• fındık fiyatı üreticiyi mi, ferrero'yu mu memnun edecek? - ali ekber yıldırım - 06.07.2021
    geçen sene haziran'ın 24 lirası, tüik enflasyonuyla* bu senenin 28.21 lirası yapıyor. hükûmet de bu senenin fiyatının 30 lira olması için çalışacakmış. yâni resmiyette 1.79 lira zam için. (tüik'in değil sokağın enflasyonuyla, aslında enflasyonun bile altında kaldığından emînim.) neredeyse aldığımız nefesin bile* dövize endekslendiği bir ekonomide, bir tek gelirlerimiz dövize karşı kendini koruyamıyor. giderler ışık hızında artarken, gelirler de aynı hızda çakılıyor. vatandaş alınmasın ama bu döviz kuruyla fındığın ihrâç fiyatının, 2015'in birim ihrâç fiyatına göre, en az 100 lira olması lâzım ve üreticiye de en az 50-60 lira alım fiyatı verilmesi lâzım. (tabîî, gelirimizin de aynı oranda artması gerekiyor ancak gerçekte öyle bir dünyâ olmuyor.) bırakın üstüne bir şeyler koymayı, katma değer yaratmayı, elimizdeki değerleri bile koruyamıyoruz.
  • maalesef artık türkiye'de uzak durulması gereken bir diğer gıda, bir zamanlar için konuşacak olursak karadeniz'in sembolü.

    yani dünya üretiminin yarısından çoğunu tek başına yapan bir ülkenin fındığını üç kuruş daha fazla kazanmak isteyen kan emicilere feda etmesi inanılır gibi değil. doğal tarımla hiç de zorlanılmadan elde edilen o güzelim fındık, sırf bu kan emiciler, bu sülük takımı daha çok kazansın diye diğer meyve ve sebzeler gibi zehir ve kanserojen yuvasına dönüşmüş durumda.

    adına herbisit denen ve en ölümcülü de paraquat olan lanet olasıca zehir diğer tüm tarım ürünlerine olduğu gibi fındığa da boca ediliyor. bu lanet zehir o kadar kuvvetli ki, hiçbir ilaç sökücünün bunu çıkarması mümkün değil. sözde ekinlerin yanında yabani ot bitmesini engelleyen ve bu şekilde üreticinin çapalama işine ek adam koymasını ve ek bütçe ayırmasını engelleyip ekonomik bir üretim yolu sunan ancak özde saç dökmekten alerjiye, alzheimerdan tabi ki kansere kadar hemen hemen tüm rahatsızlıklara yol açan bu lanet zehir en "organik" bildiğiniz pazarlara bile girmiş durumda.

    dünyaca meşhur fındığı da zehirleyip kanser bombasına dönüştüren işte bu lanet zehirdir. süreç böyle işlemektedir. bazı tarım ağaları daha çok kazansın diye zehiri böyle alıyorsunuz vücudunuza. yapmayın, hele ki çocuğunuza sakın ama sakın yedirmeyin.

    türkiye'yi zehire ve kansere bulayan bu iğrenç heriflerin sisteminin nasıl işlediğini burada fırsat buldukça yazacağım. uyarması benden, gerisi size kalmış.

    edit: gramer düzeltmesi.
  • afrodizyak değil bir vasodilatördür.
    yani,
    fındık yiyince azmazsınız lakin yüksek arjinin içeriğinden dolayı artan nitrik oksit üretimi sayesinde kılcallarınız esner ve daha şiddetli bir ereksiyon yaşarsınız. olay bundan ibaret.
  • ağzımı bozan kuruyemiş.

    neymiş efendim ananas, avakado ve bir zamanlar muz yurtdışından geldiği için pahalıymış. ebenizin amı!
    ne zaman markete gitsem, bu ibne kuruyemişin önüne dikilipte fiyatlarını kontrol etsem, aynı şeyleri yaşıyorum. benim ülkemde üretiliyor, elin gevuru benden ucuza yiyor, bana da kol gibi geçiriyorlar.
  • kökenbilimsel anlamı ile de dikkat çeken sözcüktür. şöyle ki: fındıka hellenler "karüa pontika" yani "karadenizli ceviz" adını vermişler; "karadenizli" sıfatı, yani "pontika" dönüp dolaşıp türkçede fındık oluyor. (bkz: suat yakup baydur)
  • _ göz hakkıdır. ye yiyebildiğin kadar!

    yol boyunca ilerlerken uzanabileceğin her dala ulaşma gayretiyle sarılırsın fındık dallarına. yalnız göze maledilmiş hakkı vücut hakkına dönüştürme işine girişmişsin gibidir. midedeki fındıkları "zip"lersin, cepleri doldurursun, henüz olgunlaşmamış –süte bandırılmış gibi olan- yaş fındıkları sanki bir salise sonra kuruyacaklar da ondan mahrum kalacakmıssın gibi götürdükçe götürürsün. yedikçe kaşınmanın, kaşındıkça yemeye devam etmenin vücuda yaşattığı çelişkiyi izlersin bir yandan. seçersin hangisini yiyeceğini; dal gibi fidan gibi olan giresunu (keresun) sivri fındığı mı, obez kıvamındaki foşayı mı, yoksa elleri briyantinleyen yağlı fındığı mı yiyeceksin; karar veremezsin.

    gelmiştir ağustos ayı. günlükçüler kamyonların arkasında köylere doğru yola koyulmuş; geçimlerini yalnızca fındıktan sağlayanlar ise çoktan koşullanmışlardır fındık bahçelerinde. gruplara ayrılınır: fındık toplamaya gidecekler ve evde durup yemek pişirip bahçede çalışacak olanları doyuracak olanlar. erkenden işe koyulur. gugarlarla (baston sapı gibi) kalın dallar aşağıya çekilir, sepetleri kollarına çoktan takmış olanlar da fındıkları koçanıyla birer birer toplarlar. yapraklara, dallara az zarar vermek gerekir. kızlar başörtüsü takarak kulak böceği korkusunu yenmeye çalışırlar. şakalar yapılır bir yandan da ve kemikli burunlular hep aynı şakaya maruz kalırlar:

    _ hanum getir şu gugarini da dallaru eğelum bi!

    öğle molası verilir. yemekler fındık ağaçları arasında yenir. harcanan emeğin güzelliği yemeğe de yansır; yenilen yemekten bin kat daha fazla zevk alırsın. çabuk geçer bu ara. yeniden fındık toplama işine girişilir. kalın dallılar, ince dallılar, sarp alanda dik alanda olanlar, harman alanında olanlar, hepsinin hesabı önceden yapılmış olarak fındık toplama işlemine belirlenen bölgelerde devam edilir.

    günler geçer fındık toplama işlemi biter. kalan fındıklar yerlerden, dallardan çoğunlukla çocuklarca toplanır. fındık sahipleri bu fındıkları kim toplarsa ona bağışlar.

    _ganzilis yap, topladığın fındık senin olsun.

    çocuklar büyük zevkle ganzilis yaparlar. hatta yarış içine dahi girerler. toplanan bu fındıklar kurumaya bırakılmadan köyün bakkalına satılır. oyuncak alınır, şeker alınır, çikolata alınır. yeni alınmış kıyafetin ilk gün giyilmesi heyecana kardeş heyecanla ganzilis yapılmış alan üzerinden ..."belki bir oyuncak araba parası daha çıkartabilirim" düşüncesiyle yeniden geçilir... anlık da olsa kendini en zengin hissedersin. memurun ilk maaş günü sevinci gibidir bu.

    işlerini bitirmiş olan günlükçüler paralarını alırlar, toplanan fındıklar harmanlara kurumaya serilir, patosa verilir, çuvallara doldurulur. mahsulün az bir kısmı ev için eş dost için ayrılır. anneler ayrılan fındığın çoğunu ev halkı mideye indirmeden kavurur ve öğütürler.

    "artık ramazan ayının burmalılarının, baklavalarının fındığı da çıkmıştır" ya değme keyiflerine...

    sonra hayallere gelir sıra. oğullar, kızlar o parayla evlendirilecek, borç yükü belki bir nebze azaltılacaktır.

    _fiskobirlik geçen sene 6.5 ytl veriyormuş. bu sene daha fazla verir. çıkartırız acısını bu emeğin...

    düşüncesiyle fındık fiyatlarının açıklanması beklenir. beklenir. bir ses gelir: fiskobirlik fiyat veremiyordur. fındık ihraç edilemiyordur. fiskobirlik fındıkları alsa bile fındık üreticilerinin paralarını peşin ödeyemeyecektir. belki de istenen fındık doğrudan tüccarlara satılsındır, fiskobirlik ortadan kalksındır, üretici mağdur olsundur..!

    sonra günlerden 30 temmuz 2006 gelir. fındık ile ilgili seksen bin hayale, anıya biber gazı sürülür. hiç düşünmemiştim biberli fındığı. öncesinde görmüş müydüm yoksa; hatırlayamıyorum.
  • ülkemizde hasadı yapılırken yola yakın olan ağaçları en son toplanılan bitkidir.
    peki neden? yoldan geçen vatandaş alsın, yesin diye. göz hakkı diye.

    annem bi belgeselde bizzat tarla sahibi ile yapılan bi röportajda dinlemiş bunu.
  • sınırları içinde 1 tane fındık ağacı olmamasına rağmen, dünyada fındık fiyatlarını almanya belirler. çünkü fındığın 1 numaralı alıcısıdır, fındıkları çikolata ve benzeri ürünlerde kullanarak bilmem kaç katı karla dünyanın her yerine satarlar.

    türkiye dünya fındık üretiminin %60'dan fazlasını elinde bulunduran bir ülke olmasına rağmen, yakın zamanda abd'den fındık ithal etmiş. niye olduğunu söyleyelim. dışarıya giden bizim fındık, işlenmiş ayağına soyularak bize geri gelir ve gümrükte fiyatı artar. çiftçinin en fazla 6-7 tl'ye tüccara verebildiği fındığı, vatandaş kuruyemişçiden 25 tl'ye almaya başlar. o fındık dükkana gelene kadar herkes kendi kârını koyduğundan, arada ne adamlar zengin olur ne adamlar.

    ülkeye bak, fındık denen şeyin dünyada 1 numaralı üreticisi olacaksın ama bu durumdan ne üreticiyi, ne de şehirde fındık alan vatandaşı memnun edecek sonuçlar çıkmayacak.
    zaten karadeniz'de sadece fındıkla geçinen kaldı mı bilmiyorum. çoğu büyükşehirlerde, yazın var olanı toplamaya gidiyorlar. kimisi de tamamen terk etmiş toprağı artık.
  • üretiminin bitirilmesi için 9 yıldır itinayla çaba gösterilen nimet. özellikle genetiğiyle oynanmış fındıkların daha soğuk olan kuzey karadeniz ülkelerinde yetiştirilmeye başlanacak olması birilerinin siz artık "üretmeyeceksiniz" talimatı vermesine sebep oldu diye düşünüyorum. komplo teorisi gibi geliyorsa, yalnız ve küskün bırakılmış fındık üreticisini, bırakın refah payına sahip olmayı üreticinin harcamalarını karşılamayan fındık alış fiyatlarını, son yıllardaki fındık borsası süreçlerini, fiskobirlik'in bitmesini araştırın. hani ilkokulda, hiçbir şeyimiz yoksa babalar gibi verimli topraklarımız var diye öğretmişlerdi ya bize, hani en kötü tarım ve hayvancılığımız vardı. artık onlar da yok. artık israil'in genetiğiyle oynadığı döl vermeyen tohumlar ve anguslar var. teşekkürler.

    http://www.facebook.com/…eo.php?v=10150165228746460
  • an itibariyle fiyatı amerikan fındığının fiyatını katlamış olan milli kuruyemisimiz. google'a göre bizim üretimimiz dünya üretiminin %73'uyken amerika'nınki %3'u. hal böyleyken turkiye'de pazarda 30tl, kuruyemiscide 40-45tl, kanada'da marketten satın aldığım amerikan fındığının kilosu 26tl(13cad). amerika'nın alım gücünü de hesaba katın, fiyatların nasıl şişirildiğini görürsünüz.
hesabın var mı? giriş yap