6 entry daha
  • nâzım hikmet’in çok ağır bir hicviyesine 1933’te konu olmuş zat.

    kendisine ve pederine aşağıda okuyacağınız şiirle hakaret edildiği gerekçesiyle şaire dava da açmıştır.

    adı şimdi bir marmaray istasyonudur önünde çay içilen, meçhulü intizar ederken.

    .

    hiciv vadisinde bir tecrübe-i kalemiye

    bir varmış
    bir yokmuş.
    develer tellallık edip satarken develeri,
    bir benim babam varmış,
    bir de bir zat-ı muhteremin pederi.
    benim babam,
    dazlak kafalı ufak tefek bir adam.
    o bir zat-ı muhteremin pederi
    ikinci sultan hamidin
    meşhur hırsız seraskeri.
    benim babam,
    dolu koymuş
    boş çıkmış,
    bütün ömrünce çevirmiş simsiyah defterleri.
    o, bir zat-ı muhteremin pederi -
    yemen çölünde açlıktan ölenlerin
    suyundan, ekmeğinden çalarak,
    kumun üstüne akan kandan
    yüzde yüz komisyon alarak
    han, hamam, apartıman yapmış...
    ey zat-ı muhterem!
    şaire, "kısa kes, diyelim, sözlerini!"
    ölmüş sizin serasker
    peder.
    benim de babam öldü.
    ve dünyaya yummadan evvel
    ışıklı çocuk gözlerini
    siz onun yanındaydınız.
    son beş papelin hesabını vermeden ölmesin, diye
    kalbinin atışını saydınız.
    tutmuyordu babamın öpülesi elleri.
    o eller..
    babamın gözleri artık
    simsiyah defterleri göremiyordu...
    fakat yine siz haklısınız:
    o gündü hesap günü.
    taktınız tenezzülen kendi elinizle siz
    bir ölünün burnuna gözlüğünü,
    beş papelin hesabını istediniz.
    işte o hesabı şimdi ben veriyorum.
    size bir tokat
    borcum vardı.
    dikkat!
    kolumu geriyorum.
    ikimiz karşı karşıyayız.
    sizin peder ölmüş.
    öldü benim babam.
    karşı karşıya kaldık iki meşhur adam.
    benim şöhretim nerden gelir,
    ben neyimle meşhurum -
    -malum!.
    size gelince:
    sizi meşhur eden şey:
    hırsız bir babanın kanlı altınlarını çalan
    hırsız bir oğlun parasıdır.
    sizin şöhretiniz:
    lanetle dolu bir yükün
    çuval darasıdır.
    şöhretiniz:
    kıvrak çengiler, büyük kemancılar veren
    çingene çadırlarının yüz karasıdır.
    inanmazsanız eğer,
    karıştırsın alim efendiler
    kalın yapraklı kitaplar gibi seneleri:
    anlarsınız ki, edirne boyu
    çingeneleri,
    görmemiştir soyunuz gibi bir soyu...
    bir varmış
    bir yokmuş.
    develer tellallık edip satarken develeri,
    bir benim babam varmış,
    bir de bir zat-ı muhteremin pederi.
    ey zat-ı muhterem!
    ölmüş sizin serasker
    peder.
    öldü benim babam.
    karşı karşıya kaldık
    iki meşhur adam...
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap