• ''uyu yavrucuğum senin için işte
    gizlendi batı ufuklarındaki ışıklar,
    ne çiğlerden başka parıltı kaldı, ne de
    benim yüzümden başka beyazlık var.''
  • dua (şiirinin sahibi)

    ama hayır! benim kalçalarımı biçimlendiren tanrı nasıl izin verebilirdi göğsümdeki goncaların kurumasına? büyüdüğünü duyumsuyorum göğsümün, yükseldiğini büyük bir barajdaki su gibi, sessizlikte. ve şişkinliği vuruyor söz-veren bir gölge gibi karnıma.

    kim bu vadide ıslaklığı memelerini doldurmayan benden daha yoksul olabilirdi ki?

    gecenin çiy'ini toplamak için kadınların dışarı koydukları çömlekler gibi, dönüyorum bağrımı tanrı'ya; yeni bir ad veriyorum oğluma, gerçekleştiren adını veriyorum o'na, ve yalvarıyorum o'na hayatın şerbeti için. oğlum gelecek ve arayacak onu susuzluğuyla.

    türkçeye çeviren: ismail aksoy
  • asıl adı lucila godoy alcayaga olana şilili şair, eğitimci ve diplomat (d: 7 nisan 1889 şili, ö: 10 ocak 1957 abd) . nobel edebiyat ödülünü kazanan ilk latin amerikalıdır(1945). ismini favori şairleri gabriele d'annuzio ve frederic mistralin isimlerinin birleştirilmesinden almıştır. genç yaşta sevgilisinin intiharıyla trajik bir şekilde noktalanan bir aşk yaşayan ve bu olaydan sonra yalnızlık içinde bir yaşam sürmeyi tercih eden şair anne olmayı çok istemiş ama asla olamamıştır. hayatının trajedisini şiirlerine yansıtmıştır.
  • nobel töreninde yaptığı konuşma şu şekildedir efendim:

    today sweden turns toward a distant latin american country to honour it in the person of one of the many exponents of its culture. it would have pleased the cosmopolitan spirit of alfred nobel to extend the scope of his protectorate of civilization by including within its radius the southern hemisphere of the american continent. as a daughter of chilean democracy, i am moved to have before me a representative of the swedish democratic tradition, a tradition whose originality consists in perpetually renewing itself within the framework of the most valuable creations of society. the admirable work of freeing a tradition from deadwood while conserving intact the core of the old virtues, the acceptance of the present and the anticipation of the future, these are what we call sweden, and these achievements are an honour to europe and an inspiring example for the american continent. the daughter of a new people, i salute the spiritual pioneers of sweden, by whom i have been helped more than once. i recall its men of science who have enriched its national body and mind. i remember the legion of professors and teachers who show the foreigner unquestionably exemplary schools, and i look with trusting love to those other members of the swedish people: farmers, craftsmen, and workers. at this moment, by an undeserved stroke of fortune, i am the direct voice of the poets of my race and the indirect voice for the noble spanish and portuguese tongues. both rejoice to have been invited to this festival of nordic life with its tradition of centuries of folklore and poetry. may god preserve this exemplary nation, its heritage and its creations, its efforts to conserve the imponderables of the past and to cross the present with the confidence of maritime people who overcome every challenge. my homeland, represented here today by our learned minister gajardo, respects and loves sweden, and it has sent me here to accept the special honour you have awarded to it. chile will treasure your generosity among her purest memories.
  • iki de şiirini koyalım tam olsun:

    little feet

    little feet of children
    blue with cold,
    how can they see you and not cover you--
    dear god!

    little wounded feet
    cut by every stone,
    hurt by snow
    and mire.

    man, blind, does not know
    that where you pass,
    you leave a flower
    of living light.

    and where you set
    your little bleeding foot,
    the spikenard blooms
    more fragrant.

    walking straight paths,
    be heroic, little feet,
    as you are
    perfect.

    little feet of children,
    two tiny suffering jewels,
    how can people pass
    and not see you!

    i am not alone

    the night, it is deserted
    from the mountains to the sea.
    but i, the one who rocks you,
    i am not alone!

    the sky, it is deserted
    for the moon falls to the sea.
    but i, the one who holds you,
    i am not alone !

    the world, it is deserted.
    all flesh is sad you see.
    but i, the one who hugs you,
    i am not alone!
  • "ver bana tanrım, her geri çekilmeyi yeni bir başlangıç noktası yapan deniz dalgalarının gücünü" demiştir.
  • bir prenses olduğum kadar dilenciydim.
    şimdi yalnız beni bırakıp gitmenin sarsıntısı içindeyim.
    ve sana her saat başı donuk bir ifadeyle soruyorum: hala benimle misin? ah, beni bırakma !
    şimdi adımlarımı gülümseyerek ve geldiğine inanarak atmak isterdim.
    ama uykuda bile korkuyorum ve rüyaların arasından sana soruyorum: gitmedin mi? *
  • ölüm - aşk - vatan gibi iç kıyan beylik şiir temalarına inat; minik bir hikayenin, tuzlu bir akdeniz melteminin de yardımıyla nasıl keyifli bi esere dönüşeceğini gösteren latin şaire.

    parmağını yitiren küçük kız

    bir midye kapıverdi serçe parmağını,
    midye kumlara düştü,
    deniz kumları yuttu,
    balina avcısı tuttu onu denizde,
    balina avcısı cebelitarık'a geldi,
    cebelitarık'da türkü çığırdı balıkçılar:
    "duyduk duymadık demeyin, denizden
    parmağını çıkardık küçük bir kızın,
    sahibi kimse gelsin alsın!"

    bir tekne verin bana, gidip alayım,
    tekneye bir kaptan verin,
    kaptana da bir aylık!
    kentten toplayın kaptanın aylığını;
    parlak kuleleri, zarif tekneleri var sabun kokulu bu güzel marsilya'nın!
    bütün dünyanın en güzel kenti;
    güzel olur mu hiç parmaksız bir kızla?
    balina avcıları susmak bilmiyor,
    bekleşip duruyorlar şu cebelitarık'da...
  • "bir günüm var. bundan nasıl yararlanacağımı bilirsem, bir hazinem var" demiştir.
  • derin uyku adlı şiiri, ferhat tunç‘un firari sevdam adlı albümünde yer alıyor. şarkıyı zeynep cüstan seslendiriyor. `uyandırmasın kimse
    şiirin sözleri;

    derin uyku
    uyandırmasın kimse
    uyuyan bu çocuğu.
    bir zamanlar karnımda
    böyle derin uyurdu.

    o duru dinlenişten
    açtırdım gözlerini,
    yaslanıp göğsüme yine
    uyuyakaldı şimdi.

    alnındaki damarlar
    sanki atmıyor artık.
    minik yengeçler gibi ayakları,
    gövdesi pembe bir balık.

    çiğ düşmüş olmalı
    ıslak kirpiklerine.
    müzikle sallanıyor
    kolları uykusunda.

    dere gibi usulca
    akıyor nefesi.
    titriyor gözkapakları
    defne yaprağı gibi.

    hiçbir şey söylemeyin
    uyanıncaya kadar,
    bırakın uyusun böyle,
    çevresinde sığınaklar.

    bir sığınaktır çatı,
    kapı bir başka sığınak,
    kadın olan annesi,
    annemiz olan toprak.

    bu sessizlik içinde
    belki de öğrenirim
    o uykuyu yeniden
    nicedir yitirdiğim.

    her yanı duru sevgi,
    derin uyku her yanı,
    bırakın da kullansın
    bu güzel armağanı.
hesabın var mı? giriş yap