• --- spoiler ---

    görsel
    --- spoiler ---
  • 10/10 şaheser film. kesinlikle gidin.

    aksiyon/görsel şölen sahneleri akıcı ve sırf şov olsun diye konmuş değil. hem akıllıca hem de çok güzel duruyor.

    felsefi derinliği var ama yerinde. film sizi düşündürüyor ama anlamak için de felsefeyi yalayıp yutmuş olmanız gerekmiyor. tatlı tatlı anlatıyor derdini.

    diyaloglar güzel mizahi bir tonu var ama filme yakışmış. kasıntı konuşmalar yerine daha hoş bir anlatım seçmişler.

    kesin izleyin dedikten sonra işte spoilerlar**

    --- spoiler ---

    paralel evrenlerin mümkün olduğu ve bu evrenlerde gezinerek her şeyi deneyimlemiş yarı tanrı bir kız ve annesini konu alıyor.

    filmin esasında nihilizm ve konfüçyüsçülük'ün mücadelesi üzerine. gerçeği fark etmek bizi tek bir sonuca çıkarmaz, her şey apaçık ortada olsa bile onun iyi mi kötü mü olduğuna biz karar veririz.

    koca evrende çok kısacık bir süre var olup ne olup bittiğini anlayamadan ölüp gidiyoruz. filmin de dediği gibi bilim her fırsatta ne kadar önemsiz olduğumuzu yüzümüze vuruyor zaten.* bunda hemfikiriz ama asıl ikilem de burada başlıyor:

    her şey anlamsızsa bunu içselleştirip hiççilikte boğulmalı mıyız, yoksa anlamsız olduğu için rahatlayıp pozitif mi olmalıyız?

    hikayede bu kısma gelene kadar evelyn* de bu önemsizliğe karşı başta umutsuzluğa düşüyor. gerçeklik algısının böyle bir anda değişmesi psikolojiyi zorlar elbette. depresif anne kız tam alman pastası* şeklindeki kara deliğe girecekken ise çok minnoş anlar yaşanıyor.

    film; o ana kadar bir işe yaramamış, sürekli yardım etmeye çalışıp beceremeyen, naif ve iyi yürekli baba karakterine odaklanıyor. tüm o süper-güçler kuantumlu kavgalardan falan sonra, hiçbir özelliği olmayan bu zayıf karakterin aslında nasıl en güçlü olabildiğini film çok iyi yansıtmış. nitekim asıl gücün pozitiflik ve kibarlıktan geldiğini tatlı tatlı görüyoruz. kabalığı güç zannetmek ve iyi insanları ezmeye çalışmak çok yaygın bir problem zaman zaman biz bile yapıyoruz malesef.

    filmdeki karakterler de öylesine seçilmemiş bence. anne karakterinin çinli ve amerika'da mülteci olması; konfüçyüsün de çinli olması ve amerika'da artan asyalı ırkçılığına güzel bir değinme olmuş. asyalı annelerin kızları konusunda ne kadar hırslı olduğu da bilinen bir gerçek*. joy da aynı zamanda genç ve yapıcı olmak yerine yıkıcı olmayı tercih ediyor. gerçeği ilk gören de o ama deneyimleri ağır geldiğinden intihara yöneliyor.

    öte yandan joy kızımızın* mutlak gerçeği * gördükten sonra annesini "belki bana başka bir yol gösterirsin" diye araması, annesi başka yol gösterdikten sonra da "hayır sen anlamamışsın" diye reddetmesi manidardı.

    ufak başka bir detay da; paralel evrenlerden yetenek yüklerken hep hayatı boyunca o işle uğraşmış versiyonlardan güç kazanıyorlar. yani hepimiz bir şekilde doğduk ama kim olacağımız tamamen nerde ne yaptığımıza bağlı. küçük olaylar kelebek etkisi yaratsa da asıl marifet mükemmelleşmek için çabalamakta yatıyor.

    filmin mizahi olması da yakışmış bence, ana mesajı "her şeyin önemsiz rahat ve pozitif ol" olan bir film çok kasıntı ve ciddi olsaydı kendisiyle çelişirdi.

    entry çok uzadı ve artık altında kalmaya başladım, küçük bkz'lar verip bitirelim.

    1- filmde dalga geçmek için evreni alman pastası şeklinde yapmışlar ama evrenin şekli gerçekten de öyle olabilir. evrenin donut şeklinde olup olmadığı bilim camiasında tartışılıyor. görsel görsel2

    2. filmin sonlarına doğru evelyn'e yapışan 3. göz budizm'de farkındalık aydınlanmanın gözü anlamına geliyor. filmde yaşanan olaylarla epey paralel.

    3- paralel evren kısmı hariç filmdeki diğer şeylerin az çok bilimsel dayanağı var. mesela joy'un maddeleri değiştirebilme gücü kuantum'a tamamen hakim olabilseydik teoride mümkün olurdu.

    son olarak bunu beğenen şunu da beğendi videosu vereyim tam olsun: optimistik hiççilik filmin asıl felsefesini anlatan çok hoş bir video. 7 dakika ama ufuk açıcı olabilir, altyazı var.

    --- spoiler ---

    eklemek istedikleriniz için yeşillendirebilirsiniz, birkaç gün önce izledim mutlaka unuttuğum şeyler vardır.
  • ulan yıllarca oscar alan filmleri anlayabilelim diye kendimizi geliştirdik sanat filmleri izledik bunlar yüzünden entel feridun olduk. bu sefer de adamlar döndü gitti eğlencelik filmlere ödül verdi aq*
  • abi filmi izledim de yapmayın abi be. tamam orjinal bir film de 7 oscar falan, en iyi film oscarı falan. :))) hayır bu gözler titanik gördü, gladiator, cesur yürek, matrix gördü yani. bu kafa karıştırıcı filmi fazla abarttığınızı düşünüyorum.
  • populer kültür ve felsefe takipcisi bir sinefilseniz film size baya tanıdık öğelerle gelecek.

    optimistik nihilizmden camus absürdtizim felsefesine kadar bir çok öğe barındırıyor.

    camus evren boş ve anlamsızdır ama daha absürt olan bu anlamsız evrene anlam yükleme çabasıdır der.

    anlam arayan jobu tupaki aslında koca bir hiçlik ile karşılaşır ve bu anda bir tercihte bulunur ve yıkıcı nihilizm şeçer.

    anne everly aslında reaktif taraftadır. işinden ve hayatından memnun değildir bunu da pasif agresif bir şekilde gösterir. kızı joy'u belki bu yüzden kendinden uzaklaştırır ve suçu başkasına atar.

    baba waymond wang bana göre filmin asıl yıldızı bu adamdır. alfa evreninde başına gelen kötü şeylerin sorumlusu değildir veya bizim evrenimizde veya diğer evrenlerde dikkat ederseniz bütün evrenlerde waymond işleri yoluna koymak isteyen vefakar ve cefakar bir adamdır. karısını ve kızını çok sever hatta onu istemeyen kayın babasını bile sever. işi çok zor durumdadır fakat o yine de onu daha güzel daha neşeli hale getirmek için şapşallıklar yapar.

    ve kaya sahnesi sisifos'un kayası.
    camus evren boş ve anlamsız der ama o insanlara rutinleri yaşamayı öğütler hatta sisifos'un yaptığı bu anlamsız işten dolayı mutlu olduğunu söyler. çünkü rutinleri yaşayarak delirmeden devam edebilirsiniz. ve işte o kayalar o kadar güzel yansıtmış ki bu durumu resmen aşık gibi o sahneyi izledim. aslında herşeyin boşluğu ve anlamsızlığı o kadar güzel anlatılmış ki.

    ayrıca insanların diğer evrende ki kişilere bağlanması için çok saçma şeyler yapması. bu da bize sosyal kabul için bazen olmak istemediğimiz kişi olmayı veya istemediğimiz zor durumları kabullenmemizi çok güzel anlatmış. filmin sonunda insanların asıl olmaları gereken kişiye dönüştürülmesi baya mutlu etmişti beni

    film rick and morty'den matrixe 2046'dan aşk zamanına kadar bir çok yapıma gönderme de bulunuyor.
    jobunun kıyafet seçimlerine bayıldım o kadar güzel ve renkli ki. sahne olarak aslında çok fazla şey yok vergi dairesi, çamaşırhane/ev, alfa evreni, sosis parmak evreni, ve simitin beyaz şatosu.

    en sevdiğim replikler de hep waymod'tan geldi.

    --- spoiler ---

    yıllar önce birbirimize
    ilk âşık olduğumuzda baban gereksiz derecede nazik
    olduğumu söylemişti belki de haklıydı.

    lütfen!

    lütfen!

    artık dövüşmesek olmaz mı?
    bana zalim bir dünyada olduğumuzu
    ve kendi etrafımızda dönüp durduğumuzu söylemiştin.
    bunu zaten biliyorum
    ben de dünkü çocuk değilim sonuçta.
    korktuğunuz ve kafanız karıştığı için dövüştüğünüzü biliyorum.
    benim de kafam karışık.
    bütün gün neler olduğunu anlamadım bile.

    ama nedense hepsi benim hatammış gibi geliyor.
    olaylara iyi yönden bakmayı seçince saflık etmiş olmuyorum.
    bu stratejik ve elzem bir hamle.
    her şeye katlanmayı böyle öğrendim.
    bilmiyorum.

    tek bildiğim nazik olmamız gerektiği.

    lütfen.

    nazik ol özellikle de neler olduğunu
    bilmediğimiz zamanlarda.
    kendini mücadeleci biri olarak görüyorsun.
    ben de kendimi öyle görüyorum.
    ben böyle mücadele ediyorum işte.

    --- spoiler ---

    resmen demir leblebi gibi film dişleriniz kuvvetliyse her katmanında yeni bir lezzet bulabiliyorsunuz
  • kafa dağıtmalık şahane bir aksiyon filmi... bu cepte, bu kısmı ayrı tutalım

    ama bunun en iyi film oscarı kazanmasını geçtim ihtimali bile saçmalık ötesi... dileriz akademi böyle bir dalyaraklık yapmaz...

    edit: en iyi film ödülünü kazanmış delireceyim… afişi ve aksiyonu haricinde nesi en iyi bu filmin? michelle yeoh hariç kazananlar şaşırmıştır nasıl olur diye… jamie lee curtis bayılmıştır, ke huy quan hassiktir lan o kadar da değil demiştir…

    hayatımda ilk kez ödül kazandığı için değeri düşen bir film görüyorum… kendi halinde süper bir aksiyon filmiyken şimdi insanlar “buna mı vermişler oscar'ı” diye boklayacak… evet buna vermişler oscar'ı…

    bu sene de sövdük sana amk akademi'si… moonlight'tan sonraki yeni rezilliğimiz hayırlı olsun…
  • sjw'lerin elinde oyuncak olan hollywood'un çekik gözlülük, siyah derililik ve lgbtlik kriterlerine göre değerlendirilerek ödüllere boğulan saçma sapan film.
  • ben herhalde şimdilik azınlıkta kalan "bu filmi sevmeyenler" tarafındayım. "i've got bored one day and i put everything on a bagel" repliği hoşunuza gidiyorsa mesela bu sizin filminiz.

    --- spoiler ---

    benim gözümde tam bir style over substance filmi, bir şeyler söylüyor gibi görünüyor ama pek de bir şey söylemiyor. bir şey söylemek de zorunda değil zaten o başka. filmin genel sunumu bir nevi hiperaktif tiktokçu zoomer matrix'i formatında olunca ne anlattığıyla da ilgilenemiyorsunuz. film devamlı "omg so random lulzzz :p" yazan ergen gibi, izleyicinin üstüne eline geçen ne varsa atıyor. bu esnada izleyiciye düşünme fırsatı da bırakmıyor.
    zaten film üzerinize atılan bu "ilginçlikler" üzerinden gidiyor, bunları seviyorsanız filmi de seviyorsunuz. ben sevmedim, o yüzden film de içine çekmedi beni. o yüzden belki bir tek kocasıyla olan o son bölüm hoşuma gitti, çünkü film ilginçlikler arkasına saklanmayıp bir şeyler söylüyor mu acaba dedirtti bir kaç dakika. sonra gene sosis parmaklara, konuşan taşlara dönüş.
    michelle yeoh ve özellikle ke huy quan şov yapıyorlar filmde, o başka.

    --- spoiler ---
  • 8/10

    sinemada deneyimlenmesi gereken bir film. burada "deneyim" demek boşuna değil çünkü ciddi bir roller coaster etkisi mevcut.

    --- spoiler ---

    "kaya" sahnesi gerçekten filmin en mükemmel yeriydi. bir yandan gözlerim doldu. zaten film sizi kahkahadan yerlere atarken bir yandan ağlatma potansiyeline sahip.

    hiçliği ve bütünlüğü kabullenmek aynı anda geldiğinde artık mutluluk ve mutsuzluk üzeri düşünmeyi aşmakla ilgili fikirleri iç sıkmayarak anlatmışlar. böyle bir mertebeye varmak için bu kadar fantastik bir maceraya girenler var mıdır bilmiyorum ama eğer varsa güzel kafa olmalı.

    filmi matrix ile değil bence cloud atlas veya sense8 ile birlikte anabiliriz. özellikle sense8 izleyenleri ayrıca memnun edecek bir film.

    ayrıca insanın arzuları ve kendi olması kavramlarını tartışışmaya açabilir. özellikle son sahnelerde evelyn'in karşısına çıkanları alt etmek için onlara istedikleri şeyi tattırması olayı. herkes "istediğini" almalı mıdır? hangi arzuya ne kadar ulaşmak bizi kendi içimizde mutlu kılar? kendi içimize mutlu kılacak arzu tehlikeli ve etik/ahlak dışı da olsa onu yaşamalı mıyız?

    fazla didaktik bulanları anlıyorum ama ben bir süredir böyle bir filme ihtiyacım olduğunu hissettim. 90'lar sinemasıyla büyüyen biri olarak beni pek de rahatsız etmedi.

    --- spoiler ---

    saçmalık falan diyenlere kulak asmayın, gidin izleyin iyi vakit geçirin.
  • her geçen gün her şeyde seviye hızla düşüyor...
hesabın var mı? giriş yap