• fazlasıyla "islami göndermeler" olduğundan yakınanların olduğunu gördüğümüz film. yahu arkadaş neyin kafasını yaşıyorsunuz bilmiyorum ki; o dönemde, hele ki orduda besmele ve tekbirsiz hiç bir şeyin yapılmadığını ilkokullular bile biliyorken. oysa ki, hollywood yapımlarında tüm ordunun önünde vaaz verip askerlerin üzerlerine kutsal tütsü ve kutsal su sallayan papazlara sesimizi çıkartmayız asla. çünkü adamlar o kadar kanıksatmıştır ki bize bunu, asla gözümüze kulağımıza batmaz. ancak bir türk filminde, peygamber ocağı olarak anılan bir ordunun kalbinde "çok fazla islami gönderme"den şikayet etmek, amiyane tabirle goygoyculuktan başka bir şey değildir.

    şöyle mi olsaydı acaba:

    fatih: "askerlerim! azizlerin yardımıyla istanbul mutlaka bizim olacak!"
    askerler: "haaleluuyah!!"*
  • sözlüğe yazı yazmama kararımı, mesleğime, eğitimime ve savunduğum her şeye yönelik en galizinden bir küfür olması hasebiyle ilk ve son seferliğine bozduran film, makara israfı.

    grekçeyi anadil olarak bebekliğinden itibaren öğrenmiş, devlet-i ebed müdded'in uzun ömründe, klasik çağ dediğimiz devrinde ilk ve son olmak üzere kendi portresini kendi teşebbüsüyle yaptırarak kalıpları kırmış, devrinin en muazzam antik yunan eserleri koleksiyonlarından birisine hamilik etmiş, en dünyevi tutkularını şiirlerine konu edecek kadar dürüst ve açık sözlü, son bizans imparatorunun cenazesine tüm gerekli saygıyı emredecek kadar onurlu gerçek bir rönesans prensi olan fatih sultan mehmet hanı kastamonu ticanisine,

    yavuz sultan selim devrinden evvel nüfusunun yarıdan fazlası hıristiyan olan ve bizzat konstantinopol'ü kuşatan ordusunda on binlerce hıristiyan voynuk çerisi görev yapan bir dünya imparatorluk'u suudi arabistan çadır devletine,

    her biri son anlarını yaşadığını bilen ve tüm vakanüvislere nazaran, kaderinin ağırlığına uygun bir surette son anında bile vakarlı davranmış selef doğu roma ricalini ise akıl hastanesi kaçkınlarına çevirmiş,

    bu ülkenin varoluşundaki en keskin, en dramatik ve en önemli bir dönüm noktasını körfez bedevilerinin petrodolarlarına sırtı dayayıp olabildiğince çarpıtmış, esinlenme sınırlarını fersah fersah aşacak şekilde tarihi katletmiş, türk toplumuna yön vermiş en önemli serdarlardan birine, onun kişiliğini kendi çarpık ve sapkın tarih algısına uydurmak uğruna, alenen hakaret etmiş, bu toplumun kimliğini dünyaya açıklamasına yardım edebilecek en önemli bir rüya-projeyi, bir fırsatı karabasana çevirmiş "şey"dir fetih 1453.

    tarih bu rezilliğe alet olanları affetmeyecektir.
  • "çadırları basıp kadın çocuk demeden katleden, kız çocuklarını saçlarından tutup havaya kaldıran haçlılar, türk yiğidiyle sevişen gâvur kız, sefih ve alçak bizans imparatoru, kalleş, entrikacı bizanslılar , abartılı derecede milli değerlerine, inançlarına bağlı, doğruluk ve adalet timsali türkler, bir rönesans entelektüeli yerine milli görüş hatibi gibi gözüken bir fatih ki bizde sağ kesim fatih gibi bir dehayı hep böyle algılamak istemiştir*." filmin yapımcıları yukarıdaki öğeleri daha fragmanda, filmi tanıtmak için öne çıkarmışlarsa bu öğelere parmak basmak ve eleştirmek önyargı olarak tanımlanabilir mi?

    oysa biliyoruz ki:
    1) türkler, en iyimser sayıyla 100.000 kişilik bir orduyla her yönden kuşatılmış, tüm tedarikleri tükenmiş, kendilerinin onda biri büyüklüğünde bir savunmaya karşı savaştılar.
    2) bizans imparatoru halkı için destek aramak adına çok uğraştı, ve sonunda kaçabilecek yerde onlar için ölümüne savaştı. cesedini bile bulamadılar.
    3) o tarihte istanbul bünyesinde bir çok türkü de barındıran kozmopolit bir şehirdi, bunlardan bir kısmı savunmaya bile katıldılar. o yüzden şehrin savunucularının topyekün hristiyanlık propogandası yapmaları ve türklerden alenen "kafir" olarak bahsetmeleri akla yatkın görünmüyor.
    4) türkler, savaştan sonra şehri en azından belli bir süre yağmaladılar. fatih, ayasofya gibi önemli yapıların korunmasını sağlamış olsa da yağmaya engel olmadı, zaten olamazdı
    5) istanbul 4ncü haçlı seferi sırasında günlerce yağmalanmış, bu yıkımdan sonra da 1 milyon nüfuslu şehir 50 bin nüfusa gerilemişti. bu yağmadan en fazla nasibini almış olan yapılardan biri büyük hipodromdu (girişini süsleyen muhteşem at heykelleri* bugün hala venedikliler'in savaş ganimeti olarak san marco meydanı'nı süsler). bu sebeple fetih esnasında harap halde olması gerekirdi ve fragmandaki gibi törenlerde kullanılması söz konusu bile değildi.
    6) binlerce bizanslı (özellikle kız ve erkek çocukları) savaş esiri olarak köle pazarlarının yolunu tuttu. bunlardan bir kısmı özellikle ortadoğu prenslerinin şehvetlerini tatmin etmek amacıyla hediye olarak yollandılar.
    7) ulubatlı hasan bir efsanedir
    (bkz: istanbul'un fethi/@immanuel tolstoyevski)

    sonuç olarak bir sinema filminden tarih belgeseli beklemek yanlış olur. ama en azından "epik sinema"nın önemli bir örneği muhteşem "ridley scott" filmi cennetin krallığı kadar tarihi olaylara sadakati olsa, başımın tacı olurdu. oysa benim gibi sıradan bir tarih okurunun bile açıkça bildiği tarihsel gerçekleri bu denli göz ardı etmek, ihmalkarlık neticesi olamaz. kanımca bilinçli bir tercihin sonucur.

    bütün bunların önyargı mı olduğunu, yoksa "recep ivedik'in yapımcısı"nın yine milliyetçi muhafazakar abilere gaz verip gişe başarısına mı koşmayı amaçladığını birlikte göreceğiz.

    ayrica etnosentrizmden arinmis fetih oykuleri icin (bkz: istanbul'un fethi)

    bütün bu yazdıklarımıza fena bozulacak milliyetçi muhafazakar abilerimiz için önyıkama mahiyetinde edit:
    biz şanlı tarihimize methiyeler düzmek için değil, o zaman diliminde "gerçekte neler olduğunu bilmek" tutkusuyla tarih okuyoruz. ve aynı nedenle bu yazdıklarımızı bir takım dış mihrakların tesiriyle "şanlı tarihiniz"e çamur atmak" maksadıyla değil, o tarihte gerçekte neler olduğunu birilerinin söylemesi zorunluluğu adına yazıyoruz. bir tek fragmana bakıp fikir yürütmeyi doğru bulmayanların fragmanın 0:54-1:04 arasını tekrar izlemesini rica edeceğim. orada çizilen bizans tablosu tepkimin kaynağıdır.

    edit by so far so good so what: birşey eklemek istiyorum. bizans tarafında savaşan türkler olduğu gibi, osmanlı tarafında savaşan çok sayıda sırp ve bulgar birlik vardı. sayısal üstünlüğü bu kadar net yapan da budur aslında.
  • sanırım bir mehter takımı ve bilgisayardan anlayan bir çocuk kullanılarak yapılmış.

    ikibuçuk yıl sonra editi: şimdiki fragman iyi olmuş.
  • yakında yunanlı milliyetçi bebeler keşfeder. videonun altı küfür kıyamet olur.

    -you fucking mongols go back to asia
    -we fucked all greeks!!! geber pis papaz.
  • osmanlı imparatorluğu'nun yok olduğunu, bu yüzden bu filmin yapılmaması gerektiğini söyleyen yazarların olduğunu bize göstermiş film.

    zaten o koduğumun yüzüklerin efendisi'ndeki yüzükler gerçekten vardı, sonra kayboldu da elemanın teki çıktı onu bulmaya gitti. harry potter da daha demin süpürgeye binmiş mecidiyeköy'den geliyordu metrobüs dururken. salak! binsene metrobüse..

    neyin acısını yaşatmış osmanlı bunlara anlamadım. var bi' çıkartamadıkları ama hadi hayırlısı.
  • görsel başarısını anlatım başarısına da yansıtmış olmasını dilediğim film. fakat pek bi umudum yok. zira arkasında faruk aksoy gibi bir adam var. faruk aksoy kim mi?
    (bkz: recek ivedik)
    (bkz: recek ivedik 2)
    (bkz: recep ivedik 3)
    (bkz: avanak kuzenler)
    (bkz: çılgın dersane)
    (bkz: çılgın dersane kampta)

    he çok gişe yapacak orası kesin. bu üstteki filmler de yaptı.
  • filmin mantigi daha bastan tamamen yanlis. en azindan sinema teamulune gore. savas filminde hikayesi anlatilan hep zayif taraf olmaz mi. filmi izlenir kilan her zaman underdog'un nasil bir mucizeyle basarili olacagi degil midir? bu arada araya promosyonu yapilan sosyal degerler ideoloji falan serpistirilir.

    devasa gucune karsi hic bir amerikan yapimi ikinci dunya savasi filmi amina bile goruz bulent basgan modunda cevrilmez. band of brothers eninde sonuda ezici bir zaferle sona eren normandiya sonrasi avrupa cephesinde binbir zorluga gogus geren 105. parasut indirmeyi anlatir mesela. pearl harbour'da japonya pasifik'in patronu amerika ise gururunu korumaya calisan yeni oyuncudur mesela. thin red line (ya da oyle bir seydi iste) pasifik savasini anlatirken bir dolu kisisel hikayeye girer vs vs.

    fantezi bilim kurgu da da bu boyledir. empire guclu jedi order bitmis tukenmistir. ama star wars empire gozunden anlatilmaz. sauron ve hukmettigi orclar ve bilimum guneyli insanlar guclu, sarumanin uruk hai leri gucludur ama rohan ve gondor ancak kahramanlar ve mucizeler ve inanc ve fedakarlik ile kazanir. frodo eninde sonunda bir hobbittir yani. yuzuklerin efendisi isengard ve mordor gozunden anlatildiginda sauron propogandasi olur.

    diyecegim o ki istanbul'un fethini anlatan film defalarca kat fazla askere, kaynaga sahip zaten kazanmasi sadece zaman meselesi olan osmanli gozunden degil de kaybedecegi asikar olan bizans gozunden anlatilsa dunyaya pazarlanacak bir film olurdu. simdi ise osmanli propogandasi. oysa elinde muhtesem bir hikaye var. din kardesliginin avrupadan getirecegi destege guvenip sapa oturan bizans var, iki yuz yildir ufala ufala bir sur icine sikismis imparatorluk ve onun yasadigi travma var. onca felakete ragmen kahramanca dovusen, gercekten de istanbul'u cani pahasina savunan bizans askeri ve halki var. istanbul'un fethini onlarin gozunden anlatsan, kaybedilecegi kesin bir savasta ufacik zaferler kazanan kahramanlar olsa...sen ayni savas sahnelerini yine cek. istanbul yine fethedilsin. ulubatli yine diksin bayragi. ama bu kadar epik bir hikayede mutlaka olmasi gereken episode iii un baslangic sekansindaki there are heroes on both sides durumunu ver ama. ne bileyim, mesela halici kapatan zinciri ceken bizans gemisini anlat ayni zamanda bir kahramanlik hikayesi olarak. fatih cevap vermek zorunda kalsin karadan yuruterek. surlardaki ilk gedikler acildiginda sehrin dusmesini engelleyip fethi geciktiren, bu arada sehirden sevdiiklerinin kacmasini saglayan bir birligi anlat. (yarat yani oyle bir hikaye). iste o zaman satacak epik bir filmin olur elinde.

    kara murat malkocoglu tarkan bile her filmde mutlaka underdog olurlardi. imkansiz deneni yaparlardi. neredeyse her karesinde kudreti ovulen bir ordunun er ya da gec dusecegi asikar bir sehri fethedisini anlatmanin sinema acisindan ne onemi var? sovenist kitlelerin egolarini cilalamak ve yersiz asagilik komplekslerine merhem olmak disinda hic bir fonksiyonu yok bu filmin.

    oyunculuk en iyi yerinde vasat
    senaryo nanay
    sinematografi ortalama en fazla
    efektler, sesler isiklar ancak cok daha derin bir hikaye anlatiyor olsan gecer not alacak duzeyde. tek sattigi sey savas sahnesi olan bir film icin yeterli degil
    hikaye desen sinema acisindan banal otesi, devlet tarafindan siparis edilmis osmanlinin turke reklami gibi.

    sonra neymis emege saygiymis

    yok daha neler

    sen bu hikayeyi pic et goz gore sonra da emege saygi iste. iyi yapsaydin da begenip ovseydik kardesim. gosteririz artik ilkogretimde propaganda belgeseli diye.
  • pörtlek gözlü konstantin nutkunu resmen fifa 2000 seyircisi önünde atıyor, millet daha özel efektten falan dem vurmuyor mu, kıl oluyorum.
  • lan filmi savunmak için sürekli paradan bahsediliyor, arkadaşım kağıt kalem kaç para, ya da klavye ve monitör. yüz trilyor dolarlar mı ediyor bunlar.

    senaryo lan senaryo.. para gerekmiyor yazmak için. ayrıca gayet de bok gibi para dökülmüş işte. yabancı filmlerin bütçeleriyle kıyaslayıp aman ne kadar az parayla çekmişler ne demek olm. oradaki masrafla buradaki bir mi..

    bok gibi senaryo yazmanın yeni bahaneleri parasızlık (ki höh derim ben bu film için kullanılırsa bu bahane) ve "aman canım belgesel mi çekiyoruz" olmuş. para yok diye mi roma imparatoru "dinsiz türkler, amınıza koyim sizin" diye bağırıyor, bebekli kadınlar orospu çocuğu gavurlar tarafından kılıçtan geçiriliyor.

    para olsaydı daha iyi yazarlardı di mi.. lan...
hesabın var mı? giriş yap