5 entry daha
  • peyami safa’nın metafizik alemin ihmal edilmemesi gerektigini, tamamen maddeye dayanan bir insanın nasıl buhranlar gecirecegini kendince deliller sunarak yazdıgı romandır. karşılıklı konuşmalarda dialog halinde verilen o zaman için yeni ve heyecanlı olabilcegini düşündügüm bu kanıtlar günümüzde demode denicek kadar komik ve ilginç gelebilcek bir üslupla yazılmış.
    bu dediğimizi örnekleyelim hemen:

    “..morfopsikolojide, hiç şüphesiz, corman haklıdır.burada da şiddetli bir hypperexcitabilite eşliğinde catabolism’e cıkan garip bir intibak, daha doğrusu intibaksızlık görüyoruz. yani uzviyet, muhtevası olan ruh gibi, içinde bulundugu cevreye, intibak edemedigi için geriye çekilmiş, büzülmüş, kurumuş bir haldedir...” syf 278

    40’lı yıllarda başarısız bir tıb öğrencisi iken bir süre sonra başarısız bir felsefe öğrencisi olan ferit devamlı halisünasyona benzer hayaller görmektedir. teyzesi ile kavga ettikten sonra taşındıgı pansiyonda bu rahatsılıgı daha da artar ve zamanla bunların hayalden, bilinç altı üretiminden öte bir şey oldugunu düşünmeye başlar. ama pozitivist bakışı tamamiyle böyle düşünmesine engel olur. pansiyonda kalan felsefe öğretmeni aziz bey ile bunları epeyce tartşıpı tartarlar.
    ferit ve kız kardeşi nilüfer’in hastalıkları verem yüzünden ada’ya taşınan roman kahramanları bir sene önce ölmüş matmazel noroliya adında bir hanımın evini kiralarlar. ferit’in rahatsızlıgı burda da devam eder fakat şekil degiştirerek. bu sefer gezindiği hayal alemi ona huzur verir. matmazel noroliya’nın koltuguna oturdugunda manevi bir güç ile doldugunu müsbet yonde değiştiğini zamanla hafakanlarının gectigini farkeder. ve pejmurde sersem hayatına çeki düzen vermeye karar verir. bu arada teyzesi ilginç bir cinaye kurban gider ve iki kardeşe yüklü bir miras bırakır. ferit bu para ile hem yuva kurar hem de yakınlarındaki insanlara yardımcı olur.

    kitapta bazı tesbitleri kehanet(belki abarttım) niteliği taşıyor. benim en hoşuma giden şu idi:

    “...eğer ortodoks kilisesini bizzat stalin ihya ederse hiç şaşmam...” syf.287
    (1943’de stalin yurtseverler savaşında ölüleri gömücek papazın bulunamadıgı bir dönemde maneviyatı kendi kontrolünde güclendirmeye karar verdi. ortodoks kilisesi ve kızıl orduya azımsanmayacak maddi destek sagladı.)

    “...ben’in allah’ta yok olmaya koşması azizleri, insanlıkta yok olmaya koşması dahileri, millette yok olmaya koşması ise kahramanları yaratmıştır..” syf. 280

    (bu söz ilk okundugunda etkileyici ama, ben olsam burda insanlık ve dahi kelimelerini bir arada kullanmazdım. en azından dahinin egosunun kaybolması demek işe baştan yenilerek başlaması demek. dahilerin insanlık dışı şeylere de hizmet ettiğini gördük. millet ve kahramanlık ikilemine gelince burda da söz mystery of heroism tartışmaları çerçevesinde kahramanlığın aslında her zaman hiç de öyle sanıldıgı gibi kahramanlık olmadığını düşünenlere de vermek gerekir.)

    “..aşkın gıdası mesefa..aşk bir melekedir. onun tekniği uzn bir hasterin şiddetli bir ihtiyaç haline getirdiği samimiliğ bertaraf eden bir ustalık istiyor. aşk bir hayaldir. ve realitenin bu kadar bol ışığına dayanamaz. onun kendisine göre bir itiraf tekniği olmalı..” syf.297

    “..şimdi selma’dan yazılı bir emir getir, kendimi balkondan aşşağı atayım.fakat yanımda olursa atmam. ben daima gaib’i seviyorum.hâzır’ı sevmiyorum. herkes biraz böyle..” syf.300
97 entry daha
hesabın var mı? giriş yap