerinden çekilen ve sonuna kadar basmak genelde gereksiz olan pedal
hesabın var mı? giriş yap