• bazı dikkatli arkadaşlar "fetö" başlığının ilk entry'sinin 2009, ikincisinin 2015 yılında yazıldığını farketmişlerdir. elbette o günlerden bu günleri tam olarak tahmin ettiğimi söyleyemem fakat gerçeklerin er yada geç ortaya çıkacağını biliyordum.
    bırakın fethullah gülene terörist demeyi, hocaefendi hazretleri demeyenin hapse atıldığı o karamsar atmosferde bu başlığı nasıl bir öfke ile açtığımı hatırlıyorum. operasyonların dalga dalga geldiği, yalan haberlerin havalarda uçuştuğu, sahte delillerin bavullarla taşındığı, "topraktan silahlar fışkırıyor" diyerek propaganda yapıldığı, masum insanların hapislere girdiği çok zor zamanlardan geçtik. bazılarınızın aksine bu ameliyatlara bilinci açık bir şekilde katlanmak zorunda kaldık. bize yaptıklarınızdan dolayı sizleri affetmiyorum.
    yanıldınız, kandırıldınız, ama her şeyin doğrusunu yine siz biliyorsunuz. yine aynı tv kanallarını izliyor ve yine aynı lidere tapıyorsunuz. sayınız fazla ama haksızsınız.

    not: ilk entry başlıklarda türkçe karakter kullanılabilmesi öncesi şu şekilde girilmişti #15173884
  • ekşi sözlükte 'starbucksyesili' nicki ile zaman gazetesinin haber yaptığı kurgu bir hikaye oluşturup paylaşarak algı operasyonu yapmaya çalışan terör örgütü. bu haber kurgusunun acilen silinmesi gerekiyor ekşi sözlükten. zira türk polisini karalamaya çalışmak ve olmamış olayları olmuş gibi anlatmak suçtur.

    entry şu: #113184918 . haberin nasıl kurgu olduğunu hemen size açıklıyorum.

    1-) beşiktaş monaco maçı 2016 değil 2017 ekiminde. kaynak
    he diyeceksiniz ki bir yıl öncesinde de aynı maç vardı, yok arkadaşım bakabilirsiniz google amcaya 'beşiktaş vs monaco 2016' yazıp görün. entry 2016'daydı diyor. editlenmesine karşı ss

    2-) kadın diyor ki valizimi taşıyamadım 5. kata kadar. yahu ben bir tane valizle nezarethaneye atılan görmedim, tatile mi çıkıyorsunuz polis gözaltına alırken bırak valizi ayakkabı bağcığına izin vermiyor.

    ayrıca anlatılana göre sorgu 5. katta, nezarethane en aşağıda (olması gerektiği gibi) neden 5. kata kadar bavul çıkarttınız anlamadım. nezarethaneden sonra acile götürülüyorlar sanki otele yerleşiyorlarmış gibi. önce acile sonra nezarethaneye götürülürsünüz normalde.

    ayrıca ayrıca, kadın önce emniyete sonra acile götürüldük orada eşim darp edildiği halde doktor darp yoktur dedi, 'eşimin yanına koştum' 'doktora şunu sordum' gibi ifadeler kullanmış neden imkansız biraz anlatayım: birincisi, kelepçelisinizdir doktor kontrolünde, kimse kimse ile konuşmaz ve yanınızda kaçmayın diye polisler bekler. doktor kontrolüne tek tek girilir, muayene kapısı kapatılır. sırada en ufak hareketinizde kolunuzdan tutup nereye gidiyorsun diye sorarlar. doktor kontrolü ve raporu hazırlarken de öyle kimse odaya dalıp 'nasıl darp yok doktorum' diyemez.

    ayrıca türk hastanesindeki türk doktorları, emin olun oranızdaki buranızdaki ufacıcık bir çiziğin bile raporunu tutuyorlar. bunu kendi gözlerimle görmesem çok inanmam ama gerçekten ne olursa olsun vücudunuzun her tarafı incelenir ve raporu tutulur. benim gördüğüm kadarı böyleydi en azından.

    3-) 17 ekim 2016 da dolunay yok, 16 ekim'de var, ayrıca beşiktaş monaco maçından sonra evden ayrıldıkları yazıyor o saatte dolunay olsa, maç olsa bile dünyamızın uydusu ay'ı net bir şekilde göremezsiniz. ay o gecenin çok daha geç saatlerinde doğmuş.

    4-) 12 8 ve 4 yaşında 3 tane evladının olduğunu söylüyor anne, ve bu anlattıklarının arasında annesine babasına bıraktığını söylüyor. sebebini alıntı yapıyorum, 'çevremizde yaşananları gördüğümüzden her an gözaltına alınırız endişesiyle'

    demek ki bir bok yemişsiniz, biz bir şey yapmadık suçumuz ne bizim diye feryat ediyorsunuz ama gözaltına alınırız diye çocukları bırakmışsınız. bende yaşadım o günleri istanbul'da hiç bir şekilde gözaltına alınırım endişesi taşımadım. çevremdekiler de taşımadılar.

    5-) 10 tane anne 7 tanesinin bebeği var falan deniliyor. çocuklar alınıyorsa anneleri ile değil çocuk şubeye veya bakılacakları bir yere götürülür benim bildiğim. çünkü gözaltı nezarethanede geçer cezaevinde değil.

    6-) bir kaç gün sonra izin verdiler diyor bebeklerinin nezarethanede annelerinden süt emmesi için, kardeş aç bebek öyle durmaz ağlar, illa birisini de rahatsız eder günlerce ağlarlar, yani orada bahsedilen gibi erkek memurların biz indirmiyoruz bayan memurlar indiriyor demelerine imkan yok kafaları sikilir ağlama sesinden bayanlardan önce indirirler.

    yani bence burası komple yalan yok bebekler yukarıda biz aşağıdayız seslerini duyuyoruz vs çok mantıksız. 5 iq'su olan bir insan bile sizin ve bebeklerin birbirinizin sesini duyup ağlayacağınızı, isyan çıkaracağınızı vs düşünüp ayırırlar sizi.

    7-)polislerin ödülü 2+1 lüks dairelermiş, bunu okuduğumda cidden haykırarak güldüm. hani atarsın da tutarlı at devlet toki dairelerini fetöcü yakalayan polislere vermesi baya uçuk geldi.

    8-) çoğu operasyon, baskın vs gece, akşam üzeri yapılmaz. hele hele gelen adamlar da durun biraz size işkence edelim, maç izleyelim ooooh hatta 2 bira açalım demezler.

    baskına gelen bir 'terörle mücadele' polis memuru eğitimi gereği dikkat üzerinde olması gerekir, çünkü girdiği ortamda bir yere bir silah gizlenmiş olabilir, bilmedikleri bir ton şey olabilir. bu yüzden o ortamda uzun süre kalmak istemezler. hemen alacaklarını paketleyip gitmek isterler. çelik yelekleri kaskları olur. sivil gelmeleri için mali şube falan olmaları gerek terörle mücalede şubesi hayatta sivil gelmez diye düşünüyorum. oturmazlar bile yani bir yere.

    baskınlarda başka bir yer ile haber alıp verilmemesi vs gibi olaylardan dolayı da çoğunlukla şafak vakti yapılır.

    birde zamanında gece baskın yapmak ana yasaya göre yasak diye okumuştum, ne kadar doğrudur bilemiyorum ama onuda yazayım.

    buradan sonrası benim kendi kişisel düşüncelerim, yanlış düşünüyor olabilirim;

    9-) işkence yeni bir şey değil, ama yaparken yok elektrik vereyim, hele hele genital organlarına elektrik verip kısır bırakayım demek çook eskide kaldı. bir tane doktor raporunun ile insan hakları mahkemesine gitmesi ile çoğu şey kanıtlanabilir.

    ayrıca bu işkenceden hemen sonra sonra eşi ile görüştürülüp hatta öptürmüşler alnından. adam da genital bölgesine yapılan işkenceye ve hatta çocuk sahibi olamayacağım galiba demesine rağmen bildiğin yürüyerek ayrılmış oradan. siz bence biraz daha işkence konulu solcu filmi izleyin, çünkü burası biraz 'imkansız'.

    10-) saatlerce işkence edilmiş anlatılana göre, polisler oturup maçı izlemişler, kadını da en son giyin gidiyorsunuz bir daha da geri dönemeyeceksiniz diye bir erkek polis eşliğinde giydirmişler.

    bir kere baskından sonra kimse giydirilmez, yani hadi giyin falan da denilmez en kötü üzerine başka bir örtü bir şey al denir o şekilde götürülür. sonrasında nezarethaneye birisi tarafından giysi getirilirse verilir. yani öyle valiz toplamak falan hikaye tamamen, otele mi gidiyorsunuz kardeşim ne sallamışsınız be.

    polis tabii ki yanında bekleyecek ama ablacım sende iç çamaşırını değiştirme, hani ben anlamadım anlayan varsa anlatabilirse sevinirim. kadın iç çamaşırını neden değiştirmiş madem erkek polis bekliyor başında.

    daha da tuhafı kadın neden dolaba erişebilmiş, hani madem üstünün değişmesi gerek polis gidip alır dolaptan giysileri, eve baskın yapmaya gelmişsin bırakıyorsun şüpheli kendi dolabını açıyor evde. silah falan yoktur canım hiç giyinecek sadece. polisler de boşuna zaten eğitim alıyor.

    11-) nezarethanelerin temizlik durumunun çok çok kötü olduğu zaten malum bir şey. ama benim bildiğim kadarı ile kamera olması zaten yasal bir zorunluluk.

    12-) bir deniyor ki nezarethanede 3 kadındık, bir deniyor ki 10 kadındık 5 - 5 iki ayrı 'odaya' yerleştirdiler.

    13-) 3 kişi tek yatağı paylaştık deniliyor, tekrar söylüyorum nezarethane otel değildir, yatak matak hikaye yani, tahta vardır tahta, onun üzerinde uyursun.

    son olarak; ben görebildiklerimi yazdım ama ilk okuduğumda gerçek zannetmiştim. emin olun olayın bu anlatılanlar ile alakası yoktur. kadın hiç bir şey yapmadık diyor ama gözaltına alınacağını tahmin ederek çocuklarını bırakmış, yani bir boklar yemişler belli, burada uydurma şeyler ile ağlıyorlar. bu tarz haberlere itibar etmeyiniz.
  • ucundan kişisel hikayemde beni yaralamış uluslararası istihbarat örgütüdür.

    efendim tıp fakültesinde son sınıfta tus a çalışıyoruz. yazarken içim acıyor günde 12-13 saat ders çalıştığımız oluyordu. o ara okulun hemen karşısındaki cemaat evine bazen yemeğe filan davet edilirdik. cemaat diye değil ama sınıf arkadaşlarımız sonuçta deyip gidiyorduk. dolayısıyla kimlerin cemaatçi olduğunu herkes bilirdi. sınav bitince herkes memleketine dağıldı. 2011 de sadece facebook yaygındı. sonuçlar bir açıklandı o evde kalan herkes ama herkes derece yapmış. bizim aklımızın ucundan bu kadar dindar orucunda haccında insanların soru çalacağı gelmemişti. halbuki hayatın doğal akışında aynı grup evlerde kalan 20 kişinin derece yapması pek olağan değildir. ama sonuçlar mezuniyet sonrası açıklandığı için kimse bu detayı farketmedi. kısacası bu kişilerin başına gelen herşey müstahak bana göre. daha fazlasını bile hakkettiler
  • benim de alelade bekledigim bir yerde sans eseri elime gecen gunes gazetesi'nde gordugum, ilk once tasak geciyolar sandigim daha sonra da haberi okudukca ciddi ciddi fettullah gulen teror orgutu olarak algiladigim fetotototetele.

    olm teror orgutu ismi korkutucu olur, bu ne lan, ne bicim kisaltma sevimli sevimli.
  • korkunç bir bilgi kirliliği yaşanıyor ve ortaya sürülen her yeni bilgi kafaları daha da karıştırmaktan öteye gitmiyor. bütün bu karmaşa içinde net olanlar da şunlar:
    1) yapılanma çok eski
    2) dini kisve altında sempati yaratarak kullanmadıkları lider kalmamış
    3) yapılanmanın katmanlı modeli sayesinde çekirdeğindeki gülen ve yakın çevresindekilerin amaç ve yöntemlerinin tamamını bilmemize imkan yok.
    4) aynı şekilde bağlantılı oldukları etki ettikleri, ittifak yaptıkları ve belki de talimat aldıkları karanlık ilişkileri de deşifre etmek çok zor
    5) bu karanlık ilişkilerin türkiye'yi uluslararası arena ne gibi sıkıntılara sokacağı da belirsiz
    6) siyasettin de bir temizliğe ihtiyacı olduğu kesinleşti. lakin bizzat temizlenmesi gerekenlerin bu temizliği yapacak olanlar arasında olması durumu söz konusu
  • eğitimli kadrolu örgütlü sinsi oluşum. iktidarda kim olursa olsun bu ülkeyi size bırakmayacağız. başınızdakine 20 sene önce de fettoş diyorduk, şimdi de diyoruz, bundan sonra da diyeceğiz.

    imza, atatürkçü sade bir vatan evladı. bu ülkede onurlu, gururlu, çalışkan, müreffeh bir toplum olarak yaşamamızı kimse engelleyemeyecek. bunu ancak erteleyebilirsiniz ama bunun önüne geçemezsiniz.
  • muthis bi gaslighting'e maruz kaliyoruz bu konuda. gecmiste herkes bi sekilde is tuttu bunlarla ama isbirligini arsa cikaran bir parti var, bir donem kamuda ihale yapiliyorsa cemaat baglantili sirketler aliyordu, bir yere personel alimi yapiliyorsa feto mensuplari aliniyordu, polis asker hsyk her yerde bu adamlarin onleri acildi, zaman gazetesinden stv'den falan bi milyon insan trt'ye gecti, feto'nun elemanlarini toplayarak kurdular trt haber'i falan, her yerde her pozisyona feto mensuplari getirildi, ve bunlar olurken bu ulkede tek parti iktidari vardi, goz yumdular, destek oldular, birbirlerinden faydalandilar. ha is eski turkiye'nin mirasini bolusmeye gelince birbirlerine girdiler ama yine de saflar o kadar birbirine gecmisti ki kim nerede kaldi halen bilmiyoruz, bi orada bi burada olan tipler bile vardi. simdi bu partinin mensuplari, trolleri, secmenleri falan chp'yi sunu bunu fetocu olmakla sucluyorlar. oyle bi atmosferden konusuyorlar ki sanirsin feto'yle akp tek basina mucadele ediyor, geriye kalan herkes isbirlikci.

    yemin ederim tarihin bu sekilde gozumuzun onunde yeniden yazilmasindaki curetkarliga sapka cikariyorum. valla tebrikler.
  • hayatımın ağzına sıçmış örgüt.

    son zamanlarda yeni yeni bir şeyler keşfediyorum. kendimi daha çok tanımaya başlıyorum, aslında kendimi tanımaktan kaçtığımı fark ediyorum. bu aralar üstüne gittim ama biraz, kazdım.

    ve fetö'nün hayatımın nasıl içine sıçtığını fark ettim.

    ben ilkokulda bir devlet okulunda başarılı bir öğrenciydim. milli eğitim bakanlığı tarafından yapılan deneme sınavlarında ilde(düzce) düzenli olarak ilk 10'a giriyordum.

    5. sınıfın yaz tatilinde telefonumuz çaldı, o dönem nurcular olarak bilinen fetönün okullarından birisi aramıştı ve beni okullarına burslu olarak istemektelerdi.

    annem muhafazakar, babam eh işte muhafazakar bir insandı. dinci değillerdi fakat fetö'nün nasıl bir tehlike olduğunun farkında da değillerdi.

    okuduğum ilkokul oldukça küçüktü, devlet standartlarındaydı. bir sınıfta 40 kişi vardı mesela falan.

    bu okulun halı sahası vardı, kocaman yemekhanesi vardı, sınıflar sıralar çok temiz ve güzel görünüyordu vs. para basılmıştı yani. iyi para basılmıştı bu okullara. gerçek bir özel okul gibi görünüyordu.

    haliyle ailem kabul etti. ben zaten çoktan düşmüştüm. 11 yaşındaydım değil mi? ne bilebilirdim ki?

    ben iyi bir eğitim alan bir öğrenciydim, başarılı olduğum için ödüllendiriliyordum. biz böyle olduğunu sanıyorduk. hani bizi birinci falan yapıyorlar reklamımızı yapıyorlar sonra.

    bedava peynirin fare kapanında olduğunu bildiğim bir zaman değildi, malesef ailem de bilmiyordu.

    ortaokulu cemaatin okulunda okuduğumu söylediğimde bunu ne kadar " normale " yakın bir konu olarak ele almış, ne kadar travmatik olduğunun, bu durumun ağırlığının hiç farkında olmamışım.

    bugün bu bilincimle ortaokul anılarımı düşündüm ve şuan gözlerim yaşlı bir şekilde bu entry'yi giriyorum.

    bu tür okullarda okuyan her öğrenci aslında fetö için bir proje.

    hani bilim kurgu/fantastik evrenlerde falan anlatılır ya, süper asker yapmak için alır yetiştirirler ama karakterin ağzına da sıçarlar. kişiliğinin dramatik şekilde değişmesine yol açarlar falan.

    fetö okullarındaki her bir öğrenci de aslında bir süper asker gibi. özenle yetiştirilen,uğruna büyük paralar harcanan bir proje.

    bir milis yetiştirme kampı.

    normal bir okul değil.

    bir okul değil, laboratuvar.

    bu okullarda para için değil ideolojik amaçlarla çalışan, sizi devşirmeye çalışan insanlar eğitim veriyor. öğretmenler değil.

    o öğretmenleri yönetenler proje yöneten bir yönetici.

    bu okullar öğrencileri sadece bir alet yapmaya çalışıyor. kişiliğini, karakterini, sosyal becerilerini eziyor.

    insanlar sınıflara özenle dağıtılıyor. öğretmenler sürekli olarak kendi ideolojik idollerini pazarlıyor, her zaman öğrencinin çevresinde oluyor.

    mesela haftasonu dışarıda kuzenlerinizle vakit geçirmiyorsunuz. (bunu ilkokul yıllarında daha çok yapardım)

    mahalleden arkadaşlarınızla futbol oynamıyorsunuz. (bunu ilkokulda yapardım)

    okul haftasonuna piknikler koyuyor. etkinliklere çağırıyor. etütler koyuyor. etüt sonrası kalman için seni teşvik ediyor.

    mesela diyor ki etütten sonra istersen servisle gidebilirsin. ama kalırsan halısahada turnuva yapacağız.

    bir gidersin iki gidersin. bir yerde gelirsin, oradaki eğlencenin tadına bakmak istersin.

    böyle böyle yöntemlerle çocuklar ve veliler ayakta uyutuluyor.

    öğrenciler, deney fareleri, projeler, milisler; dış dünyadan olabildiğince soyutlanıyor.

    bunu 6. sınıfta pek yapmamışlardı, daha çok alıştırma gibi, anaokulu gibi. 7. sınıfa geldiğimde sbs geldi. yani hem 6. sınıf hem 7. sınıf hem 8. sınıfta sınav olacaktı. akp'nin ve fetönün en güçlü olduğu zamanlar.

    bu bir tesadüf mü?

    niye ortaokula her yıl sınav yapma şartı getirdiler?

    çünkü veliler daha çok eğitim isteyecekti. okullar etüt koyacaktı. öğrenciyi daha çok okul çevresinde, kendi sosyal çevrelerinde tutacaklardı.

    onu dış dünyadan daha fazla soyutlayacaklardı.

    bunun gibi yöntemlerle fetö beni olabildiğince dış dünyadan soyutladı. bu dönemlerde okul içerisindeki arkadaşlıklarım geliştiği ve alışkanlıklarım değiştiği için artık zaten boşta kaldığımda da okul çevresinden safe zone'dan insanlarla takılmaya başlamıştım.

    bu bir tesadüf değildi.

    en baştan planlanmıştı. zaten cemaat içinde böyle trickler çok vardır. mesela dışarı çıkan insanı abi evlerinde yalnız başına yollamazlar, yanına bir arkadaşını verirler ki kendi başına dış dünyayla etkileşime girmesin. bunu da dini kullanarak rasyonalize ederler.

    3 yıl boyunca bu ortamda çeşitli manipülasyonlara maruz bırakıldım ben. ben bunu ancak fark ediyorum. benim orta okul yaşamım başkalarınca manipule edildi. farkında olmadan bir deney faresi muamelesi gördüm.

    burada kilit nokta şu,

    fetö bana " neyi tecrübe etmemi istiyorsa " onu tecrübe ettirmek için elinden geleni yaptı. kendi hayatımı yaşamak yerine onların verdiği senaryoya göre yaşamamı sağladılar.

    orta okul yıllarında çeşitli şekillerce, din ve eğitim bahanesiyle veliler ve çocuklar kullanıldı, abuse edildi anlamında.

    bugünkü en samimi arkadaşım mahalleden birisi. çocukluk arkadaşım. kendisiyle olan arkadaşlığımın da orta okul yıllarında sekteye uğradığını lisede tekrar birbirimizi bulduğumuzu hatırlıyorum.

    bir gün bir şekilde liseden gelip bizde kalmıştı birlikte walking dead izlemiştik ikimizin de hayatında hatırladığı mutlu bir gündür. o gün aslında aramızdaki samimiyetin onarıldığı günmüş. orta okul yıllarımda bu arkadaşımdan çok uzak kalmam, samimiyet derecemin düşmesi tamamen fetö gerekçesiyleymiş. ailelerimiz arkadaş olduğu için bu arkadaşlık onarılabilmiş.

    bunun gibi türlü şekillerce fetönün hayatıma etki ettiğini gördüm.

    onların istediği ölçüde, çizdiği sınırlarda " hayatı tecrübe edebildim". (merak ediyorum, hiç böyle bir yere gitmemiş olsaydım neler yapar ne tecrübeler anılar elde ederdim? )

    bunun dışında bir dünya olduğunun, bunu kaçırdığımın farkında bile değildim.

    insan sürekli tecrübe etmek ve öğrenmek üzerine yetenekli bir canlıdır. benim hayatımdan orta okul yıllarında yaşamam gereken bir çok tecrübe çalındı.

    ben 12-13-14 yaşlarını yaşamam gerektiği gibi, normal bir şekilde, diğer insanlar gibi yaşayamadım.

    onların tecrübe ettiklerini o yıllarda tecrübe edemedim.

    bu benim davranış paternimi, sosyal becerilerimi, kişiliğimi, karakterimi etkiledi.

    beni topluma uyumsuz bir insana dönüştürdü. bugün yaşadığım bir çok problemin temeline indiğimde bunu buldum.

    ben diğer insanların yaşadığı gibi bir hayatı 12-13-14 (ki çok önemli yaşlar) yaşlarında yaşayamadım.

    bir insan düşün mesela ilkokula gitmiş, liseye gitmiş, üniversiteye gitmiş ama orta okul yok.

    sınavı çözebiliyor ama yaşamamış, askerlik yapmış o yıllarda.

    nasıl travmatik olurdu dimi? ben eksik kalmış bir insanım. bir parçam fetö tarafından çalındı. bir organımın alınması gibi. ve bunu asla bir daha geri alamam.

    cemaat beni ele geçiremedi. bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum ve fen lisesine geçtim, cemaatten kaçtım.

    bugün hala görüştüğüm lise arkadaşlarımın hiçbirisiyle ilk 1 yıl arkadaş değildim. liseye adapte olmam, insanlarla kaynaşmam 1 yılımı aldı.

    lisede de onların okulunda devam edip onların bir militanı olabilirdim daha aptal olsaydım.

    ama benden çaldıkları beni değiştirdi, başka şekilde hayata adapte olmama sebep oldu.

    bugün ortaokuldan hatırladığım diğer arkadaşlarımı düşünüyorum, hepsinin belli sıkıntıları olduğunu düşünüyorum.

    çoğu farkında değil. herkes farklı seviyelerde etkilendi bundan.

    lisede devam edenler zaten bence onların hayatları kaydı.

    kiminin farklı gerekçelerle dışarıdaki hayatı tecrübe etmesi daha kolaydı. mesela extravert kişilikte olanlar. benim gibi bir introvert için durum daha acı olmalı. ben çok daha fazlasını kaçırmış olmalıyım.

    bu şekilde kendini ortaokulda kurtaran, devlet okuluna kaçan öğrenciler/aileler vardı. onların fen lisesine gelenleriyle arkadaştık.

    geçmişe dönüp bakınca hepsinin farklı sorunları olduğunu görüyorum.

    bunlardan bir tanesi intihar etti.

    ben bir şekilde ucundan kıyısından topladım bir şeyler, hayata geri döndüm, ağzıma sıçılmış olsa da mücadele ettim ve bir şekilde işler benim için yolunda gitti.

    çoğu da böyle muhtemelen. farklı seviyelerde.

    ama herkes için değil.

    bazıları bu konuda daha çok zorlandı.

    sevgili necmi aydemir, ilkokuldan beri bu okulda okumuştu, 3-5 yıl önce intihar etti. topluma, sosyal bir çevreye entegre olma, adapte olma yetenekleri çok kötüydü ve geliştiremedi. başarısız oldu. bir noktada pes etti.

    bugün anlıyorum ki kendisinin ölümünün gerekçesi fetö tarafından maruz bırakıldığı çocukluğu.

    fetö'nün her zaman ne mal olduğunu, insanlara neler yaptığını biliyordum.
    ben kurtuldum sanıyordum.

    yara almadan kurtulamamışım ama. sırf lisede onlardan kaçmam kurtulmuş olduğum anlamına gelmiyormuş aslında. benden neler alındığının hiç farkında değilmişim.

    bu orospu çocuklarından bir noktada kaçmış olsam bile ben artık hiçbir zaman diğer insanlar gibi olmayacağım. bir parçam hep eksik kalacak. ve neyi kaçırdığımı bile bilmeyeceğim. benden nelerin çalındığını bile bilmeyeceğim.

    ben sadece eksik dosyaların sebep olduğu bugları görüyorum. eksik dosyaların ne olduğunu bile bilmiyorum.

    ben bir fetö kurbanıyım.
  • yıllar önce bu terör örgütüne fetö dediğim için işimden olmuştum. ben hala şerefimle ekmeğimi kazanıyorum. beni kovan şerefsizlere de sorsan şu an en büyük tayyipçi kendileri
hesabın var mı? giriş yap