• joseph losey'nin the servant'ını, roman polanski'nin repulsion'ını, rainer werner fassbinder'in martha'sını beğenenlerin muhakkak ki izlemesi gereken, george cukor'un yönettiği, ingrid bergman, joseph cotten ve charles boyer'in başrollerini paylaştığı, 1944 yapımı başyapıt.
  • filmin ana teması "kimseye kendini fazla kaptırma, ağzına ederler, gözü kapalı, bütünüyle teslimiyet zarar getirir. "

    --- spoiler ---

    en başta adam ne kadar naif, ne iyi niyetli. paula böyle görüyor. çünkü yaraları var ve bu naifliğin ona yararı olacağını düşünerek kendini teslim ediyor. sonra o naifliğin yerini yavaş yavaş psikolojik şiddet alıyor. kadının özgüveni yerle yeksan oluyor. ne yapacağını bilmiyor. neyse ki bir cengaverimiz var da kadın öyle kurtuluyor. bir ara, o cengaverin hayal olduğunu "lan hagaden kadın psikolojik deli mi yani nedir" gibi şeyler de düşündüm. son sahnede "içeri gelir misiniz mr. cameron" diye cengaveri çağırırken "hah şimdi gelmeyecek kesin" falan da dedim. ama kadın temiz. paula saf. paula bebek gibi günahsız.

    büyük bir manipülasyon örneği. hayatımda bu kadar iyisini izlememiştim. zaten çok az insana güveniyordum, şimdi hiç kimseye güvenmiyorum puhahaha.
    --- spoiler ---

    angela lansbury'nin tıfılize birlik halini görmekten çok keyif aldım. 16 yaşında falanmış sanırım film çekilirken.
  • abarttığımı düşünen varsa ister başlığın altına ister mesaj yoluyla ayar versin ama arkadaşlar bu film 1944 yapımı 1944 yani 77 yıl önce ya inanabiliyor musunuz 2.dünya savaşı dönemleri filan ya.

    insan ister istemez yaşadığımız ülkeyle kıyaslamak durumunda kalıyor da adamlar 77 yıl önce bugün bile tartışılan bir psikolojik istismar türü olan (bkz: gaslighting)e adını veren film yapmayı ve bunu literatüre o yıllarda sokmayı öyle bir savaş döneminde bir de üstelik becerdikleri gibi neredeyse 120 dakikalık çekilen filmde sıkıcı olmadan hem cinayet hikayesini hem psikolojik gerilimi hem o yılların kendilerince gülünen mizahına kadar her şeyi dozunda, bayağılığa kaçmadan baştan aşağı kalite bir şekilde beyaz perdeye yansıtmışlar tekrar söylüyorum 77 yıl önce ya 77 yıl bu bir bana mı yaşadığımız ülkeyle kıyaslayınca çok absürt geliyor ya tamam anladık işte teknolojik gelişmeler olarak şu olarak bu olarak avrupa'nın abd'nin gerisinde olmamızın zibilyon sebebi olabilir de 77 yıl önce çekilen filmi ve filmdeki oyunculukları özellikle bu filmdeki oyunculuğuyla en iyi kadın oyuncu oskarı alan isveçli güzellik (bkz: ingrid bergman)ı düşünüyorum tahayyül edemiyorum ya bizim çağdaş dünyayla aramızdaki farkın kaç yıl olduğunu kaç zaman dilimi olduğunu inanılmaz bir durum inanılmaz altı üstü 2 ya da 3 mekanda 10 tane oyuncuyla 77 yıl önce böyle bir film çekilsin psikolojiden tut kadın erkek ilişkilerine kadar söyleyecek bu kadar şeyi olsun hem de savaş yıllarında 2021 türkiye'sindeki sinemayla bir kıyaslayın ben yanılıyorsam abartıyorsam itin herhangi bir uzvuna sokup sokup çıkarın beni lütfen rica ediyorum.
  • cekildigi doneme gore degerlendirirsek teknik anlamda oldukca basarili, konusuyla ve oyunculuklariyla insani icine ceken gerim gerim gerek 1944 yapimi film. manipulasyonun ne derece sinsi ve tehlikeli bir sey oldugunu anlamak icin kendinizi ingrid bergman'in essiz oyunculuguna birakmaniz yeterli.
  • bazı filmlerin zamanla ehlileştiği ya da daha insani hale geldiği anlar olur. mesela 70’li yıllarda izleyiciler için dehşet verici olan bir film günümüz izleyicisi için hafif kalabilir keza film artık ehlileşmiş ve etkisini yitirmiştir belki de. belki de insanlar daha da uçsuz bucaksız duygulara kapılıp tüketmiştir geçmişi.

    gaslight işte bu durumun dışında bir film keza ilk günkü halini koruyor. henüz ehlileşmemiş bir film. tüm duygular tüm etki ilk günkü haliyle duruyor öylece, 1944’den beri..

    gaslighting sendromu aslında bir nevi psikolojik manipülasyon.. adını zaten 1938 senesinde sahnelenen patrick hamilton’ın “gas light” adlı oyunundan almıştır. esasen 1940’da bir sinema denemesi olsa bile asıl uyarlaması 1944’te george cukor tarafından yapılmıştır.

    filmde kocası tarafından algı yönetimi altına alınan bir kadının öyküsünü izleriz. piyano bölümü öğrencisi olan paula, öğretmeni gregory’e aşık olur ve bir süre sonra onunla evlenir. genç çiftin yaşayacakları ev, paula’nın merhum teyzesinden kalma bir evdir. gregory’nin bitmez tükenmez maddi açlığı ve paula’nın sahip oldukları yavaş yavaş gerçekleri ortaya çıkarır. genç adamın hedeflerine ulaşmaktaki en büyük sorunu karısıdır ve düzmece bir şekilde paula’yı etkisi altına alıp manipülatif davranışlara başlar. çok geçmeden evde çalışan hizmetçiler de bu şeytani plana katılarak paula’yı delirmeye başladığına ikna etmeye çalışırlar.

    filmin siyah beyaz olması, yoğun ve basık ışık kullanımı, müzikleri ve her saniye artan gerilim izleyiciyi filmin içine çeker ve her izleyişte aynı hisleri anımsatır.
  • psikolojide kullanılan gaslighting terimi bu filmden gelmektedir.
  • eskiler iyiymis ya; ellerini kana bulamadan gerilim filmi yaparlarmis ustaca. bu filmi izlerken kotu adami evire cevire dovmek istedim. izleyin mutlaka. yukarda soylenecek her sey soylenmis nerdeyse. izleyin de izleyin.
  • yılmaz özdil'in yeni eseri.

    kitabı hızlıca inceledim. bi nevi bize yaşananları tekrar hatırlatmak ve aktarılan - aktarılmış olanları tekrar üzerinden geçip doğruları bırakmak adına bir şeyler yazmış..bolca da detay ve siyaset içerikli elbette.

    arka kapağında zaten kitabın adının neden ingilizce yazdığını açıklamış.

    alginizla oynamayın diye.
  • george cukor'un yönettiği 1944 yapımı film. ingrid bergman'a oscar getiren filmde charles boyer eşlik etmiş. psikolojik bir manipülasyon türüne de vermiş adını vermiş* bu psikolojik gerilim filmi.
    aynı konunun 1940 tarihli ingiliz yapımı da varmış, bunu izledikten sonra gördüm.

    --- spoiler ---

    charles boyer'in canlandırdığı karakter gerçekten sinir bozucuydu. rolünün hakkını verse de bergman'ın karakteri altında ezilmemek mümkün değil. yalnızca muhteşem oyunculuğu sayesinde değil, bergman'ın rolü de buna çok müsaitti.
    filmin kasvetli havası, gerilimin dozunu kalıcı kıldı.

    eski olmasından mütevellit bir şey diyemiyorum, ama film sonuna bir kurgu eklenip anton'un eşyaları sakladığı, teyzeyi öldürdüğü sahneler eklense çok daha vurucu olurdu.

    --- spoiler ---
  • 1940 yapımı film. 1944'te yeni bir versiyonu daha yapılmış.

    --- spoiler ---

    kocasının sistemli telkinleriyle aklını yitirdiğine dair delüzyonlar yaşayan bir kadın ve acımasız ve para düşkünü kocası anlatılıyor filmde. kocayı anton walbrook, kadını da diana wynyard canlandırıyor.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap