• fala inanma falsız kalma lafını benimseyen biri olarak kakara kikiri amaçlı 2 senedir yaparız bu muhabbetleri. hatta zaman ilerledikçe ve çok sık fal da baktırınca artık hangi şekli nasıl yorumlayacağını bile öğreniyor insan. böyle "aha bakın ben de tutturmaya başladım ehe mehe" hevesiyle 1 senedir ben de fal bakmaya başlamıştım. bakmaz olaymışım.

    2 hafta önce arkadaşlarla çok meşhur olan bir falcıya gittik. evi anlatılmaz, yaşanır tarzdaydı. leş gibi rutube kokuyordu, mutfak denilen yer evin arka tarafındaki bahçeye konulmuş olan bir lavabo ve ocaklı fırından ibaretti. girişteki minicik koridorda 3-4 işi yan yana dizilerek kahvelerimizi içtik. bu sırada eve gelenin gidenin haddi hesabı yoktu. ana kahramanımız falcı minicik, karanlık odaya bir bir kişilere alarak 10 dk lık seanslar halinde fala bakıyordu. sıra bize geldi ve arkadaşımla birlikte girdik. girmez olaydık.

    odaya girdiğim gibi bende bir gerginlik, bir huzursuzluk. anaaaam o da ne öyle? utanmasam kadına saldırıcam. oda leş gibi. her yer dağınık, karanlık, küller, tozlar uçuşuyor. ama falcı gayet temiz paktı. üstü, kıyafeti, yüzünden de bildiğin nur akıyordu. gel gelelim bu benim fincanı açtı. ama açmadan önce de uyardı "kızım ben onlarla bakıyorum" dedi. girişteki çirkefliğimi orda da gösterdim "teyze 10dk bakma bize daha uzun tut" dedim. maksat uydurmasyon olduğunu arkadaşıma ispat edicem. "kızım daha uzun bakamam, bana anca o kadar söylüyorlar" dedi. kafa salladım, sustum.

    başladı karakterimi anlatmaya, yıldızname mi ne bakıyormuş. hakkını yemeyeyim, karakterimi cuk diye yüzüme dan dan söyledi. aile içindeki teraneleri de bildi. bu sırada odada ki kuş durmadan bıcır bıcır ötüyor. yo yo, o bir ötme değil bildiğin konuşuyor gibi ya. ters ters kuşa baktım durdum, kansantrasyonumu bozuyor diye. fal esnasında "senin bakışların çok kötü" dedi. haydeeee dedim iyi ki bi kuşuna baktık, hemen bakışlara attı suçu. sonra beni dumur eden olaylar başladı "sen fal bakıyorsun, bakma" dedi. yanımdaki arkadaş fal baktığımı bilmediğinden keh keh keh diye gülmeye başladı. ben kafayı sallayınca, gözleri açılmış bir vaziyette bakakaldı.

    dedim teyze "niye bakmayayım?" dedi "kızım, sen çok güçsüzsün. hislerin çok kuvvetli, şu fincanı aç aynı şeyleri sen de söylersin, ama sen başına topluyorsun -cinleri- sonra yollayamıyorsun" başladım gülmeye. ahahaha dur ya biraz daha güleyim. dedim "teyze ben nasıl yollayacağım onları?" bekliyorum ki hocaya git okut, muska yaptır filan diyecek. dedi "40 gün hiç bakma, 41. gün bir ferahlama hissedeceksin" he dedim o iş kolay, bakmayıveririz olur biter. sonra başladı bunların bana yaptığı sıkıntılara. "sen sabahları mutsuz, yorgun kalkıyorsun, hep sorunları başına çekiyorsun, hiç bir şeyin düz gitmiyor, bacaklarında yaralar yapıyor bunlar, midende de sıkıntı var" dedim bi dur. bu kadar şeyi minnacık fincandan nasıl görürsün. sonra bir de bana soru hakkı verdiler. onu da heba ettim zaten. o sırada tırsak bir ifadeyle etrafımdaki cinleri düşünmekle meşguldüm. bir de muska cini mi neymiş musalla ettiklerim. dedi "bunlar tehlikeli, hiç fal bakma, çarşamba ve cumartesi de banyo yapma" o kısmı anlamamakla birlikte denemekten zarar gelmez dedim.

    2 haftadır fal bakmıyorum, çarşambe ve cumartesileri banyo da yapmıyorum. şimdilik bir gelişme yok. hala yataktan mutsuz ve yorgun kalkıyorum, hala işlerim yolunda gitmiyor. 41.gün bir değişme olmazsa gidip o falcının falına ben bakıcam hatta şu benim muska cinlerini de başına bela etmeyi düşünüyorum. ne de olsa hala benimle birlikteler. hatta onları ehlileştirip bir daha her canımı yakanın üstüne salmayı bile düşünüyorum.

    "atıl ey cinlerim"

    41. günden sonra gelen edit: tuttu falcının dediklerinin artık işlerim yolunda gidiyor.
  • "bakmayı bilmiyorum" diyenini bakmaya fazla zorlamamak lazım gelir. aksi takdirde kanatlarını açmış bir kartal bambaşka manalara bürünebilir, neme lazım.
  • çoğu falcı inanılmaz şekilde sallamaktadır ama,
    eger bir "falcı" bir kıza 15 yıl sonra 13. cuma mavi gözlü bir erkek çocuk doğuracaksın diyorsa, üstelik 14 yıl sonra tanışacağı bu çocuğun babasını birebir tarif ediyorsa, bazı insanlarda böyle bir yetenek olmalı.
    (bkz: kendimden biliyorum)

    edit: bu "kız" annem olmaktadır
  • talep etmediğim halde, ikibin kilometre ötedeki bilmem kim teyze tarafından bana bakılan şey. (bkz: annelerin garip huyları)
    istisnasız her seferinde de geleceğimin çok parlak olduğu çıkar.

    on senedir bir şeyin parladığını görmedim daha. hâlâ bekliyoruz bakalım.
  • vaktinde #20021311'de yazmıştım bu işe girişimi, sonrasında arayışımı sürdürdüm, iyi kötü bir çok falcıyla konuştum, en makul olanlarından birisi uzun zaman sohbet ettikten sonra bana durumu şöyle açıkladı:

    insanlarda 6 çakra var ve bazı insanlar doğal yetenek veya eğitim ile alın çakrası veya üçüncü göz olarak bilinen çakradan karşısındakinin frontal korteks'ine ulaşabiliyor. bunu yaptığı zaman zihninden karşısındakiyle ilgili resimler akmaya başlıyor ve o kişi hakkında bilgi sahibi olabiliyor. bu bilgiyi kullanarak karşıdakine kendisi hakkında gerçekleri söyleyip, onu etkiliyor. sonraki geleceği tahmin etme kısmı ise yalan, para kazanmak için yapmak zorundalar, o yüzden falcılara gitme, beklentilerini yönlendirmelerine izin verme!"

    şimdilik durum böyle, fal denen olayı bıraktım, ancak yine de bilimin henüz açıklayamadığı ilginç bir şeyler dönüyor. o yüzden arayışımı sürdüreceğim ama bir şey bulursam başka bir başlık altında paylaşacağım kesin gibi.
  • gök cisimleri yaşamı etkiler. nasıl etkiler?

    diyelim ki göçebe hayvancılık yapıyorsunuz. uçsuz bucaksız kuray bozkırında yönünü bulacaksın. nasıl bulacaksın? kuzeye çakılı kalan, gezegen olmayan bir yıldız varsa, ona bakarak örneğin.

    yahut tarım yapıyorsun. maarif takvimin yok evde. hasat zamanını, mevsimlerin döngüsünü nasıl bileceksin? yıldızların açısından, gökteki yerlerinden.

    (bazen de yıldızlar sana cilve yapacak. sözgelimi venüs, zöhre, nahid yahut çolpan, sürekli yer değiştirecek gökyüzünde. parlaklığına aldanıp onu kutup yıldızı sananın başına onca iş gelecek. o yüzden mutlaka bir kadın ismi vereceksin bu yıldıza, lakabını da kervankıran koyacaksın.)

    güneş döngüsü, ay döngüsü senin üzerinde etkili olacak. bunu gözlemleyeceksin.

    eski insanların kafası bizden daha az çalışmıyordu. ama bilgileri kısıtlıydı. (bkz: karşılaştırmalı mitoloji tolkien ne yaptı) o yüzden gayet rasyonel ve "bilimsel" gözlemlerini, bugün mistik kabul ettiğimiz sonuçlarla birleştirdiler. yıldızların bu tesiri, onların günlük yaşantımızda da, hayatın diğer alanlarında da etkili olduğunu düşündürdü bize. o yüzden yıldızlara dalarak fal baktık. yıldızların doğru dizildiği zaman doğanlara (bkz: sahipkıran) dedik.

    başka başka fallar da var. mesela aşık atmak deyimimizin kökenindeki aşık falı. (kısa a ile okuyunuz) koyunların aşık kemiğiyle bakılan bir tür fal. meşhur özbek şeyban han, örneğin, semerkand seferinden önce davulun üzerine aşık atarak fal bakıyor:

    "dağ düşse de babırga
    çek düşse de babırga
    semerkand'ı ben alsam
    ona düşsün davulga"

    kuran'da "fal okları" diye anılan şeyler bu aşık kemiklerine benzer ve onlarla fal benzer biçimde bakılır. bu cisimler yere atılır ve aldıkları şekiller, birbirlerine göre pozisyonları vs. değerlendirilerek fal okunur. (bkz: urim and thummim)

    yahut yine manas destanında kurban kesiliyor, eti kaynatılıyor. köpüğün rengine göre fal bakılıyor.

    kahve falını hepimiz biliyoruz. meşhur anabastis'te, defaatle bağırsak falı anlatılır mesela. (bkz: haruspex) (bkz: kuş/@nostalgiaman) kurban edilen hayvanların bağırsaklarının aldığı şekiller bir şeylere benzetiliyor.

    bu ne ola ki? bu da (bkz: pareidolia) ile ilişkili. insanlar silüetleri, anahatları bir şeylere benzetirler. beynimiz bunun için programlanmış. bu sayede vahşi doğada hayatta kalabiliyoruz: kaplana benzer bir silüet görürsek beynimiz bunun direkt kaplan olduğuna hükmediyor ki, bir an önce adrenalin salgılayalım. kaplan değilse sorun yok, ama kaplansa ve adrenalin salgılamakta geç kalırsak tezeği avuçlardık zira.

    benzeten insan bu motiflere bir anlam veriyor. "belirsizlikten kaçınma" dürtümüz ve eşsiz beyin melekelerimiz, motiflere, desenlere anlam vermemizi, onları bir şeylere benzetmemizi ve nihayet bu benzetmelerimizden geleceğe/olaylara dair yorum yapmamızı mümkün kılıyor.

    bir nevi beynimizin yan ürünü bu fal, yani. çok zeki ve diğer hayvanlarda olmayan bilişsel melekelerle donanmış olduğumuz için fal bakabiliyoruz. ama aynı zamanda bilgi dağarcığımız genişlediği için, o işin öyle olmadığını da öğrendik. dolayısıyla fal, burç vs gibi zımbırtılar eğitilmemiş zekaların eğlencesi olmaya devam ediyor.
  • çok kere arkadaş arasında fal baktırdım, hala biraz sallayan birini bulduğum zaman baktırırım ve bakarım. hatta kafamın karışık olduğu, çok istediğim ama gerçekleşeceğinden emin olmadığım durumlar baş gösterdiğinde kendi falıma dahi bakarım. maksat biraz eğlence, biraz umut arayışı. ama sadece bir kere falcıya para verdim. arkadaşım çok övüyordu, her şeyi biliyor diye. beraber gittik. sonradan anladım ki salak arkadaşım bu kadına zaten ipuçlarını veriyor, o da gayet olası ihtimalleri sayıyor, kız da buna inanıyor.
    gelgelelim bana söylediklerine. daha yirmime bile gelmemişim, cinsel deneyimlerim oldukça sınırlı bir kızdım o zamanlar. kadın evli bir erkeğin parasını yediğimi söyledi, metres bağlamında. yok öyle şey dedim, kıvırdı kıvırdı, sonunda üniversitede aldığım bursa getirdi olayı. yetmedi, "sen arabada bir erkekle cinsel ilişki yaşamışsın" dedi. alakası yoktu, söyledim. ama kadın o kadar ısrarcıydı ki kendimden şüphe etmeye başladım. bir erkek ismi verdim. onla sözde yaşadıklarımı anlattı. "olmadı öyle şeyler" dedim, "o halde olacak" dedi. aradan çoook yıllar geçti, o insan hayatımdan tamamen çıktı ve kadının dedikleri hiç olmadı. kadının tutturduğu tek şey oldu. "öyle bir işin olacak ki" dedi "erkekler bile senden izin istemeden tuvalete gidemeyecek" çok yüksek makamda biri olmayı ima eden bu kehanetinin tuttuğunu yıllar sonra fark ettim. "hocam, tuvalete gidebilir miyim?"
    çıkan fallar yok demiyorum, tesadüfle açıklanamayacak şeyler de tuttu. mesela bir gün arkadaşımın anneannesi (ki daha önce de ayrıntılarla yüklü birçok kehaneti birebir tutmuştu) "kızım yarın seni bi kadın isteyecek" dedi. güldüm, ne alaka, görücüye çıkacak değilim ya. nitekim ertesi gün gittiğim misafirlikte yaşlı bir teyzem tutturdu, beni torununa istedi, hem de annemden.
    bir de tesadüfle açıklanabilecek ilginç bir vukuatım vardır. bir gün tavşan sevmek adına niyet çektirdim. aşk falı çıkmasını beklersiniz di mi? aynen şöyle yazıyordu "sizin en büyük yeteneğiniz yazı yazmak ve ileride edebiyat üzerinden para kazanacaksınız" edebiyat öğretmeni olacağımı tavşan nereden bildiyse.
    kısacası, faldır, çıkar çıkmaz. kimin geleceği göreceği belli olmaz. ama zaten gelecek geleceğine göre eninde sonunda öğreneceğiz. ne diye üstüne para verelim ki?
  • insanın içindeki çocukla konuşmasıdır. çocuklar irrasyoneldir, sihire ve doğaüstüne inanmaya yatkındır.

    "fallar da çocuklar gibi irrasyoneldir. akılcı düşünen bir insan için fal, kendi mantıklı düşünüşüne ve bildiği dünya imajına ve gerçeğe bir saldırı yönteminden başka bir şey değildir. bazan öyle anlar gelir ki, yetişkinler içlerindeki irrasyonel çocuğu ister istemez konuştururlar. özellikle güvensiz ve yardımsız kaldıkları anlar..."

    p.j blumenthal
  • degisik bir olgu,
    "ister inan ister inanma, falsiz kalma" sozu cok kullanilir,
    benim deyinmek istedigim tam olrak bu husus degil, falin etkisinin ne olabilecegi;

    onumuzde bilinmeyen bir zaman mevcut, bu zaman bizlerin tepki veya tepkisizlikleri ile, birey, cevre, birey ve cevrenin kosullari ile sekilleniyor. bu noktada;

    fala bakan kisinin size soyledikleri sizin zamaninizla etkilesime giriyor, ve istem disi da olsa, isteyerek de olsa sekillendiriyor; ne demek istiyorum bir ornekle aciklamaya calisayim;

    diyelim ki siz veya yakin zamanda gordugunuz biri anadol marka bi araba aldi, mantiginz size bunu bu donemde cok populer olmayan bir araba modeli oldugunu soyluyor lakin yolda yuruken, arabanizda, otobuste vs. sekilde giderken anadol marka arabalar dikkatinizi cekiyor, sanki bu donemde moda olmus gibi insanlar anadol kullaniyor. bu durum enteresandir, acaba arabalar siz yakin zamanda anadol muhabbeti yaptiginiz icin mi ortaya peydahlaniyor, yoksa hep vardi da dikkat mi etmiyordunuz. akla ikinci secenek daha makul geliyor. anadol u hep goruyordunuz ama bunu bilincinize gelmesine tetikleyen bi durumu yakin zamanda yasamaniz onlari bilincaltini da etkisi ile fark etmenize sebep oluyor.

    falda da benzer durum olduguna inaniyorum, diyelim ki size "yapacagin isin neticesinde bir karar vermen gerekecek ve kararinin neticesinde 2 yol gozukuyor bunlardan biri daha refah ve uzun biri ise kisa ve engellerle dolu" gibisnde bisi dedi, siz inanmasaniz bile fala bilincaltiniza isledi bu bi kere, yakin zamanda benzer kosul gerceklesince ya da daha ileride de gerceklesebilir ve diyebilirsiniz ki "aaa falim cikti bla bla bla"
    su noktada sunu hatirlatmak da fayda goruyorum, fal bakilirken bazi genellemeler yapilir, kesin konusulmasi nadirdir "19 agustos 18 30 da sen bi yazi yazacan" seklinde pek olmaz, zaman veren olur ama zamanin icinde olacak olay genellemedir, buna fala inanmamak icin bahane olarak kullanabilirsiniz, ama sunu da soyleme ihtiyaci hissediyorum, fala bakan kisilerin bazilarini yorum gucu de kuvvetlidir, burada ise maneviyat giriyor, ve hatta dini inanclar da giriyor, sonuc olarak temelde metafiziksel olgular gerceklesiyor bu kisiler icin.

    simdi ornek ile birlestirmeye geldi sira, acaba diyorum falda gorulen, goruldugu iddia edilen seyler bizleri sartliyor olamaz mi? onumuzdeki zaman sekillenmemis, tepki bekliyor ve fala bakan kisi bu tepkiyi dolayli yoldan ya da dolaysiz yoldan bize soyleyerek bizleri tetikliyor olamaz mi?

    baska bi ornek vereyim, gelecegi goren biri geleceginde baska bi sehirde kaza gecirdigini goruyor ya da biri ona bunun olacagini soyluyor ve birey de buna inanip o sehirden uzak kaliyor ya da uzak kalmaya calisiyor, peki bu cabasi belki de onun oraya gitmesine etken olamaz mi? matrix de deginilmis bi soru bu, vazo kirilma sahnesini hatirlayiniz, kahin orada soylemese idi vazo yu aranmayacak ve kirmayacak miydi yoksa zaten kacinilmaz olan sey kirilmanin kendisi miydi?

    yaptigim onermelere bakacak olarak yazdiklarimdan sunu anliyorum, yapilan onerme bizim onumuzdeki sekillenmemis zamani sekillendiriyor.

    acaba?
  • çok tehlikelidir. eğer duygusal bi boşluktaysanız baktırmamanız en hayırlısıdır.
    bir hafta komalık olduğumu bilirim.
    gerçi ben aptalım o yüzden.
hesabın var mı? giriş yap