5 entry daha
  • normalde bir kişiye avatar olduğunu söylemek için 16 yaş civarı beklenirken, ateş ulusunun saldırılarından dolayı aang 12 yaşında öğrenmiştir.. arkadaşları tarafından oyunlara kabul edilmediği için çok üzülen aang, diğer kabilenin büyüklerinin aksine onun hala çocuk olduğunu düşünerek ona oyunlarla karışık bu işi öğretmeye çalışan ustanın ondan uzaklaştırılmasıyla ikinci darbeyi yer ve avatar olmaya hazır olmadığını düşünerek uçan bizonu appa ile kaçar..
    işte ondan sonra yanlış hatırlamıyorsam okyanus üstünde uçarken çıkan fırtına yüzünden su altında kalan avatar etrafında sanırım buz kütlesi oluşturarak kendini ve appa'yı dondurur..
    bu olayın üstünden 100 yıl geçer..
    güney su kabilesinden iki kardeş olan sokka ve katara, ateş ulusunun saldırılarından biri yüzünden annelerini kaybetmiştir ve babaları da sefere gider.. onlar da onu aramak için yola çıkarlar ve şans eseri avatar'ı kurtarırlar.. işte bundan sonra hikaye gelişir..
    aang doğuştan havabükücü ve avatar olmasına rağmen diğer elementlerin de nasıl büküldüğünü öğrenmek zorundadır.. katara ve sokka, avatar'ın dünyayı kurtaracağına inanarak babalarını bulma olayını erteleyip aang'e yardım etmeye karar verirler.. böylece katara da çok iyi bir subükücü kıvamına erişir.. ama aang her ne kadar 112 yaşında olsa da anatomik yaşı hala 12 olduğundan oyun peşindedir, işin eğlencesindedir.. işte aslında bu da avatar'ın en büyük avantajlarından biridir çünkü düşmanları onu çocuk olduğu için küçümserler ve sonunda da patlarlar.. arada psikopata bağlayıp kafasındaki ve kollarındaki ok işaretleri ve güzleri parlamaya başlar, bu sırada sanıyorum ki ruhlar alemiyle yani önceki avatarlarla bağlantıya geçmektedir.. bu arada aang de katara'ya içten içe yanıktır.. sokka ise şu an için hikayenin tadı, tuzudur..
    ama bence hikayenin en süper karakteri prens zuko'dur.. ateş kabilesi kralının oğlu olan zuko'nun en büyük yardımcısı (sidekick anlamında değil de destekçisi, akıl hocası* tadında) kralın kardeşi, amcası, eski general iroh'tur; zuko'yu oğlu gibi kabul eder..
    zuko zamanında savaş öncesi briefinge alınmayınca sinirlenir, "krallık ne de olsa bana kalacak neden şimdiden öğrenmiyorum" diyerek.. ama amcası onu, konuşmaması şartıyla, içeri sokar.. general (sanırım zhao) taktiklerini anlatırken, gereksiz yere askerlerin öleceğini öğrenen zuko, bu fikre tüm benliğiyle karşı çıkar.. bunu saygısılık olarak algılayan general onu düelloya davet eder ya da tam tersi.. ancak zuko, ki gayet yetenekli bir ateşbükücü, düelloya süper hazırken karşısında general yerine babası ateş kralını görür.. sebep olarak da zuko'nun saygısızlığı direkt olarak generale değil de ateş krallığına olduğu düşünülmektedir.. zuko her ne kadar özür dilese de babası affetmez ve düello da doğal olarak zuko'yu yener.. zuko'nun gözündeki izin nedeni budur..
    babası onu toprakların dışına sürer ve ona ancak avatar'ı bulup getirirse onurunu kurtarabileceğini, affedileceğini ve geri dönebileceğini söyler.. zuko da amcasıyla denizlere açılır, avatar'ı bulma amacıyla.. bu kadar karalı ve obsesif olma nedeni budur.. kendisi sadece ve sadece avatar'ı yakalamak istemektedir..
    ama general zhao da avatar'ın peşindedir ama asıl amacı ateş krallığının bütün dünyaya hükmetmesi, tarih kitaplarına geçmek, yakıp yıkmaktır.. bu zhao ve zuko'nun arasındaki en önemli farktır.. zhao, prens zuko'yu küçümser, "baban bile seni istemiyor" der ama gel gör ki düello'da zuko, amcası eski general iroh'tan aldığı taktikle zhao'nun eline verir.. yani hikayedeki asıl kötü zhao'dur.. prens zuko ise sadece onurunu kurtarmaya çalışan iyi biridir bence, insanları durduk yerde öldürmez zhao gibi..
    bu arada sanırım prens zuko'yu ziya kürküt seslendirmektedir.. *
1713 entry daha
hesabın var mı? giriş yap