23 entry daha
  • --- the selfish gene ---

    ezgiler, fikirler, sloganlar, giyside moda, çanak çömlek yapım yolları, kemer yapımı mem örnekleridir. tıpkı genlerin sperm ya da yumurtalar yoluyla bir bedenden diğerine atlayarak gen havuzunda çoğalmaları gibi, memler de, geniş anlamda taklit denilebilecek bir süreç yoluyla, bir beyinden diğerine zıplayarak kendilerini gen havuzunda çoğaltırlar. bir bilim adamı güzel bir düşünce duyduğunda ya da okuduğunda, bunu arkadaşlarına ve öğrencilerine aktarır. yazılarında ve derslerinde bundan söz eder. bu düşünce tutunursa, beyinden beyine yayılarak kendini çoğalttığı söylenebilir. çalışma arkadaşım n. k. humprey bu bölümün ilk taslaklarından birini okuduğunda gayet güzel bir özet yaptı: "...memlere canlı yapılar olarak bakılmalıdır; yalnızca eğretileme olarak değil, teknik olarak da. benim kafama üretken bir fikir sokarsan, beynimi konukçu olarak kullanmış olur ve onu memin çoğalması için bir araç haline getirmiş olursun. tıpkı bir virüsün konukçu hücrenin genetik mekanizmasını kullanması gibi. bu yalnızca bir konuşma tarzı değil. bir mem diyelim ki, 'ölümden sonraki yaşama inanma' memi, milyonlarca kez, tüm dünyadaki bireylerin sinir sisteminde bir yapı olarak, fiziksel olarak gerçekleşir."

    tanrı kavramını ele alın. mem havuzunda nasıl olup da ortaya çıktığını bilmiyoruz. muhtemelen, birbirinden bağımsız "mutasyonlarla" birçok kez oluştu. gerçekten de çok eskidir. peki, kendini nasıl eşliyor? sözle ve yazıyla büyük müziklerin ve büyük sanat eserlerinin yardımıyla... neden yaşamkalım değeri bu denli yüksek? burada "yaşamkalım değerinin" bir gen havuzundaki genin değil, bir mem havuzundaki memin değeri olduğunu hatırlayınız. bu sorunun gerçek anlamı şu: tanrı kavramına kültürel çevredeki kararlılık ve sızma gücü veren nedir? mem havuzunda tanrı meminin yaşamkalım değeri, büyük psikolojik çekiciliğinden kaynaklanır. varoluş hakkındaki derin ve tedirgin edici sorulara yüzeysel, ama mantıklı bir yanıt sağlar. bu dünyadaki haksızlıkların öbür dünyada düzeltilebileceğini öne sürer. "kucaklayan kolları", kendi yetersizliklerimize karşı yumuşak bir yastık oluşturur; düşsel olması ise, bir doktorun verdiği plasebo gibi, etkisini azaltmaz. bunlar, tanrı düşüncesinin, nasıl olup da birbirini izleyen birçok neslin beyninde bu denli kolaylıkla kopyalanabildiğim açıklayacak bazı nedenler. insan kültürünün oluşturduğu çevrede yüksek yaşamkalım değeri olan bir mem ya da etkin bir güç biçiminde olsa bile, tanrı var.

    ---

    öldüğümüzde ardımızda bırakabileceğimiz iki şey var: genler ve memler. biz genlerimizi sonraki kuşaklara aktarmak için yapılmış gen makineleriyiz. ancak bu yönümüz üç nesil sonra unutulmuş olacak. çocuğunuz, hatta torununuz size benzeyebilir; belki de yüzü benzer, ya da müzik yeteneği ya da saçının rengi... ancak, her nesil devrettiğinde, sizin genlerinizin katkısı yarıya inecektir; göz ardı edilebilecek oranlara inmesi ise uzun sürmeyecektir. genlerimiz ölümsüz olabilir, herhangi birimizi oluşturan genler topluluğu yok olup gitmeye mahkûmdur. ıı. elizabeth, fatih william'm doğrudan torunudur. yine de, eski kralın genlerinden bir tekini bile taşımıyor olması olasılığı yüksek. ölümsüzlüğü genlerde aramamak gerek. ama, dünya kültürüne bir katkıda bulunursanız; iyi bir fikriniz varsa; bir ezgi bestelerseniz; bir ateşleme bujisi icat ederseniz; bir şiir yazarsanız... işte, genleriniz ortak havuzda eriyip gittikten çok sonra bile, bunlar bozulmaksızın yaşamaya devam edecektir. g. c. willi-ams'ın dediği gibi, günümüzde, socrates'ten bir veya iki gen kalmıştır, ya da hiç kalmamıştır; kimin umurunda ki? socrates'in, leonardo'nun, copernicus'un ve markoni'nin mem kompleksleri güçlerini kaybetmeksizin hâlâ yaşıyor.
    --- the selfish gene ---
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap