• 1914 kuşağındandır (çallı kuşağı da denir). bilmeyenler için özet geçeyim. güzel sanatlar'ın 1910 yılında açtığı sınavla yurtdışına giden ancak ı. dünya savaşı’ndan dolayı 1914 yılında istanbul’a dönen bir grup sanatçı için kullanılıyor bu tabir.

    manzara resimlerinde özellikle izlenimciliğin etkilerini görmek mümkün. dönem itibariyle gayet normal. kendisi çabuk çabuk çalışırmış, resimlerdeki kalın fırça darbelerinin izlerini görünce "hııı bundanmış" diyor insan. renk seçimleri de öyle alaca bulaca ortaya karışık değil. resimlerinde ilk dikkati çeken özellik bu. en azından benim dikkatimi çektiydi. başkalarının dikkati adına konuşmayayım tabi.

    bir yandan da hat sanatçısı, çeşitli üsluplarda birçok levhası var. onlar ayrıca güzel.

    sağlığında takdir görmesi bakımından hem şanslı hem mutlu bi sanatçı. üstelik vaktiyle öğrencisi olan eşi ona hem model, hem can yoldaşı olmuş. birlikte çalışmışlar, sergilere katılmışlar. yani insan daha ne ister. rabbisi bizi de gör.

    sabancı müzesi'nin ev sahipliği yaptığı sergide sanat hayatının nasıl geliştiği şahane biçimde gösterilmiş. alamet-i farikası portreleri ve onların yanı sıra natürmortları, nüleri, manzara çalışmaları... çok geniş bir koleksiyon, kesinlikle dar vakitte gidilmemeli. üstelik kişisel eşyaları ve hatta beyazıt'taki evinin odaları ve atölyesi de yerleştirme usulü sergileniyor. imkanı olan gitsin.
  • ressamlığının yanı sıra hat sanatçısı olduğu için (üniversite de hat sanatı ile uğraştım) sergisini kaçırmaktan cok korktuğum, 1914 çallı kuşağı temsilcisi sanatçı.

    bu adam türk resim sanatında portre sanatının en önemli temsilcisi sayılıyor. özellikle o güzel çocuk portreleri ve atamızın portresi görülmeye değer. ayrıca osmanlı'nın son zamanlarından cumhuriyet dönemine geçişi görmüş bir sanatçı.
    bir de sergi de bir bölüm de kendine ait eşyalar var. babasının ona bıraktığı notlar.
    yaşanmışlıklar beni çok etkiliyor.

    bu topraklar da böyle adamların yaşaması, yetişmesi, insan yetiştirmesi (profesör,öğretmen) gururumu, ruhumu okşadı.

    meraklısına 30 temmuz son.
  • cok bir sey demiyorum, bu adam ki bence portre sanatinda sadece turk degil belki de dogu medeniyetinin en onemli adamlarindan biridir, galatasaray lisesi'nde ogretmenlik yapmistir.

    elbette galatasaray lisesi ucuk bir ornek ama bir zamanlar o begenilmeyen eski turkiye'nin liselerinin boyle ogretmenleri vardi.

    turk oldugu icin gurur duyulmasi gereken insanlardan biridir.
  • temmuz sonuna kadar sakıp sabancı müzesi'ne konuk oluyor.
  • yalnız portreleri değil natürmort, peyzaj ve nü figürleri de başarılı olan, türk sanatında çağ açmış ressam. tepeden tırnağa yetenek.
    paris'te girdiği yetenek sınavını ve ilk anısını şöyle anlatmış:
    ''école des beaux-arts’a imtihana girdik. rahmetli nazmi ziya da girecekti. çalışan ve çalışmayan, mükemmel ve nâkıs olan da imtihana giriyordu. konkurda baktım, şakul tutarak resim yapıyorlar. çıplak modelin soluna düşmüştüm. ben de onları taklit ile şakul ile ölçerek yapıyordum. nazmi ziya, öndekinin yaptığına bakarak yapıyor, hem de modele yakın. ben de nasıl yapıyor diye merak ettim. yanındaki çocuklara istirahat zamanı baktım, içerisinde mükemmel olanı da var. benimki zayıf. bunları görünce cesaretim kırıldı. nazmi ziya’ya baktım, o da zayıf. önündekine bakıp yapıyor. model dururken insan başkasınınkine bakar mı? kopya edilmez ki, tabiat bu, üstadın üstadı. göremiyorsa mesele değişir. baktım ki zayıfım, öğrenemiyorum, dedim, gitmedim.

    dediğim yere, académie julian’a gittim. ateşliyim, iyi çalıştığım yer. modelden resim yaptım, ilk yaptığım diye sakladım. resmin tarihi samedi 10 novembre 1911, ma prémiere etud a l’academie julian’. ömrümde böyle çıplak adam görmemişim. ilk defa yapıyorum. bu ilk çıplak resim enteresandır. yapınca hoca geldi, baktı ve kızdı. herkes ölçüyor, resim yok. onlarda ölçü var. ’ne kadar çabuk yapmışsın, acele ediyorsun’ dedi. ben farkında değilim. bana, 'öyle olmaz, yavaş yapacaksın' dedi, 'pekâlâ' dedim amma, bir şey anlamadım. ben çok kolay yapıyorum, kaide az okudum. kaideyle bilmiyorum, birisinden usul görmediğimden serbest çalışıyorum. neyse, yine o inkişaf etti.''

    şuradaki nocturnal resimleri monet ve van gogh arası bir şölen sunuyor. yemesek de yanında yatsak keşke.
  • yıllar yılı sınıflarımızda bulunan atatürk portrelerinin sağ altında feykamun mu feyhamun mu ne olduğunu tam anlayamadığım imzaya benzer birşey vardı. o portreleri çizen kişinin feyhaman duran olduğunu, o feykamun diye okuduğum yazının onun imzası olduğunu 2013'te ankara resim ve heykel müzesi'ne gittiğimde öğrenebilmiştim. benim için çok aydınlatıcı olmuştu.

    tanım: cumhuriyet tarihinin önemli ressamlarından. eserleri gidilip görülesi.
  • atatürk'ün en ünlü portrelerini çizen ressamımız...
    (bkz: atatürk portreleri)
  • 1886, istanbul doğumlu ressam. babası da sultan abdülaziz döneminde sarayda hattat ve şairdir, babasını genç yaşta kaybettikten sonra dedesi duran çavuş'un desteği ile ögrenim hayatını devam ettiren ressam, galatasaray'da ögretmenlik yaptıgı yıllarda mısırlı prens abbas halim paşa'nın sayesinde paris'e gitme imkanı bulmuştur. paris'te olduğu yıllarda empresyonizm akımından etkilenen feyhaman bey, ülkemizde bu alanda en önemli portre sanatçısı kabul edilmektedir. atatürk ve inönü portrelerinin yanı sıra; sami yetik, ibrahim çallı, şevket dağ ve hikmet onat'ı resmettiği ressamlar grubu adlı portre çalışması da en ünlü eserlerindendir.
    sadece portre değil natürmort ve nü eserler de çizmiştir, evini istanbul üniversitesi'ne bağışlayan ressamın evi bugün üniversite tarafından kültür ve sanat evi olarak hizmet vermektedir.
  • feyhaman duran'ın müsvedde defterinden

    safiye ayla'nın isminin istif edildiği çiçek desenleri olan çizim

    figürlü hat resminde safiye ayla'nın adının alt kısmına, görselin içinde gizlenecek şekilde "1965" yılı kaydedilmiş.

    https://ibb.co/b2jbgp2
  • yaptığı resimlerin bır kısmını ve evini istanbul üniversitesi'ne bırakmıştır. ev, çok sonraları yönetimin çabalarıyla restore edildi; bası eserleri ise çok uzun süre sergilenemedi.
hesabın var mı? giriş yap