4 entry daha
  • bir nevzat çelik şiiridir.

    i

    güneşi hiç görmedim penceremde
    ne ay doğdu geceme ne bir yıldız
    hem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız
    beş yıldır bir şeyler soluyor içimde

    ii

    dal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu
    omuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı
    yanılıp da bir kez bile konmadı
    inip üç adımda bitirdim yolumu

    evet üç adımdabir tokat
    gibi çarptı yüzüme duvar
    dibine çöküp avuçlarımı açtım fakat
    hangisine sapsam ne çok yol var

    el eli çoğaltmayınca bir yerde
    uçurumlaşıyor avuç çizgisi de
    tek başıma yürüsem şimdi
    barbaros bulvarı'ndan beşiktaş'a
    bir vapura binsem ya da motora
    —kaptan dümen kır üsküdar'a—
    düşteki gibi ansısam birden
    koyun gibi yatırılıp kazınmış saçımla
    ayakkabısızlığım.. pantolonsuz bacaklarımla
    içinizde aykırı bir yaşamım ben
    ihbar polis filan.. güvertede tutuklanmadan
    balığın üstüne martının altına
    yarı yolda kaldırıp gövdemi atsam
    bulurdum kendimi ayaklarımın dibinde
    beş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde

    yıllarca mektupsuz kitapsız bırakıldım
    bir elimle yazdıklarımı
    okudum diğer elimle
    beş yıldır beş koca yıldır
    bir şeyler kopuyor içimde

    iii

    şortum ve şıpıdık tokyalarımla gördünüz
    beni haydarpaşa hastane girişinde beklerken
    güneş yanığı teninize renk renk giysilerinize bakarken
    uzun zincirlerle bağlı kollarımı süzdünüz

    imgeleminiz hemen de devindi
    —deli bu deli—
    yüzdeki buruşmadan
    duymasa da anlıyor insan
    biraz kötücül biraz acımaklı
    baktınız yüreğimi şaşırdım
    dürterek birbirinizi
    gizliden fısıldaştınız

    sıkıca kavranıp kollarımdan
    özenle geçirildim aranızdan
    —sizi mi koruyorlardı beni mi bilmem—
    çocuklarınızı kaparak çamurmuşum
    gibi sıçradınız iki yanıma
    ama soru sorandır çocuk-baba
    anne kim neden bu amca...
    bir çift dikenli tel yumağıydı gözlerim
    ağlayamadığımca ağladım yanıtınıza

    iv

    gün batınca çocuklar erkenden
    masallarını dinlemeden derin bir uykuya
    bir yunus dalıp çıkıyormuş gibi suya
    kalkıyorlar gözlerinde yıldız gülerken

    bendim öpen bendim silen
    anne diye üşüyen korkularını
    ellerimle şafak yangını yıldızları
    bendim gözlerine koyup giden

    sabah bir parça da anneler
    beni öpüyorsunuz
    bilmeden tadımı taşıyorsunuz
    günboyu sıcacık dudaklarınızda

    yaslandığınız ağaçta benim sırtım
    çiğniyorsunuz sokakta ayak izlerimi
    kokladıkça açan güzelim çiçeği
    ansıyın bir zaman yakama taktım

    geçerken kulaklarınıza uğultular geliyordur
    evet siz de vardınız taksim alanı'nda
    hepten unuttuğunuza inanmıyorum mutlaka
    omzunuzda omzumun sıcaklığı duruyordur

    v

    duysanız anlasanız bir kez beni
    böyle tek başıma geceleri
    çığlık çığlığa kalkmazdım
    ellerimin arasında kanayan alnımla
    çatlak bir duvar gibi bakmazdım

    bir elime ateş ötekine barut
    çizgi çizgi ben mi kazıdım
    değmesin diye bağlasa mıydım
    açlık ve ölümle yağarken bulut

    gençliğimi kakıp durmayın başıma
    bugünden yarına akardım
    bir bilseniz neler yaşadım
    yüzyıl bebek kalır yanımda

    vi

    asıldım yüreğinizin kapısına
    acıyı sevince bölerim
    su gibi yaprak gibi gülerim
    çıkmayın dokunmadan bana

    bir orman gibi yürüyüp elbet
    varacaksınız ortasına yolun
    ben yatarım bin müebbet
    siz çiçeklene-dallana durun

    ocak 1985
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap