aynı isimde "euro truck simulator 2 (sözlük yazarı)" başlığı da var
  • oynarken seymen fm dinliyordum, yayına biri bağlandı, konya izmir arası mal çekiyormuş, tırcı. sıradaki şarkıyı tüm tırcılara istedi. nasıl üstüme alındıysam bir sigara yaktım, camdan dışarı çıkardım elimi, öyle sürdüm.

    bir de adam sol şeritte sıkıştıran otobüsçülerden dert yandı, ellerini öpesim geldi.

    öyle bir oyun. yemek yiyeyim de bi..
  • hayata erken atılmamı sağlayan oyun.

    önce milletin tırını sürerek işe başladım. sonra ne millete çalışacağım kendi tırımı alayım dedim. milleti zengin etmek manasızdı. borçla harça bir renault tır aldım paris'ten. bankaya 92000 euro borçlandım. neyse borç yiğidin amcasıdır dedim. yada öyle bir şeydi ama yine de devam ettim. fakat ehliyeti bakkaldan aldığım için malı teslim ettiğimde taşıdığım için aldığım para tırın tamirine bile yetmiyordu. borç katlanarak arttı.

    amacım sadece çocuklarıma daha iyi bir gelecekti. onlara çok belli etmesem durumu düzeltmek için çözümler arıyordum. ama ödeme zamanı geçtiği için faiz de binmeye başlamıştı. eve dönecek yüzüm olmadığı için artık uzun mesafeleri tercih eder olmuştum.

    artık arka fonda ahmet kaya çalar olmuştu. tırı satıp tekrar başkaları için çalışmayı düşündüm. kendime yediremedim. sürekli borcun durumuna bakıyordum. arada kırmızı ışıkta geçmesem de polis ışık ihlali cezası yazıyordu. namusumuzla bile para kazanmamıza izin vermiyorlardı.

    hırsla çalışıp borcumu kapatmaya çok uğraştım bunun için gecemi gündüzüme kattım. ama uykulu sürdüğüm içinde dünyanın cezasını yedim. şuan 150000 euro içerideyim. banka peşimde kara listeye alınmışım.

    şuanda brüksel çıkışındayım. sağa çektim bunları oradan yazıyorum. borcu ödemeden eve dönmeyi düşünmüyorum. tıra bankanın el koyması an meselesi. halil abi köln'de tırları parçalayan bir yer olduğundan bahsetti. birazdan oraya doğru yol alacağım. elime sıcak para geçince de artık bi işler kovalayacağım.

    pezevenk oyun ağır psikolojimi bozdu, silin şunu bilgisayarımdan.
  • gerçek hayatta da etkisinden çıkılmıyor. geçen gün boş çekici gördüm şehir içinde. bi mutlu oldum anlatamam. kocaman böyle heybetli. man. dorse alcak muhtemelen birazdan. korna çalıp selam verecektim de kim lan bu düdük demesin diye çekindim :(
  • feribottan inip londra yoluna girildiginde, sag seride girip kaza yapanlar olarak derneklesmemiz gereken oyun.
  • oyundan sıkılanlara şöyle bir tavsiyede bulunmak istediğim simülasyon.

    aracın ön konsolunda bulunan dahili navigasyonu kapatıyoruz. sol alt taraftaki harici navigasyonu da kapatıyoruz.

    yükümüzü aldıktan sonra haritaya bakıyoruz. varacağımız yere gidene kadar geçeceğimiz şehirleri bi kağıda not edip haritayı kapatıyoruz. sonra da yoldaki şehir tabelalarına bakıp varacağımız yere gitmeye çalışıyoruz :)

    edit: sağ alt taraftaki harici navigasyon olacaktı.
  • senelerdir oynadığım için beni sıkmış olan oyundur. 8 sene mi 10 sene mi ne oldu çıkalı. çıktığı gün aldığımı hatırlıyorum. o günden bu yana tüm dlc'lerini satın aldım üstelik. promods eklentisiyle kullandım uzun süre üstüne. oyun hiç ama hiç değişmiyor arkadaş. size sunduğu sınırlı bir deneyim var, bunun dışına kesinlikle çıkmıyor.

    tamam grafikler iyileşti zamanla, tamam tır sayısı arttı, tamam harita 5 kat büyüdü bu zaman içinde. ama yok arkadaş pek bir olayı. yapımcı firma işi büyütmek, deneyimi bir üst seviyeye çıkartmak yerine memur kafasıyla davranıyor açıkçası.

    ya ben cama taş gelsin istiyorum mesela mıcırda giderken. cam çatlasın, sonrasında da tamirciye götürüp yaptıralım ama zaman kaybedelim bunu yaparken dimi?

    şehirler daha detaylı olsun mesela. bir londra bu kadar dandik ve basit olmasın dimi?

    teknoloji almış yürümüş grafik teknolojilerinde. gişelerde, pasaport kontrollerinde polis memuru npc olsun mesela bikaç kelime laf etsin olmaz mı? hiç mi mümkünü yok?

    polis mesela takılsın arkama, durdursun, sonra ceza kesip elime versin. çok zor demi bunu yapmak? park yasak yere park edip uyuyayım mesela, uyanınca camda ceza olsun.

    ne bilim ya isveç'te orman yollarında giderken yola ren geyiği fırlasın misal. vurayım hayvana araba haşat olsun, hayvan telef olsun falan böyle.

    lan şu oyuna kamyon sürmek dışında bir şeyler de ekleyin artık yeter be. kaldı ki kamyon sürme deneyimi bile kısıtlı. buzlanma yok, kar yok, cam buğulanmıyor, motor hararet yapmıyor, lastik patlamıyor...

    lan bi damperli kamyon koyun bari şu oyuna. boşaltalım böyle foşşş diye kumu. ne bileyim düz kasa kamyon yapın böyle üstünde bim, migros, lidl, ica falan yazan, birden fazla noktaya mal bırakalım. ya da kargo şirketi olsun böyle kargo getirip götürelim falan kurumsal bir detay getirin şu oyuna

    ya oyuna neler neler eklemek mümkün aslında. kafayı çalıştırsalar kargo firmalarından, ikea'dan, ordan burdan sponsor bile edinirler. muhteşem bir açık dünya oyunu yapmak mümkün, aaa seviyesi mümkün ama yapımcı scs dedim ya ekmeğini kovalayan 3 5 kişilik bir ekipten ibaret.
  • maalesef abimi aramızdan alan vahim hastalık. adam 28 yaşına geldi. bitirmediği üniversite, almadığı diploma, yazmadığı tez kalmadı ama akşam olunca geçiyor bunun başına ve yaşam ile tüm ilişiği kesiliyor. tekli koltuğu da kendine ayırmış, tek elini koltuğun kenarından salıyor falan. bi' hareketler, bi' tavırlar. bir de karşıdan gelen tırlarla kornalaşınca bir mutlu oluyor ki anlatamam. geçen gün ekşicilerle konvoy oluşturmuş. nasıl mutluydu bir görseniz. kendisiyle iletişimimiz şu şekilde oluyor genelde.

    - abi n'apıyosun?
    + oyun.
    - ne oyunu?
    + sürüyom işte ya.
    - gel çay içiyoz bırak gel.
    + gelemem şimdi yoldayım. yetiştirmem gereken mallar var.
    - durdur gel n'olcak.
    + olmaz. önüme gelen yere park edemem.

    hangi tarikat lan bu?
  • oyunu daha iyi tecrübe etmek için tır alınmalıdır.
  • uzun uzun yazacağım, önce tanım gireyim: daha önce hiç oynamadığım oyun.

    tır şoförü olmaya karar vermem ile bu kararı uygulamaya koymam arasında 3 gün var, öncesinde ne babadan gelen bir şoförlük ne de bir ilgim mevcuttu.

    sırf bu yüzden bu oyunu oynayanlara saygı duyuyorum çünkü başka bir mecrada onlarla aynı durumdaydım.

    ben pilot gördüğüm her yerde onları kıstırıp uçaklar ve meslek ile ilgili sorular sorardım, bir gün pass uçan bir tanesiyle yan yana oturmuştuk ve bana "flight simulator oynayanların teknik bilgisi benden fazla bile olabilir, ben bunu sadece uçuruyorum" demişti.

    bir gece karacabey yolu üzerindeki shell'e yakıt almak için girince oradaki bir kaç eleman üzerime hücum ettiler, "abi kaç lt alıyor, abi manifoldu cücüklersen emcüklemesi tırı vırı oluyor mu?" falan gibi tonla soru sormaya başladılar ve ben sadece "dostum ben bunu sadece sürüyorum, sen muhtemelen benden daha iyi biliyorsun" diyebilmiştim.

    hepinizin yolu açık olsun.

    aha bu da benim size hediyem olsun.
  • hamburg'dan mal çekenler bilir. burada bir otoban, o otobanda bir kavşak ve o kavşağı kaçırınca büyük sinir harbi var. sonrası geciken teslimat, öfkeli müşteri, hesaba eksik yatırılan para.

    dün gece hamburg'dan aldığım hayvan yemlerini başka bir alaman şehrine götürürken gps deli gibi bağırdı. tabi ki duymadım. ismail yk dinlerken neyi duyayım beybi. 80-80-160 çalıyordu. ben ise bir elim direksiyonda, diğer elimle eller havaya hareketi yapıyordum. şarkı bitince duruma uyandım. ama pek takmadım. "nasıl olsa ileride bir kavşak vardır" diye diye gitmeye devam ettim. ilerledikçe gerginliğim arttı. bu yolu çizen alman mühendis t cetveli ile bu yolu çizmiş olacak ki, t kavşağı, cetvelin düz kısmı ise bu bitmek bilmez otobanın temsil ediyordu.

    hamburg'tan hedef şehire gitmek varken, alakasız bir şehire uğradım. tekrar aynı otobandan hamburg'a geri dönüp hedefe şehrine giderken uyku bastırdı. yakıt da tükendi. bir 8 saat de dinlenmeye gitti. motel'den sonraki geri dönüş yolunda yol=hız x zaman'daki tüm hesap ve varyasyonları yaptım. ona rağmen malı 18 saat rötarlı teslim ettim. hala o hamburg otobanını çizen arkadaşın kulaklarını çınlatıyorum. bir kavşağı kaçırmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı :/ ama uzun yolda ismail yk iyi gidiyö.
hesabın var mı? giriş yap