• bu akşam yemekte, ananemin heyecanla takip ettiğini öğrendiğim cnbc-e dizisi.
    -altyazıları okuyabiliyor musun ki anane?
    -yetişemiyorum onlara be yavrum
    -e neyini beğeniyorsun dizinin?
    -çok heyecanlı, böyle habire koşturuyorlar.
    (bkz: viva anane)
  • bu dizi beni mahfetti. eskiden cnbc-e'de denk gelmiştim bir gün, sanırım 9. ya da 10. sezondu. neredeyse her hafta denk gelip izliyordum. güzel diziydi. iyi vakit geçiriyordum izlerken. sonraları çok takip edememeye başladım. daha da sonraları ise emule denen şahane şey girdi hayatıma, bilumum dizi indirirken "len eski dost er'ı da indireyim ilk sezondan, izleyeyim" dedim. demez olaydım, ne bileyim.

    haftada bir kırk dakika izlendiğinde güzel olan dizi benim gibi manyağın elinde tüm bölümler olunca ve günde 5-10 bölüm birden izlenince kabusa döndü. neden mi? ilk olarak haftada bir izlediğin bir dizinin üçte birinin ameliyat, müdahale, tıbbi hadiselerle geçmesi insanı kasmazken günde 8 bölüm izlediğinde günün yarısını anlamsız yere geçirmiş oluyorsun arkadaş. şöyle kabaca bir hesap yaparsak, kırk dakikadan 8 bölüm 320 dakika yapar. bunun yarısı 160 dakika yapar. yani iki saat kırk dakika!! günde iki saat kırk dakika tıbbi hadise izleyen insan ise tıp öğrencisi değilse delidir!! psikiyatriden konsültasyon isteyin güzeller güzeli lezbiyen doktor gelsin çözsün hohoyt.

    ikincisi adı üstünde er. yani acil servis. adı acil servis olan bir dizinin en az yarısı kanlı ve iğrenç görüntülü olmalıdır haliyle. hesap ortada, 160 dakika kan, irin, kopmuş bacak, açılmış göğüs içinde kalp, beyni açılmış çocuk görüntüsü huzurlarınızda. bu kadar iğrençliği midenin kaldırması için de galiba sadist olmak gerekir yine dönelim sarışın doktora.

    üçüncüsü birinci ve ikinci maddenin olduğu yerlerde başka ne vardır?? tabii ki üzüntü. arkadaş 320 dakikanın 300 dakikası ağlamazsan insan değilsin!!! babalarını kaybeden çocuklar, kurtarılamayan bebekler, başı belaya giren sevgili doktorlarımız, oy oy oy ağla ha ağla. niye 300 dakika da 320 dakika değil?? çünkü bu acil serviste hem komik personel var hem de önce george clooney (bir oyyyy da kendisine) sonra da goran visnjic var. (neyse ki)

    peki bir insan tüm bu eziyetleri niye çeker? söyledik ya manyak olduğu için. you don t mess with the zohan iğrençliği de dahil olmak üzere, başladığı her görsel ürünü izlemek zorunda olduğunu sanan biriyse karşınızdaki (buyrun ben! ) başladığı için 8 sezon da bitirir. hee geri kalan 4 sezon izlenmeye devam edildiği için 8 yazıyo orada. izlemeye devam yani hala bırakılmış değil.

    adsız alkoliklere katılacağım bu gidişle : adım saryade, er bağımlısıyım her gün mark green'i, luka kovac'ı, abby lockhart'ı, john carter'ı ve diğerlerini görmezsem beter oluyorum böhüüü diye ağlayıp tedavi görücem.

    peki hiç mi iyi yanı yok bu dizinin? olma mı? demin dediğim gibi george'u, goran'ı başta olmak üzere, personelin merak ettiren hikayeleri, dr. romano'nun her gıcıklığına "göreceksin belanı allahın cezası heheeeey beter olacaksın beter" diyerek hevesle belasını bulduğu anı beklemesi (hatırlarsanız önceleri son sezonları izlediğimi söylemiştim. spoilerım çok yani kendime), tıbbı bir sürü şey öğreniyor olmak veee en önemlisi bir sürü kan göre göre kan görmeye bağışıklık kazanmak ve (umarım) yarın bir gün yanıbaşımda bir hadise olsa soğukkanlılıkla ilk tepkiyi verebilecek olmak iyi yanları tabi. bu iyi yanlar bu eziyete değer mi? değmez tabi.

    al işte şu uzun yazıyı yazdırarak ömrümden bir on dakika daha çaldın er , beter olasın. (kısa kesiyorum diziye dönmeliyim. acil bir durum olursa mesaj atın, tüp mü yutturulacak, boyun mu kıpırdatılmayacak, suni tenefüs mü yaptırılacak ben size söylerim)
  • karşı taraftan gelen çok hızlı metal parçaları daha fazla ilerleyemesin diye araziye salınan hareketli kum torbaları.
  • senelerce devam eden bir bizimkiler tadinda bir yalan rüzgari tadinda varligi kanitlanmis, her bolumu ile ortaligi sallamayan (selam olsun lost beyine) fakat yokluguna eksikligi hissedilen bir dizi lost..
    coktan tv literaturune "er da guest star olarak zeki müren bile oynamis" diye bir geyigi soksa da er efsanevi bir dizidir..
    bir kere hadisesi tamamen hastane sektoru uzerine kurulmus olarak gorulse de insan üzerine kurulmustur, amerikan degerlerini cilginlar sekilde gozumuze sokar.. yerici bir tabir degil aslinda bu göreceli olarak. mesela en sonuncu bolumlerinden birinde yillarca dizide hizmet vermis, sigorta pirimlerini ödemis, ev kirasini diziden kazandigi parayla ödemis bir abimiz öldü. ama nedir "hayat devam ediyor" felsefesi ile devam etti hersey..

    oysa doguda yani mesela hindistanda bu hadise boyle degildir.. biri öldügünde hersey devam etmez. o adam ölmüştür ve dünyadaki bazi seyler durmustur. her ne kadar kendimizi batili saysak da mesela biz dogu kültürü ile yogruldugumuz icin ataturkun öldügü saatte kalmistir kullandigi saatler. ama amerikan toplumunda buna benzer bir yaklasim bulamamak garip geliyor acikcasi bana.. bunu yadirgamamak da kötü geliyor. lan adam öldü en sevdiginiz adamlardan biri alo?

    her neyse konu o degil.. bir de dizinin muhtemel yapimcilari george clooney ile baya bir kavgali ayrildiklarini dusunuyorum ben zira aksi takdirde kendisini dizide gorurduk.. özellikle son bölümde bir 5-6 dakikaligina..
  • şahsım adına, olayı bitirmiş dizidir. (bkz: mark greene)

    -the letter-

    --- spoiler ---
    "dear er gang, so here i am, out on the beach at 5:30 in the evening. elizabeth is sitting with me drinking juice, but i'm all about the mai tais. the sun is going down, rachel is dipping ella's toes in the ocean as they head off on a quest for the perfect seashell. i find myself thinking, you know what would make this moment complete? some jogger dropping to the sand short of breath so i can swoop in with a piece of bamboo to perform a nice clean intubation, fix the guy up and send him off with a good simple dispo. which i guess is my way of saying that i miss you all and that dingy place. lots of times i thought i should have chosen a different career or gone into private practice, something easier, less grinding, more lucrative. but since i've been gone, i realize outside what i'm doing right now-sitting on this beach with my family-staying at county all those years, doing what we do on a daily basis, was the best choice i ever made. i know what you're thinking, but trust me, it's not so hard to appreciate once it's over. i think that's the mai tais talking. as much as part of me would like to believe that the er can't go on without me, the smarter part of me realizes that you're an incredible group of doctors and nurses who approach every day with such skill, compassion and thoroughness that when it comes to patient care, i know my absence will hardly be felt. as for friendship and camaraderie, while, that's another matter. in order to leave, i had to go the way i did, but i wouldn't want any of you to think that that meant i didn't value each of you and the years we worked together, or that i didn't have things of a more personal nature to say. most of you, i think, have an idea of what those things might be without me writing them down, but still. ella's laughing and waving for me. rachel's found her shell.'" mark..

    "mark died this morning at 6:04 a.m. the sun was rising, his favorite time of day. i sent this on so that you might know that he was thinking of you all and that he appreciated knowing you would remember him well." elizabeth..
    --- spoiler ---

    kaynak: http://www.digiserve.com/…des/season8/er820s-r.html

    video için: http://www.youtube.com/watch?v=otqx12pt2es
  • anneannemin kulağını çekip tahtaya vurmaktan izleyemediği dizi.

    -evladım nolmuş buna ne diye bağırıyo?
    +çete kavgasında vurmuşlar bunu
    -ahh ahh *muck-tak tak* aman oğlum sen karışma böyle şeylere

    ayrıca bir tanıdığımın "oradaki adam george clooney'e ne kadar benziyor" demişliği vardır.
  • --- spoiler ---

    hadi mark'ı öldürdünüz,geçen hafta pek bi üzüldük.bu hafta hayat kaldığı yerden devam edecek sandık.ama bi açtık baktık ki,mark yapamadıklarına hayıflanmış,bir liste hazırlamış,kızını yola getirmeye çalışmış,bir süre sonra hastalığı ilerlemiş,yatağından bile kalkamayacak hale gelmiş.eh be adamlar,bıraksaydınız da biz mark'ın bu kadar acı çektiğini görmeseydik de böyle bi ağlamaklı olmasaydık.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    mark greene'in jübilesini yaptığı on the beach bölümüyle insanı bir yakınını kaybetmiş gibi üzen dizidir adeta. aslında o kadar da kötü değil dedirtir insana, huzur doludur çünkü. ama somewhere over the rainbow şarksıyla birlikte gelen ölüm inadına ağlatır insanı, sonra bir tebessüm yayılır surata havada süzülen mor balonu görünce. o kadar da kötü değil ne de olsa...
    --- spoiler ---
  • vaktiyle george clooney'in eksiğini kapamak için diziye 5 yeni oyuncu sokan, bence başarılı da olan dizi, o kadar kanıksadım ki, başka dizilerdeki, yahut kısa / uzun filmlerdeki acil servis görüntülerini yadırgar oldum, hadi lan o iş öyle yapılmaz, hem ne biçim hastane bu der oldum, gözlerim bir dr. carter, bir dr. greene, bir dr. benton arar oldu, allah muhafaza acil servise düşsem bir gün hayatımın hayal kırıklığını yaşayacağım muhtemelen.
  • dünyanın en mükemmel dizisidir, ilk 6 sezonu tadından yenmez. er'ı bı kadar güzel ve efsane yapan şey aşırı derecede doğal olması bence, izlerken hastane ritmini hissediyorsun.
hesabın var mı? giriş yap