• düşüncelerini düzenlemek için ifade etmeye ihtiyaç duyan insanlardır. aşırı uçtaki extrovertlerin, ifade etmedikçe düşünemedikleri, argüman kuramadıkları bile söylenir. önce yapan sonra düşünen tipler bunlardır.
  • genel kullanimin disinda, psikolojide enerjisini cevreden (disardan) alan insanlara denir. kalabalik yerlerde bulunmak, insanlarla iletisim kurmak extrovert lere enerji verir. energizer tavsani gibi partiden partiye kosar, ortamdan ortama akarlar ve yorulmazlar. yalniz baslarina bir is yapmak durumunda kaldiklarinda ise daha verimsiz olurlar, cabuk yorulurlar.
  • öncelikle aşağıya yazacaklarım dışadönük/extrovert insanlar hakkında şimdiye kadar olan şahsi gözlemlerimden oluşmaktadır. "hayır öyle diiil!" diye zıplayacaklar için peşinen uyarayım.

    türk toplumunun kutsadığı insan tipidir. bu toplumda geçer akçe: "yırtık, tuttuğunu koparan, ağzı iyi laf yapan, arsız, densiz, yüzsüz, pervasız, patavatsız, fütursuz" bir piç olmanızdır.

    ancak bu kişilere yaklaşıp büyüteç tuttuğunuzda şunu görürsünüz: ilgi orospusu, "drama queen" ve sığ kişilikli insanlardır. çok konuşurlar ve boş konuşurlar; ancak hiçbir şey söylemezler. sabahtan akşama kadar mütemadiyen konuşurlar ve söylediklerinin hepsini toplasanız incir çekirdeğini dolduracak bir şey bulamazsınız. kendilerinden alabileceğiniz fazla bir şey yoktur. birkaç dakika içinde kişilik yapısını çözersiniz; ama kendisi derinliksiz bir kişi olduğundan hiçbir zaman sizi tam olarak anlayamayacaktır; dolayısıyla bu kişiyle muhatap olmanız gerektiğinde seviyesine inmek zorunda kalacaksınız. bu acıyı da ancak yaşayan bilir.

    " öldüğünüzde, ölü olduğunuzu bilmezsiniz; bu sadece başkaları için zordur. aynı şey salak olduğunuzda da geçerlidir.” *

    kendilerini "canayakın, sıcakkanlı, hoşsohbet" gibi yakıştırmalarla tanımlarlar. toplumun genelgeçer yargılarıyla yaşarlar ve zerre kadar okuma, yazma, düşünme, sorgulama alışkanlıkları yoktur. herkes nasılsa öyledirler. hatta o kadar birbirlerine benzerler ki, sanki bir laboratuarda protetip halindeyken, seri üretim olarak çoğaltılmışlardır. kendilerini özgün, farklı yapan hiçbir şey yoktur, hatta bu durumla övünebilirler bile (!) ha, çevreleri geniştir ama; o düşük çeneleri; menfaatçi ve arsız yüzleriyle herkese her işi yaptırmaya çalışırlar. dışadönük mizaçları sebebiyle duygusal/psikolojik manipülasyon yapabilenleri çok fazladır, narsizme eğilimleri vardır. bu sebeple dikkatli olmanızı öneririm. içedönükleri radar gibi fark edip manipüle etme yetenekleri de mevcut bazılarında.

    burada bahsedilmemiş ama; "hayır" cevabını hiç sevmeyen güruh bu güruhtur. ısrarcı ve sabit fikirlidirler. bu kişilere hayır demekten, hayır dediğiniz için kendileriyle çatışmaktan ve size etiket yapıştırmalarından asla korkmayın. karşılarında net ve kararlı durun. sayıca fazla oldukları, bakteri kolonisi gibi beraber ve bilinçsiz davrandıkları için zannettiklerinin aksine eylemleri ve söylemleri sorgulanmaya gayet de açıktır.

    kısacası bu kişiler zaman kaybıdırlar; enerjinizi sömürürler. gerekmedikçe muhatap olmanın anlamı yoktur.
  • dışa dönük kişi
    ör : "i've never been an extrovert, but i'm still breathing" (bkz: placebo)
  • debe'de introvert diye başlık olması sebebiyle ben de extrovert'e bir şeyler karalamak istedim.

    yaptığım testlere göre extrovert bir kişilik yapım var. ama 'zıt kutuplar birbirini çeker' mi demeliyiz yoksa 'tamamlayıcılık ilkesi' mi bilmem, su katılmamış bir introvert olmadığı sürece introvert insanlarla bir şeyler paylaşmayı daha çok severim.

    extrovert, enerjiyi dış dünyadan alan insan demek. ben enerjiyi hakikaten çevreden alıyorum. evde kitap okumaktansa, sandalyemi alıp açık havada okumak isterim. evde yazmaktansa kafede yazarım. insanları izlemeyi severim, yaptıkları gürültü beni rahatsız etmek bir yana hoşuma gider. okuduğum/izlediğim şeyi kendi kendime düşünmeyi sevmem. birine anlatıp birlikte düşünmeyi severim. biriyle konuşup öğrenmeyi ise okumaya da tercih ederim. insanlara kolay kolay sarmam, ama frekansım uyduysa çok çabuk yakınlık kurabilir, çabuk güvenirim. sohbeti güzel bir insan benim için her şeyden değerlidir. kalabalık sofralara bayılırım. evde yalnız kalmak benim için bir ihtiyaç değildir, çok nadiren tüm gün evde kaldığımda (bkz: pandemi) gün içinde kesin uyuyakalırım ve akşamına da başım ağrır.

    yeni şeyler denemeyi çok severim. farklı bir yemek için 3 saat yol gidebilirim, sırf geyik olsun diye sabah uçağa atlayıp akşamına geri dönebilirim, evde dinlenme halindeyken hadi silah atalım deyip poligona koşabilirim. bunlar beni yormaz, aksine sakin oturunca daha çok yorulur adeta hımbıllaşırım. yalnızken kendimi falan da bulamam, konuşurken kendimi bulurum.

    peki böyle olup da introvertler ile ne paylaşıyorum. tamamlama ve tamamlanma hissediyorum.

    introvertlerin bende olmayan çok sevdiğim bir özellikleri var. genelde düşünmeden konuşmama eğilimindeler. önce uzun uzun düşünüp sonra konuşuyorlar/yapıyorlar. benim için daha önce konuşmadığım/yapmadığım bir şeyi düşünmemişimdir de diyebiliriz. ben konuşmadan düşünemem. ekşi sözlüğe dahi çoğunlukla kendi ne düşündüğümü görmek için yazıyorum. introvertler ise düşünmüş olduklarını paylaşmak için yazıyor. motivasyon ne kadar farklı değil mi? bu farklılık şahsen bana ilgi çekici geliyor. sayın introvertler, hiç yaşamadığınız olaylar hakkında konuşmanızı manasız bulsam da sizinle olayları tartışmayı seviyorum, çünkü kafa açıyor. tartıştığımız olay değil, tartışmanın kendisi benim için bir deneyim niteliğinde olduğundan değerli oluyor.

    gerek geçmiş ilişkilerim gerek şimdiki hep introvert özellikleri daha ağır basan insanlar olmuş. introvert biri, bir extroverti düşünmeye, dinlenmeye sevk ederken, extrovert biri de diğerini harekete geçmeye, maceraya, deneyim kazanmaya sevk edebiliyor. burada bir şekilde bir tamamlama ve tamamlanma, denge hali hissediyorum.

    ha, su katılmamış bir introvert ile karşılaştığımda yapı gereği hareketli bir insan olduğumdan onları 'sıkıcı' bulur, onların da beni 'yüzeysel' gördüklerini bilirim. bir keresinde çok yüksek bir introvertten hoşlanıyordum. çocuk kimi zaman "ben çok sıkıcıyım değil mi?" diyordu. "yoo değil" diye cevap veriyordum (sıkıcıydı), ama ben de onun yanında çok yüzeysel bir insanmış gibi hissediyordum. hatta bu sıkıcı mıyım sorusuna karşılık olarak bir gün "sence ben yüzeysel miyim peki?" diye sormuştum. gülerek "biraz, ama düşündüğümden daha iyi" demişti. burada farklılık o kadar yüksekti ki tamamlayıcılık ilkesi çalışmadı. birbirimize kötü gelip, rahatsız hissettik.

    o gün bugündür yüksek introvertlere çok bulaşmam. ortasını denk getirdiğinizde ise güzel bir denge kurulabiliyor. ucundan extrovertliği de bulunan introvertler ve ucundan introvertligi bulunan extrovertler en iyisidir diyerek entry'mi bitireyim.
  • bunlar genelde yavşak ve enerji vampiri oluyorlar. lafa gelince her bokta birinci, onu yapalim, buraya gidelim, ben o diziyi, oyunu, x'i, y'yi çok severim diye etrafta caka satıp iş ciddiye binince ortalıkta gözükmeyen tipler. farklı değilsiniz, çok konuşarak insanlarda sevgi değil bezginlik uyandiriyorsunuz, sizin o "kıpır kıpır" olarak gördüğünüz şeyi biz noluyor amk olarak idrak ediyoruz. bir kere güven vermiyorsunuz her sike söyleyecek şeyi olan ve konuyu bir şekilde kendi bildiği yere yönlendirip ortamı domine etmeye çalışınca ne kadar gotlek oldugunuzu düşünüyoruz zeki yada havalı vs değil.

    dünyayı degistirenler ve değiştirecek olanlar için şöyle alalım.
    (bkz: introvert)
  • sabırsızdırlar. introvertleri "yavaş" ve "sıkıcı" bulurlar.
  • dışbükey insan.
  • bir de psikolojik arastırmalra gore introvertlere gore daha cabuk sarhos olurlarmıs
  • sarhos etmek pek de kolay olmayan alkol sungeri.
hesabın var mı? giriş yap