7 entry daha
  • ertuğrul kürkçü, talat turhan'ın "özel savaş terör ve kontrgerilla" adlı kitabını değerlendirdiği yazısında, turhan'ın marcuse ile ilgili yorumları hakkında şunları yazmıştır:

    “(…) öte yandan, talat turhan'ın uzmanlık alanında rahatça yol almasına yardımcı olan profesyonel yaklaşımı, kendi alanı dışına çıktığında, kendisine ihanet edebiliyor, yapıtının yer yer deformasyon'a uğramasına da yol açabiliyor.
    örneğin, şu bölüm: "abd'nin bir yandan demokrasi insan hakları şampiyonluğa yaparken, diğer yandan herbert marcuse'ye (1968'de) geniş olanaklar sağlayarak marksizmi sulandırmak ve bireysel terörizmi kutsamak gibi bir tutumu benimsemesinin nedenleri üzerinde de durulmuş değildir. kaldı ki herbert marcuse'nin abd'ye göç etmeden önce ve almanya'da henüz naziler iktidar olmadığı bir dönemde, bazı arkadaşlarıyla birlikte frankfurt okulu'nu kurup, marksizmi sulandırma çabalarına girdiği bilinmektedir. marcuse, frankfurt okulunu amerika'ya taşımış ve başlangıçta amerikan askeri istihbaratı adına, daha sonra cıa adına bilimsel çalışmalarını sürdürmüş ve 'tek boyutlu adam', 'marksizm ve ihtilal' vb. gibi yapıtlarla bireysel terörizmi kutsamıştır" (age., s.132).
    turhan'ın marcuse ve frankfurt okulu'na özel bir önemle eğilmesinin nedeni, marcuse'nin anarşizm ve terörizm'i ihya ederek, "anti-komünist iktidarlar ve onların sözcüleri[nin] marksizm-leninizm ile terörizmi eş anlamlı tut[malarına] ve psikolojik savaşı bu anlayışla yürüt[melerine]" hizmet ettiği inancı (age., s.132).
    turhan şu yargıya varıyor: "bu cıa'nın büyük bir oyunu ve saptırması olup, düzene karşı olan dinamik gençlerin saptanılıp pasifize edilmesi için kullanılmıştır. abd, dünya gençlerine tuzak kurmuştur" ve kendi cevabını ima eden şu soruyla devam ediyor:"acaba bu tuzağa ülkemizde 1971 öncesi başlayan ve şehir ve kır gerillası yöntemlerini benimseyen gençler düşürülmüş müdür?" (age., s.133).
    iyi bir editörün herhalde marksizm tarihçiliği ve kültür sosyologluğu iddiasında bulunmadığını varsayabileceğimiz talat turhan'ı, tarihsel ve mantıksal tutarlılık açısından, marcuse'nin içindeki eğilimlerden yalnızca birini temsil ettiği frankfurt okulu'ndan, cıa'ya, oradan türkiye'deki şehir ve kır gerillacılığı'na ve bu hareketlerin kontrgerilla tarafından manipülasyonu varsayımına böylesine dolaysız sıçranamayacağı, frankfurt okulu'nu marksizmin sulandırılması'yla özdeşleştiren yaklaşımın bizzat kendisinin başka marksist yaklaşımlarca marksizmi soysuzlaştırmak'la suçlandığı konusunda bilgilendirmesi beklenirdi.
    öte yandan marcuse'nin biyografisine ilişkin bir kaç kısa not, talat turhan'ın marcuse'ye atfettiği dünya gençliğinin cıa eliyle bireysel terörizm'e yöneltilmesi saptamasının da sorgulanması gerekebileceğini düşündürüyor.
    1933'de hitler'in iktidara gelmesinden sonra abd'ye yerleşen marcuse'nin, ıı. dünya savaşı'nda nazi almanyası'yla savaşta abd kara kuvvetleri'nde istihbarat analizcisi olarak çalıştığı biliniyor. marcuse'nin 1951'e kadar cıa'nın atası olan haberalma araştırmaları ofisi'nde yöneticilik yaptığı da biliniyor. marcuse, bu tarihten sonra üniversiteye dönmüş olsa da bu "entelektüel"in kimliğinde entelijans (istihbaratçılık) izlerinin bulunduğu bir gerçek. ancak, turhan'ın indirgemesindeki paradoks bu istihbaratçı-düşünür'ün teorisinin özgül yanının bireysel terörizmi savunmakla bir ilgisinin bulunmayışında. marcuse'yi tartışmanın odağına yerleştiren, "devrimin asıl gücünün proletarya değil, aydınlar, öğrenciler ve lumpen proletarya (ya da dışlanmışlar)" olduğu biçiminde özetleyebileceğimiz teziydi.. ne var ki, marcuse=kışkırtıcı ajan eşitlemesi açısından asıl ironik olan, 1968'de ayağa kalkan abd ve avrupa'daki üniversite öğrencilerinin, ayaklanmalarını, marcuse'nin kendilerine tarihsel bir rol biçen teorisiyle rasyonalize etme çabalarına istihbaratçı-düşünür'ün üniversiteyi koruma -uslu durun!- tavsiyesiyle karşılık vermesi ve daha 1968 bitmeden marcuse'nin devrimci idoller galerisi'nden çoktan yuhalanarak kovulmuş olmasıydı!
    ayrıca marcuse külliyatında marksizm ve ihtilal diye bir esere raslamadığımızı, buna karşılık mantık ve devrim (reason and revolution) adlı ilk önemli yapıtını 1941'de, 1968'de çok sözü edilen tek boyutlu insan'ı (one dimensional man) ise 1964'de yayımladığını eklemek gerek. marcuse'nin fikirleriyle şiddet'in 1968'de türkiye'deki öğrenci hareketindeki dışsallığı ve bunun cıa tarafından ihraç ve manipülasyon'u tezi arasında bir bağ kurabilmek ise, abd ve avrupa'da olabileceğine oranla iyice güç. mübalağa etmeden konuşulacak olursa, şehir ve kır gerillacılığı'nın türkiye'deki simgeleri mahir çayan, ve deniz gezmiş'in düşüncelerinde marcuse'nin izlerine rastlamanın neredeyse olanaksız olduğuna, öte yandan ajan'lık konusunda kendilerine leke sürülemeyecek pek çok aydın'ın 1968 ve sonrasında silahlı isyan'ın teorizasyonuna hayli emek vermiş olduklarına da değinmek gerek.”
42 entry daha
hesabın var mı? giriş yap