aynı isimde "erzurum (bilgisayar oyunu)" başlığı da var
  • gidin efendim. damak çatlatan cağ kebabını bir tadın. ya da emirşeyh'de köfte ziyafeti çekin. ardından kadayıf dolması ile lezzetin nirvanasına ulaşın. üstüne güzel bir semaver çayı için. taş mağazalarında dolaşın, çifte minareyi görün, erzurum evlerini ziyaret edin. aziziye tabyalarında tarihi hissedin. sonra ilk otobüse veya uçağa atlayıp geri gelin. yaşanmaz olum orada.
  • bu ülkeye dair umutlarımı yitirdiğim, cehaletin sorgulanamaz bir erdem olduğu şehir. ıstanbul'dan çıkıp, medeniyetten fersah fersah uzak birkaç ilcesinde : pasinler karayazi, horasan ve tekman'da kısa süreli bulundum ve hala travmalarını tam anlamıyla atlatabilmiş değilim.

    bir yer düşünün ki, kadınıyla erkeğiyle hatta küçücük çocuğuyla hayvana, bitkiye ağaca tüm doğaya düşman olsun. herkes bir aşiretin adamı, herkeste bir asarız keseriz tripleri, polat alemdar havaları...gün ortasında baltalarla, silahlarla birbirine giren aşiretler...(buraya geldiğimde verilen oryantasyonda ilçeyi tanıtan kişi bizim burada üç aşiret vardır..x, y, z...ben'de x'denim deyip kendini tanıtmış ve ilk şoku yaşatmıştı zaten) aşiretlerin her yerde birbirini kollayan, her yerde kulağı olan, adam kayıran akrabaları... görevini savsaklayan bir kurumun çalışanını şikayet etmeniz gerekir, o da bilmem ne aşiretinden olduğundan "aman ha başına iş alma" denir...kısacası yer gök aşirettir buralarda..

    köpek dövüşünün bir eğlence olarak görüldüğü, bu dövüşlerin çocuklar tarafından da izlendiği, sonrasında bunları görerek büyümüş çocukların yavru köpekleri büyük sokak köpeklerinin önüne eğlence olsun diye attığı bir yer...bu kişileri ve çocukları şikayet ettiğinizde hassasiyetinizle dalga geçilmesi ve sonuç alamamanız...

    hemen yanındaki kars'ta, sarıkamış'ta yemyeşil çam ormanları varken, hiç ağaç göremediğiniz, her baktığınızda içinizi karartan uçsuz bucaksız çorak tarlalar.

    kadınların yazın açık ayakkabı veya parmak arası terlik giydiği için ayıplandığı yer. (ten rengini göstermeyen çorapla giymek gerekirmiş...) kaldırımları işgal eden hınca hınç dolu kahvehaneler yüzünden kadınların kaldırımda yürüyemediği, insanların ama özellikle de kadınların yolun ortasından yürüdüğü, trafik kurallarınin olmadığı bir yer..aksam 8'den sonra dışarıda kadın göremediğiniz, erkeklerin eşlerini pazar alışverişine çıkarmadığı, tek sokaklık küçük haftalık pazarda yaşlı teyzeler dışında sadece erkek gördüğünüz, gelinlerin yanında kayınvalidesi varken konuşmasının da ayıp olduğu, geline sorulan sorulara kayınvalidenin cevap verdiği bir yer...kadınlar normal kapalı değil, garip bir şekilde burunları açık, ağızlarını kapatıyorlar..

    her yerde cirit atan ve nedense halkın gayet normalleştirdiği kara sinekleri ve çamur renginde akan suyunu da unutmamak lazım. belediyeye şikayet edeyim dersiniz... şikayet ettiğiniz duyulur da, başınız belediye başkanının aşiretiyle derde girmesin diye susarsınız tavsiye üzerine.

    edit: o kadar da kötü değildir diye mesaj atanlar olmuş ki ben en absürt kısımları atlamıştım.

    yobazlık konusunda o kadar aşmıştır ki erkek kimliğinizle bile rahat edemezsiniz burada. mesela bir gün bahçenizde oturuyorsunuz... diz hizasında bir şort giymişsiniz yazın. sizin bahçenizi gören bir evden şikayet geliyor. neymiş gelinleri varmış, çamaşır asarken görüyormuş erkek bacağını, bu ayıpmış..(kadın olarak şort giydiğinizi düşünün bir de..) küçük kızınızı şort giymemesi konusunda cehennemle korkutan komşularınız , oje sürenlerin cehenneme gideceğine inanan çocuklar...henüz ilkokul 1.sıniftaki bebelere oruç tutturulan, eğitimcisinden halkına yobazlığın adresi.

    kısacası kısa süre de olsa yaşamak zorunda kaldığım ve keşke hiç gitmeseydim, ne gerek vardı ki, dediğim en saçma yerdi.

    debe edit: hayatımdan silip atmak istediğim izlenimlerle debeye girmişim, teşekkürler...erzurum'da bulunmuş suserler kendi yaşadıkları absürtlükleri anlatınca az bile yaşamışım dedim. erzurum merkezin bahsettiğim ilçeler kadar kötü olmadığını yazan suserler de olmuş mesajlarda. destek mesajlari için teşekkürler.

    edit: ilçeler ve bazı detaylar eklendi.
  • üç haftalık gözlem fırsatım oldu bu şehri. bayram sonrasında bir bu kadar daha olacak. antalya'da doğup büyüyen, altı yıldır van'da okuyan bir insan olarak, belki biraz yanlı olabilir düşüncelerim. hani belki her şehri kendi koşullarına göre değerlendirebilmek olayını başaramayabilirim, o yüzden memleketi erzurum olan, özellikle şehre hasret kalan insanlar kusuruma bakmasınlar. bir haftadan bir yıla kadar değişen zamanlarda bulunduğum eskişehir, ankara, malatya, denizli, istanbul vs ile de kıyaslarsam, erzurum en yaşanmayacak şehir bence.

    ilk günler umduğumdan büyük olduğu için hoşuma gitmişti. her yerde ağaçlar var. bu cehennem sıcaklarında çöldeki vaha gibi bir yer. gece battaniyeyle uyuyorsun. kadayıf dolması ve cağ kebabı muazzam. kampüs büyük, yeşiller içinde. inönü üniversitesi'nin, biraz zorlarsak odtü'nün kampüsünü andırıyor. şehir düzenli. fakat insanları beni çok gerdi. erzurumlu olan öğrencilerle yaz okulu dolayısıyla tanıştık, esnaftan, tanıdıkların tanıdıklarından vs epey insanla sohbet etme fırsatım oldu. ne kadar doğu da olsa, ne kadar soğuk da olsa, ne kadar yokluk çekilmiş de olsa bir şehrin insanlarının böyle olmaması gerekir diye düşünüyorum.

    sadece ben değil, arkadaşlarım ve başka şehirlerdeki üniversitelerden yaz okuluna gelen insanlar da üzerlerinde çok büyük bir baskı hissettiler. erzurumluları çok sinirli buldum. her an her yerde tartışan insanlar gördük. sürekli birbirlerinin hareketlerine karışıyor insanlar. bu hakkı kendilerinde görüyorlar. yıl kaç, şehirde üniversite mi var, oraya gelen her insan bir erzurumlu gibi davranmak zorunda mı gerçekten, bunlar kimsenin umrunda değil gibi gözüktü bana. ya sev ya terk et gibi, ya bizim gibi ol ya da seni döveriz havası hakim. dövemezsin kardeşim. ben de türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım, bu ülkede istediğim yere gitmek, kalmak, kimsenin malına, canına zarar vermeden yaşamak özgürlüğüne sahibim. senin gibi olmak zorunda değilim. nereden geldiniz, sorusunun ardından gelen ikinci soru, aslen nerelisiniz, oluyor. maksat kürt olup olmadığımızı öğrenmek. ve maalesef davranışları cevaba göre değişiyor. ''senin ne işin var van'da?'' diye kaç kişi sordu sayamadım. van'da bir ömür geçirmeyi, erzurum'da bir hafta yaşamaya tercih ederim. benim kütüğüm giresun olmasa, senin gözünde değişeceksem, senin gözünde ne olduğumun zaten hiç önemi yok ki. martin eden bunalımları yaşatırlar insana biraz fazlaca kafaya taksan.

    fakültenin arka tarafında, kıyıda köşede sigara içtiğimizde, güya okuyan insanı bile gelip ''burda böyle şeyler yapamazsınız, bir daha uyarmam'' diye posta koyuyor. arkadaş work and travel'la alaska'ya gitmiş. orada bir fabrika türk işçi almıyormuş. sebep de bir ara fabrikada otuz portekizliye seksen civarı türk işçinin dalması ve portekizlilerin hastaneye kaldırılması, türk olanların da işten atılmasıyla son bulan bir olay yaşanmasıymış. cevap versen, aynı olay gerçekleşecek zira çok fazla kişiyiz. sonra van'dan geliyorlar, bizim öğrencilerimizi dövüyorlar denilecek. halbuki zaten kendimizce saygılıyız, hani cumhuriyet caddesi'nde bir elinde su, bir elinde sigarayla gezsen, linç edilme ihtimalinin yüzde kaç olduğuna bile girmiyorum, farkındayız ama resmen kıyı köşeleri kontrol eden insanlar var, şaka gibi. oruç değil tabu bu resmen. benim bünyem zayıf. biraz susuz, aç kalsam, on dakika güneşin altında yürüsem bayılıyorum normal zamanda bile. oruç da tutamıyorum haliyle. kaldı ki zorunda da değilim. belki ateistim, belki başka dine mensubum, kime ne?

    koca şehirde erzurum avm haricinde yemek yiyebileceğin bir yer yok ya da ben denk gelmedim en azından. çarşıda esnafa sormak hatasına biz düştük, ramazanda giden olursa düşmesin. hayır erkek de değiliz, belki adet dönemindeyiz, belki seferiyiz, bunu bile düşünecek durumda değiller. hoşgörülü olmamak değil, direkt olarak bir tiksinme, nefret var ve çok rahatsız olduk. üç haftadır dolaşıyoruz, iki tane tekel bayii gördük sadece. onlar da kapalı zaten. erzurum gibi, onlar da kapalı. belki ramazanda tekel bayii aramışlar diye birilerinin damarına da basıyorumdur şu an. olay o değil. konu böyle şeylerde bile aşırı gergin olan halkın düşünce yapısı ve diğer konularda da tavırlarının nasıl olacağının bir işareti olması. akşam iftardan sonra şehirde dolaşırken bile üzerimizde, acaba kim neye sinirlenir de sözle taciz eder, kavga çıkarmaya çalışır gerginliği vardı ki şahsen rahat bir insanım, öyle kolay kolay gözüm korkmaz, kim ne der diye yaşamam, gülersin de kavga da edersin, ne denk gelirse, hepsi hayatın içinde kafasında yaşarım ama erzurum'da her an, sanki eve tatile gitmişim de balkonda annemden gizli sigara içiyormuşum gibi bir ruh hali içinde hissetttim kendimi. işin daha kötü yanı, ılımlı görünen erzurumluların bile bu durumdan garip bir haz aldığını görmek oldu. ağlanacak haline gülmektir bu.

    van ve erzurum, ikisi de doğu şehri. ama van kesinlikle erzurum'dan en az elli yıl daha ileride insanlarının düşünce yapısı olarak. vatanseverlik adı altındaki faşistlik, geleneklere bağlı olmak adı altındaki yobazlık, iyi niyetli uyarı adı altındaki baskı her zaman midemi bulandırmıştır. bunların hakim olduğu bir yer ''muhafazakar şehrin, mütevazi ve sıcak insanları'' kılıfıyla sunulsun istediği kadar, alakası olamaz. tüm erzurumluları yaftalamak aptallık olur, genellemek de ayrı bir aptallık oluyor, farkındayım. ama gördüklerim bunlar ve hiç hoşlanmadım. buranın insanlarının ortalama ömrü ne kadar bilmiyorum ama şu gerginliği üzerlerinden atarlarsa, eminim istatistikler değişir. bu kadar kim ne yapıyor diye insanların birbirlerini gözetlediği, karıştığı bir yer daha görmedim, görmek de istemem. saygı tek taraflı olan bir şey değildir. umarım en azından yeni ve okuyan kuşak, buraya geri döndüğü zaman şehrin imajını değiştirebilecek bir düşünce yapısına, hoşgörüye kavuşmuş olur. bu haliyle erzurum, erzurumlu olmayan insanlar için çekilecek çile değil.
  • fetö'nün harman olduğu il, vatansız darbeci hainlerin memlekete yayıldıkları, akrabalık ilişkileriyle türkiye'yi mahvettikleri diyar.

    edito.
  • ramazan ayındaki oruç tutmayanların sözde tahriğine karşı yaptıkları saldırıyı savunurken argümanları hep aynıdır.
    "burası erzurum." hay erzurum'unuza sıçayım. bir yörenin halkı bu kadar mı sığ düşünür? 2005-2012 yıllarında oradaydım. hiç mi yol kat etmez bir memleket 10 senedir?

    ramazan'da bunları yapan millet, milletin karısına kızına laf atmaktan çekinmez. üniversiteliyse direk orospu gözüyle bakmasını da çok iyi bilirler ama ne zaman ki ramazanda dışarıda sigara içen birini bulsalar tahrik olurlar. sorsan müslüman geçinirler ama havaalanı yolunda, dağ yolunda arabaları çekip içki içerler çünkü evde ya da bi mekanda içecek göt yoktur.

    daha önce de yazdığım şeyler oldu burada. erzurum insanı kadar iki yüzlüsünü bulamazsın. neyse ki sevdiğimiz saydığımız insanlar var. daha da önemlisi ailem orada yaşıyor. yoksa bir daha ayak basmam siktiğimin şehrine.
  • fethullah'ın memleketi.
  • ekrem imamoğlu’nun mitingi esnasında taşlandığı şehir.

    evet yanlış duymadınız. bildiğin taş attı allah’ın çomarları otobüse. orta çağ pirütenliğine çıplak gözle şahit oluyoruz 2023 yılında.

    inanılır gibi değil. milli mücadelenin örgütlendiği şehrin geldiği noktaya bak.

    sorumlusu; ekranlara çıkıp sabahtan akşama nefret kusan, insanları aşağılayan, toplumun bir kesimini düşman ilan eden zihniyettir.
  • çakma kabadayılar diyarı.
    uffff havayı milliyetçilik ve mımafazakarlıknan* öyle bir ağırlaştırmışlar ki şehir komple tiyatro ama haberleri yok...

    ulan adam avm otoparkında benim olan yolu kibarca istememe rağmen bana vermemek için gidip arabasını duvara vurdu. araba ne? klasik... tuğralı passat... valla k.atatürk tasarımı arabalara uyuz olurdum da erzurumu gördükten sonra onları mumla aradım.

    bir de muhafazakar yiyişmesi var ki erzurum'un sosyal mekanlarının baş eğlencesi... ben kız arkadaşımın elini tutunca ayı gibi bakmalara doyamayan kitle örtülü bacılarını kafe kuytularında ameliyat ediyor...

    kimse kusura bakmasın dadaşlık ayrı godoşluk ayrı beyler...
  • kayak için giderdik. ekrem beye yapılandan sonra oraya da gidesim kalmadı. meydanına otobüsleri doldurmuş belediye başkanı. demokrasi hep size mi? işine gelen iyi işine gelmeyen kötü.
    taşlamadan da sonra bir daha da bu şehre giden ...
  • hayat pahalılığı ve alım gücünün düşme nedenini iktidar dışında herşeye bağlayan şehir. bu şehir de zam ve enflasyon hakkında yorum yaptığınız anda alacağınız cevap; neydek cehepeyi mi oy verek? cevabını kesinlikle alırsınız. en çok fetöcünün yakalandığı ve halen arandığı şehirin, muhalif olan herkese; ula sen yoksa fetöcü müsün dediği şehirdir. en tirajikomik yanı ise, halen cehepe gelirse, camileri yıkarlar, din elden gider diye ciddi ciddi tez de bulunan kişiler var. bu şehirde kahve, kafe vs. hiçbirinde muhalif kanal izlenmez. ramazan ayında japon turist sakız çiğnediği için linç edildiği efsanesi ise kimine göre komik, kimine göre ise haklı bir durumdur. fakir kesimin dibine kadar fakir, zengin kesimin ise sonuna kadar zengin olduğu şehirdir. adına yazılmış en iyi besteler ise şöyledir.

    ibrahim erkal - erzurum uzak şehir, dostuna tuzak şehir
    alvarlı efe - mevlaya emanet olsun erzurum
    aşık reyhani - gidirem
hesabın var mı? giriş yap