• gelmiş geçmiş en mükemmel basketbol dergisiydi.

    her sayısında farklı bir savunma ve hücum taktiğinin görsel incelemesini yaparlardı.
    yayınlandığı dönem, türk basketbolunun güzel günleriydi. naumoski vardı, ufuk sarıcanın üçlükleri, tamer oyguçun çengel atışları, mirsad türkcan muntazaman yunan takımlarına patlardı. aydın örs'ün göbek alıp başını gitmemişti daha. lütfi arıboğan henüz ülkerdeydi. eurolig maçları cine5'te şifresiz yayınlanırdı. efes pilsen mütemadiyen final four kapısından dönerdi. basketbol salonları dolardı.

    ulan herşey ne güzel gidiyordu. niye kapattınız lan mis gibi dergiyi.
    o gün bugündür eski tadı yok türk basketbolunun.
  • evimde bir yığın bulunan dergi. 91-98 yılları arasında çıkmıştır (ilk sayı 15 eylül 1991, son sayı 1 temmuz 1998). 3 ayrı dönemde değerlendirmek mümkündür.. 91-94 arasında engin özerhun, necip kapanlı, yiğiter uluğ'lu dönem, sonra 94-96 arasında ismet badem'li dönem ve son olarak 96-98 (96 sonu aslında, 97-98 diyebiliriz) arasında alp can ve kaan kural'lı dönem. en kaliteli sayıları kanımca 92-94 yılları arasındakilerdir. yalçın granit zirveden, murat murathanoğlu ise nba ve ncaa köşelerinde döktürürlerdi. unutulmayan bir diğer köşe ise mark potash ve hello türkiye idi. 95-96 döneminde ise dergide türkiye ligi ismet badem, nba' ise ali özsoy tarafından yazılmıştır. son dönemde ise yalçın granit bu sefer genel basketbol yazılarıyla geri dönerken nba yazıları genelde yabancı dergilerden çeviriler şeklindeydi. yine de michael jordan özel sayısı, kevin garnett'ın hikayesi gibi çok kaliteli yazılar yine bu dönemde bulunmaktadır. 1998'de zarar etmeyen bu derginin bir numara yayıncılık tarafından kapatılması talihsizlik olmuştur.
  • basketbol'da rakipten top calip rakip saha savunmasizken hizli bir $ekilde rakip sahasina sayi yapmaya gitme i$lemidir.. genelde iki ki$iyle pasla$arak yapilir..
  • zamaninda hemen her sayisini aldigim basketbol dergisi . genelde ceviriler olurdu ama yine de cok severek okurduk . ozellikle allen iverson roportaji unutulmaz . "hey adamim" "bak benim derdim $u" gibisinden cumlelerle doluydu . nba kismi $u anda da ntv'de cali$an kaan kural'dan sorulurdu .
  • basketbola ilk basladigim yillarda hicbir sayisini kacirmadan aldigim başarili basketbol dergisiydi. basketbol ile ilgili hemen her bilgiyi veren, nba deki gelişmeleri de başariyla aktaran bir yayimdi. o zamanlar internet fazla yaygin olmadigi icin oyuncu istatistiklerinden de bihaber olabiliyoduk zira fast break bunu gayet iyi karşiliyordu.verdigi posterler ise duvarlarimizi susluyordu.şimdilerde insanlar internetten istedigi oyuncunun bilgilerini görebiliyor ama o dergi ele alinip okundugu zamanki haz elbette şimdi yok.dergiyi okuduktan sonraki gaza gelme olayi bambaşkaydi, hemen dolaba kurulu plastik potaya,sünger topla atişlar,smaçlar birbirini takip ederdi,odaya konulan
    reggie miller posteri downtown yapma aşkı içine sokardi, okulda okudugumuzda bahceye cikip, john stockton driplingleri sonrasinda gelen michael jordan turnikeleri , karl malone kizginligini takip eden dennis rodman ukalaligi gelirdi.kısa boylu basketci arkadaşlarimiza smaç basmak icin spud webb i örnek al derdik.şimdilerde ,özlüyoruz bu türde dergileri,belki ciksa bile almazdik,derdik ki - nasıl olsa internetten bakariz.. özlüyoruz o günleri.
  • 1998 temmuz-ağustos, son sayısı olan dergi. kapağında michael andersonla harun erdenayın şampiyonluk kupası tutarkenki resmi vardır.
  • bu derginin jordan özel sayısı, dünya'da gelmiş geçmiş en güzel dergi sayısıdır.
  • engellemenin en bilinen yolu tasvip etmesek de yugoslav fauludur.
    (bkz: #1578936)
  • son dönemine (yanılmıyorsam 50 ile 70. sayılar arası) yetiştiğim dergi. o zamanlar ciddi bi sakatlık yaşayıp 1 buçuk sene kadar basketbol oynayamamıştım. en mutlu anları okul takımı formasıyla parkeye çıkmak olan bir çocuk için keyifsiz bir dönemdi haliyle. tam da o sıralarda imdadıma fast break yetişti. okula bile gidemediğim 6 aylık dönemde elimdeki bütün sayılarını, son sayfalardaki reklamlara kadar defalarca okumuştum.

    bir sayısında tüm takımların kadroları yazıyordu. her oyuncunun yanında da boyu, kilosu, o seneki istatistikleri vs. ben o sayfaları televizyon izler gibi izliyordum. kafamda yan yana sayfalarda duran takımları maç yaptırıyor, baya baya hayal ettiğim maçların istatistikleri hatırlamaya çalışıyordum. ondan sonraki sene de bu alışkanlıktan vazgeçemeyip tüm okul defterlerimi hayali maç istatistikleriyle doldurmuştum.

    kaan kural'ın dergide yazdığını hatırlıyorum da bugün öğrendim ki onun ilk profesyonel tecrübesiymiş bu dergi. nedense mutlu oldum bunu duyunca, benim de hayali de olsa ilk profesyonel tecrübem o dergiyi okumaktı çünkü. kafamda yaptırdığım maçların yayınlanma imkanı olsa paraya para demezdim hey gidi...

    baya küçük bi anadolu şehrinde yaşıyordum. dergiden her ay sadece 2 tane geliyordu bizim oralara ve hesaplarıma göre fast break alan iki kişiydik. bayiden ilk ben alıyordum, sonra da bir süre dışarıda bekliyordum kim alacak diye ama denk getiremedim bir türlü. çok merak etmeme rağmen bulamamıştım diğer kişiyi. acaba benim kadar hevesle okuyor mu, eski sayıları gözü gibi saklıyor mu falan öğrenememiştim.

    dergiyle beraber gelen posterleri uzunca bir süre katlarını bile bozmadan saklamıştım. sonra da okuduğum okula verdim, spor odasının duvarlarına astılar çoğunu çerçeveletip. ray allen'ın posterine bakıp duruyordu her gelen.

    adam havada bağdaş kurmuştu ve biz şahittik. *
  • lisede benim de aralarinda bulundugum arkadas grubunca satiri satirina okunan harika bir dergiydi. dergi harikaydi ama bizler icin ayni seyi soyleyemeyecegim. oylesine icsellestirmis ve abartmistik ki bu satir satirina okuma durumunu, dergide ne yazsa artik kendi gorusumuzmuscesine savunur olmustuk. hicbirimizin izleyemedigi ligler hakkinda atip tutuyorduk ve garip olani hepimiz bir digerinin o dergiyi okudugunu bilmesine ragmen kendi fikrimizcesine satiyorduk bu dergide yazanlari. ustelik farkli fikirde olan da yoktu. daha onceden de soyledigim gibi lisede pek salaktik biz.

    sunu da soyleyeyim, bugun okusam o sayilari tekrar, ki yugoslavyanın dağılması uzerine roportajlarin oldugu sayi hala izmir'de durur, yine katilirim orada yazanlara. ne sorgulayici aklin suzgecinden geciririm, ne baska bir sey yaparim. yesil-kirmizi giyinip, haftasonu karsiyaka'nin macini beklemeye koyulurum. yaparim bunu.
hesabın var mı? giriş yap