6 entry daha
  • bütün gün, bu ezginin dizelerinde gezindim, hayır, ezginin dizelerindeki gibi bir duygulanım içinde değilim, belki aklım başımda dahi değildi, ama ezgi zihnimde dolandı durdu.

    neşet ertaş'ın sazının tellerine ilk dokunduğu andan itibaren, sanki bir filmin jeneriği de akmaya başladı zihnimden, hayır, bir bakışla aşık olmadım daha önce, bir bakışla aklımı başımdan alan olmadı, ama aklımın aydınlığına sorduğu soru ve dokunuşlarla aklımı alanlar oldu.. aşkın birdenbireliğini bilmez değilim, ister gözle, ister sözle, ister dokunuşla, ama hep benzer bir hissedişte bir sızı, bu ezgi o birden bireliğin sızısı değilse ne?

    dinlerken, afşar timuçin'in dizeleri de söze karışıyordu sanki:

    biz şimdi aşk öğrenelim
    insan dersi sonra da öğreniyor
    yüzyıllık kitaplarda bilgi kendi malımız
    haritadan şehirler kaçmıyor ya
    sevinmek yaşarlığa dokunmaktır
    atlı gibi dört nala içimizden gidiyor
    bazan her şey yanılmaksa bile
    sevişmek gene en az yanılmaktır *

    neşet ertaş türü aşk, artık eski zaman hissedişlerinden kalıyor sanki, sanal ve fast food ilişkiler silsilesinde bu ezginin taşıdığı sızı nostaljik durabiliyor...

    ne diyordu afşar hoca, neşet ertaş ezgileriyle, evet:

    ...biz şimdi aşk öğrenelim
    insan dersi sonra da öğreniyor...
hesabın var mı? giriş yap