• abartısız, hayatımın en iyi öyküsü. herhangi bir öykü gözlerinizi doldurabilir, hafiften yaşlar döktürebilir kabul,
    ama be kardeşim her okuyuşta da hüngür hüngür aglatabilir mi bir insanı?

    fabriga, ağlatır. inanıyorum ki gene okusam gene ağlarım.
  • bir hikaye, inanılmaz güzellikte anlatıldıktan sonra ancak bu güzellikte bitirilebilirdi..

    "...ben sustum... bildiğim tüm sözcükler, milyon kere uzağa uçup gitti... uzun zaman, "hayatını, aşkını, ızdırabını" yazayım, "fabriga" nın sadece onların anladığı gibi bir şey değil, senin ve bizim için bambaşka olduğunu anlatayım istedim...olmadı...onca sözcükten, bu kadarı geriye döndü..."

    (bkz: atilla atalay)
  • bir mizah yazarının duyguyu böylesine kuvvetli yansıtabilmesini başka kelime bulamadığımdan irkiltici* diye tarif edebilirim ancak. insanın taa içinde bir yerlere dokunur, yakaladığı detaylar yıllarca aklınızda kalır, başucu kitabı yapar, defalarca okursunuz. her defasında bir başka nokta farkedersiniz. kimbilir kaç ailenin birebir yaşadıklarıdır bu hikayeler. bu adam sıdıka'yla sınırlandırılmamalı kesinlikle.
  • atilla atalay'ın dedesi için yazmış olduğu, kalbin böcüü kitabının en uzun ve pek anlamlı öyküsü.
    dedesi içi rahat uyusun, artık fabrigaya bizler de dahiliz. bizim için de değer teşkil ediyor o korkunç devasa bina.

    --- spoiler ---

    "ömrüüüüüüüüüüüüüm!"

    --- spoiler ---
  • bilmem kaçıncı okuyuşumda, emiroğlu ile fabriga arasında kurulan paralelliğe dikkat ettiğim güzel uzun öykü.

    --- spoiler ---

    * 1937'de safranbolu'nun 13 damlı karabük mezrasına devasa bir fabrıga kurulması kararlaştırılır. civar köylerin, mahallelerin işsiz güçsüz gençleri de inşaata amele, bilahare faaliyete geçecek fabrikaya çırak yazılırlar. emiroğlu da bu gençlerdendir.

    * fabrıgada çırak eğitimini müteakiben işe giren emiroğlu, köyünden bir kızla evlenir, evini kurar, ailesini büyütmeye başlar. bir yandan da fabrıga büyümekte; emiroğlu'nun hayatı evindeki ve işindeki hatunlar arasında geçmektedir. evde karısı, kızları; fabrıgadaysa birbiri ardına monte edilip ateşlenen devasa yüksek fırınlar...

    * 1950'lerde fabrıga türkiye ekonomisinin lokomotifi olmuş, emiroğlu ailesi iyice genişlemiş, çocuklar büyümüş, emiroğlu mehmet ustabaşı olmuştur. ilkokul diploması bile olmadan girdiği fabrıgada çalışırken sürekli kendini geliştirmiş, ingiltere'de eğitimlere gidip gelmiş, fabrıganın en önemli personelinden biridir artık.

    * 1960'larda çocuklar evlenir, iş hayatına atılır, torunlar doğar... artık eve giren tek maaş emiroğlu'nunki değildir. artık onun da emeklilik yaşı gelmiştir. öte yandan erdemir ve isdemir kurulunca fabrıga'nın da sektördeki tekeli kırılmıştır, demir çelik piyasasını besleyen tek kurum değildir artık.

    * son bölümde torun atilla artık bir yetişkindir, hasta olan dedesiyle helalleşmeye gitmektedir. emiroğlu'nun ölmek üzere olduğunu bildiği için, kafası dağılsın diye yanındaki amcayla muhabbet eder, konu döner dolaşır artık kapanacağı söylenen fabrıga'ya gelir. artık dedesinden sonra fabriga da can çekişmektedir...
    --- spoiler ---
  • bambaşkadır, bambaşka.
    belgesel gibi, dram gibi, mizah gibi, biyografi gibi. içinde her şey vardır.
    ve evet, okuyunca mutlaka ağlarsınız.
  • sıdıka'yı okumuşum her sayfada güldür güldür sayfalar sonra fabriga ağzıma sıçtı bu ne lan 35 yaşında adamı ağlatıyon...
  • atilla atalayin ilk sidika kitabinin ikinci yarisindaki oykulerden en uzun olani, yazarin hayatinin ilk yillarini anlatir.
  • icinde sidika,opucuk baligi gibi birsuru baska hikaye de olan pek guzel kitap
    opucuk baligi hepsinden ayri daha bi guzeldir..his yaptirir adama fena olur insan

    ne demisti ayrilirken:"iste onlar bunu yapamazlar, kimse opucuk baligini alip satamaz.farzet ki hikayesini yazdin,bes para etmez."
    (bkz: opucuk baligi)
hesabın var mı? giriş yap