7 entry daha
  • alfred jarry'ye göre fizik ve metafiziğin yanına iliştirilmesi gereken üçüncü bir bilim/unsur olmasına rağmen aslında her ikisine de uzaktır.
    çünkü patafiziğin bakış açısı bu dünyanın fizik kurallarıyla açıklanamaz. patafizik bir metni okurken kendinizi bir çeşit paralel evren ya da alternatif dünyada hissedersiniz.
    baudrillard'a göre patafiziğin en güzel tanımı şudur: "hayali/olanaksız çözümler bilimi."

    "bu sabah vardığımızda pek hoş karşılanmadık, çünkü sahilde ölü insan yığınlarından, daha doğrusu ölü insan, harap olmuş tank ve kamyon parçalarından başka ne kimse ne de bir şey vardı. neredeyse her yandan mermi yağıyordu. ben böyle zevk için çıkarılan kargaşalardan hoşlanmam. suya atladık, ama göründüğünden daha derinmiş. bir konserve kutusuna basıp kaydım. tam o sırada gelen bir mermi arkamdaki herifin yüzünün dörtte üçünü götürünce konserve kutusunu hatıra kalsın diye sakladım. yüzünün parçalarını toplayıp miğferimin içine koydum ve ona geri verdim. o da tedavi olmak için geri döndü, fakat yanlış tarafa gidiyor olmalıydı, çünkü ayağının yere değemeyeceği derinliklere doğru suda ilerlemeye devam etti. suda kaybolmasını engelleyecek kadar dibi görebildiğini sanmıyorum.ardından ben doğru tarafa koştum. tam varmıştım ki suratımın ortasına bir bacak çarptı. herife bağırmaya çalıştım, ama mayın geriye işe yaramaz birkaç parça bıraktığından, yaptığını umursamadan yoluma devam ettim..."
    * *

    "oda çocuksu şeylerle doluydu, bir kaplumbağa eşelenip sağı solu çizdikçe, kabuğunun üzerine kopçalanmış küçük bir mavi lambayı kımıldatıyordu; kalsiyum fosfürle parlatılmış, kafatası biçiminde bir çalar saat vardı, altçene homurdanıyor ve titriyordu, zilinin çalması için yüz buruşturur gibi çok çirkin bir hareket yapması gerektiğinden asla uyandırmasına izin verilmiyordu. bir de taş tahta vardı, yazı tahtası, ilane buraya zaman zaman bir rakam yazıp öncekini siliyordu, sengle bir bahis sırasında ilane'ın hepsinden daha çocuksu olduğunu söylemişti. ve yalnızca geceyarısı yazı tahtası ile saat tam uyum içinde olurdu. oda, odanın içindekiler, davranışları, her şey gecenin diğer saatlerinde de aynı kaldı, sengle ve valens kızlara pek az cevap veriyorlardı, çünkü kendi aralarında daha zekice şeyler konuşabiliyorlardı, hatta hiç konuşmuyorlardı, birlikte olmak birbirlerini anlamak için yeterliydi. gün, sebze arabalarında taşınarak geldi, tıpkı porselen bir kap içinde büzüşmüş bir denizin patlaması gibi; ve taş tahta üzerinde on yedi mi on sekiz mi yazılı diye dördü arasında çıkan bir tartışmadan sonra sengle tahtayı silmeyi ve her şeye yeniden başlamayı önerdi, iki iki, çift halinde dışarı çıktılar, çünkü sonradan olacaklar için sengle'in iyice yorgun olmaya ihtiyacı vardı, erkek kardeşi ona her yerde eşlik etmişti, çünkü günü geceden ayırt eden daha sarı ya da daha beyaz bir yıldız değil, hemen önünde duran bu pek sevgili kafaydı, o mutsuz olsun istemiyordu."* *

    (bkz: alfred jarry)
    (bkz: boris vian)
    (bkz: jean baudrillard)
    (bkz: jean mollet)
    (bkz: raymond queneau)
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap