• türkiye'nin seküler kitlesine yönelik nefretini her fırsatta dile getiren kompleksli kötü şair, islamcı.

    ayrıca her "gavur" vurgusu sandığı gibi kendisini şirinleştirmiyor.
  • geçen youtube'da yener çevik'le olan programlarına denk geldiğim...

    oturdum, bir saatlik programı izledim.

    programda şahit olduğu bir anısını anlattı. ulan dedim ben bunu bir yerden hatırlıyorum.
    sonra aklıma geldi, ekşide okudum ben bunu... hayata dair iç burkan detaylar başlığındaki bir entry idi bu. şükela modunda arattım, evet bu dedim.

    anlattığı hikayenin ekişideki hali bu

    #t=51m45s kendi anım dediği de bu (51.45'te başlıyor)

    kendisi ya ekşi'de mudur nickli yazarın kendisi oluyor, ya da benzer bir hikayenin şahidi.

    edit: farklı bir özgürlük mesaj attı. videonun başında tesadüf ettiğini söylüyormuş.

    ayrıca bu arkadaşın zorluk derecesi adlı şiirinde geçen bir mısra da şöyledir:
    seni unutmam gerektiğini hatırlamıyorum

    bu mısrayı, izleyenler bilecektir, nolan'ın en güzel filmlerinden biri olan memento'da guy pearce abimizin repliği olarak bulabilirsiniz.
  • son yılların en yetenekli şairi... tek dize ile beyninize girer... yeni çıkan itibar dergisini sürükleyen adamdır aynı zamanda... aşağıdaki inanılmaz şiiri de yakın zamanda itibar'da yayınlandı...

    ''aşırı hız ve dikkatsizlik''

    bu şiiri sadece sana yazmak kalbimi kırıyor aslında
    bir ayçiçeğinin taşınması gibi başka güneşlere
    geride kalıp hayatı oyalayan biri olsa
    ben yazmasam, sen gitmesen, biz düşmesek
    olmasa keşke yerçekimi, en çok itaat ettiğimiz yasa...

    oysa biz istikbal yakardık hele hava güzelse
    dünyayı ihmal eder başka mevzular açardık
    en az beş yıl tecrübeli yalnızlıklar üzerine
    halk tipi suratlarımız vardı, şaşkın ve âşık
    bir çiçeğe temsil hakkı vermişiz diye...

    şüphesiz böylesi hepimiz için daha iyiydi
    daha kahverengi ve daha derin,
    aleyhine gelişen bir hayata itiraz eder gibi
    insanın aklına şark illerini getiren masumiyetin.

    ama gelememiştir henüz hatasından dönenler
    öyleyse aşırı hız ve dikkatsizlik hep bana çarpsın
    beklemekten muhacir olmuş karşıt görüşlü trenler
    çünkü şairler hayırsız oğullarıdır hayatın...

    ayrıca oldukça ilginçtir, kuşağındaki diğer şairler gibi ikinci yeni etkisi yoktur onda... bir yere yaslamak zor... sniper gibi tek dize ile işi bitiriyor...

    edit: ve nitekim haşmet babaoğlu'nun harika yorumu ile okunmuştur. http://www.itibardergi.com/…iskanin-siirini-okuyor/
  • geçtiğimiz günlerde, trt2'de yayınlanan kelimeler ve şeyler adlı programın, edip cansever konusunun işlendiği bölümüyle ilgili birtakım eleştirilerde bulunmuştum ve tekzip etmek yahut cevap vermek isterse, bana ulaşabileceğini yazmıştım. sağ olsun, kendisi bana ulaştı ve uzun bir açıklama yaptı. o yüzden, entry'i düzenlemek yerine buraya yazmak istedim. öncelikle söz konusu entry için: (bkz: kelimeler ve şeyler/#145414068)

    ilk olarak, yaptığım eleştiriler için teşekkür ederek, bunların bir kısmını kabul etmekle birlikte, gayet makul bir yanıt vermiş. programda 25-30 dakikalık bir süre kısıtının olduğunu ve kişi başı 7-8 dakikalık bir söz hakları olduğundan bahsetmiş. açıkçası, böyle değerlendirince kendisine hak verdiğimi söyleyebilirim; zira edip cansever değil 7-8 dakika; 7-8 saat konuşulsa, muhakkak bir şeyler yine eksik kalacaktır.

    içki temasından bahsetmemelerinin özel bir nedeni olmadığını ve herhangi bir otosansürün söz konusu olmadığını belirtti. sonuçta beyanı esastır; eyvallah. başka bir programda, masa da masaymış ha şiirine değindiğinden bahsetti. şiirde "bira" kelimesinin geçmesinin, sorun olabileceğini aklından bile geçirmediğini söyledi. hangi, program olduğunu belirtmedi ama şairleri konuştukları programları tek tek inceleyip bulacağım boş bir vaktimde.

    "muhafazakarlık" mefhumuna, kendilerini tasnif etmek amacıyla değindiğimi düşünmüş. belki, üslubumdan dolayı bu kanıya kapılmış olabilir, hak veriyorum ancak kendimi daha açık bir biçimde ifade etmek isterim. şöyle ki; muhafazakarlık meselesinin özellikle altını çizmem, edip cansever gibi, şiirinin dna'sında "içki" teması olan bir şairden bahsedilirken, bu konudan hiç bahsedilmemesinden mütevellittir. yoksa, muhafazakar ya da mütedeyyin kişilere, sanatçılara herhangi bir önyargım yok. (ismet özel hariç.) öyle bilinmesini istemem. zira ikinci yeninin, tanrıyla arası en iyi olan şairi olduğunu düşündüğüm, büyük şair sezai karakoç'a karşı büyük bir hayranlığım var. burada, kendisinin bu şekilde algılamasını yadırgamıyorum çünkü yazdığım entry'i tekrar okuyunca, belki de kullandığım üslup, böyle bir kanaate varılmasını müsait kılmış olabilir.

    furkan bey, edip cansever'in tüm bibliyografisine sahip olduğunu ve entry'de bahsettiğim alev ebuzziya'ya mektupları içeren iki satır iki satırdır adlı eserin hazırlayıcısı, habil sağlam ile yakın arkadaş olduğundan bahsetmiş. habil sağlam ile arkadaşlığını kıskanmakla birlikte, edip cansever külliyatı konusunda benzer olduğumuzu belirtmek isterim. zaten kendisi bir koleksiyonermiş, şaşırmadım ama sevindim.

    özetle, kendisine nazik üslubu ve eleştiriye karşı hoşgörülü olduğu için teşekkür ediyorum. her ne kadar benim yazdığım entry'nin üslubu, kendisinin kullandığı üsluptan daha sert ve zaman zaman incitebilecek seviyede olsa da, diyaloğu karşılıklı bir "yenişme" seremonisine dönüştürme kaygısı gütmeksizin, makul bir seviyede tuttuğu için kendisine teşekkür ediyorum. sağ olsun.

    ayrıca, yayımlanmış 4 şiir kitabı olduğundan ve edip cansever'in meduza şiirine dair görüşlerini de içeren bir poetika kitabının, yazarı olduğundan bahsetti. her ne kadar orhan veli; "hava bedava, bulut bedava, dere tepe bedava, yağmur çamur bedava" demiş olsa da daha önce hiç okumadığım bir şairin, şiirlerini "bedavaya" internetten okumayı doğru bulmadığım için şiirleri ile şimdilik hemhal olmadım ama bu vesile ile ilk fırsatta yayımlanmış bir eserini edinip, okuyacağım. şimdiden söyleyeyim, bir asım bezirci değilim tabi ama ben de kendi çapımda güzel şiir eleştiririm.*

    nitekim, aylar önce yayınlanmış bir programı, bir sabah tesadüfen seyretmem vesilesi ile iki kelam etmiş olduk. umarım kalbini kırmamışımdır. burada anonim rumuzlarla, bazen canımızın istediğini, hiçbir filtreden geçirmeksizin, dümdüz yazabiliyoruz. o da ekşi sözlük'ün cilvesi; yapacak bir şey yok. ben ünlü olsam, ben eleştirilecektim.* konu başka bir şair olsaydı, belki bu kadar dikkatle izleyip, birçok şeyi fark etmeyebilirdim dahi ama söz konusu edip cansever olunca, akan sular duruyor. o da benim zaafım olsun. kendisine, eleştiriye karşı hoşgörülü davrandığı için tekrar teşekkür ediyor, meslek hayatında başarılar diliyorum.
  • ismail kılıçarslan ile uzun bir yolculuktan efsane bir şiir ile dönmüş şair. iki sağlam şairden, aynı isimli iki yol şiiri; e-77.

    oradaydık ve kuzeye doğru sürüyorduk
    güneş, kurma kolunu çekip
    taşıdığımız o deliduman karanlığı sormadan önce
    bir tehtidin ilk saniyelerinde günlerce durmuştuk…

    şairlik, titreyip duran bir pusula iğnesi ismail
    kuzeye doğru gidip güneye vardığımız
    şu slovak dağlarının arkası şam desek bize inanırlar
    biz de inanırız lena radyoda ağlarsa
    şamdır arapça'nın kuzeyi, türkçe'nin güneyi
    iki magdelena bir meryem eder uzun leh ovasında...

    sarı tarlalarda kara kafalarımızla biz
    meksikasız bir dalga, alçalıp yükselen
    batıp çıkan, ölüp dirilen, gülüp ağlayan
    geceleri gün sonu vermeyen ihtimalleriz.
    kapıyı büyük açtıysak bundandır kardeşim
    bundandır kapımız hergün başka bir sokağa açılır
    mustafa da gelsin, bir an önce gidelim
    ne de olsa, harman sonu dervişlerin...

    kıyamayıp ölürüz ve işte şair çözümü derler
    bin atlıyla tuna'yı geçen bir acı yakalar bizi
    suya düşmüş çürük ağacın toplaması gibi ölü dalları
    günlerimiz tek bir anın içinde bekler, sessiz ve kederli
    sofi sakalını tarayana kadar yol da biter…
  • itibar'ın son sayısında büyük bir şiire daha imza atmıştır. buyrun efendim;

    zorluk derecesi

    eşitlik bozuldu ve sabah oldu
    böylece kalbim,
    hakkındaki iddialara açıklık getirecek.

    gizlediklerim ve açığa vurduklarım
    zaten benim olanı çalmak gibi
    bir şeyi unutmuşum hissi ile sana dönüyorum
    ütünün fişi, gözlerinin rengi, kapının kilidi
    seni unutmam gerektiğini hatırlamıyorum
    gözlerin ve sen, toplam iki kişi…

    biz sadece acımızı seçmekte özgürdük
    acımız, evet kabul, olağan şüpheli
    ve içimizde taşıdığımız o kömür
    yıkadıkça kirlenen korkunç bir sevgi…

    frene basma, insan gitmek için yapılmıştır
    senden ricam ruhum ikimizin arasında kalsın
    artık biliyorum, yolda olan yolda kalır
    ikamet bitti madem, o kömür artık yansın!

    kalplerdeki her şey açığa vurulup tahsil edildi
    açıklayabilirim, belki…

    yalnızlık ( allah ondan razı olsun), kör noktam
    bu yüzden geldiğini göremedim
    lakin göremediklerime de inanırım
    sana da öyle inandım, ya rahman ya rahim…
  • ''mühendis'ten şair olmaz'' diyenlere cevabı sahalarda veriyor:

    ...
    ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı

    sanırım olay istanbul'da geçiyordu
    ismini vermek istemeyen caddelerde
    olası bütün kaçış yolları tutulu
    yurtlarından çıkarılan adamlar arasında
    ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

    artık halka açık bir yerde bekliyor seni hayat
    orda sana ölçü, birim ve düzen verilmemiştir
    mümkün mertebedeki adamlar ve kadınlar
    beherler, masa saatleri ve ergonomi yok,
    ama herkes uyanık bir tek benim uykum var
    değil mi ki beş dakikada bir erteliyorum seni...

    korkuyorsun, üşüyorsun ve yanlış anladın
    şairi yanlış anlamak daha güvenlidir
    daha konforlu daha kurumsal daha aciz
    şimdi unut bunları ve tüm gücünle bana güven
    kaybedeceğiz!
    hayır, bu sefer doğru anladın.

    ispat edemem fakat öylece içime baktın
    ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı
    ne kadar koştuysam da nefesim hala çok yakın
    bilerek ve isteyerek değilse gerçek midir bu acılar
    haberin bile yok oysa dünyanın en güzel ...
    ama dünya bunda kasıt arar!

    yine de, gel ve al yüzümü eline
    haydi sev beni, konu serbest ...
  • "sanırım olay istanbul'da geçiyordu
    ismini vermek istemeyen caddelerde
    olası bütün kaçış yolları tutulu
    yurtlarından çıkarılan adamlar arasında
    ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu...*
  • nasıl seveceğimizi şaşırdığımız şair. insanda bütün şiirlerini okuyup tüketme isteği oluşturuyor yazdıklarıyla.

    ''bize rüyanın değil uyanıklığımızın tabiri gerek.''

    ''gerçek mermiler kullanıyor hayat gerçekten sıkı''

    ''on üzerinden sen veriyorum hayatıma''

    ''sözler tellere takılan kazak gibi.''

    ''seni seviyorum
    bu bir yerde yanlış yapıyorumun arnavutçasıdır.''
  • islamcıların son favorisi artiz bir şair. kabahatler kanunu derler bir kitabı var. fakültedeki islamcı entel çocukların elinde görürdüm sıklıkla. verin hele dedim, kırmadılar verdiler. ilk okumada beğendim, ikincisinde ciddi derecede etkilendim. tuhaf bir kafa. ama tuhaf ve farklı olmak için zerre çaba göstermiyor. mandalina kabuklarından kültablası yapıp wagner dinliyor, aşk ile adaleti birleştiriyor, uyanıklığın tabirini merak ediyor, başını kaçırdığı için sonunu anlamıyor hayatın...

    itibar'ın yıldızlarından. oradan da takip ettim, kabahatler kanunu'ndan yukarı doğru çıkıyor. sanki fazlalıkları atmış ve müziğini kesinleştirmiş gibi. modernizmle ciddi meselesi var.

    bence şiirleri, kendisinin dahi kestirebildiğinden daha derin. bir şey anlatmaz değil, anlattığı şeyin ucunu kendisi dahi göremez. o yüzden anlamayan anlamaz...
hesabın var mı? giriş yap