• bir edip cansever şiiri. * * *

    birinci set: pathétique

    gencecik bir kız idim
    marine marina aquamarine
    gencecik bir kız idim
    marine marina aquamarine
    bir oğlan çiçekler attı gözlerime
    marine marina aquamarine
    çevirdim yüzümü gülüşlerimin
    yarısı onda kaldı yarısı bende
    marine marina aquamarine.

    seslendim arkasından: bana mutluluk deyin
    marina aquamarine
    dedim ki benim adım mutluluk
    marine marina marine
    seslendim bir daha: mutluluk deyin bana
    marina marine marina
    ne olur adımla çağırın beni
    bukina bukini bukina
    adım mutluluk benim
    marine marina aquamarine.

    ikinci set: uyanış

    herhangi bir gündüzün bir odasındayım
    uzanıyorum yatağıma yarı çıplak
    öğle sonu, sıcak, panjurları kapatıyorum
    ben kapatır kapatmaz
    geceden ya da düşten sızmış
    bir görüntü gibi
    biri
    zorlamaya başlıyor panjurları nedense
    gölgesini görüyorum yalnız
    ve işte
    - yok başka bir seçeneğim, biliyorum -
    kaçınılmaz bir durumun bir odasındasın, diyorum kendi kendime
    ben böyle diyorum ya
    kısa bir an boşlukta gezindikten sonra
    yere düşüyor tavandaki avize
    maviyle kristal karışımı bir gürültüyle
    kapı aralanıyor hemen: masmavi bir oda bakıcısı
    bir şey, bir şey, bir şey ister miymişim acaba
    soruyor kekeleyerek
    buzlu bir konyak, diyorum ona, buzlu bir konyak
    panjurları gösteriyorum bir elimle de - ama ters yönde -
    başını sallıyor
    dışarı süzülüyor
    yürüyor yürüyor yürüyor
    mavi bir salonun ucunda
    masmavi bir leke gibi kalıncaya dek
    kapatıyorum kapıyı ardından.

    panjurları açıyor bir adam - yarı çıplak o da -
    içeri çekiyor kendini
    uzanıyor yanıma hemen - uzanıyor uzanıyor uzanıyor -
    aynanın önünde bir gülü ipe çekiyorlar
    mevsimine açılan bir gülü
    aynanın önünde, aynanın önünde, aynanın
    ve otelin trabzanından - otelin otelin -
    pespembe bir elmayı yuvarlıyorlar aşağıya
    ikiye bölünüyor aşağıda elma
    bir elma kurdu kıvrılıyor kıvrılıyor
    yeniden yerleşiyor elmanın yarısına
    bu kez de yüzükoyun uzanıyorum
    ben yüzükoyun uzanır uzanmaz
    elma kurdu öteki yarıya geçiyor kolayca
    bir elma sesi
    bir elma sesi daha
    ben elma ayna panjur elma.

    bakıcı kadın konyağımı getiriyor
    masmavi bir tepsinin üstünde
    uzanıp alıyorum

    tutuyorum bardağı bir süre dudaklarımda
    içinde gezdiriyorum dilimi
    gezdiriyorum gezdiriyorum
    neden böyle gülüyoruz, diyor kadın
    gülmüyorum ki
    sabahlığımı giyiyorum, saçlarımı topluyorum
    terliklerimi geçiriyorum ayaklarıma
    panjur, diyorum kadına, panjur
    - efendim
    - elma
    - anlamadım
    - ipe çektiler gülü.

    üçüncü set: sonsuz uyum

    yırtılmış bir tenis topu olmalıyım
    diye yineledim bu sabah
    pespembe hamağıma uzanarak
    ve pespembe kendime
    uznarak bir yabancı gibi
    ve dünyanın bütün yönlerini
    ve dünyanın bütün vakitlerini
    aynı anda ve birden
    gören ben
    bir de dedim ki
    yırtılmış bir tenis topu da olsam
    ne çıkar
    çünkü ben
    gene de
    yusyuvarlak bir yaratığım
    önce bir söz yuvarlağıyım. sonra
    ağzımla gözlerimle göğüslerimle
    omuzlarımla ve kalçalarımla
    ve topuklarımla ve karnımla
    ve dizkapaklarımla ve oyluklarımla
    her yanımla, ama her yanımla
    ufuksuz bir dünyayla örtünmüşüm de sanki
    bir sürü yuvarlaktan oluşmuş
    yusyuvarlak bir yaratığım.

    ah sonsuz uyum, sonsuz uyum
    sapsarı, güz kokulu, yanık sümbül gözlü bir kızdım
    daha sapsarı, daha güz kokulu, daha yanıl sümbül gözlü bir kadın oldum
    yaşamın huyuydum artık. kim bilir kimin
    kimlerin anısıydım
    üstü haçlı deniz kabuklarını işler gibi
    yaşanan bir çağın arasından fışkırmış
    yepyeni bir çağı işler gibi
    ağır ağır işledi bir deniz beni
    suyu suyuma vurdu
    suyu suyuma uydu
    büyülenmiş bir kırlangıçtı da sanki
    sonunda
    o sonsuz
    o derin
    o görkemli uyumu buldurdu bana.

    ve ben ki
    güzel yazmayan ama güzel anlatan
    ve güzel anlatılan
    bir sanemdim de saklanmamı dışa çıkardım
    ve eşsiz kâselerimle içkimi sundum
    ve bir ortaçağ sahhafı gibi
    özenle yerleştirdim kendimi
    yaşamın büyük suyuna
    kösnül suyuna
    kendimi buldum.

    nedir ki, dedim, bir büyük aşk bir çoğul aşktan başka
    onu ben yaratmadım mı
    öyleyse ben kullanıyordum.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap