• ikinci albümü magdalene ile dinlemeye başladığım ve keşfetmekte bu kadar geç kaldığım için üzüldüğüm enteresan şarkıcı, söz yazarı ve besteci. harika bir sese ve picasso tablolarından fırlamışçasına çekici bir tarza sahip. birbirinden etkileyici klipleri var. her şarkısı, her klibi güzel. müzik kültürüm güçlü sayılmaz fakat böyle sanatçılarla karşılaştığım anlara çok değer veriyorum. prince şarkılarında hissettiklerimi hatırlatıyor bana. ikinci albümü için kendisiyle söyleşi yapan muhabirlerden biri sesindeki duygusallığı prince'e benzeterek beni on ikiden vurdu. hakkındaki bilgilere göz gezdirdim sonra.

    1988 doğumlu ve asıl adı tahliah debrett barnett. yarı ispanyol yarı jamaikalı. annesi tarafından büyütülmüş, sırf ona daha iyi imkanlar sağlayabilmek için kenar mahallelerden birmingham merkeze taşınmışlar. burada tamamı "beyaz kızlar"dan müteşekkil bir liseye başlamış. bunun ona gençliğinde biraz yabancı ve güvensiz hissettirdiğini anlatıyor. sosyalleşme konusunda sıkıntılar yaşamış. kendini güzel bulmuyormuş ama çalışkan ve yetenekliymiş. şu an eskiye nazaran çok daha güçlü ve özgür hissettiğini söylüyor. dünyaya açılmak ve yaratıcı bir iş yapıyor olması onu iyi yönde değiştirmiş. "bana hizmet etmeyen şeylere karşı daha az toleraslıyım." demiş. şarkılarında feminist bir rüzgar estiriyor. son albümünün modern dünyada kaybolup giden kadın arketipiyle ilgili olduğunu anlatmış. çok ilgimi çekti. kadınlardan ya "orospu" ya da "kutsal bakire" olmasının istenmesi üzerine bir tespiti var. bundan daha haklı olamazdı.

    "as a woman, we can be both things, we can be innocent and pure and, you know, like a juicy little fruit, like a fresh flower. but we can also be sensual or knowing, healing, strong, powerful. we can be all of these things at the same time. and that's okay."

    gülümsetti. "aynı anda hem masum hem güçlü hem çekici hem bilmem ne olamaz mıyız at kafaları?" diyorum ben genelde ama böyle de tarif edilebilir tabii. anlarlar mı? işlerine gelirse belki. insanlar böyledir. herkes kendince bir değer yargısı içinde. empatiden yoksun. kadınlara "şöyle olmalısın, yok yok böyle olmalısın." demekten başka vasıfları, dünyaları, perspektifleri yok. öyle güzel yakalamış ki bunu ve öyle basit ve akıllıca aktarıyor ki. "duygusal zekamızı kullanmalıyız." diyor. "biz hayat vereniz. bunu her alanda iyileştirici bir güç olarak kullanmalıyız."

    hazır bahsetmişken şahane röportajları var. en magazinsel konularda, örneğin robert pattinson'la biten ilişkisi hakkındaki sorulara verdiği yanıtlar bile klas. çok farklı bir bakış açısının ürünü.

    "şu an daha iyi hissediyorum. insanlar hep benim garip görünüşlü biri olduğumu düşündü ta ki beyaz bir erkek benim güzelliğimi onaylayana kadar. bu sinir bozucu ve bunu hala kabul etmiyorum. iyi şarkı söylediğimde bundan şüphe duymazsınız, iyi dans ettiğimde ya da kendimi dürüstçe ifade ettiğimde. bu sorgulanamaz bir şeydir. daha önce hiç bu kadar güzel hissetmedim çünkü hayatımda hiç bu kadar çok yönlü olmadım. bunun dışında kalan her şey gelip geçici." demiş.

    sizin güzellik dediğiniz şey benim sizin gözünüze gözünüze soktuğum tartışmasız yeteneğim ve becerilerimdir. bunu öyle ya da böyle kabul edeceksiniz'in kibarcası yani. yersiz, temelsiz bir kendine güven de değil üstelik.

    uzun lafın kısası ben kendisinin sadece sesine ve şarkılarına değil karakterine de hayran kaldım. takip edilmeye değer.
  • magdalene albümü yılın en iyi albümü olabilir. 5 sene gibi uzun bir aradan sonra bu kadar iyi bir albümle dönmek de ekstra bir başarı, çoğu sanatçı bu kadar uzun bir aradan sonra kaliteli işler çıkartmakta bu kadar başarılı olamıyor. ayrıca albümün inanılmaz bir prodüktör kadrosu da var. nicolas jaar, arca, michael uzowuru , jack antonoff -el attığı her iş ayrı bir seviyede son zamanlarda- , oneohtrix point never ve cashmere cat gibi isimler var, skrillex'in de bir kaç şarkıda katkıda bulunmasına da şaşırmadım değil. albümden şahsi favorilerim mary magdalene, fallen alien ve mirrored heart.
  • cins insan. değişik. sanatı falan da değişik de pek beğenmedim belki de anlamadım bilemiyorum. björk'ü seven insanım oysa ki. neyse şöyle bi twit atmış da ordan denk geldim kendisine.

    --- spoiler ---

    i've a baby inside, but i won't give birth till you insert yourself inside of me.

    --- spoiler ---

    yani fiziken zaten öyle de. şiirsel bi şekilde şeyetmiş ama nebilem garip değil mi yahu.
    neyse bana ne.
  • birkaç yıla buralar sayfalarca entry dolduğunda hiç de mutlu hissetmeyeceğim çünkü kıskanıyorum, çok kıskanıyorum.

    (bkz: dünya ötesi)
    (bkz: uzay ötesi)
  • lp1 gibi bomba gibi bir albüme imza atmış hatun. biraz the weeknd birazcık da massive attack gibi. 2014'ün en iyi isimlerinden biri.

    edit: biraz daha dinledim de björk ve portishead havası da var sanki. grantland'den molly lambert kendisi hakkında harika bir yazı yazmış.
  • m3ll155x adındaki ep'siyle ortalığı yıkmış şarkıcı. uzun zamandır gördüğüm en orijinal ve alternatif iş olmuş diyebilirim.

    https://www.youtube.com/watch?v=byu3j-22360
  • son haberlere göre robert pattinson ile manitasyon durumlarında olan, güzel mi çirkin mi yoksa korkunç mu veya sevimli mi bir türlü karar veremediğim baby hair queen. haberin kaynağı için:

    http://www.oystermag.com/…s-dating-robert-pattinson

    ekşisözlük magazin servisi sundu.
  • (bkz: glass & patron)

    (bkz: yuh)
  • sesinin cok egitimli ve guzel olmasi bir yana, canli performansi inanilmaz olan sanatci. yaptigi sahne sovu su an buyuk starlar tarafindan taklit ediliyor. eger amerikaya yolunuz duserse konser tarihlerini kontrol edin derim. pisman olmazsiniz.

    cok guzel bir sarkisi icin (bkz: good to love)
  • yeni çıkardığı albümünü dinlemeye doyamadığım şarkıcı. albüm gerçekten kaliteli bir müzik deneyimi yaşatıyor. aradan şarkı seçip dinlemek yerine baştan sona dinleyin bence.
    lana del rey’in norman fucking rockwell’iyle birlikte bu senenin en iyi işlerinden.

    (bkz: magdalene)
hesabın var mı? giriş yap