• film hakkında birkaç bilgi:

    --- spoiler ---

    - flash back ve flashforward ile anlatım kurulmuştur.

    - hikaye 3 farklı noktadan başlayarak anlatılır. uzun saçlı/traşsız, kısa saçlı/traşlı ve kısa saçlı/tıraşlı/yaralı yüzlü.

    - sıkışık mekanlar, sıkışık hayatlar anlatılmıştır.

    - kara film (film noir) örneğidir.

    - kurgu mantığı polisin çapraz sorgusuna dayanır.

    - fotoğraf, iç çamaşırı gibi karakterlere özel obsesif yöne işaretlerden, nesnelerden yararlanılmıştır.

    - çekiç karakterler arası ortak suç aletidir.

    - nolan'ın düşük bütçeli ilk filmidir.

    - doğal ışık kullanılmıştır.

    - 4 ödül birden almıştır.

    - filmin siyah beyaz olması kara film olmasına hizmet eder. lakin bütçe olmadığı için siyah beyaz çekilmiştir.

    - aksesuarlar hikayenin hangi zamanına tanıklık ettiğimiz hakkında ipucu verir.

    - oyuncular nolan'ın arkadaşlarıdır ve hafta sonlarında bir araya gelerek filmi tamamlamışlardır.

    - filmde kullanılan kredi kartı gerçekte filmin sesçisine aittir.

    - polis, nolan'ın gerçek hayattaki babasıdır.

    --- spoiler ---
  • christopher nolan in 16mm kamera, minicik bir butce ve oyuncu olarak arkadaslarini kullanarak cektigi film noir havasinda 70 dakikalik film. filmdeki sasirtici derecede usta yonetmenlik, ilk filmini cekecekler icin yeni bir standart olmakta, "ne yapalim bu daha benim ilk filmim" bahanesini gecersiz kilmaktadir. kisa filmcilerin, yeni yetme yonetmenlerin muhakkak seyretmesi, feyz almasi gereken bir filmdir.
  • nerdeyse bütçesiz çekilen filmde çalınan paralar bile fotokopiymiş, siyah beyaz olduğu için belli olmuyomuş.

    çoğu sahne el kamerasıyla çekilmiş. christophar nolan, londra'nın kalabalık sokak sahnelerinde, insanların kameraya bakmamasının büyük şans olduğunu söylüyor. arka planlarda babası ve eşi oynamış.

    bir çok mekanı jeremy theobald bulmuş, özellikle yuvarlak pencereli kapıları, mekanların bağlantısını vurgulamak için çok kullanışlı bulmuş nolan. sürekli eldiven takılıp çıkarıldığı için o sahnelerde yanlışlık yapma riski büyükmüş ama neyse ki olmamış öyle bişey.

    çok az ışıklandırma kullandıkları için "pencere kenarında duran adam" sahneleri bu kadar bolmuş. terası da çok iyi bir mekan olarak görüyo nolan, özellikle parasız ve boş bir alan olduğu için. ama haliyle soğuk oluyomuş.

    adamların ilk konuştuğu yer, aslında cafe diil bir mutfakmış.

    bill kadına herşeyi itiraf etmek için geldiğinde, otomatikten konuşan ses asıl oyuncu lucy'ye diil emma'ya aitmiş. çok kısıtlı zaman ve parayla çektikleri için bir çok aksaklığı böyle pratik yollarla çözmüşler. şaşırtıcı olmayan bi şekilde, bir daha izlendiğinde farklı şeyler yakalanabilen filmleri severmiş yönetmenimiz.

    filmde ağızdaki eldivenli sahneyle ilgili ciddi bi tutarsızlık var. ilk izlediğimizde eldiven tamamen ağızda. sonradan olayın başını gördüğümüzde adam eldiveni tamamen ağzına sokmuyo bile. tekrar eldiveni ağızdan çıkarma sahnesi geldiinde, eldiven yine ağızda ama bu sefer çıkarken, ilkinden farklı olarak salyaları da akıyo adamın. ikinci sahneyi bir hatırlatma olarak düşünmek lazım sadece belki.

    bill'in oturduğu evde stanley kubrick'in shining afişleri asılı üç tane küçük boyda, gizemli sarışınımızı andıran marilyn monroe posteri ve mark rothko resmi de dikkat çekiyo.. çaldığı cdlerin en üstünde trainspotting soundtracki görünüyo. kitaplarda da plato'nun republic'i.. madem bu kadar ayrıntıya indim, sarışın kadının rujunu tazelerken aynasını kullandığı fondötenin chanel olduğunu da söyliyim.

    ahmet altan, aldatmak'ı yazarken bu filmden mi esinlenmiş die düşündüm ama dier yandan adrenalin için bu tür şeyler yapmak çok zor akıl edilecek bir şey diil. film gayet hoş, yine memento gibi, bitince tekrar izlemek istiyo insan. hoş, dvdsine sahipseniz en az 4 kere izleyesiniz gelicek, çünkü bütün filmi nolan'ın yorumuyla izleme şansı, görüntü yerine her sahnenin senaryo planını görerek izleme şansı (eklenenler çıkarılanlar) ve sahneleri kronolojik sırayla izleme şansınız var.

    gazeteler film hakkında, müthiş bir zehir hapı, paranoyak bir neo noir, ürkütücü, aldatıcı, şeytanca ve komplike gibi yorumlar yapmışlar.
  • 1998 yılında çekilmiş, geleceğe sinyaller gönderen bir christopher nolan filmi. bu filmdeki karakterlerimizden biri inception'da di caprio'nun canlandırdığı kişiyle aynı adı taşır; cobb. bir başka karakterimizin evinin kapısında bir batman logosu vardır. ayrıca the prestij'de olduğu gibi dün ve bugün içiçe beraber işlenir.
  • --- spoiler ---

    icindeki super karizma karaktere ozenen looser kisilik bill ile onun alter-ego'su seklinde ortaya cikan copp dusunuldugunde insana fena halde fight club filmini getiren yapim. edward norton'un kendi kendini dovup duvarlara vurdugu sahneyle following'de bill'in kendi(!) agzina eldiven soktugu sahneyi ozdeslestiriveriyor bu nacizane beyin. benzerlikler bitmiyor. aralarindaki hatun karakteri de ayni sanki, ikisine de digeri varmis gibi davranip ikisini de idare ediyor hinzir. edward norton'un evi yaniyor, bill'in evi talan ediliyor. film sonunda baska birileri alter-ego karakterin aslinda varolmadigini iddia ediyor.

    --- spoiler ---
  • siyah beyaz bir film için ışık ve dokuların üzerinde kanımca yeterince durulmamış. "gerçekçi"lik işleri nedeni ile "kasıtlı" da yapılmış olabilir tabi. dönüşlü flashbackli (adı herneyse) kurgu konusunda harikalar yaratmış nolan, saymadım ama hikaye 3 koldan akıyodu sanırım, mementoda olduğu gibi. cobb'un ahlaki sıtk sıyrıklığı ile gayet sürekleyen hikaye, bi anda bi tarantinovari hal alıp böğk ettiriyor ilerde.

    cobb, zekası olsun, yaşamda kalma güdüsü olsun, öngörü ve nokta müdaheleleri ile sezdirmeden herşeyi yönetmesi olsun ne yaptığını bilen, çok başarılı bi karakter. following'i izleidkten sonra izlediğim filmlerde, okuduğum eserlerde cobb'un eksikliğini hissettim. following'den önce bir şeyler izlerken ya da okurken de bu eksikliği hep hissetmiş, ama adını koyamamıştım. cobb'muş işte adı. ama maalesef bu karakter flashbackli kurgusu olan bi tarantino filmine heder edilmiş.

    cobb'un zayıf olanla vicdan esamesi göstermeksizin kedi fare oynamasını, insanların ısrarla inkar ettikleri zayıflıklarını yüzlerine çarpışını izlemek keyifli.

    ve alıntı yapmak lazım tabi: "everybody has a box"
  • christopher nolan tarafından yazılan, yönetilen hatta kameraya alınan (kimselere vermem hepsi benim!!) deli filmlerden. darren aranofskynin pi filmindeki hap yutma gibi yakın planlar (cort diye plastik eldivenlerin bir anda ele geçirilişi) ve kalabalık cadde sokak sahneleri burda da vardır. tamamen kurgu üstüne dayalı olan zekice bir yapıt. mesajı bile var: " ayrıntıları bi'daha düşün..önemlidir.."
  • hitchcock referanslarına sahip hayli yetkin bir ilk filmdir ve memento denli ilgiyi hak eder. parasız çekilen following’de el kamerasının grenli görüntüleri, düşük aydınlatmalar, eş dost tanıdık ahbaptan oluşan oyuncu kadrosu, filmin her anlamda bağımsızlığını vurgular. eski moda kara film üzerine modern bir solukla kurgulanan öykü, parçalardan bütüne ulaşan bir yapıyı barındırır. kinik öyküsüyle film, diğer bir ingiliz yapımı neo-noirolan danny boyle’un shallow grave’ine benzer (mezarını derin kaz, 1994) bir lezzet sunar.
  • bu filmden ne anlıyoruz. bütçe nolan için sadece teferruattır.
  • criticker.com'un önerisi ile haberdar olup izlediğim süper senaryolu christopher nolan filmi, karışık zamanlı ilerleyen senaryosu ile son dakikasına kadar keyifle izlettiriyor, 70 dakika olması da lezzetli bir haz ile filmi bitirmenizi sağlıyor.

    her türlü izlenir bu film, ben tavsiye ediyorum, siz de izleyiverin artık.
hesabın var mı? giriş yap