• doğaçlama üstünden çalışma tarzı hakkında şöyle demiştir bir röportajında:

    "doğaçlama, bir sanatçı için yakışıksız bir terimdir. doğaçlama yapmam ben; film gün gün ortaya çıkarken, olabilecek bütün değişimlere kendimi açık tutmaya çalışırım. filme başladığımda, nerede bitireceğimi bilirim; çünkü, bütün oluşumlardan, fantazyayı biçimlendiren büyüden zaten geçmişimdir. ancak, ilk iki ya da üç haftadan sonra, film, kendi yüzünü göstermeye başlar; benim başta bilmediğim farklı bir kişi olur. bu bakımdan, özgün planlarıma sıkı sıkıya bağlı kalmaya çabalasaydım, filmi sınırlamış olurdum. gerekli olanın da ötesinde her şeyi hazırlıyorum; ancak daha sonra, filmi çekmek istiyorum ve ona yapacağım şeyi söylüyorum. bu doğaçlama değildir; yetişkin ve kendi gereksinimleri olan birinin kendi yaratısına olan alçakgönüllü hizmetidir. filme başladığınızda, henüz, yüzlerin neye benzeyeceğini ya da yardımcıların rolünü bilemezsiniz. üç sayfalık çok güzel bir senaryo yazabilirim ve birden anlarım ki, bütün bu üç sayfanın yaptığını belli bir ışık başarıverir. doğaçlama yapmıyorum; filmlerim yaşam sürecinin bir parçası olarak ortaya çıkıyor. başka yöntemler var: hitchcock, filmlerini isviçre saati kesinliğinde yaptığından benim gibi çalışamazdı. ben farklıyım."

    edit: güncelleme
  • vargtimmen (hour of the wolf) ve bergman hakkında şöyle demiştir:

    "hour of the wolf'a bergman'ın 8 1/2'u (otto e mezzo) diyebilirim. gerçekten, benim filmlerimde gördüğü her şeyi, kendi filmine koyduğunu içtenlikle itiraf ediyor. zengin, özgün bir sanatçı olması, ona, başkalarının düşüncelerini ödünç alıp suçluluk duymadan kullanma hakkını verebilir. ben bergman'ı takdir ediyorum. o, gerçek bir görüntü ve imge adamı; en iyilerden biri."

    din üstüne yorumu:

    "birçok insan gibi ben de dinsizim ve akıntıyla sürüklenen küçük bir teknede oturuyorum. kendi yükümlülüğüm olan şüphelerle yaşıyorum. bunun asil bir yönü olduğunu düşünüyorum, yine de çabalamaya devam etmenin."

    "sıradan eğlence filmiyle sanat yapıtını hangi ayrımla ayırıyorsunuz?" sorusuna ise şu yanıtı vermiştir:

    “eğlenceden, sanattan konuşmak istemiyorum. bir yazarın filmiyle, tüketime yönelik olan arasında ayrım yapmak istiyorum. yazarın yaptığı film, insan doğasını ve düşüncelerini yansıtır. öteki, hoş görüntüler içerir; gösterdiği hiçbir şey yoktur; kesinlikle seversiniz onu çünkü gerçek dışıdır. ticari bir film niye başarıya ulaşır? çünkü seyirciyi rahatsız etmez. seyirci, filme hangi karanlıkta girmişse aynı karanlıkta çıkıp gider. bu filmlere giden insanlar rahatsız olmak istemezler; sorumluluk istemezler; uykuda kalmak isterler.”

    edit: güncelleme
  • çok ilginç bir kişilik. dehanın ve deliliğin neden birbirine bu derece yakın olduğunu ispatlarcasına. işte kendisi hakkında bizzat kendisinin dile getirdiği bazı ilginç sözler:

    '' en çok çizgi öykü okumasını severim, mahkeme duruşmaları, tarih kitapları, bazen şiir ve ender olarak kurmaca okurum.

    sinemaya pek gitmem. gidecek olursam film bitmeden çıkarım.

    asla radyo dinlemem, asla televizyon izlemem. yaşamım boyunca futbol maçına gitmemişimdir.
    partileri sevmem. sohbet etmekten hoşlanmam. iyi tanımadığım insanlarla sohbet etmek zorunda kalırsam sıkılırım.

    sessiz sessiz oturamam hareket etmek zorundayım.

    otomobilin içinde bulunmaktan hoşlanırım. arkadaşlarımla genelde böyle konuşurum; birlikte gezerek...otomobilin penceresinde görünen ve yiten nesneleri izlerken konuşmaktan hoşlanırım.

    her sabah 8'de evden çıkarım. çalışmıyorsam, tüm gün roma'da dolaşmaktan hoşlanırım.''
  • karşılaştığım eski bir sinema kitabındaki röportajından hatırlandığı kadarıyla alıntıdır:

    ...
    f: şu devrim dedikleri şey bir gerçekleşse de gerçek sorunlarla uğraşabilsek.
    ?: gerçek sorunlar?
    f: kadınlar!
  • - eşcinselliği neden daha doğrudan göstermiyorsunuz? (saytricon kastedilerek soruluyor)
    - gösteriyorum.
    - bütün gördüğümüz, diğerinin bileğini öpen bir adam.
    - aletin nereye girdiğini mi görmek istiyorsunuz?
  • gelmis gecmis en deli makarnacilardan. bir sahil kasabasi olan rimini'de dogdu. ilk once karikaturistti. ardindan sinemaci oldu.
    la strada (1957) (sonsuz sokaklar)
    la dolce vita (1960)(tatli hayat)
    otto e mezo (1963)(sekiz bucuk) (bence en iyi filmidir.)
    guiletta della spriti (1965) (ruhlarin guilettasi)
    satrycon (1969)
    amarcord (1971)
    roma (1972)
    gibi basyapitlari vardir. seyretmek elzemdir.
  • yaratıcılığı köreldiği ve tıkanıklık yaşadığı anlarda bulduğu çözüm oldukça ilginç.

    kendisi sette her daim boş bir defter bulundururmuş. çünkü film çekim esnasında tıkanma veya yaratıcılık sıkıntısı baş gösterdiğinde sürekli kalça ve göğüs resimleri çizmeye başlarmış. kalça çize çize, çizdiklerine baka baka kendine gelirmiş. nitekim rahmetli popo tutkunluğuyla bilinirdi. zaten filmlerinde, sonradan karısı olacak giulietta masina hariç, genellikle anita ekberg gibi koca popolu ve iri göğüslü kadınları oynatır.

    bence gayet ilham verici bir yöntem. *

    kaynak: federico fellini, agora kitaplığı.
  • onun ilahi kalçalı kadınları, onun sisli rimini'si, onun faşist palyaçoları, onun içinden mutlak bir film geçen kerhaneleri, onun yüzlerine bakıp 'nanik' yapılası papazları, onun üç kuruşluk kumpanyaları, onun üzerinde büyü tarifleri yazan reklam panoları, onun her daim aşık eşcinselleri, onun yapış yapış şölen sofraları, onun tartaklanabilir melodram yüzlü çizgiroman aşifteleri... bir avcının kibirinden çok tuzağını kendi kuran bir avın mağrurluğunu taşıyan ve ille de italyan yönetmen.
  • "masum gözlerle görürseniz her şey ilahidir." demiş.

    ilahi bir düş sekansıyla (isa'vari göğe yükselme) açılan film için (bkz: otto e mezzo /@hanging rock)
  • metresini ve karisini ayni filmde oynatmis hatta filmde metresine metres rolunu karisina da sadik es rolunu vermistir. fellini, kisaca budur belki de.
    duslerde yankilanan kahkahalari, uzaktan isitilen konusmalari, sessizlikleri kullanarak kendi sirkini yaratmistir. aydinin bunalimini anlattigi filmleri cok kopya edilmeye calisilmistir. ancak fellini filmlerinin ana dislisi olan surreal sirk havasi gozden kacirildigi icindir ki taklitleri pek tatsizdir. mesela celebrity filminde woody allen resmen kicustu oturmustur.
hesabın var mı? giriş yap