8 entry daha
  • william shakespeare’in 1605-1606 yılları arasında yazdığı bir tragedyadır.
    asıl hikaye ise ortaçağdan kalma bir masaldır.

    kral lear (llyr)’ın eski britanya’da, irlanda’da ve galya’da dolaşan hikayesi, shakespeare’in işlediğinden farklıdır. shakespeare, sadece konuyu almış, istediği yerleri değiştirerek, onu yine herkesin öldüğü bir tragedya haline getirmiştir. ana kaynak olarak ise holinshed’in the true chronicle history of king lear and his three daughters isimli tarihi öyküsünden yararlanmıştır.

    gerçek öyküde, yaşlanan kral lear, ülkesini üç kızı arasında paylaştırmak ister, ama önce kızlarının sevgisini ölçmek ister. büyük kızları gonorilla ve regan, sevgilerini göz boyayıcı bir abartıyla gösterirken, onlardan hem kişilik, hem ruh sağlığı açısından daha üstün olan küçük kızı cordeilla ise, en sade ve içten cevabı verir, ancak diğerleri gibi babasının gözünü boyayamaz. kral da büyük kızlarını birer dükle evlendirir ve ölümünden sonra ülkesinin iki kızı arasında paylaştırılmasını vasiyet eder. cordeilla’yı da onu isteyen galya prensi’ne çeyizsiz verir. ancak diğer kızları ve kocaları olan dükler, kralın ölmesini beklemeden toprakları paylaşıp, lear’a bir aylık bağlar, sonunda da onun galya’ya sığınmasına neden olurlar. kralı çok iyi karşılayan cordeilla ve galya prensi, düklere savaş açar, onları öldürüp lear’ı tekrar tahta geçirirler. lear iki yıl sonra tahtı cordeilla’ya bırakıp ölür. cordeilla da ülkeyi beş yıl yönettikten sonra kuzenleri tahtta kadın istemedikleri gerekçesiyle savaş açıp cordeilla’yı tutsak ederler ve cordeilla orada intihar eder.

    bunun türk çocuklarına anlatılan versiyonunda ise kral kızlarına beni ne kadar seviyorsunuz diye sorduğunda cordelia, tuz kadar sevdiği yanıtını verir. kızını kovduğu ülkeye kralın gitme sebebi kızını özlemiş olmasıdır ve kızı ona orada tuzsuz yemekler ikram edince kral tuzun ne kadar önemli olduğunu anlayıp kızını affeder falan. ben bunu çocukluğumda böyle okumuştum, ortaçağ avrupasında nasıl anlatıldığını bilemiyorum.

    shakespeare ise bu hikayeyi alıp, büyük bir tragedyaya çevirmiştir. onun öyküsünde kral, büyük kızlarının davranışları karşısında delirip kendini fırtınada uçurumlara vurur. albany dükü o kadar kötü değildir ve geride kalan üç kişiden biridir. goneril, regan’ı zehirleyip, sonra intihar eder. cordelia ise yine onlar yüzünden öldürülür. kral lear da bu acıya dayanamayıp ölür.

    özeti verirken de yararlandığım özdemir nutku, bu tragedyayı şöyle yorumlar remzi kitabevi'nin haziran 1998 baskısının önsözünde:
    “…bu tragedya, en büyük sanat yapıtlarında bulunan şu üç özelliği kapsar:
    1. evrensellik, her çağa, her döneme bir şeyler anlatacak boyutluluk,
    2. yazarın özyaşamında büyük bir duyarlılıkla algıladığı insancıl özellikler,
    3. uygarlığın değişim dönemlerindeki çok az sanat yapıtında bulunan bilinçli bakış açısı.
    kısacası bu tragedya, insancıl-doğal, siyasi ve toplumsal düzlemlerde insanın rolü üzerine evrensel bir alegoridir…”

    kral lear’ın öyküsü, hollywood tarafından da filme alınmıştır. 1997 tarihli a thousand acres adlı modern kral lear yorumunda, lear’ı jason robards, regan’ı michelle pfeiffer, goneril’ı jessica lange, cordelia’yı jennifer jason leigh oynamıştır. iowa’da bir çiftlikte geçen öyküde isimler tamamen değiştirilmiş, öyküdeki psikolojik çözümlemeler başka türlü işlenmiştir. orjinalini bilmeyen biri tarafından bunun bir kral lear uyarlaması olduğunun anlaşılmasına imkan yoktur.
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap