23474 entry daha
  • dünyada yaşamın ilk olarak nasıl başladığına dair varsayımlara ilişkin hesaplamaların, bizim gezegenimizin yaşama sahip olan tek gezegen mi yoksa hayatın, evrenin başka taraflarında da var olup-olamayacağı sorusuna bağlı olması, ufkumuzu açabilir.

    öncelikle dünyada yaşamın ilk olarak nasıl ortaya çıktığı sorusuna odaklanmalıyız. yaşamın başlayabilmesi yani dünyada kendi kendini eşleme yeteneğine sahip olan ilk eşleyicilerin rastlantı eseri ortaya çıkabilmesi için gereken şans miktarının bir sınırı olabilir mi? dünyada yaşamın nasıl başladığı ile ilgili teorilerde öncelikle belli bir miktar şansın koşulsuz olarak kabul edilmesi gerekiyor. bu noktada şu yanlış anlamayı ortadan kaldıralım: evrimin saf şansa dayandığı gibi safça yakıştırmalardan zihnimizi arındırmamız gerek. birikimli doğal seçilimin varlığında evrim şans işlemini sadece rastgele mutasyonlara bırakır. birikimli seçilimin kendisi tam aksine şansın tam tersidir. bu noktada şu yazıyı okumakta fayda var: https://seyler.eksisozluk.com/…a-yanlis-anlasiliyor

    rastgele mutasyonlar ve rastlantısal olmayan bir dizi halinde birikimli seçilim sonucunda milyonlarca zamanlık zaman ölçeğinde meydana gelen karmaşık organizmalar, tek basamaklı seçilimle yani tek hamlede oluşamayacak kadar mükemmeldirler. birikimli seçilim zaten bir kez başladı mı yaşamın evrilmemesi için bir sebep yoktur. bizim bu yazıda tartıştığımız nokta, birikimli seçilimin başlangıcı için ne kadarlık tek adımlık bir şans olayının gerçekleştiğini ispatsız kabul etmemiz gerekiyor? bunu bir nevi geometrideki aksiyom da postulat kavramları olarak düşünebilirsiniz.

    işte can alıcı nokta burası: kabul edebileceğimiz bu şans miktarının bir sınırı olmak zorundadır. yani öncelikle ilkel eşleyicilerin daha sonra da dna / protein eşleme motorunun ortaya çıkmasını doğa üstü bir tasarımcıya bağlamak yerine ilkel dünyada bu eşleyecilerin kendiliğinden ortaya çıkması için gereken kabul edilebilir şans miktarının ne kadar olduğunu yanıtı, gezegenimizin yaşama elverişli olan tek gezegen olup olmadığına bağlı. bu noktada kesin olarak bildiğimiz bir şey var yaşam en az bir kez ortaya çıktı. (en azından bizim gezegenimizde). şu türden bir akıl yürütme, evrenin mutlaka başka yerlerinde de yaşamın olması gerektiğini savını asla destekleyemez:

    "kabaca evrende yaşama uygun 10 üzeri 20 gezegen (100 milyar kere milyar tane) bulunur.yaşam dünyada meydana geldiyse bu devasa sayıda gezegenlerin birinde mutlaka meydana gelmiştir."

    bu türden akıl yürütmeler, zaten varsayımı en başta yaptığı için akla yatkın değildirler. ancak bu noktada yine tekrarlamak zorundayız: evrende yaşamın sadece burada mı yoksa başka yerlerde de de var olduğuna dair hiç bir şey bilmiyoruz.

    yaşamın rastgele seçilen belli bir gezegende doğması olasılığına spontaneous generation probability (sgp) ya da türkçesiyle kendiliğinden oluşma olasılığı (koo) dersek, bu koo sayısı, laboratuvarımızda ilkel dünyadaki gezegen atmosferini yaratıp, bu atmosfer gazı karışımından kıvılcımlar geçirdiğimizde, kendi kendini eşleyebilen moleküllerin kendiliğinden oluşma ihtimaline eşittir. bu noktadan ispatsız kabul edilebilir en yüksek şans miktarını n'de bire sınırlayabiliriz ( n= uygun gezegenlerin sayısı). yani "10 üzeri 20'de bire" başka bir deyişle "100 milyar kere milyarda bire" sınırlayabiliriz.

    burada üzerinde durmamız gereken başka bir nokta da, bir kez yaşam yani ilk eşleyiciler ve birikimli seçilim başladığında ortaya çıkan yaratıklar, kendi kökenlerini tartışmaya elverişli olacak kadar zeka sahibi olmaya doğru evrimleşirler. yani kabul edilebilir en düşük şans miktarımız, evrendeki uygun gezegenlerin sayısı (e.u.g.s diye kısaltalım ) bölü yaşam bir kez başladığında kendi kökenlerini tartışmaya yetecek kadar zeka geliştirme (y.b.k.b.k.k.t.y.k.z.g diye kısaltalım) ihtimalidir. e.u.g.s / y.b.k.b.k.k.t.y.k.z.g.

    dawkins'e göre tüm şans hakkımızı, yaşamın bir gezegende ilk olarak başlama miktarı olan 10 üzeri 20'de bire harcarsak, zekanın oluşumuna harcayacak hakkımız kalmaz. yada tam tersi y.b.k.b.k.k.t.y.k.z.g' ye harcarsak, e.u.g.s'ye harcayacak hakkımız kalmaz. buradaki makul düşünce biçimi, birikimli seçilim bir kez başladığında zekanın evrimi kaçınılmaz olacaktır. bu yüzden kanıtsız kabul edebileceğimiz şans hakkımızın çok büyük bir bölümünü yaşamın, yani ilk eşleyicilerin oluşma ihtimaline harcayabiliriz. ilk bakışta insan algılarına göre, sayımız ne kadar olasılıksız gibi görünse de, yaşamın başlangıcına ilişkin ortaya atılan teorilerimiz, bu ihtimali devasa yeryüzü süresi ölçeklerinde mümkün kılmakta.

    birikimli seçilimin ortaya çıkmasına dair bir takım yaşamın başlangıcı teorileri üretilmiştir. bunlardan bazıları , ilksel çorba ve son zamanlarda oldukça popülerlik kazanan cairns-smith'in inorganik mineral teorisidir. dileyen bunları detaylıca araştırabilir. tabii ki bu yazıyı okurken, yaşamamın ilk mekanizmalarının başladığı sürenin dünyanın yaşı olan 4,5 milyar yıl ile ilk fosil organizmaların oluştuğu 3.5 milyar yıl öncesi arasındaki bir zaman dilimi olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. yani insan yaşamı ile kıyaslandığında muazzam ölçekte bir süre.

    kaynak: the blind watchmaker.
18351 entry daha
hesabın var mı? giriş yap